• serdar ortaç şarkılarını şahsım adına anlamlı kılmayı başarabilmiş tek akımdır.

    evet, şaka bir yana.

    müziğin 'kağıt üzerindeki deha'dan öte bir şey olduğunu düşündüğümü açığa çıkarmıştır kendisi. bu akım ile bir eser yaratmak oldukça zordur zira kusursuz matematiksel hesaplar gerektirir ancak dinlediğinizde size hiçbir şey ifade etmez. bu noktada, notaların mükemmel matematiksel uyumu mu yoksa kulak zevki mi sizin için önemli, buna karar vermeniz gerekiyor sanırım.
    sevmedim. ancak etkilendim.
  • [daha sonra eleştirmenler, acaba diziselcilik özgürleştirme vaadini yerine getirdi mi yoksa müziğin modernist bir çıkmazın içine girmesine yol açıp ancak giderek uzmanlaşan bir dinleyici kitlesi üzerinde etkili olan, değişmez formüllerin baskısı altında, kısıtlı ve anlaşılmaz bir müzik olarak o çıkmazda kalmasına mı yol açtı, diye sorgulayacaktı. susan sontag, "acı acı böğürtülerine ve gümbürtülerine" diye yazıyordu, "saygılıydık - çirkin müziği sevmemiz gerektiğini biliyorduk; toch'u, krenek'i, hindemith'i, webern'i, schoenberg'i falan ciddi ciddi dinliyorduk (çılgınca bir açlığımız ve sağlam midelerimiz vardı)."] frances stonor saunders - who paid the piper cia and the cultural cold war

    (bkz: the cultural cold war/@ibisile)
  • 12 ton sistemiyle birlikte 12'den daha az sese sahip olan dizileri de kapsar.
  • muzikte schoenberg'in oncusu oldugu akim. pierre boulez de vardir bildigim bu akimdan..
    temelinde atonalite vardir, 12 nota ile belirli bir dizi olusturulur ve parcaya butunlugunu veren o dizi olur--ve bu diziye (tema diyebilir miyiz emin degilim) bagli kalinarak parca olusturulur.
    dizi ters cevrilerek veya transpoze edilerek cesitlendirilebilir.
    akorlar ise dizideki ardarda gelen notalari beraber calarak yaratilir.
  • serializm, atonal anlayışı bir düzen içine sokar. (bkz: on iki ton sistemi)
    ikinci viyana okulu bestecilerinden sonra, hemen her bestecinin (en azından bir dönem için) üzerinde çalıştığı bu teknik, 1950'lerde pierre boulez ve karlheinz stockhausen gibi besteciler tarafından daha ileriye götürülerek, dizisel anlayış, dinamik, artikülasyon ve özellikle ritm gibi, müziğin diğer parametrelerine de taşınmıştır. (bkz: total serializm), (bkz: bütünsel örgütleme)
  • (bkz: dr alban berg)
  • (bkz: seriality)
  • müzikte, seriel müzik, dizisel müzik akımı; dizisellik.
    dodekafoni'de, 12 ton müziğinde, yalnızca ses yükseklikleriyle sınırlanan diziselliği tüm aşırılığa yayarak kullanmak.
    12 ton müziğinde, kromatik gamdaki 12 farklı nota dizisinden oluşan tematik malzemenin dinamiğinin, ses gürlük derecesinin, ritim değişkenliğinin, çeşitli enstrümanla tını değişiminin uygulanması tekniği.

    böylece 1920'lerde schönberg'in başlattığı, onun öğrencileri berg ve webern'in, sonra da onların öğrencilerinin sürdürdüğü, bu arada krenek ve dallapicola'nın ilgi gösterdiği, ikinci dünya savaşı'ndan sonra da babbit, boulez, nono, stockhausen gibi bestecilerin ve hatta bir ara stravinsky'nin de yöneldiği tarz olarak seriel müzik, 12 ton beste sisteminin nota değerleri, dinamikleri ve çalgı tınısı yönlerinden daha geliştirilmiş bir biçimini simgeler.
hesabın var mı? giriş yap