• izledikten sonra çevremi ve olayları gözlemleyerek inanılmaz çıkarımlarda bulunmaya başladığım dizi:

    "banyonun ışığı yanıyor, içeride biri var. kardeşim yanımda olduğuna göre demek ki annem."

    gibi.
  • beyler bu akşamın değerini bilelim. çünkü bu akşam yayınlanacak bölümden sonra 4.sezonun ilk bölümüne kadar olan sürede yazarlarımız yaşlanacak, bazıları çoluk çocuğa karışacak.

    tanım: güneş tutulmasından güneş tutulmasına yeni bölümü yayınlanan dizi.
  • ölmezsem eğer, bu hesaba göre heralde 5. sezonu emeklilikte izleyeceğim.
  • efendim. söz konusu dizi ve tabii s02 bölüm 01 için uzun bir yazı olacaktır.

    hazırlıklı olalım.

    yok ben sıkıldım bunları okumaktan katıksız övgü var ne de yazmış bu adam uzun uzun diyecekseniz hiç okumayın.

    yok ben daha seyretmedim derseniz hiç okumayın. spolier ibaresi koyacağım eşek değilim ama yine de berliteyim.

    uzun olacak. çok işim var. ama beni böyle heycanlandıran bir dizi varken ve belki de bunları okuyacak birileri varken duramadım.
    işi gücü bıraktım.

    bundan sonrası spolierdir. ya da değildir. seyredin de öyle gelin.

    --- spoiler ---

    ben zavallı bir kitap yazarıyım. zavallıyım çünkü, 17 yıllık süreç içinde iki tane kitap yazdım bunlar teknik kitaplardı. ilki 3, diğer 2 baskı yaptı falan filan.

    şimdi 3.yü yazıyorum. ama teknik değil pek bir roman.

    zor da ilerliyorum. taslağını yayıncı okudu. beğendi. yayımlanacak inşallah.

    işleri inşallah maşallah'a bırakmaya adnan hoca'dan sonra korkar olduk da...

    neyse dediğim gibi sadece bu bölümün senaryosu benim kitabın tümünden daha fazla gidip gelmelerle dolu. zordur öyle gidip gelmeler. bu diziden de besleniyorum alakasız konular ve içerikler olsa bile.

    neyse neyse. 7 kez gidip geliyor. sherlock'u yerin dibine sokar gibi yapıp sonunda payeyi veriyor.

    sh için moriarty "virgin" diyor. tabii bu adam için s.kini (*) ama sokmak değildir bakirlik. dalga geçilecek bir durum yok. keza sherlock hakkında görsel arattığınızda google'da, karikatürize edilmiş sh ve dr. watson'un eşcinsel birleşmelerini betimleyen onlarca çizilmiş resme rastlarsınız. yani kısaca ilk sezonda sh'nin watson ile bir gizli eşcinsel tutumu varmış gibi gösterildi. egzajere edildi. bu bölümde "di vumın" yaklaşımı onun olmadığın göstergesi. bir tepki gibi geldi bana. çok mu ince düşünüyorum. bilmem.

    (*) penis de ne yahu. kibarlaşmak gerektiğinde illa yabancı kelime mi kullanmak mı? yabancı kelime ile organ betimleyince kibar mı oluyoruz.bizde göte göt denir. vajina nedir. am işte. ya da s.k'e de s.k. ya da y.rrak. peki neden nokta koyuyorsun derseniz filmlerdeki "dittt"in kelimeyi sansürlemek yerine yani yapılan ayıbı örtmek yerine milleti daha da uyardığını görüyorum da ondan. sinkaf dense tamam ama. neyse bu ayrı bir entri konusudur geçelim.

    kısacası bazı alt anlamlarla dolu bir bölüm. hayran kanılası. sıralayayım. seçme saçma olarak

    1- mrs. hudson t.şşaklı karıdır. "baker street'ten giderse ingiltere düşer" vay be. güzel.

    2- moriarty'nin meşhur kapalı havuz sahnesinde ölmek için bugün uygun değil diyeceği konuşma öncesi telefonun melodisi
    the bee gees'in "stayin' alive" şarkısı. güzeeeeelllll.

    3- tabii klasik sherlock holmes şapkası ve "robin" tabiri ile watson şapkası. bu da güzellll. nasıl gönderme yaparlar diye önceden düşündüm desem, ukala mı olurum. yoksa takıntılı bir sh hayranı mı?

    4- gidenler bilir. londra'da gerçek baker street'te 221b'nin altında kafe değil müze dükkanı bulunur. tüm satılanlar pahalı ve hiçbir yeni diziye odaklı değildir. yukarı çıkmak içinse para verirsiniz. bir de hemen dibinde şahane bir park vardır. ilerisinde ise hemen yüksek binalar yer almaz. mekansal kurgu içinde (mimarız ya) hayali bir sahnedir. güzel midir. evet.

    5- 3 adet ufak köpekten nereye gidileceğini çıkartır sh. burada meşhur müşteriye giydirme mi var. tabii ki var.

    6- sarayda sadece üzerinde bir beyaz çarşaf olan biri. gandhi'ye gönderme. kabul edin etmeyin.

    7- irine adler yerine kate'i tercih ederim. (tamam ilgisiz konu ile ama yine de ben de pek "virgin" değilim)

    8- watson nasıl oldu da kapıda bekle kimse içeri girmesin dediğinde yangın alarmını çalıştırmayı akıl etti sizce. hahahaha. önceden söyledi ona. yani rahip numarasını yemediler ama aristokrattan kibrit ya da çakmak istemesi. onu watson'a vermesi. birilyınt. kabul ediniz.

    9- amerikalılar salaktır alt söylemini beğendim. hatta eğitimli cia ajanları bile. çok amerikansever olmadığımdan (itiraf edeyim asıl fransızları sevmem ermenilerlle ilgisiz inanın) çok kereler göt olmalarına sevindim.

    10- kasayı açmazsa watson'ı vuracak ajanın ismi ise mr. archer. o da iyiymiş. hehehehe. bu herif senaryoyu yazarken çok düşünmüş çoookkk.

    11-gelelim “vatican cameos”a. heheheheh. evet gülüyorum. bu sh’nin klasik bir macerası. watson’un bu macerayı ya da ismini nereden biliyor ki, kasada kurulu bir silah olduğunu anlıyor. az sırıtmadım izlerkene.

    12- unutmadan. “geek interpreter” denilen konuya da geleli. “geek”, “inek” demek değil tam olarak. çizgi roman ve daha çok bilgisayar manyağı olup sosyal olmayanlar için kullanılır. bu kişiler iyi bilgisayar bilirler ama bilgisayarı çevrelerinden daha çok severler. bunları da millet kullanır. kendimden biliyorum. neyse. o kadar davayı reddeden sh, onların konusunu ilginç bulur (hatta geri gelerek bir anda var olmalarını sağlar) drw. blogunda “geek interpreter” der ama bu sör conan doyle’un “greek interpreter” “yunan tercüman” macerasına göndermedir.

    13- tabii şu bumerang olayı ve bunun çözümlenmesi. sh’ye bir övgüdür ki yönetmen şahane mükemmel ve olağanüstü çekmiştir outdoor çözümleri. işte bu yüzden vizyondaki filme gitmeyeceğim. bunu bu diziye bir övgü olarak kabul eder misiniz, for god’s sake.

    14- mrs. hudson’ı azarlamak sadece sh’ye özgüdür. mycroft öyle bir şey diyemez. böylece anlıyoruz ki mrs. hudson ekipten biridir. orijinal sh serisinde bu pek öne çıkmaz.

    15- mycorft artık bu dava ile ilgilenme dedikten sonra gidip müşteriye haber vereyim dediğinde sh keman ile “tanrı kraliçeyi korusun”u çalmaktadır. hehehehe sittir git haber ver diyor yani. heheheheh. drw. da o sırada sırıtıyordur. hehehehe.

    16- drw. çeşitli kız arkadaşlar edinmiştir. yani aslında çalışan (anladınız neyin olduğunu) drwatson’ınkidir. bunu beyan eder ve tabii sonra molly’e kötü davranır. senin kız arkadaşını göt ettim bak ben de siklamen pembesi yapıyorum kadınları der gibi.

    17- molly’e kötü davranan sh. hatasını anlar özür diler ve molly’i öper. bu tüm hikayede sh’ün alttan aldığı yani sıçıp da temizlediği yerdir. şahane detay.
    bu arada yine ahlı ohlu sesli mesajlar gelir. dr. w. saymıştır 57 tane. sayması da gariptir. evet garip. yeni sevgilisinin onu terketmesi normal. anladınız siz onu.

    18- çıplak kadın vücudu sh için bir şey ifade etmez değil mi? hayır. şifre olarak girilecek ölçüler ve tabii kadının tüm vücudu bir kimlik öğesidir. molly bozulur. çoğu erkek yattığı kadının vücudunu bu kadar iyi tahlil edemez. bir laf vardır. tanrı erkeğe bir y.rrak ve bir beyin vermiştir. ama aynı anda onlara kan pompalayabilen tek bir kalp. hehehehehe.

    19- sh morgta teşhis sırasında iken zaman kazanmak için verilen sigarayı bile bilen drw. telefonu evde bulamamıştır. ancak ona yardım eden de mrs. hudson değil mi? heheheh. saklayan mı deseydik. hehehehe. morgtan eve geldiğinde çoraplarımın sırasını değiştirmedin umarım diyerek evin arandığını bildiğini gösterir.

    20- dr.w. güzel bir kadınla ve tabii dibine kadar ingiliz bir arabayla ve londra’nın öenmli bir endüstriyel binasına gider. burada ingiliz milliyetçiliğini dibine kadar görürüz. ben bentley filan zannetmiştim. jaguarmış. jaguar'ın ne kadar ingiliz arabası olduğu tartışılır artık. uyaran arkadaşlara teşekkürler.

    21- cia ajanları mrs. hudson’u hırpalarlar. sh de onları. dr.w. geldiğinde amerikalıların saldırıda bulunduğunu ve dünyanın dengesini yerine getirdiğini söyler. amerikalılar hep dünyayı kurtarırlar ya. hepimiz onlara minnet borçluyuz.:-)

    22- tam yılbaşına girildiğinde big ben’in çanları duyulduğunda (ki big ben baker street’e o kadar uzak ki nasıl duyulur sesi) sh kemanı ile “auld lang syne” çalmaktadır. ingilizler yılbaşına girilirken bunu hep bir ağızdan söylerler. bu dizi fena ingiliz kokmaktadır ona göre.

    23- 007 işte yani bond, sh’nin ünlü ingiliz ajanına giydirmesi. ki doyle’un zamanından çok çok sonraları efsane olmuştur. burada zaman kayması mı yaşadık ne?

    24- gelelim coventry olayına. evet istihbaratın bilindiği gösterilmesin diye coventry’nin bombalanmasına sesini çıkartmamıştır ingilizler. ama çaktırmadan oradaki önemli yerleri de korumuşlardır. ingiliz raf’ının motor ve uçak üretim yeridir. ama asıl ingilizlerin norveçli bir sürü sivilin ölümüne sebep oldukları yer daha önemlidir. nazilerin kodlarını kırdıklarını belli etmemek için norveçliler ile birlikte almanya’ya ağır su naklederken, gemideki yüzlerce sivilin öleceğini bile bile yaolcuları ve ağır su kargosunu gemiye almış. ve gemiyi batırmışlardır. acayiptir. yanında coventry olayı hafif kalır.

    nazi orduları 9 nisan 1940 tarihinde norveç’i işgal etti. 2. dünya savaşı yıllarındaki bu işgalin en önemli sebeplerinden biri, ülkenin güney dağları arasındaki rjukan’da bulunan vemork hidroelektrik santrali’ni ele geçirmekti. santralde üretilen ‘ağır su’, atom bombası çalışmaları yapan naziler için çok önemliydi. kimyasal adı döteryum (deuterium oxide) olan bu su, hitler’in iştahını kabartıyordu.

    günümüzde de doğal uranyum kullanılan nükleer reaktörlerin çalıştırılabilmesi için başrol oynayan ‘ağır su’, müttefik devletlerini de harekete geçirmişti. abd ve ingiltere almanya’nın atom bombası çalışmalarını sabote etmek için santrale defalarca saldırılar düzenledi. ingiliz kraliyet hava kuvvetleri’ne (raf) bağlı uçaklar, 18 ekim 1942 günü, norveç’in soe (special operations executive/özel operasyonlar birimi) komandolarını, söz konusu tesisi sabote etmek amacıyla görevlendirdi.

    ilk deneme başarılı olamadıysa da 28 şubat 1943 günü norveç komando birimlerinin ortak “gunnerside operasyonu” ile ‘ağır su’ üretimi yapan rjukan’daki elektroliz birimi tahrip edildi. naziler bu saldırılarda 500 kilo ağır su yitirdi. ardından, abd sekizinci hava kuvvetleri’ne bağlı 388 adet b-17 ve b-24 bombardıman uçağı 16 kasım 1943 günü aynı tesise başka bir saldırı düzenledi. hava saldırısı elektroliz yapısına çok az zarar verebildi ancak çok sayıda sivil hayatını kaybetti. bu olayın ardından naziler, kalan stokları 1944 yılında almanya’ya naklettiler.

    son olarak, 20 şubat 1944’de norveç direnişinin başarılı bir saldırısıyla, kalan ‘ağır su’ stoğunu almanya’ya nakleden gemi tahrip edildi. tüm bunlar da nazilere nefes kesici atom bombası üretimi yarışında zaman kaybettirdi.

    onların yitirdikleri bu zaman, abd’nin manhattan projesi çerçevesinde los alamos bilimsel laboratuarı’nda yürütmekte olduğu atom bombası üretme çalışmalarına yaradı

    25- uçakta ise “sen değil junior senle işim bitti” demesini duyduğumda. aaaannnnaa sh’nin intikamı acı olacak dedim. ki oldu. çok ağaılayıcı idi. doğruya doğru.

    26- anladığınıza göre “i am s h e r locked” ona aşık oldum demek. bunu teker teker girdikten sonra (ki bu tek tek sokmak demek) “telefonu al bakalım kardeşim” derken holmes bıradırlardan kolayca duyulmayacak bir kelime “kardeşim” hehehehe. bu arada telefonun şifresinin öğrenilmesi, telefonun iki koda sahip olması filan oldukça iyi detaylar. burada coşmuş maffoy yalan yok.

    27- yine arap ve müslüman teröristler değil mi. kadını öldürecek olanlar. cüneyt arkın’a bağlamak bu olsa gerek. ama neyse olur o kadarı da.

    evettttt.

    anladınız ben sıkı bir sh hayranıyım. ama beni ilgilendiren sör conan doyle olmuştur. öyle ki psikanaliz çözümleme geyiklerine bile girmişliğim vardır. keza aslında kendisi yazar değil doktordur. ve aslında drw. odur. onun karakteri. neyse ben slr makine (foto mak.) almaya karar verdiğimde nikon-canon ikileminde kaldığımda canon markasının sevimli gelmesi barbar conan için değil fonetik olarak doyle’un ilk adına benzemesi yüzünden olduğunu itiraf edeyim. haaa ii. abdülhamit de benimle aynı kafadadır ki, o da sıkı bir sh hayranıdır. tek ben değil yani.

    ister inanın ister inanmayın.

    --- spoiler ---

    okuduğunuz için teşekkürler.

    edit: kitap piyasada. fena da satılmadı.
    ismi ustura. buraya kadar okuduysanız bu entriyi herhalde reklama girmiş olmaz.
    teşekkürler.
  • dünya tarihinin en orjinal, dizi tarihinin de en muhteşem hikayelerinden biri olmasına rağmen başta benedict cumberbatch'in "programımız çok yoğun" ihanetine maruz kalan efsanevi yapımdır.

    ihanet dememin sebebi benedict cumberbatch'in sherlock'u ve martin freeman'ın john watson'ı ilk bölümden itibaren içimize o denli sinmişti ki, karakter gelişimlerinden mycroft holmes, lestrade, mrs hudson ve hatta moriarty gibi diğer rollere kadar artık yerine koyacak yeni bir sherlock bulmak çok ama çok zor olacak.

    iki diziyi de izleyenler için örnek vermem gerekirse braking bad'de 3ncü sezondan sonra bryan cranston yerine farklı tipte bir haisenberg izleseydiniz içinize siner miydi? kevin spacey olmadan house of cards'ın halini gördük.

    daha ilk sezonun ilk bölümünden dizi içine çekmeye başlıyor. sherlock ve john'un tanışmaları, birlikte eve çıkmaları, watson'ın doktorluk ve sherlock arasında bocalamaları, herkes tarafından gay sanılacak kadar yakınlıkları, bu sebepten watson'ın sürekli bir ilişki arayışı içinde olması, mary ile tanışma, sherlock ve abisinin zeka çarpışmaları, lestrade hariç tüm teşkilatın sherlock'tan nefreti, aptallıklarını düşünmeden insanların yüzüne vuracak kadar net olan sherlock profili, danışman dedektif karşısındaki danışman suçlu profili moriarty gibi tüm karakterlerin gözünüzde canlandığı bir yapımdı.

    yazık ettiler.
    programımız yoğun, ailemize vakit ayıracağız diyen adamlar avengers, hobbit filan gibi beşyüzmilyon yapımda rol aldılar.

    bize de eski bölümleri açıp açıp tekrar izlemek kaldı.
  • uzun bir aradan sonra gelen ve bir çocuk gibi sevindiren bölüm * oldu.

    bölüm şahane olmuş, ama çok ince göndermeleri olduğundan ilk izlemede kaçabilir. spoiler vermeden söylemek gerekirse bu bölümü 80'ler bbc yapımı "the adventures of sherlock holmes" * dizisini izlemeyenler tam taktir edemeyeceklerdir. bu ikonik dizi sherlock karakterinin popüler dünyadaki algısını üreten yayın olmuştur. ve bütün bölüm bunun üzerine. açıklayayım;

    --- spoiler ---

    - 221b baker street sokağının tasarımı, içi, dizinin giriş ve çıkış sekansları (evin camından bakan sherlock'tan sokağa geçiş ve sokakta insanların ve atlı arabaların ilerleyişi) bu eski dizide oluşturulmuştur. dizi bunları hem kopyaladı, hem de arada üzerinden küçük espriler veya göndermeler yaptı.

    - dizide hep tartışılan watson'ın yazıları ile gerçek arasındaki farklar aslında doyle'un kitapları ve eski dizi arasındaki farklardır. bu nedenle hem hikayeleri okuyan hem de dizi izleyenler yıllardır bazı şeyleri tartışırlar. mesela aslında hikayelerde holmes'un hiç elementary * dememesi, şapkasının tamamen dizinin uydurması olması (bu eski sherlock bölümlerinde de giyilmeyerek markaja alınmıştı, bu şapka holmes'un kafasında göründüğü anda olay bitti bende), karakterlerin birbirine devamlı soyadları ile hitap etmeleri, "point of interest" geyiği, kısaca çoğu gönderme bu dizi ve hikayeler arasındaki çatışmalar ile ilgili idi. daha da fazla bulan varsa yeşillendirsin.

    - mycroft olayını sıkıcı bulanlara gelince; arkadaşlar sherlock için abisi kendisinin bir antitezi gibi işlenir. birisi kaotik, başına buyruk, sistemin dışından işleyen ve düzensiz bir karakterdir. abisi ise organize, devlet içinden ve tamamen insani yanlarından kopmuş bir varlıktır. bütün hikayelerde mycroft daha akıllı gibi gösterilir ama aslında anlatılmak istenen sherlockun bu zekasına rağmen insani bir karakter olduğudur. bunu, duygularını tamamen yitirmiş hali olan mycroft'tı tanıyarak anlarız.

    - moriarty olayını abartı bulanlara gelsin; bir kere m sadece bir suç kralı değildir, daha sembolik bir karakterdir. m sherlock'un kötü halidir, yani aynı çıkarımcı dehanın suç için kullanılan halidir. bu nedenle holmes'un en korktuğu, en kafasını kurcalayan ve öldürmek için kendini feda ettiği karakter olmuştur. bu nedenle basit tek bölümlük bir karakter değildir. hikayelerde de özellikle şelaleden (hikayede şelale gerçek bir olay tabii) sonra izi hep hissedilir. burada unutmamak gerek ki holmes moriarty hadisesinden sonra asla eski haline dönemez. akli dengesi sarsılmış bir karakter olarak hayatına devam eder.

    - son olarak bölüm şöyle okunursa gerçekten güzel olduğu görülebilir; moriarty sherlock'un her hareketini tahmin edebilen, kafasını tamamen okuyabilen bir suçludur ve onunla ilk karşılaşmasında sherlock'u tamamen altetmiştir. çünkü aslında holmes'u bir adım öne çıkaran onun ölmemesi olmuştu. sherlock'un bu durumda moriarty'nin de kendisi gibi bir numara çekerek ölmediğine kanaat getirmesi gerekli. çünkü aksi taktirde kendine güvenini tamamen yitirecek ve asla altedemediği bir düşmanla karşı karşıya olduğuna kanaat getirecek. bu nedenle zihninin derinlerine iniyor ve bu olasılığı elemeye çalışıyor. bazılarınız "olm çok kolay kafası patlayan herif ölür işte, bunun için bir buçuk saat düşünmek ne amk" diyor ama işin zevkli tarafı sherlock gibi bir karakterin, dehanın bu kesin kanılara nasıl ulaştığını izlemek. sonra da nasıl buldu lan dememek için. mesela watson bir iki olaydan sonra "olum hayalet bu" diye ikna oluyor, bizimki ise emin. işte sherlock'un bazı şeylerden emin olma süreci böyle oluyor.

    --- spoiler ---

    bir yandan güzel bir cinayet çözülmüş olsa da bölüm bir character study idi. hatta öylesiydi ki, sadece hikaye içinde değil, meta yaparak farklı üç medyadaki tasvirleri (kitap, yeni dizi, eski dizi) üzerinden de işlenmiş bir hali. bu klasiğe cinayet çözme yerine benim gibi sherlock holmes (ve dr watson tabii ki) karakterleri için bağlandıysanız, emin olun izleyeceğiniz en iyi bölüm olacaktır.
  • sherlock karakterine cumberbatch o kadar güzel uyar ki filmde robert downey jr. gibi bir oyuncuyu görünce bile kim bu şebelek dersiniz.

    bu downey'in kötü oynamasından dolayı değildir. cumberbatch aklınıza gelen ultra zeki dangalak soğuk ingilizi oynamak için doğmuştur adeta çünkü. saçları, yüz hatlarının keskinliği, bakışlarındaki ruhsuzluk, tam bir sherlocktur. kitapları okuduğunuzda kafanızda canlanan karakter buna çok benzemektedir.

    hikayesinde ise klasik polisiye arayan hayal kırıklığına uğrar. polisiyede merak unsuru ön plandadır. katili merak edersiniz. bu nasıl oldu dersiniz. burada ise odak noktası o değildir. kendi deyimiyle bir "yüksek işlevli sosyopat" ın olaylarla ve insanlarla ilişkilerini izlersiniz. anlatılan hikaye bir polisiye değil, gerçeklerle hiç de işi olmayan modern bir masaldır. hatta o kadar masaldır ki kimsenin yerine kendinizi koyamadığınız için masalda kaybolmayın diye dr. watson karakteri vardır ve hiç olmadığı kadar ön plandadır. dr. watson sizsinizdir yani. martin freeman'da bu rolün hakkını hiç kimsenin veremediği kadar vermiştir çünkü sherlock gibi bir süper kahramanın yanında kaybolmadan durabilmek iyi oyunculuk ve aynı zamanda iyi yazılan bir metin ister.

    kısacası çekilen hiç bir sherlock, bu dizi kadar sherlock olmamıştır.
  • dizi aslında amerikalıların ve ingilizlerin televizyon ve dizi kültürüne yaklaşımları arasındaki farkları da çıkartıp masaya vuruyor.
    malum amerikalıların da sherlock'un ekmeğini yemek için piyasaya sürdüğü bir dizi var elementary diye. aslnda dizi güzel dizi de, bir buna bakıyorum bir de her bölümü sinema filmi tadındaki sherlock'a;
    ingilizler bu işi biliyor.
  • --- spoiler ---

    bence sherlock yere çok dik açıyla düştü, 5-6 katlı binadan atladın mı neredeyse dibine düşmezsin. yani yerde yatan sherlock değildi. sherlock oradaki mavi-sarı minder olan kamyonun içine atladı, molly de 2. kattan falan cesedi attı oraya. watson da arada bina olduğu için göremedi.

    küçük kız sorgu odasında sherlock u görünce çığlık atmıştı, bence onu rehin tutan sherlock'a benzeyen bir adamdı. moriarty işi bitince o adamı öldürdü ve ceset morga geldi molly nin de onu bulması zor olmadı.

    --- spoiler ---

    götüm ve ben ankara'dan bildirdik.
  • sol framede görünce heyecanlandığım ama 10 saniye içinde gerçekleri anladığım dizi. 2017 ne ha, ne! oyuncular yeni filmler falan almış da, yoğunlarmış da falan.. ulan bu dizi hobi olsun diye mi yapılıyo asıl işinizden artakalan vakitlerde çekiyosunuz. ahşap boyama mı lan bu! çok sinirlendim yeminle, siz beni atamazsınız ben istifa ediyorum. hoşçakal benedict.
hesabın var mı? giriş yap