• geldik malum oyuna.

    not: yazıda at, avrat, silah spoiler vardır. ona göre tüketiniz ama tüketiniz. oyun zaten 1999 yılında çıktı. bir zahmet spoiler yiyin bir şey olmaz.

    not2: eğer yazıyı beğendiyseniz emeğe saygı mukabilinden beğeni ve favorinize talibim. yazıyla ilgili çok emek verdim. aynı zamanda motivasyon oluyor yeni yazılar için malum para almıyoruz sonuçta. yazı çok uzun olduğu için bazı yerlerde anlam kaymaları, imla bozuklukları vs. olabilir. zaman içerisinde editlemeye çalışırım. tekrardan iyi okumalar.

    silent hill oyununun konusuna, karakterlerine, gizemlerine, cins cins mesajlarına vs. her bir şeye bakacağız. neden? çünkü biz manyağız.

    --- spoiler ---

    --------giriş-------

    - survival horror, 1990'ların en sükse yapmış oyun türlerindendir. alone in the dark, clock tower oyunlarından sonra, türe esas patlamasını yaşatan oyun resident evil, 1996 yılında piyasaya sürülmüştür. tür yolunu aramaya devam ederken 1998 yılında resident evil 2 piyasaya çıkmış ve ortalığı sallamıştır. işte tam da bu dönemde konami şirketi, survival horror türünün yükselişini fark etmiş ve resident evil serisine bir alternatif yaratmak istemiştir.

    - konami bu yönde çalışmalarını sürdürürken, firmalarında yer alan; yetenekli ama ipe sapa gelmez, kontrol etmesi zor, çeşitli sıkıntılar yaşayan ve birkaç başarısız iş yapan bazı çalışanlarını bir araya getirmiş ve onlara korku oyunu ısmarlamıştır. oyunun adı silent hill, ekibin adı ise team silent olmuştur.

    - oyunun yönetmeni keiichiro toyama, müzikleri ise tahmin edebileceğiniz üzere akira yamaoka abinin ellerine teslim edilmiştir. bazı team silent üyeleri, silent hill'in ilk oyunundan sonra ekipten ayrılmış ve project siren adında yeni bir şirket kurmuşlardır. hatta bu firma siren isimli psikopat korku oyunu serisinin de yaratıcısıdır.

    - dediğimiz gibi oyunun çıkış amacı aslında resident evil oyunlarına alternatif bir yapı sunması üzerineydi. yalnız oyun çıktığı zaman fark edildi ki bu oyunun resident evil ile uzaktan yakından alakası yoktu. açıkçası konami bile çok büyük beklenti içerisinde değildi ama oyun dönemine göre büyük bir sükse yaptı ve survival horror tarihinin en büyük franchise'larından biri oluştu. öncelikle resident evil'ın ilk dönem oyunlarıyla, silent hill 1 oyunu arasındaki farklara bakalım.

    1. resident evil pre-rendered arka planlara sahip bir oyun. yani arka planda yer alan mekanlar, nesneler, yapılar vs. oyun içerisinde anlık bir şekilde hesaplanıp render edilmiyor. daha önceden render yapılıp oyuna koyulduğu için, çok daha temiz ve net görüntüler yakalamak mümkün. sıkıntılı yanı ise çevre ile etkileşim yok gibi bir şey. sanki arkada bir fotoğraf karesi varmış gibi düşünün.

    - tabii resident evil bu problemi fixed camera tekniğiyle aşmayı başarmıştır. kamera açıları dinamik değil sabittir. siz ilerledikçe, bulunduğunuz konuma göre önceden ayarlanmış şekilde kamera açısı değişir. kameraya oyuncu değil, oyunun kendisi hükmeder. böylece oyun size en temiz ve en güzel görüntüleri verir.

    - silent hill ise normal sistemi kullanır. oyun içerisinde eşyalar anlık olarak hesaplanıp, render edilir. bunun sıkıntısı ise makinanın sistemlerini zorlamasıdır. silent hill gibi şehirde geçen yarı açık dünyaya sahip bir oyunun anlık render edilmesi oyunun akışkanlığı açısından dönemine göre bazı problemler yaratır. özellikle çizim uzaklığı gibi bir problem vardır. çizim uzaklığı ayarını ileri attığınız zaman uzaktaki bütün binalar ve cisimler render edilmeye başlar. bu da fps düşüşlerine ve yeri geldiğinde donma sorunlarına sebebiyet verir.

    - silent hill ise bu problemi sis efektiyle aşmıştır. şaşırdınız değil mi? oyunun olmazsa olmazı haline gelen ''sisli şehir'' teması bir tasarım seçimi değil yükleme problemine çözüm olarak oyuna getirilmiştir.(aslında oyunun içinde sis olacaktı ama bu seviyede değildi. yazılımcılar sisi arttırdıkça bazı sorunların çözüleceğini fark etti.) oyunun sisli atmosferi yüzünden önümüzü bile görmekte zorlanırız öyle değil mi? işte bunun sebebi çizim uzaklığının en yakına getirilmesidir. böylece gittiğimiz yerlerde hafızayı zorlamadan hızlı bir şekilde grafikler önümüze gelir, geçtiğimiz yerler ise optimizasyon gereği kaybolur. biz de sisin içerisinde olduğumuz için bir halt görmeyiz.

    - bu arada silent hill dinamik kamera sistemini kullanır. kamera ha babam oynayıp durur. sadece önemli bir eşya varsa ya da önemli bir yere gelmişsek o zaman kamera fixed moda geçer. dinamik kameranın kötü tarafı ise, kamerayı kontrol etmek de zorlanmamızdır, bu yüzden ha babam kamerayı, tuşlarla düzeltmeye çalışırız. işin garip tarafı ise bu durum atmosferin gerginliğini bayağı bir artırmıştır.

    2. resident evil akışkan bir oyundur. mekanikleri sade ve kullanışlıdır. bıçak haricinde yakın dövüş silahı yoktur, hep ateş ederek ilerleriz. karakterler hızlı, keskin ve temiz hareket ederler. yaratıklar da ha keza çok iyi tasarlanmış mekaniklere sahiptir.

    - silent hill ise kağnı gibi bir oynanışa sahiptir. çoğu oyuncunun hiçbir zaman kullanmadığı savunma (sh3) ve geri kaçınma (sh1) gibi karmaşık mekanikleri vardır. birçok ateşli silah ve yakın dövüş silahı barındırır ama silahların %90'ı kullanışsızdır. karakterler yavaştırlar ve kesinlikle keskin hareketlerde bulunmazlar. bir yerden dönerken kontrolleri devamlı kaybedebilirsiniz.

    3. resident evil kompakt bir yapı sunar. senaryosu derinlik üzerine değil, akışkanlık üzerinedir. siz yüksek tempo ve atmosferin peşinde kaybolup giderken arada birkaç cutscene girer ve oyunun hikayesi ortaya çıkar. tabi bu hikayeyi dökümantasyonlarla destekler. karakterler aşırı derecede sığdır hatta yer yer karikatürizedir. konu ise oldukça dallı budaklıdır ama olabildiğince basit anlatılmıştır. yani açıkçası resident evil oyununun ana yapısı senaryo değil akışkanlık, tempo ve oynanış üzerinedir.

    - silent hill ise senaryo şaheseridir. oyunun senaryosu olabildiğince derin ve karmaşıktır. konular, binalar, tasarımlar, karakterler, hikaye, dökümantasyon, alt yapı vs. aklınıza gelebilecek her şey olabildiğince derin ve dallı budaklıdır. yani açıkçası silent hill oyununun ana yapısı oynanış değil, akışkanlık değil atmosfer ve senaryodur.

    şimdi gelelim oyunumuzun konusuna: (allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun)

    ----------- gelişme ------------

    - silent hill; toluca şehrine bağlı, toluca gölünün hem kuzey hem de güneyinde yer alan, orta ölçekli bir kasabadır. konumuz ilk oyun olduğu için toluca gölünün yukarısındaki silent hill bölgesine bakacağız.

    - şehrin tarihi ise çok eskidir. ilk olarak amerika'nın yerli halkları bölgede yaşam sürmektedir. 17. yy civarı ingilizler kıtayı kolonileştirmeye başladıktan sonra bölgeye gelen avrupalı yerleşimciler, yerli halkı (her zamanki gibi) bölgeden kovmuşlar, sonrasında ise kendileri yerleşmişlerdir. 19. yy'da amerikan iç savaşı bölgeyi de bayağı bir karıştırmış, şehir sivil savaşta çok büyük kayıplar vermiştir. şehirde kömür yatakları keşfedildikten sonra ekonomik olarak gelişim kaydetmiştir. tabii sonrasında kömür madenleri kapatıldıktan sonra şehir tekrardan kan kaybetmeye başlamıştır.

    - uzun bir zaman sessiz, sakin küçük bir kasaba hüviyeti taşıyan silent hill
    (silent = sessiz), zaman içerisinde başka bölgeden gelen insanların, toluca gölünü keşfetmesinden sonra turistik bir mekan haline gelmiştir. şehir eski sakinliğini kaybetmiş dışarıdan devamlı turistik gezilerin yapıldığı, ekonomisi canlı bir kasabaya tekrardan dönüşmüştür. bu da tabii ki dışarıdan göçü tetiklemiştir. (neyse uzatmayayım, bir gün şehirle ilgili ayrı bir yazı yazabilirim yoksa cılkı çıkacak.)

    - harry ve jodie mason çifti bir gün yolda giderlerken sahipsiz bir bebek bulurlar. jodie mason hastadır ve çocukları olmamıştır. zaten çocuk hasreti çeken bu çift, bebeği sahiplenip adını cheryl koyarlar. jodie mason ölümcül bir hastalığa sahip olduğu için üç sene sonra hakkın rahmetine kavuşur. harry mason için bu durum aşırı travmatiktir. eşinin ölümünü atlatmada problemler yaşayan baş kahramanımız, kendini iyiden iyiye cheryl'a adar.

    - bu olaydan dört yıl sonra cheryl iyiden iyiye huzursuzlanmaya başlar ve babasına silent hill'e tatile gitmeleri teklifinde bulunur. eşi için hala üzülen harry, bunun iyi bir fikir olabileceğini düşünerek teklifi kabul eder ve arabaya atlayıp yola koyulurlar. dağ yollarından geçip şehrin girişine girmek üzereyken bir anda karşılarına küçük bir kız çocuğu çıkar ve harry, ona çarpmamak için direksiyonu kırar ama bu sefer de kaza yaparlar. harry kendisine geldiği zaman cheryl'ın arabada olmadığını fark eder ve kızını bulabilmek için silent hill şehrinin içerisine doğru koşar. yalnız bir sıkıntı vardır. şehir yoğun bir sis tabakası içerisindedir ve havadan resmen kül yağıyordur. bir an için sisin içerisinde kızını görür ve arkasından adını haykırır ama cheryl, bizden koşarak uzaklaşır. herhalde duymadı ya da korktu gibi düşüncelere kapılan harry, kızının peşinden koşturmaya başlar ve oyun start verir arkadaşlar. yani oyunumuzun konusu bir babanın, kızını araması üzerinedir diyebiliriz. (tabi şimdi diyeceksiniz ki ''arkadaş bu konu değil ki sadece giriş. peki siz kaşındınız.'')

    not: yazı oyunun gidişatına göre hazırlanmamıştır. kafalarda soru işareti kalmasın diye komple bir paket halinde karşınıza sunulacaktır.

    - konunun başlangıcı çok daha eski arkadaşlar. dediğimiz gibi şehir kurulmadan önce burada amerikanın yerli halkları yaşıyordu ve bu halkların kendilerine ait şamanist bazı inançları vardı. bölgeye gelen yerleşimciler ise hristiyanlığın, püriten mezhebine ait insanlardı. (aslında oyunda biz püriteniz diye geçen bir kısım yok. burada oyun ile reel tarih birbiriyle eşleşiyor. o yüzden bu insanların püriten olduklarını söylemekte bir beis yok.)

    ------- reel tarihi bilgi ---------

    püritenizm, reform sonrası ortaya çıkan mezheplerden biridir. ingiltere'de protestanlığın değişime uğramış versiyonu olan anglikanizm mezhebi resmi mezhep haline getirilmişti. bölgede yaşayan geneli keltlerden oluşan halk ise zaman içerisinde ingiltere'deki yönetimlerin dini ve mezhepleri tahrif ettiğini özellikle 1. elizabeth'in dini daha reformist bir hale soktuğunu düşünüyorlardı. işte bunlar püritenizmin kurucularıdır.

    bunlar dinlerini özgürce yaşayabilmek için ingilizlerin kolonileştirme hareketlerine katılmış ve amerika'ya göç etmişlerdir. new england bölgesini kuran bu yerleşimciler kendi dinlerini ve mezheplerini doyasıya yaşamışlardır. çok bağnaz bir mezheptirler ve silent hill'in de aşırı derecede etkilendiği massachusetts bölgesinde gerçekleşen salem cadı mahkemelerini (bazı kadınların cadı oldukları iddiasıyla yargılandıkları mahkemedir. bazıları asılmıştır, bazıları ise saflaştırma adı altında diri diri yakılmıştır. bakın fark ettiyseniz yakılmıştır diyorum. tanıdık geldi mi?) kuranlar da püritenlerdir. hoş böyle diyorum ama koskoca thomes hobbes'da püritendir. hoş onu geçtim dünyanın en büyük üniversitesi olan harvard üniversitesini kuranlar da püritendir. vay ki ne vay vay

    -------- reel tarihi bilgi ----------

    - neyse gel zaman git zaman şehri kuran bu dindar hristiyan insanlar, şehrin eski sakinlerinin mabetlerinden ve yazıtlarından etkilenmeye başlarlar. bu etkilenme ''vay be adamlar ne din yaratmışlar lan. vallaha helal olsun.'' seviyesinde kalmaz ve bir inkültürasyon durumu yaşanır. yani din, yerel halkın kültürü ve inanışlarıyla karışmaya başlar ve ortaya silent hill kasabasının ultra sapkın dini çıkar. bir anda kara büyüye, ruhlara vs. kafayı takan şehir sakinleri the order adıyla yeni bir tarikat dahi bile kurar ve bu tarikat zaman içerisinde o kadar güçlenir ki şehri gizliden gizliye yönetmeye başlar. bu arada artık bu tarikat üyelerinin püritenliği falan kalmamıştır. hatta tarikat üyelerinden jennifer carroll cadı mahkemelerinde yargılanır (e kara büyüyle uğraşmak sıkıntılıdır demiştim.) ve püritenler tarafından yakılarak öldürülür. (saflaştırılır.)

    - bu arada tarikat üyeleri white claduia adlı halüsinojen etkilere sahip olan bir bitkiyi de ayinlerinde kullanırlar. silent hill kasabası turistik bir yer olmaya başlayınca, bölgeye eğlence için gelen insanlara da uyuşturucu dağıtımı başlar ve şehir bayağı uyuşturucunun kol gezdiği bir yer haline gelir. (bu arada uyuşturucunun adı ptv.)

    - zaman içerisinde the order tarikatına bağlı valtiel (melek) tarikatı adında başka bir oluşum da ortaya çıkar. şimdi bu gruplar kadın tasvirinde bir güneş tanrısına tapınmaya başlarlar ve onun için kitaplar yazarlar. the order ana simgesini halo of the sun adı verilen çember biçiminde bir şekil yapar. gyromancy'e meraklıdırlar. (çemberin etrafında döne döne kendini harflere denk getirme. buradan anlamlı bir sonuç çıkarıp ilahi mesaj olarak algılıyorlar her şeyi.)

    - öğretiler gelişmeye devam ederken üyeler, dünyanın çok bozulduğunu ve artık armageddon savaşının yaşanıp dünyaya sonsuz cennetin gelmesi fikrini ortaya atmışlardır. bu grubun başını çeken ise dahlia gillespie adındaki kadındır. çocuk yaşlardan itibaren şehrin çeşitli bölgelerinden alınan insanlar ya aile içerisinde ya da wish house gibi yetimhanelerde tarikatın sapkın öğretileriyle yetiştirilirler. hepsinin ortak noktası ise ''tanrının alevle kıyameti tetikleyip dünyası saflaştıracağı, ondan sonra ise sonsuz cennetin bütün evreni kaplayacağı'' inancına sahip olmalarıdır.

    - işte tam bu noktada bizim hikayemiz başlıyor. dahlia gillespie'ın kızı dünyaya geldi. adını da alessa koydu. yalnız şöyle bir durum var ki alessa'nın babası belli değil. hiçbir kaynakta alessa'nın babasıyla ilgili bir bilgi yok. bir iki kaynakta kara büyü sonucu rahme düştüğüyle ilgili iddialar var o kadar. alessa küçük yaşlardan itibaren diğer insanlardan farklı olduğunu cümle aleme gösterdi. öncelikle kızın spiritüel güçleri vardı. çevre, zaman ve mekan dokusuyla oynayabiliyordu, bazı zamanlar astral seyahatlere çıkabiliyordu. bu sebeple 6 yaşında okula başladığı zaman okuldaki arkadaşları, alessa'yı dışladı. sıraları uzak bir yere doğru çekip kızı yalnız bırakıyorlar, o yokken sırasına ''katil, hırsız, cadı vs.'' gibi tabirler karalıyorlardı. bu durum sınıf öğretmeni k. gordon'u oldukça rahatsız etti. hatta bir notta:

    '' sınıfımda alessa adında bir kız öğrenci var. eğer hafızan azıcık dahi iyiyse, kızı hatırlayabilirsin. sınıftakilerin cadı diye bahsettiklerini söylediğim kişi o. yüksek ihtimalle annesi tarafından şiddete maruz kalıyor. bir günden bir güne vücudunda çürük, morluk ya da tırmalama izi olmadan okula geldiğini görmedim. ifadesine bakıyorum da altı yaşındaki bir çocuk için oldukça acınası ve karanlık bir hali var.'' diye kendisinden bahseder. (notun geri kalanı başka oyunlarla alakalı olduğu için devam etmiyorum.)

    - bu arada alessa, sıkı bir tarikat eğitiminden geçer ve iyiden iyiye tanrının kıyameti koparıp, cennetin her yere hakim olmasını isteyen görüşlere bağlanır. bu arada dahlia hem kızının spiritüel güçlerinden tanrıya ulaşmak hem de kendi nüfuz alanını genişletmek için onu kullanır ama bir yerden sonra alessa'nın canına tak eder ve öğretilere karşı soğukluk hisseder. alessa küçücük bir kız çocuğudur ve bu hayatta istediği tek şey annesiyle birlikte olabilmektir. annesinin onu sevmesini, okşamasını ister. (ulan üzüldüm şimdi yine) bu arada annesinin aklına bir fikir gelir. alessa üzerinden tanrıyı dünyaya indirme fikrinden vazgeçen dahlia, direkt olarak alessa'nın tanrıyı doğurmasını ister. bu arada rahme büyü yaparak tanrı yerleştirme inancı daha önceden de vardır. hatta bu konuda birçok kaçırılmış kız üzerinde deneyler yapılmış ama hepsi başarısız olmuştur. alessa, diğer kızlara benzemeyip özel güçlere sahip olduğundan dolayı onda başarılı olma ihtimali çok daha yüksek diye düşünür annesi.

    - the order tarikatının önderliğinde ayin gerçekleştirilir ve alessa'nın rahmine hesapta tanrı yerleştirilir. bu arada tanrı diye bahsedilen kişi bildiğimiz ''allah'' falan değildir. tanrının adı samael'dir. (çeşitli kaynaklarda incubus diye de geçer.) samael, hristiyanlıktaki lucifer morningstar adlı kovulmuş baş meleğin gerçek adıdır, yani bildiğiniz şeytandır arkadaşlar. tabi tarikat daha önce de bahsettiğim üzere çeşitli inkültürasyonlardan geçtiği için hristiyanlık ile şaman öğretileri birbirinin içine girmiş. böylece samael şeytanlıktan tanrılığa doğru hızlı bir terfi almıştır.

    - bütün ayin plana göre giderken beklenmedik bir şey gerçekleşir. mark of samael'in içerisinde bulunan alessa'nın vücudu yanmaya başlar. (al sana cadı mahkemeleri metaforu hehe.) bu sırada aşırı derecede acı çeken alessa, farkındalığa ulaşır. güçlerini kullanarak ruhunun saf ve temiz kalmış kısmını açığa çıkarır ve ruhunu ikiye böler. ruhunun kalan kısmından dünyaya bir bebek getirir ve astral seyahate çıkarak bu bebeği yolun kenarına bırakır. sonuç itibariyle ne olur? ayin tamamlanır ama eksik tamamlanır. alessa'nın ruhu ikiye bölündüğü gibi samael'in ruhu da ikiye bölünür ve bir kısmı bebeğe geçer. (şimdi bundan sonrası aslında muamma bu oyunda ama silent hill origins oyununun getirdiği bir kısım da var. travis yanan eve dalıyor. yanan alessayı kurtarıp evin dışarısına çıkarıyor falan o kısımlara hiç bulaşmıyorum o yüzden.)

    - neyse işte bir şekilde alessa'nın yanmış vücudu alchemilla hastanesinin bodrum katına götürülüyor. bölgeye giriş ve çıkış tamamen yasaklanıyor. bunun sebebi de hastanenin müdürü olan michael kaufmann'ın aynı zamanda the order üyesi olması. bu üyelik gönül bağından ziyade birazcık duygusal sebeplere de dayanıyor. size daha önceden şehirde uyuşturucu ticareti yapıldığını söylemiştim. uyuşturucu kaçakçılığının başında da hastanenin müdürü olan michael kaufmann var. the order tarikatı bazı ayinlerinde white claudia adı verilen bir bitkiyi kullanıyordu ya hani, o bitkinin özünden üretilen ptv adındaki uyuşturucuyu da bu adam üretip, şehre dağıtıyor. yani michael ile the order tarikatı arasında uyuşturucu ticareti bağı da var ve dahlia ile adamın arası da oldukça iyi. neyse uzatmayalım, oyunun sonunda nowhere bölgesindeyken alessa'nın kapalı tutulduğu hastane odasına girdiğimizde eski bir sahneyle karşılaşırız ve olaylar gelişir. (odada dahlia, michael kaufmann ve iki tane de doktor bulunmaktadır. ha bir de zavallı alessa)

    d (dahlia): her şey plana uygun ilerliyor. rahminde barınmakta (samael)

    doktor: ama daha bitmedi. kızın ruhunun yarısı kayıp bu sebeple hala uykuda.

    doktor2: ve bu kılıfta kalmaya devam eden ruh, bilinçaltının derinliğine gömülür.

    m (michael): şimdi sen bana bu işin yattığını mı söylüyorsun!? bu şekilde anlaşmadık biz!

    d: hayır hayır, bunlar sadece oyalama için yapılan taktikten başka bir şey değil. eğer yardım alırsak, güce sahip olabiliriz. korkmayın, bütün beklentilerimiz elbet gerçekleşecek.

    doktor: ruhun diğer yarısına sahip olmadıkça şu an için alabileceğimiz güç çok az neredeyse yok gibi.

    d: bir büyü kullanacağız. çocuğun acısını buradan hissedebiliyorum, mutlaka gelecek. (öbür bebek)

    m: ama bu zaman alacak...

    - şimdi arkadaşlar gördüğünüz üzere alessa, ayinin bitmesine müsaade etmemiş ve ruhunu bölüp bir bebek yaratarak ayinin ortasına bomba gibi düşmüş. işte bu astral seyahatte yolun kenarına bıraktığı bebekle, bizim harry ile jodie mason çiftinin bulduğu bebek aynı bebek. (yani bildiğiniz cheryl) sonuç itibariyle alessa = cheryl

    - yukarıda geçen konuşmada da dahlia olayın ne olduğunu anlıyor ve alessa'nın ruhunu bölerek kendilerini oyaladığını söylüyor. tabi alessa'nın annesi olduğu için öbür bebeği de algılıyor ve bir büyü yapıyor. bu büyüye göre çocuk hazır olduğu zaman şehir onu kendisine doğru çağıracak ve o da huzursuzlanıp silent hill kasabasına gelmek isteyecek. e zaten oyunun başlangıcı da aynen bu şekilde başlıyor. şimdi karakterlere bakalım...

    ---------- karakterler ------------

    not: karakterlerin sonları, oyun finali kısmında anlatılacaktır.

    harry mason: kendisi oyunun baş kahramanıdır. karısı öldükten sonra üvey kızına daha çok bağlanan adamımız, kızının çağrılarına kayıtsız kalamayarak beraber tatil amaçlı silent hill kasabasına geliyorlar ve yolda bir anda karşılarında küçük bir çocuk belirdiği için direksiyonu kırıp kaza yapıyorlar. (kız astral alemdeki alessa bu arada)

    - ondan sonra klasik bir şekilde harry kızını aramaya başlıyor. şehrin de kendisini yönlendirmesiyle ''beware of dog'' yazılı bir kapıdan geçip yoluna devam eden harry bir siren sesi duyuyor ve etraf kararmaya başlıyor. ortalık bir anda kapkaranlık bir hale girerken aynı zamanda bulunduğu mekan değişmeye başlıyor ve etrafı kan, pas ve çürümüşlük deryası kaplıyor. fenerini yakan harry, dar sokaklar arasında yolunu bulmaya çalışırken, çarmıha gerilmiş bir cesetle karşılaşıyor. dehşete kapıldıktan sonra geri kaçmaya çalışan adamımız, grey child adındaki uyuz mu uyuz yaratıklarla karşılaşıyor ve kaçamayarak ölüyor. (zaten kaçmaya çalışırsak dönüş yolunun yalan olduğunu görürüz. illa ki öleceğiz.)

    - öldüğümüzü düşünürken bir anda bachman sokaktaki cafe5to2'de kendimize geliriz. silent hill kasabasının komşu şehri brahms bölgesinden gelen bir polis memuruyla karşılaşırız. (cybil bennett) biz daha ne olduğunu anlamaya çalışırken aramızda küçük bir diyalog yaşarız ve ona kızımızdan bahsederiz. şehirde bir yanlışlık olduğunu fark eden cybil, bize bir tane tabanca verir ve gerektiğinde kullanmamızı söyler. yardım çağıracağını söyleyen cybil, mekandan ayrılır. tek başımıza kaldığımızda mekanı araştırırız ve efsanevi radyoyu buluruz. sonunda da başka bir efsane daha yaşanır ve mekana camları kırarak giren bir yaratıkla karşılaşırız.

    - oyun içerisinde birçok farklı mekana uğrarız. midwich elementary school, police station, balkan church, antique shop, town center, lakeside amusement park, sewer, market, gas station, bridge, deniz feneri, tekne ve nowhere dediğimiz dünyanın en garip noktası vs. birçok farklı insanla tanışırız, birçok farklı yaratıkla karşılaşırız, bir ton garip olayın içinde kendimizi buluruz, şehrin altını üstüne getiririz bir nevi. bizim motivasyonumuz bellidir.

    - harry mason'un karakterini incelediğimizde asla pes etmeyen bir yapıya sahip olduğunu görmekteyiz.

    - bu adam kızını gerçekten delicesine seviyor. her gördüğü kişiye ''have you seen a little girl? short, black hair. she just turned seven, last month. she is my daughter'' diye sorar. hani neredeyse karşılaştığı yaratıklara bile soracak. öyle bir seviye ki cheryl'ın bizzat kendisi gelse, o gazla gider ona da sorar.

    - adam resmen alessa'nın hayalinde kurduğu ebeveyn/çocuk ilişkisini yaşıyor. biliyorsunuz, daha önce yazdım... alessa, annesinden sadece kendisini sevmesini ve kendisiyle beraber olmasını istiyor ama dahlia'nın kafası hep tanrıda, cennette, bilmem nerede ama harry'nin aklı ''yemişim cennetini de, samael'ini de bilmem nesini de. bana kızımı verim laaaaaaaaaaaaaaaaan. bu arada have you seen a little girl?...'' modunda geziyor. alessa'nın ruhunun bir kısmı cheryl'da olduğu için de tahminen baba sevgisini kendisi de bizzat hissetmiştir.

    - bu arada çok garip olaylara da şahit oluyoruz. ayağı çıplak, garip garip konuşan bir kadınla karşılaşıyoruz. bizim elimize flauros adlı bir eşya bırakıyor. ''bunu zamanı geldiğinde kullan yeğenim.'' diyor. kehanet diyor, kıyamet diyor, ancak sen bunu durdurabilirsin diyor. böyle nasıl diyeyim... cins cins konuşuyor işte. araya kızımızı da yerleştirince ama oluyoruz pelte. kadın nereye git derse, ne yap derse hepsini eksiksiz bir şekilde yerine getiriyoruz. resmen kadının emir eri gibi çalışıyoruz. aha o kadın işte dahlia gillespie. (neyse buraya sonra döneceğiz.)

    - bu arada harry oyunun başından itibaren o kadar kızına odaklanmış ki belli bir süre şehirde ne yaşandığını, ne olduğunu falan hiç sallamıyor. belli bir zaman diliminden sonra şunu fark ediyor. şayet kızını bulmak istiyorsa, sağı solu kurcalaması yetmez. şehirdeki kabusları da birer birer atlatması gerekiyor. kızından çok daha büyük bir mevzu olduğunu fark eden harry, kızını kurtarabilmesi için büyük resmi çözmesi gerektiğini anlıyor ve ona göre davranıyor.

    - bir yandan da bahtsız bir karakter kendisi. kızını ararken devamlı başka işlerle meşgul olmak zorunda kalıyor. devamlı sekteye uğruyor, uğraşı.

    - bir yerden cybil çıkıyor, onu düzeltmeye çalışıyor. (amusement park)

    - öbür yandan dr. michael kaufmann çıkıyor. onun olayını anlamaya çalışıyor. (birçok farklı yerde)

    - dahlia gillespie etrafta gözüküyor. emirlerini ve tavsiyelerini eksiksiz yerine getiriyor. adamı şehrin bir ucundan öbür ucuna devamlı koşturuyor. (bir de sonradan arkamızdan hançerleniyoruz.)

    - hemşire lisa garland ile tanışıyor. kadın devamlı harry'e ''bana yardım et. hatırlamıyorum, korkuyorum, üşüyorum, ölüyorum, kalıyorum, hede oluyorum, hödö tribine giriyorum.'' diyerek duygu sömürüsü yapıyor. sanki şehirden öylesine geçiyormuşuz da bir uğrayalım demişiz gibi götümüzde yaratıklar bağırmıyormuş gibi kızımızın derdine düşmemişiz gibi bir de bu hanımefendinin gönlünü hoş tutmaya çalışıyoruz.

    - yok sembollerdir, anahtarlardır, yardım isteklerine koşmalardır, milletin gönlünü hoş tutmalardır vs. derken en son şehirdeki uyuşturucu trafiğinin yönetimini, malın üretimini, dağıtımını, kaç paraya gittiğini, borsasını, fizibilitesini bilmem nesini araştırırken kendimizi buluyoruz. lan oğlum biz şehre niye geldik? biz kızımızı arayan normal bir vatandaş mıyız, yoksa uyuşturucu ve kaçakçılıkla mücadele büro amiri miyiz? neyiz biz? oyunda hatlar bayağı karışıyor.

    cheryl mason: harry ve jodie mason'un üvey kızı. (diğer bilgiler zaten yukarıda verildi)

    - karakteriyle ilgili çok bir şey bilmiyoruz. oyunun başında bir kayboluyor, pir kayboluyor. bir daha oyunun sonuna kadar kendisiyle karşılaşmıyoruz. (iki üç saniyelik görünmeler hariç)

    - boyama yapmayı seviyor. dağ, bayır, ova, börtü böcek ne bulduysa boyuyor. babasının kendisine aldığı boyama kitabına, babasının resmini çizmiş. (resim de ne resim ama tam bir sanat eseri)

    - anladığım kadarıyla genel olarak uyumlu ve anlayışlı bir çocuğa benziyor. (çoğu yurdum çocuğunun aksine)

    - alessa'nın kendisini yaratmasından yedi yıl sonra şehre dönüyor ve bir zaman sonra (artık tam neresi belli değil) alessa'nın ruhu ile cheryl'ın ruhu birleşiyor. ortaya ise tam bir alessa çıkıyor. (bu arada alessa da yakıldığı zaman yedi yaşındaydı. e olayların üzerinden yedi yıl geçti, o vakit cheryl da yedi yaşında. 7+7=14 adlı inanılmaz karmaşık matematik işlemine göre birleştikleri zaman alessa'nın on dört yaşında olması gerekiyor ki öyle oluyor zaten. oyunun sonunda gördüğümüz alessa on dört yaşında.)

    - cybil, antikacı dükkanında ''cheryl'ı bachman caddesinden göle doğru geçerken'' görmüş. işin güzel tarafı ise o yolun hali hazırda yıkık olmasıymış. cheryl ayağı yere basmadan sanki uçarak karşı tarafa geçmiş.

    - harry ile okulun otherworld tarafında (alternate dimension) gezinirken mavi bir telefon çalar. telefonu açtığımızda cheryl olduğunu düşündüğümüz bir ses bize ''babacım, bana yardım et'' diye seslenir ve telefon kesilir. yüksek ihtimalle şehir bizle kafa buluyor ama koyayım dedim.

    alessa gillespie: silent hill serisinin ortaya çıkmasına vesile olan her şeyi başlatan kişi. kısa kısa geçelim zira yukarıda detaylı bir şekilde anlattım.

    - kendisi dahlia gillespie'ın kızıdır ama babası belli değildir. (büyü sonucu oluştuğu düşünülmektedir.)

    - özel güçlere sahip bir çocuktur. zamanı ve mekanı manipüle edebilme, astral seyahate çıkabilme vs. gibi özellikleri vardır.

    - okulda arkadaşları tarafından zorbalığa uğramaktadır. masasına ''yalancı, katil, defol, evine dön, cadı'' vs. gibi yazılar karalanmaktadır.

    - annesi, alessa'nın dayanabileceğini düşündüğü için onun üzerinde ''tanrıyı doğurma'' ayini yapar ve alessa'nın vücudu yanmaya başlar. o sırada farkındalığa ulaşan alessa, gücünü odaklar ve bu durumdan kurtulmak için ruhunu böler. buradan da bir bebek dünyaya gelir ve onu yolun girişine bırakır. (cheryl mason hikayesi işte)

    - büyü sonuç verir ama alessa ruhunu böldüğü için tam manasıyla işe yaramaz. bütün vücudu yanmış haldedir. normalde ölmesi gerekir ama büyünün yan etkisi işlemeye başlar ve alessa ölemez.

    - apar topar alchemilla hastanesine kaldırılır ve hastane müdürü michael kaufmann'ın emriyle bodrumdaki bir odaya kapatılır, bakımına orada devam edilir.

    - alessa komple sargıya alınır, bir ton antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar verilir ama bu ilaçların hiçbiri alessa'ya işlemez. bandajların arasından devamlı iltihaplı irinler ve kanlar akmaktadır. hemşireler ve doktorlar kendisine bir türlü yetişemezler. (bu hikayeye hemşire lisa garland bölümünde devam edeceğiz.)

    - alessa sonsuz bir ızdırap içerisindedir. hem ruhen hem fiziken iyileşemez ve en sonunda içindeki öfke, sevgisini geçmeye başlar. bunun sonucunda da kendi güçleri tekrardan aktive olur ve silent hill kasabasını olduğu gibi fog world (sis dünyası) ve alternate world'e (otherworld) sokar.

    ek not: silent hill'in ilk oyununa göre, cheryl'ın kasabaya yaklaşması sonucu alessa kendini aktive etmiştir. michael kaufmann'ın yaratık öldürmesinden sonra harry'e dönüp ''böyle bir şey olabilir mi? ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıya geliyorum.'' sözü buna delalet eder ama origins oyununda alessa hastaneye kaldırıldığı anda kendini aktive eder. şimdi bu noktada biraz kaos var açıkçası ama biz yine de hastanede kaldırıldığı anı baz alalım çünkü doktorlar ve hemşireler cheryl'ın şehre gelmesinden çok önce contaları yakmaya başlamıştır.

    - devam etmeden önce şu alternatif taraflara bakalım.

    fog world: sis dünyası dediğimiz kısım klasik olarak silent hill kasabasına gelip başka boyuta geçmiş insanların deneyimlediği alandır. biz farklı boyutları uyku düzenine göre sıralarız. rem ya da nonrem uykuların yarattığı rüyalara benzer. rem uykularda rüyalar daha gerçekçiyken(fog world), nonrem'de görülen rüyalar ise daha dünyadan kopuk ve yaratıcıdır. (alternate taraf) ( bu arada gerçek bir bilgiden bahsediyorum size.) neyse ilk silent hill oyunundan bahsettiğimize göre bu kısmı baz alacağız. cheryl kasabaya gelip, alessa'nın ruhuyla birleştiği zaman ortaya 14 yaşında bütün bir alessa çıkıyor demiştik daha önce. bu birleşmeden sonra alessa'nın gücü tam olarak aktive oluyor ve şehrin içinden geçmeye başlıyor.

    - sis tarafında tam olarak reellik ile farklı boyutun yaşadığı reellik arasında bir çizgi bulunmamaktadır. örneğin silent hill 2 oyununda james sunderland fog world'de yaratıklarla can çekişirken, laura elini kolunu sallayarak şehirde geziyordu. laura bizi görüyordu. e biz de laura'yı görüyorduk. biz yaratıkları görüyorduk ama laura yaratıkları görmüyordu. (çünkü masumdu) heh işte bu nokta konunun bam telini oluşturuyor. fog world dediğimiz yer bizim gerçek dünyadan hem ruhen hem de bedenen kaybolup gittiğimiz bir yer değil. bedenen normal dünyadayız ama ruhen başka bir dünyaya geçiş yapıyoruz.

    - aynı durumu harry mason üzerinden de verebilirim. harry mason hiçbir zaman hemşire lisa ile şehrin sis tarafında karşılaşmamıştır. alternate tarafa geçtiği zaman ise çoğunlukla lisa'nın yanında uyanmıştır. sonra tekrar sis tarafına dönmüştür ve lisa yoktur. e yine alternate tarafa geçiş yapmıştır ve lisa vardır. lisa bazı zamanlar sis tarafını zorlasa bile alternate tarafta sıkışıp kalmıştır.

    - sis dünyası genel olarak bilinç tarafındaki korkularımızı temsil eder. mesela ilk defa sis dünyasını oluşturan alessa, köpeklerden korkardı. e bu yüzden yaratıklardan biri köpekti. yani mantık bu kadar basit arkadaşlar.

    not: bu arada değişik boyutları sadece çok güçlü özellikleri bulunan insanlar yaratabilirler. silent hill özelinde bu kişi alessa'dır. silent hill 3 oyununda yine alessa olan heather mason'dır. silent hill the room oyununda ise 21 sacraments ayinini yapacak olan walter sullivan'dır. silent hill 2 oyununda ise işler bayağı bir karmaşıktır. yani bir kısım insan bu gücün; james sunderland, eddie dobrowski ve angela orosco'dan geldiğini söylemektedir. bir kısım insan ise şehrin direkt olarak kendisinin bu gücü sağladığını söyler. oyuna makara olsun diye koyulan dog ending'e göre ise bu gücü sağlayan bir köpektir. hehe... neyse fog world için direkt olarak araf diyebiliriz. tam olarak araf tasviridir hatta. ne cennettir ne de cehennem. yokluğun ortasında sisli, puslu, karlı, tozlu, küllü, kurak bir yerdir işte.

    otherworld (alternate world): daha derin kabusların yaşandığı nonrem olarak adlandırılan bambaşka bir yerdir. burada gerçeklikten tamamen kopmaya başlarız ve hem fiziken hem de ruhen başka bir boyutun kapısını aralarız.

    - otherworld'de şehrin çürümüşlüğü üstümüze üstümüze vurur. bütün her yer kir, pas ve kan içerisindedir. gerçeklik tamamen değişmeye başlar. içinde bulunduğumuz yerlerin yapısı değişir, odalar, eşyalar, düzen vs. her şey değişmeye başlar.

    - normalde sis dünyasında giremediğimiz odalara, alternate tarafta girebilme şansımız oluşur. bu durumun tam tersi de yaşanabilir.

    - normalde sis dünyasında olmayan odalar, alternate tarafta karşımıza çıkar.

    - normalde sis dünyasında gezebildiğimiz yerler, alternate tarafta yok olur. bu durumun tam tersi de yaşanabilir.

    - burada iyicene bilinçaltımıza doğru iniş yaşarız ve normal hayatta yaşadığımız korkular bir yana, bilinçaltına attığımız travmalar ve korkularımız da bu dünyada açığa çıkmaya başlar. sis dünyasında karşımıza çıkmayan bosslar ve tanrısal yaratıklar, alternate tarafta var olurlar.

    - sis dünyasındaki gibi artık arafta değil, bildiğiniz cehennemdeyizdir. burada sadece korkularımız ve travmalarımız yoktur. aynı zamanda kalp kırıklıklarımız, en ağır günahlarımız, pişmanlıklarımız, unuttuklarımız, bilinçaltına bastırdığımız en iğrenç duygularımız vs. bütün her şey vardır. bildiğiniz bütün her şeyi kusmaya başlarız. alessa'nın yaşadıklarının ağırlığını düşününce, sh1 oyunundaki otherworld nasıl olur? tahmini tamamen size bırakıyorum arkadaşlar.

    not: alternate taraf size bambaşka bir boyut açar. normal sis dünyasında antikacı da takılırken bir anda sirenlerin çalmasıyla kendinizi hastanenin alternate tarafında bulabilirsiniz. (ki buluyoruz zaten. bir bakmışız ki lisa bize bön bön bakıyor.) bunu direkt olarak bayılıp ayılma durumu zannetmeyin. antikacıdan, hastanenin alternate tarafına gittiğimizde şayet bayılmış olsaydık, cybil bizi antikacıda baygın bir şekilde bulurdu ama orada yoktuk biz. (bu arada orası kapalı bir alan. tek bir holle bağlanmış ve holün öbür tarafında cybil var. yani bizim çıkıp hastaneye gidebileceğimiz hiçbir yer yok.)

    not2: alternate tarafa genellikle siren eşliğinde geçeriz. eğer ki bir yerde siren sesi duyuyorsanız size hayatta başarılar dilerim.

    not3: alternate tarafta ölürseniz, gerçek dünyada da ölüyorsunuz.

    not4: oyunun çeşitli yerlerinde alternate taraf ile sis dünyası arasında geçiş yaparsınız ve bunlar sizin bilinçli bir şekilde yaptığınız seçimler değildir. (origins hariç, orada aynalardan geçiş yapıyorduk.)

    nowhere(hiçbir yer): beterin beteri var derler ya. işte burası beter kavramının son bulduğu yerdir. buradan daha beter bir yer yok, burası bildiğin cehennemin dibi.

    - burada gerçeklik kaybolmaz. bütün gerçeklik birbirinin içine geçer. hiçbir yer birbirini tutmaz. odalardan, haritanın başka yerlerine ışınlanmaya başlarız.

    - burası bilincimizde varabileceğimiz son noktadır. geçmişteki anılarımız birbirinin içine geçer ve bir anda hepsiyle uğraşmaya başlarız. rar. dosyasına çevrilmiş bir cehennemdir burası.

    - bu yerlerin özelliği inanılmaz bulmacalar içeriyor olmasıdır. bütün bilinçaltımız açığa çıktığı için hepsini derleyip toplayıp gerçekliğe çıkmamız gerekiyordur ama tahmin edebileceğiniz üzere bu o kadar kolay bir şey değil.

    - mesela ilk oyunda amusement parkta flauros'u bok varmış gibi alessa üzerinde kullandıktan sonra buraya geçiş yaparız.

    - hesapta hastanedeyizdir ama odaları geçtikçe hastaneyle alakası olmayan mekanlara girer çıkarız.

    örnek: hastane koridorunda gezerken rastgele bir odaya gireriz. normalde hastanenin başka bir kısmına çıkmamız gerekiyordur ama bir bakarız ki antikacı dükkanındayızdır. e odadan geri döndüğümüzde tekrardan hastane holüne çıkarız. bu sefer başka bir odaya gireriz. hooooooop town center'daki mücevherci dükkanında buluruz kendimizi. hole geri dönerek başka bir odaya gireriz. bu sefer de kendimizi midwich elemantary school'da alessa'nın sınıfında buluruz. bu tarz şeyler devamlı olarak yaşanır durur.

    - oyunun en zor yeridir. bütün her yer farklı bulmacalarla ve açılması gereken kilitli kapılarla doludur. hepsinin üstünde mitolojik ve ruhani isimler vardır. (hagith, opiel, phaleg)

    - burada alessa'nın bütün saklı kalmış korkuları, olayları ve durumları vardır. hepsini tek tek çözer ve son boss karşılaşmamıza doğru yol alırız. (allahta o flauros'un belasını versin. soktuk kendimizi bir belaya.)

    - nowhere kendini başka silent hill oyunlarında da göstermiştir. örneğin silent hill 2 oyununda historical society binasından lakeview otelinin sonuna kadar ki bölüm nowhere evreninde geçmektedir. silent hill tarihinin en uzun nowhere bölümleri bu oyunda geçmektedir. (allah, james sunderland'in bilinçaltına zeval vermesin. daha önceki sh2 yazımda da belirttiğim üzere bilinçaltında en çok pislik barındıran karakter, direkt olarak kendisidir. bir kere pyramid head'i kafasında modelleyen adamdan vatana millete hayır gelmez. bu arada pyramid head sadece alternate tarafta da karşımıza çıkmıyordu, oyunun neredeyse her alanında görüyorduk kendisini. düşünün ki nasıl çöp bir bilinçaltına sahip adam? alessa, james'i görse önünde diz çöker tövbe ister.)

    - şimdi binadan aşağı doğru inmeye başlarız. bayağı bir indikten sonra önümüze çıkan kapıdan geçeriz ve bir bakmışız ki sivil savaş döneminden kalma hapishanedeyiz. işte gerçeklik burada birbirine girmeye başlamıştır ama hafiften başlamıştır daha o kadar ağır değildir. önümüze uçsuz bucaksız delikler çıkar ve biz her delikten atlayıp, bambaşka yerlere doğru yolculuk ederiz. (normalde arzın merkezine doğru inmemiz lazım) burada james ile aslında bilinçaltımızın derinliklerine doğru ineriz ve her aşağı doğru indiğimizde realite de o kadar bozulur.

    - delikler karşılığında daha dipsiz deliklerin bulunduğu alanlara çıkarır bizi.

    - bazı yerlerde alanlar ters ya da yan çevrilmiş gibidir. tavanda kapılar belirmeye başlar, bazı yerler ters düz döner.

    - bir ara asansöre bineriz. asansörle de bir kilometre kadar aşağı inmeye başlarız. allahım bu inişin bir sonu yok mu? magmaya geldik magmaya, yeter.

    - labirentlere girer çıkarız. (çok fazla detay vermiyorum. zaten sh2 yazımda yeteri kadar detay verdim. isteyen oradan devam edebilir.)

    - en son oteldeki pilot twist yaşandıktan sonra oyunun nowhere kısmı iyice allaha emanet gitmeye başlar. otelin 3. katındaki kapıdan gireriz, 2. kattaki yerden çıkarız. 2. kattaki kapılardan gireriz, hoooop 1. kata gelmişizdir. bir anda bütün gerçeklik sıyrılmaya başlar.

    - silent hill 3 oyununda da nowhere kısmı vardır. oyunun sonundaki şapele girdiğimiz andan itibaren nowhere boyutuna geçiş yaparız. şapelin bir odasına gireriz, pat diye alessa'nın alchemilla hastanesindeki odasında buluruz kendimizi. başka bir odaya gireriz, silent hill 1 oyunundaki cheyrl'ın çizim yaptığı odaya gelmişizdir. (hani şu hesapta babasını çizdiği oda var ya.) kendimizi şapele geri atar, başka bir odaya gireriz ve bir bakmışız ki midwich elemantary school'da alessa'nın sınıfındayız.

    - işte nowhere böyle lanet bir yer arkadaşlar.

    - evet artık alessa'dan devam edebiliriz. alessa'nın oyunda üç tane formu vardır.

    1. alessa'nın cheryl formu.

    2. alessa'nın cheryl ile birleşmiş 14 yaşındaki formu.

    3. alessa'nın gerçek formu. (bütün vücudu sargılar içerisinde olan her yeri yanmış on dört yaşındaki alessa. oyunun sonunda kendisini tekerlekli sandalyede otururken görürüz. iki ruh birleşip bütün bir alessa formu oluşturduğu için artık bu fiziki form sadece boş bir et parçasından ibarettir.)

    cybil bennett: kendisi ilk defa kafede karşımıza çıkmıştır.

    - silent hill'in hemen yanındaki brahm kasabasında görevli bir otoyol polisidir.

    - şehre geldiğinde kafede harry ile karşılaşmış ve ona şehirde bir şeylerin ters gittiğini söyleyerek silahını vermiştir. ondan sonra yardım çağıracağını söyleyerek binadan ayrılmıştır.

    - diğer karşılaşmamız antika dükkanındadır. cybil şehirden bir türlü ayrılamamıştır çünkü bütün yollar çökmüştür. harry, cybil'e ''şehrin karanlık bir güç tarafından yutulduğunu'' söyler ve bunun anlamını bilip bilmediğini sorar. (dahlia kilisede bize söylemişti.) cybil ise konuyu uyuşturucu kaçakçılığına bağlamıştır. bir süre uyuşturucu üzerine konuştuktan sonra harry, erkeklik yapıp hole tek başına girmiş ve şehrin alternatif tarafına geçerek gözlerden kaybolmuştur. cybil ise arkamızdan gelmiş ve bittabi bizi bulamamıştır. (çünkü o sırada harry, gözlerini hastanede açmıştır.) (bu arada cybil ile aramızda geçen boşlukta süzülen cheryl muhabbeti de burada dönmüştür.)

    - belli bir süre cybil, harry'i teknede bulur. (otherworld) bu arada cybil'de artık otherworld kuşağına girmiştir. kızımızı aramaya yardım etmek için lunapark'a gideceğini söyler ve yollarımız yine ayrılır. harry, kanalizasyona gireceği zaman araya bir cutscene girer. cybil, kanalizasyonda köşeyi dönmeye çalışırken arkadan gelen ne idüğü belirsiz bir varlık, onu iterek düşürür. (bundan sonra ara sahne bitiyor.)

    - harry, cybil'ı lakeside amusement parkta bulur. kendisi bilinçsiz bir şekilde tekerlekli sandalyede oturmaktadır. (alessa alegorisi) yavaşça sandalyeden doğrulur ve üzerimize doğru bir zombi edasıyla yürümeye başlar. (gözleri kırmızıya dönmüş-
    tür.)

    - şimdi burada yapacağımız şey oyunun direkt olarak sonunu etkiliyor. bu oyunda belli belirsiz yan görevler var. onları yapıp yapmama durumunuza göre oyun sonları değişebiliyor ve işin güzel tarafı oyunda ''şuraya git, şunu al ve şunu yap'' gibi size yardımcı olan side quest görevleri ya da yönlendirmeleri yok. siz o ara fark edip bir şeyler yaparsanız ne ala! fark etmezseniz canınız sağ olsun, ölenle ölünmez gardaş ne diyeyim?

    - örneğin cybil yan görevine bakalım. (bu arada dediğim gibi oyunun size belli ettiği bir yan görev yok. oyunun bazı anlarında bazı şeyleri takip edip bir şeyler yapmanız lazım. bu durumlar tamamen opsiyonel. yapmazsanız şayet oyun game over olmuyor ama sonlar değişiyor işte hehe.) hastaneye girdiğimizde kendimizi mutfağa atarız ve mutfaktan plastik bir şişe alırız. odaları harıl harıl gezerken hastane müdürünün odasına gireriz ve kırmızı renkte garip bir sıvıyla karşılaşırız. (cam kırıkları falan vardır odada) bu garip kırmızı sıvıyı ''ulan bir gün belki işimize yarar'' diye düşünerek plastik şişeye boşaltırız. teeeeeeeeeeeeeeeeeee oyunun sonlarına kadar da o şişe bizde öylecene durur. her çözemediğimiz bulmacada ''ulan alakası bile yok ama belki bir umuttur'' diyerek şişeyi kullanmayı deneriz. sonuç hep hüsran...

    - şimdi dönelim kırmızı gözlü cybil'ın bize doğru zombi gibi geldiği sahneye. cybil bir şeyden etkilenmiş olacak ki silahını çekip bize doğru mermi yağdırmaya başlar. burada boss fight yaşanır ve burada yapacağımız şey daha önceden de dediğim gibi direkt oyunun sonunu etkileyecektir. burada üç ihtimal var.

    1. kırmızı garip sıvıyı yanımıza almamışızdır. (gözümüzden kaçmıştır muhtemelen) cybil ile mecburen kapışmaya başlarız ve belli bir hasar verdikten sonra kadının öldüğü bir cutscene ile karşı karşıya kalırız. cybil yere düşer ve bilinci yerindeyken ağzından kanlar gelmeye başlar sanki ağzından bir şeyler dışarı çıkmaya başlamıştır ve en sonunda can çekişirken hayatını kaybeder. örnek sahne (bütün olayı atlamak isteyenler 1.48 saniyesine gidebilirler. ben bütün olayı görün diye dakika ayarlı koymadım.)

    2. kırmızı garip sıvıyı yanımıza almışızdır ama onunla ne yapacağımızı bilmiyoruzdur. oyunun başından sonuna kadar her yerde denemişizdir ama bir halta yaramamıştır. artık bıktığımız için sıvıyı cybil üzerinde kullanmak aklımıza gelmez. sonuç olarak yine savaş başlar ve biz yine onu öldürürüz. (sahneler tamamen aynı)

    3. kırmızı garip sıvıyı yanımıza almışızdır ama onunla ne yapacağımızı bilmiyoruzdur. oyunun başından sonuna kadar her yerde denemişizdir ama bir halta yaramamıştır. yine ne olur ne olmaz diye son kez, cybil'ın dibine kadar gidererek sıvıyı deneriz ve valaa. bu sefer dat dut diye sesler çıkarmadan (ret sesi) oyun sıvıyı kullanmamıza okey vermiştir ve araya cutscene girer. cybil'in üstüne kırmızı sıvıyı fırlatırız ve cybil'ın üzerinden duman benzeri şeyler çıkmaya başlar. cybil boğazını tutarak inlemeye başlar ve yere düşer. vücudundan iğrenç bir parazit dışarı çıkar. (bu arada cybil'ın sırtı kanlıdır. parazit oradan çıkar.) biz de paraziti öldürürüz ve cybil'i uyandırırız. cybil ölmemiştir, yaşıyordur. örnek sahne 2 (burada direkt olarak dakika içeren link verdim. canınız istiyorsa baştan başlayabilirsiniz.)

    - bu arada o garip kırmızı sıvı dediğimiz şey, kötü ruhları ve yaratıkları kovmaya yarayan aglaophotis'tir. silent hill 3 oyununda babamızın bize kolye veriyorum ayağına verdiği şey yani. (kolyeyi açtığımızda içinde kırmızı inci gibi bir şey vardır. aslında o aglaophotis'tir.) oyunun sonunda onu kullanarak içimizdeki tanrıyı kovarız ve final boss'a gideriz. eğer kullanmazsak ölüyoruz ve game over oluyor. (artık çözene kadar devam)

    michael kaufmann: kendisi alchemilla hastanesinin müdürüdür.

    - ilk defa hastanede karşılaşırız. önce silah sesleri duyar ve odadan içeri gireriz. onu, sandalyede oturmuş bir şekilde ölü bir yaratığa bakarken buluruz. bizim insan olduğunu anladığında rahatlar ve konuşmaya başlarız. daha önce böyle bir şey görmediğinden, bunun çılgınlık olduğundan böyle şeylere inanmadığından bahseder. biz ise klasik olarak kızımı sorarız ama adamın kafası o sırada orada değildir. bir iki saçmalar ve çeker gider.

    - bundan sonraki karşılaşmalarımız opsiyoneldir. yani oyun içerisinde çeşitli yerlerde kendisinden bahsedilir ama adamı görüp görmeme durumumuz tamamen bizim yapacağımız şeylere bağlıdır. anlayacağınız üzere burada da belirsiz bir yan görev durumu var ve evet yan görevi yapıp yapmamamız direkt olarak oyunun sonunu etkiliyor. burada yan görevi yaptığımızı varsayarak yazıma devam ediyorum.

    - ikinci görüşümüz ise şehrin güney tarafındaki annie's bar kısmındadır. bara girdiğimiz zaman michael ile yaratığın güreş tuttuğunu görürüz ve silahımıza davranarak yaratığı elek gibi deleriz. yine aramızda abuk subuk bir konuşma geçer. konuşma çok önemli olmadığı için çeviri işine girmeyeceğim. sadece bir iki yer önemli onlardan bahsedeceğim. (konuşmada ''askeri kuvvetler her an gelebilir'' gibi aşırı sığ kısımlar var. ulan otherworld'a askerler nasıl girecek? roketle mi? duayla mı?) biz ''alessa adında birini tanıyor musun?'' diye sorarız. karşılığında ise ''hayır'' cevabını alırız. bu sırada da zaten michael dükkandan çekip gitmiş olur. (adam bize teşekkür bile etmedi ya la.) (bu arada alessa'yı tanımadığı tamamen yalan.) sonradan fark ederiz ki michael, yaratıkla kapışırken bir şeyler düşürmüştür. yerden anahtar ve alışveriş fişi alırız. anahtarı incelediğimizde üstünde ''3'' rakamını görürüz. fişi incelediğimizde ise indian runner adlı bir marketten alışveriş yapıldığını anlarız. fişin üzerine kırmızı kalemle 0473 yazılmıştır. niyeyse merakımıza yenik düşer ve konuyu araştırmak için yola koyuluruz.

    - yolumuzun üzerindeki indian runner isimli markete gideriz ama kapısı numaralı kilitle kapatılmıştır. fişin üzerinde yazan 0473 numaralarını girdiğimizde kilidi açmayı başarır ve içeri gireriz. markette gezinirken bir çekmece dikkatimizi çeker. açtığımızda ise safe key yazılı bir anahtar alırız. (kasa anahtarı) tezgahın arkasından devam ettiğimizde yazar kasa'nın yanında günlük buluruz ve okuruz

    20 ağustos

    - o, buraya geldi. (michael tahminen) ben de kadının buraya bıraktığı paketi ona verdim.

    12 eylül

    - o, norman's da da göründü. (höe) onun gibilerle daha fazla yakınlık kurmak istemiyorum ama eskiye göre daha fazla tırsmaya başladım. şehri terk etmeyi düşündüm ama başıma gelebilecek şeyler beni korkuttu.

    - günlüğü okuduktan sonra ''neydi ki şimdi bu?'' diye düşünürken, kasayı açmayı akıl ederiz ve açtığımız zaman ise şoka uğrarız. kasanın içerisinde paket paket uyuşturucu vardır. hemen yandaki duvarda not görürüz. notta:

    - 3 somun ekmek

    - 3 karton süt

    - 2 düzine yumurta

    her gün sabah 8'de bırak. giriş kodu 0886

    norman young... yazmaktadır.

    yanda da bir resim vardır. resimde norman's grand opening yazıyordur. buranın motel gibi bir yer olduğunu anlarız. merakımız git gide artmaktadır. (niyeyse)

    - motele vardığımızda kilitli bir kapı görürüz. (dijital numaralı kilit) 0886 yazdığımızda içeri gireriz. koltuğun üstünde bir magnet buluruz, arkasındaki masada da gazete vardır. dikkat kesildiğimiz zaman şöyle bir haberle karşılaşırız

    - soruşturma durdu. ''ptv'' kaçakçıları hala serbest. şüpheli ölümler hala devam ediyor. önce uyuşturucu karşıtı belediye başkanı, şimdi ise narkotik polisi trajik bir şekilde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. sebebi ise bilinmiyor. (bu arada polis istasyonuna uğrarsak ölen polisle ilgili daha detaylı bilgilere ulaşabiliriz.)

    - yandaki odaya uğradığımızda ise kilitli bir motor buluruz.(garaj) motoru bir türlü açamayınca motelin ''3'' numaralı odasına bakmak aklımıza gelir. (kaufmann'ın düşürdüğü anahtarın üstünde 3 numaralı sticker vardı.) 3 numaralı kapıya geldiğimizde anahtarı sokarız ve evet kapı açılmıştır. (demek ki kaufmann bazı zamanlar buraya geliyor.) yatak odasına girdiğimizde etajeri ittiririz ve oyuk içine saklanmış bir anahtar buluruz. magnetle, anahtarı çeker çıkarırız ve motosiklet anahtarını buluruz.

    - norman'ın yerine geri döneriz. garaja girip motora anahtarı takıp bagajı açarız ve o da ne? bizim hastanede bulduğumuz garip kırmızı sıvının aynısı motorun bagajından çıkar. (aglaophotis) sonra odaya kaufmann girer ve bize tehditler savurarak aglaophotis'i geri alır. biz de ''deli herhalde bu'' diye düşünürek olayın peşini bırakırız ve yaptığımız şeyin tamamen bir zaman kaybı olduğuna kanaat getiririz. sonrasında tekrardan kızımıza odaklanırız. aslında hiç de zaman kaybı falan değildir. oyun bizimle alay ediyor bu noktada. şu yaptığımız rastgele araştırma direkt olarak oyunun sonlarını etkiliyor. eğer ki oyunun good+ sonunu görmek istiyorsanız mutlaka ama mutlaka bu araştırmayı yapmanız gerekiyor. yoksa oyunun sadece good+ sonunu bırakın bir iki sonunu kaçırırsınız. (tabi daha mevzuda cybil noktası da var.)

    - şimdi mevzumuz şu. daha önce en yukarılarda bir yerde ''şehirde uyuşturucu satışı'' yapıldığı mevzusundan bahsetmiştim. hatta cybil bölümünde kadın bize ''şehirde uyuşturucu satılıyor. daha önce bu konu hakkında araştırma yapıldı ama mevzu bir yere çıkmayınca dosya kapatıldı.'' demişti. (onu da yazdım) biz burada olayın ne olduğunu tam olarak çözüyoruz.

    - şehirde turist sayısı artınca ekonomi gelişiyor demiştik. aynı zamanda genç turistlerde bölgeye akın etmeye başlayınca ekstradan uyuşturucu türevi maddeler arıyorlar. bunun büyük bir gelir kapısı olduğunu anlayan the order tarikatı, kendi ayinlerinde kullandıkları halüsinojen bir madde olan white claduia bitkisini dr. kaufmann'a ulaştırıyorlar. (ya da kaufmann'ın bu bitkiden uyuşturucu üretmesine göz yumuyorlar.) kaufmann hastane müdürü olduğu için elinin altında zaten bütün araç geçerler mevcut. bir şekilde ptv adı verilen uyuşturucuyu üretiyorlar ve bunu norman's motel'in sahibi norman young aracılığıyla şehre dağıtıyorlar. arada da kurye olarak bir kadın ve marketçi kasiyeri kullanıyorlar. (bu arada kadının kimliği belli değil ama lisa garland olma ihtimali yüksek) şehirdeki belediye başkanı da kasabanın adını temize çıkarmak istediğinden, narkotik şubeyi harekete geçiriyor ve uyuşturucuya karşı savaş açıyorlar. ne yazık ki kısa sürede belediye başkanı ve olayı soruşturan polisler ''nedeni belirsiz'' bir şekilde kalp krizi geçirip ölmeye başlıyorlar. en sonunda soruşturmanın sonucu bir yere çıkmayınca dosya kapanıp gidiyor. kaufmann'ın insan öldürebilecek kadar deli olduğu kesin de belediye başkanı ile polislerin birçoğunu sessiz sedasız öldürecek kadar güçlü ve profesyonel olmadığı da kesin. birileri bunlara destek verip soruşturma açanları profesyonel bir şekilde temizliyor belli ki. e bunun üzerinde de fazla düşünmeye gerek yok. tabii ki de bunlara yardım eden kişiler the order tarikatından başkası değil. böyle şeylere ancak bunların gücü yeter sonuçta.

    lisa garland: alchemilla hastanesinin hemşiresidir.

    - kendisiyle ilk defa hastanenin alternate kısmında karşılaşırız. (cutscene) odaya girdiğimizde feneri sağa sola tutarız. o sırada masanın altındaki şey dikkatimizi çeker. bir kadın masanın altına saklanmıştır. bizim insan olduğumuzu anladıktan sonra dışarı çıkar ve korkuyla karışık bir neşeyle bize sarılır.

    - diyaloğa girdiğimiz vakit kendisinin bayıldığını, ayıldığında ise hastanede kimsenin kalmadığından bahseder. olaylardan haberi yoktur hiçbir şey hatırlamıyordur. lisa'ya bodrum katındaki gariplikleri sorarız. (alessa'nın tutulduğu yer) o da bize bodruma girişlerin yasak olduğunu bu yüzden oraya gidemediği için hiçbir şey bilmediğini söyler. bize orada ne olduğunu sorar. tam cevap verecekken sirenler devreye girer ve baş ağrısından ötürü yere yığılırız ve muhabbet burada sonlanır. bu arada kadın çok enteresan bir yerde karşımıza çıkmıştır. biz çoğu kişiyle normalde sis dünyasında karşılaşırken, lisa ile alternate tarafta karşılaşırız.

    - green lion antique mekanına gittiğimizde tekrardan sirenler çalmaya başlar ve yine bayılırız ama işin ilginç tarafı ayıldığımız zaman kendimizi hastanede buluruz ve karşımızda lisa vardır. cheryl'ı bulmamıza yardım etmek için kasabanın geçmişiyle alakalı bize bilgiler verir.

    - alternate tarafta dolanırken bütün yolların kapandığını görürüz. belki lisa biliyordur diye hastaneye döneriz. ona, göle gidecek başka bir yol olup olmadığını sorarız. o da bize, okulun oradan kanalizasyona uzanan bir yol olduğundan bahseder. yalnız bu sefer lisa iyiden iyiye korkmuştur. bize, kendisini yalnız bırakmamamızı söyler. biz de kendisini yanımıza davet ederiz. eğer ki bizimle yolculuk yaparsa hem yalnız kalmaz hem de elimizden geldiğince onu korumaya çalışırız. yalnız lisa ne hikmetse içindeki bir histen ötürü odadan çıkamayacağını söyler.

    - nowhere bölgesine gittiğimizde ise lisa'yı hastanenin gidilmesi yasak kısmı olan bodrum katında bulduk. artık ne olduğunu biliyordu. kendisi orada yaşayan birinin bakımını üstlenmek için vakti zamanında görevlendirilmişti ama bir şekilde bu bilgi aklından çıkmıştı. zaten hastanedeki bütün çalışanlar ölmüşken kendisi nasıl dipdiri bir şekilde kalmıştı ki? o sıra kafasına dank etmişti. lisa garland aslında çoktan ölmüştü ama ruhu alessa'nın alternate tarafında sıkışıp kalmıştı. zaten daha önceki başka bir karşılaşmamızda, lisa'nın gözü enteresan şekilde seğirmeye de başlamıştı, bir şeylerin ters gittiği belliydi. finalde tekrardan bize sarılmak için hamle yaptığında, kendisini ittirdik ve silent hill tarihinin en duygusal sahnelerinden biri devreye girdi. açıkçası bu sahneyi ben anlatmayayım, siz tecrübe edin.

    - evet şimdi gelelim toparlama kısmına. lisa garland alchemilla hastanesinde görev yapmaktadır. günlerden bir gün hastaneye, her yeri yanık içerisinde kalmış küçük bir kız çocuğu getirilir. (alessa) küçük kızı gözlerden uzak tutabilmek için hastanenin bodrum katını ayarlarlar ve bütün personele giriş çıkışı yasak ederler. hastanede alessa adında her yeri yanık içerisinde olan bir kişinin olduğu bilgisini çok az kişi bilmektedir. bunlardan birisi de hemşire lisa'dır. ona, alessa'nın bakımını verirler. peki neden başka kimse değil de lisa? bunun çok basit bir sebebi var çünkü lisa, uyuşturucu bağımlısıdır.(ptv) lisa, alessa'ya bakıp suskun kaldığı sürece michael kaufmann ona bedavadan uyuşturucu getirecektir. böylece kazan/kazan durumu yaşanacaktır.

    - yedi sene boyunca alessa'ya bakan lisa şok içerisindedir. kızın normalde elli kez ölmesi gerekiyordur ama bir türlü ölmeyi becerememiştir. normalde lisa bu görevi kabul ederken ''amaan nasıl olsa birkaç gün içerisinde ölür. ben de bedavadan uyuşturucuma bakarım.'' kafası yaşıyordur ama gördüğünüz üzere aradan yedi koca sene geçmiştir ve kız hala ölmemiştir.

    - zaten kızı ilk gördüğü zaman da şoka girmiştir. kızın her yeri olabilecek en kötü şekilde yanmıştır ve hala yaşıyordur. kıza antibiyotikler, ilaçlar vs. bulabildikleri her şeyi veriyorlardır ama ne yanığı ne de vücudundaki iltihapları kontrol altına alabilmişlerdir. kızın bütün vücudu sargı içerisindedir ama sargıların arasından iltihaplı irin ve kanlar akmaktadır. kızın bütün vücudu kanıyordur ama yine de ölmüyordur. lisa bu durumdan ötürü yavaş yavaş kafayı yemeye başlamıştır, ağır depresyon belirtileri gösteriyordur. kendi durumunu anlatan bir video kaydı bile vardır. buradan lisa'nın durumuna bakabilirsiniz.

    - durum gayet açık değil mi? video kaydında da belirtildiği üzere lisa, kendisinin serbest bırakılmasını istiyor. kimseye bahsetmeyeceğine dair yeminler ediyor ama nafile, hastane müdürü kaufmann bunu reddediyor. zaten lisa depresyonda olduğu için uyuşturucunun miktarını da artırmış durumda. bu yüzden bağımlılıkları da normalde olduğunun 5-10 katına çıkmış. kaufmann da bu durumu kullanıp, lisa'ya uyuşturucu vermemekle tehdit ediyor. el mahkum o, alessa'ya bakmaya devam ediyor.

    - bir zaman sonra lisa kafayı yemeye başlıyor. duvardan kanlar aktığını, etrafın kir ve pasa dönüştüğünü görmeye başlıyor. tuvaletteki ve banyodaki musluklardan kan ve irin akmaya başladığını söylüyor. peki gerçekte ne oldu? lisa, aldığı yoğun uyuşturucular yüzünden halüsinasyonlar mı görmeye başladı? yoksa alessa içindeki gücü yavaş yavaş aktive etmeye başladı da, piyango bizim lisa'ya mı vurdu? bu kısım muallakta kalıyor.

    - neyse kasabaya cheryl geldiği zaman alessa'nın ruhu tamamlanıyor ve gerçek güç açığa çıkıyor. çıktığı zaman ise sadece şehre kötü şeyler olmuyor. aynı vakitte bütün hastanedekiler (kaufmann hariç) alessa tarafından (bilinçli bir şekilde değil) öldürülüyor. bunların arasında lisa garland da var.

    dahlia gillespie: ahanda geldik esas ruh hastasına.

    - dahlia küçüklüğünden beri çok sıkı bir tarikat eğitiminden geçti. ökültizm ve kara büyüye çok meraklıydı.

    - dahlia aynı zamanda green lion antique dükkanının sahibidir. (antikacı)

    - bir zaman sonra tanrıyı dünyaya getirerek cennet yaratma fikrine fazlaca takıntı yaptı. the order tarikatında iyice konumu güçlenen dahlia, tarikatçılarla birlikte ''tanrıyı dünyaya getirme'' fikri için çeşitli deneyler ve büyüler yaptılar. şehrin çeşitli yerlerinden kayıp kız çocuklarıyla ilgili haberler geliyordu. çoğu otoyoldan geçen otostopçu genç kızlardı, şehirde direkt yaşan ahaliden değillerdi.

    - kızı alessa'yı doğurdu. daha öncede zibilyar kez anlattığım üzere alessa'nın doğumu tam bir sır perdesidir. alessa, zina yüzünden mi doğdu yoksa mitolojik hale gelmiş ''kara büyü'' sayesinde mi doğdu? bu kısımda bir netlik yok.

    - kızını kendi gibi tarikat öğretileriyle yetiştirmeye başladı. alessa'nın telekinezi güçlerini fark eden dahlia, kızının yardımıyla tanrıyı dünyaya getirme fikrini kullandı. alessa ilk başta bu durumdan hoşnut olsa da zaman içerisinde annesinin baskılarına dayanamayarak tarikat öğretilerine karşı soğuk durmaya başladı.

    - öğretmenine göre dahlia, kızını devamlı dövüyordu. alessa'nın çürüksüz çarıksız okula gelmediği tek bir gün bile yoktu. e bu kızın annesinden başka kimsesi de yoktu.

    - dahlia bu dünyanın çok bozulduğuna inanıyordu. ona göre tek bir çözüm vardı. tanrı dünyaya gelecek ve kıyamet kopacak. ilk önce alevler her yeri saracak (saflaştırma) sonrasında ise ebedi cennette insanlar, huzur ve mutlulukla yaşayacaklar. açlık, ölüm, ızdırap, acı, hastalık, üzüntü vs. her şey bitecek.

    - dahlia günlerden bir gün yine kızını sağa sola iteklerken aklına bambaşka bir fikir getirmişti. alessa, tanrıyı dünyaya getirmek için aracı olmasa da direkt olarak hamile kalıp tanrıyı doğursa... bununla ilgili daha önce deneyler ve büyüler yapılmıştı ama orada kullanılan kızlar, normal insanlardı. halbuki alessa telekinezi güçlerine sahip özel bir çocuktu. bu sefer işe yarayabilirdi... (yukarıdaki alessa kısmında ayinin nasıl sarpa sardığını anlattım.)

    - dahlia, kızının öbür yarısı olan cheryl'ı silent hill'e getirmesi için devamlı alessa'ya işkence yapar. devamlı kara büyüye maruz kalan alessa'nın ızdırabı zaman içerisinde arttıkça artar. 7 sene kadar bu duruma dayanan alessa, artık devamlı artan acıları yüzünden dayanamayacak hale gelir ve en sonunda cheryl'ı çağırmak zorunda kalır.

    - dahlia bu duruma sevinirken beklenmedik başka bir şey olur. cheryl şehre giriş yaptıktan sonra ruhu alessa ile birleşir. (dahlia'nın beklediği şey) birleştikten sonra ise alessa bütün gücünü geri kazanır hatta içindeki tanrıyla birlikte güçleri öncekine göre çok fazla artar. yalnız şöyle bir sıkıntı var ki alessa'nın içerisindeki güç aynı zamanda şehre, annesine, hastaneye ve insanlara karşı olan öfkesini de tetikler ve alessa bütün öfkesini kusar.

    - dahlia, flauros adı verilen piramit şeklinde esrarengiz bir cismi tutmaktadır. (kökeni belli değil. aslında origins oyununda bir köken veriliyor ama konumuz origins değil.) bu cisim alessa'nın gücünü sekteye uğratacaktır. dahlia, alessa'nın rahat durmayacağını ve planlarını bozmaya çalışacağını bildiğinden ötürü flauros ile alessa'yı dizginlemeye çalışır ama alessa'nın gücü aşırı baskın gelir. dahlia tek başına alessa ile uğraşamayacağını anlayınca plan değiştirir.

    - harry, okulda kızını ararken dahlia balkan kilisesinin çanlarını çalar. amacı harry'nin dikkatini çekmektir. harry okuldan çıkarak hemen kiliseye doğru koşturur ve içeri girdiğinde dahlia ile karşılaşır. ve diyaloglara hoş geldiniz...

    harry: çanı sen mi çalıyordun?

    dahlia: gyromancy kehanetinden ötürü buraya geleceğini biliyordum. (gyro'nu ne
    olduğunu yukarıda anlattım.)

    h: ne diyorsun sen?

    d: buraya gelecektin. kızı istiyorsun değil mi?

    h: kız mı? cheryl'dan bahsediyorsun değil mi?

    d: her şeyi görürüm.

    h: bir şey biliyorsan durma söyle! (dahlia'nın üstüne doğru yürümeye başlar.)

    d: (dahlia net bir ifadeyle) yaklaşma! (harry durur) rastgele uğraşlar hiçbir halta yaramaz. menzili (varılması gereken yol) takip et. flauros tarafından gizlenen ermişlerin yolu... (hafiften tasavvuf havası gelmeye başlamadı mı sizce?)

    h: hö? ne diyon la sen?

    d: işte barışın anahtarı olan flauros, bunu al. bu karanlığın duvarlarını yıkabilir ve yer altı dünyasının gazabını yok edebilir. bunlar sana yardım edecek. çok geç olmadan hastaneye git. (uzaklaşmaya başlar)

    h: bekle! gitme... (gitti bile)

    - anlayacağınız üzere dahlia, harry'i dindar bir hristiyanmışçasına kandırır. alessa'yı şeytani, kendini ise onu durdurmaya çalışan bir azize gibi gösterir. aslında durum tam tersidir. harry, dahlia'nın aurasına kapılır ve onun her dediğini yapmaya başlar. daha sonra birkaç yerde daha karşılaşırlar. dahlia bu karşılaşmaların neredeyse hepsinde harry'e talimatlar verir ama alessa'nın durdurulması gerektiğini söyler. (mark of samael mührü tamamlanmasın vs.)

    - dahlia uzunca bir süre onu kandırır. harry bir zaman sonra aslında kıllanmaya başlamıştır ama bir türlü dahlia'nın sözünden çıkamaz. en son amusement parkta flauros, alessa'yı görünce kendi kendine aktive olur ve alessa'ya saldırır. alessa bu durum yüzünden bayağı bir güç kaybeder ve işte o anda dahlia olaya dahil olur.

    d: sonunda karşılaştık, alessa.

    h: dahlia gillespie? cheryl nerede? o nerede!?

    d: alessa, yaptığın küçük oyunun sonuna gelmiş bulunuyoruz.

    a (alessa): anne...

    h: ne? gerçekten de mi?

    d: hep korkunç bir baş belası oldun, sence de öyle değil mi alessa? dikkatsizdim. büyümüzden kaçamayacağını düşünmüştüm ama anacığın senin büyüdüğünü fark edememiş. işte bu yüzden seni yakalamaya çalışmadım. ne kadar acıklı değil mi? şimdi bu adamın (harry) yaptığı yardımlar için ona borçlusun.

    h: hey! ne diyon lan sen?

    d: (onu hiç sallamadan alessa'ya bakarak.) alessa, sevgili küçük kızım... benim için yapmanı istediğim bir şey kaldı.

    a: hayır! benden uzak dur!

    d: kötü kız. her şey hazır, şimdi eve gidelim. (flauros aktive olur.)

    h: noluyor laaaan?

    - pat diye sahne atlar ve hastanede baygın şekilde yatarken bir anda uyanırız. yerde bize bakan lisa vardır ve bizim öyle kalktığımızı görünce dehşete kapılır, gözü seğirmeye başlar. (nowhere kısmına geldik işte. burada alessa'nın bilinci çökmeye başladığı için her şey birbirine girer. lisa'da mevcudiyetini anlamaya başlar. artık duvarlar yok olmuştur.)

    - neyse işte mevzu tam olarak budur. dahlia, oyun boyunca kızıyla baş edemeyeceği için harry'i kullanır çünkü o, kızını gerçekten sevmiştir. alessa uzun zaman acı içerisinde kalsa da ruhunun öbür yarısı olan cheryl hep baba sevgisiyle büyümüştür ve bu durum alessa'yı mutlu etmektedir. alessa birçok kişiye karşı nefret ve öfke duymaktadır ama bu kişilerden biri kesinlikle harry değildir. alessa, ruhunun öbür kısmını hep hissettiği için cheryl'ın babasına olan sevgisini de hissetmektedir. bu yüzden alessa, harry'i çok sever ve ona zarar vermek istemez. işte dahlia bu hisleri kullanır. yoksa kızın önüne tek başına çıkmaya kalksa alessa, dahlia'yı elek gibi deler ama harry'e bunu yapmaz, yapamaz çünkü ruhu harry'i gerçekten baba gibi görmekte ve onu çok sevmektedir. bunu silent hill 3 oyunundaki heather karakterinden de anlıyoruz. (o da alessa ya hani.) harry'i koltukta öyle görünce perişan olmuştu. ondan sonra kontrolü kaybetmeye başladı zaten. (spoiler)

    neyse gelelim alessa imgelemeli yaratıklarımıza.

    -------------- yaratıklar ---------------
    not: yaratıkların imgeleme konusu tamamen tahminlerden ve çeşitli kaynakların verdiği görüşlerden oluşmaktadır. yüzde yüz ''gerçek budur.'' diyemeyiz.

    groaner: çok büyük, tüysüz, çürümüş ve kocaman çeneli köpeklerdir.

    - tazıya benzerler ve çok hızlıdırlar.

    - oyunda sadece dış mekanlarda görülürler. görülme sıklıkları çok fazladır. hemen her yerde saldırıya geçerler. zıplayarak saldırmayı çok severler, eğer ki harry'i algılarlarsa inanılmaz agresif bir şekilde allah ne verdiyse atak yaparlar.

    - alessa, büyük köpeklerden çok korkmaktaydı. havlamaları, görüntüleri ve boyutları onu küçükken çok endişelendirirdi. bu korkuları yüzünden böyle bir yaratıkla karşı karşıya kalırız. kendi yanıkları yüzünden de köpekler kahverengi çürümüş ve yanık gözükürler.

    air screamer: oyunda gördüğümüz ikinci yaratıktır. cafe5to2'de radyoyu aldıktan sonra camı haaaaaaaaars diye kırarak içeri girer. zaten o girişten sonra inceden bir altımıza sıçarız.

    - silent hill 1 oyununun bence en kıl yaratığı budur.

    - bu yaratık pteranodon ile insanın birleşimine benzer. (uçan sürüngen) uçarak hareket eder ve aşırı hızlıdır. bu yaratıktan düz koşuyla kaçamazsınız çünkü sizden biraz daha hızlı bir yaratıkla karşı karşıyasınız.

    - yakın dövüş silahlarıyla indirmek inanılmaz zor olduğu için önünüzde iki ihtimal var. ya ateş edeceksiniz ya da kaçacaksınız. kaçarken ise dümdüz koşarsanız bu yaratık size mutlaka hasar verir. o yüzden sağlı sollu kaçmakta fayda var. olabildiğince hızlı ve çevik ama yön almada çok hantal. bu sebeple yönünüzü devamlı değiştirerek ondan uzaklaşabilirsiniz.

    - açıkçası bu yaratığın ne anlama geldiğini bende bilmiyordum. bu sebeple biraz araştırma yaptım ve iki tane sonuç buldum.

    1. sir arthur donan coyle'un the lost world kitabı. alessa bu kitabı çok seviyormuş ama bununla ilgili kaynak sorarsanız size bir şey söyleyemem. (işte bu sürüngenimsi yaratığın orada buna benzer bir çizimi varmış ve alessa çok korkmuşmuş.)

    2. aslında bu tasvir bana daha çok uydu. yaratık bir yandan da samael tasvirine çok benziyor. alessa'nın samael korkusu ve nefreti yüzünden şehrin cehennem dokusuna uyacak bir yaratık türü bu. (ha ama derseniz niye kafası sürüngen? işte burası tamamen spekülasyon.)

    night flutter: air screamer yaratığının alternate versiyonundaki daha da uyuz versiyonu.

    - air screamer yaratığından daha hızlı, daha güçlü ve daha çevik bir yaratık mı arıyorsunuz? air screamer sizi tatmin etmedi mi? bu ne lan? bu da yaratık mı? anca çocuk korkutursunuz bununla diyenlerden misiniz? o zaman allah sizi bildiği gibi yapsın. dualarınız kabul oldu ve gerçekten de iki kat daha uyuz bir yaratığa sahip oldunuz.

    - air screamer ile aynı özelliklere sahiptir. tek farkı bütün özelliklerin iki kat buff almış halidir. buna tabanca falan sökmez arkadaşlar ya tüfeğe dayanacaksınız ya da ''yandım allaaaaaaaaaaaaaaah'' diyerek kaçacaksınız. bunun dışında başka bir çareniz yok.

    - görüntü olarak air screamer'ın bir iki modifikasyona uğramış hali gibidir. ten olarak daha koyu kahverengi tonlarına sahiptir. bir de kafası sürüngen gibi değil, solucan gibidir.

    - alessa'nın solucanlardan nefret ettiğini biliyoruz. solucanlar aynı zamanda geçişi ve bağlamayı temsil ederler. silent hill tarihi boyunca solucanlar üzerinden birçok farklı metaforlara şahit olmuştuk. mesela silent hill 3 oyununda solucan görüntüsü penisi andırıyorken, silent hill 4 the room oyununda ise solucanlar, doğum kordonu işlevi görüyordu. cinsellik, doğurganlık ve organ tiksintisi hepsi alessa'da birleşmiş ve tek bir nefret objesi haline gelmişti. aynı zamanda yaratığın görüntüsü de iyiden iyiye iblislere benzemekteydi. alessa'nın içerisindeki iblis tanrı figürü onun en büyük korkularının ana kaynağıydı.

    grey child: oyunda karşılaştığımız ilk yaratıktır. (hani şu bizi öldüren var ya)

    - gri renge sahip, çocuk boylarında, çocukları andıran görünüme sahip elinde bıçak taşıyarak saldıran yaratıklardır.

    - bunların iki tür saldırıları vardır. birincisinde direkt olarak sizi bıçaklarlar. ikincisinde ise sizin bacaklarınıza yapışırlar. bunu yaparken de ''muhaha'' sesi çıkarıp size gülerler. (çok kıl bir ses) grup olarak gezmeyi severler. bu sebeple biri bacağınıza yapışıp sizi çekiştirirken, öbürü ''elli kuruş ver len tırrek'' diyerek sizi bıçaklayabilir.

    - bu yaratıklar alessa ile aynı okulda olan öğrencileri temsil ederler. alessa, okulda devamlı zorbalığa uğradığı için okuldaki çocuklardan nefret etmektedir. alessa ile devamlı dalga geçilmektedir. bunu yaratığın çıkardığı ''muhaha'' şeklindeki kahkahadan da anlayabiliriz. aynı zamanda sırasına ''öl, geber, yalancı, katil, pis cadı'' vs. gibi yazılar yazmaktadırlar. çok acımasızdırlar. aynı şekilde bu yaratıklar da çok agresif saldırılar yapmaktadırlar. bunların çocuk olduğunun bir başka ispatı ise karşımıza çıktıkları yerlerdir. silent hill oyununda grey child yaratığı sadece iki yerde karşımıza çıkar.

    1. midwich elemantary school

    2. lakeside amusement park

    - bu iki mekan da çocukların en yoğun takıldıkları yerlerdir.

    (bu arada yaratık çocuğa çok benzediği için oyunun japon ve avrupa versiyonlarında yer almaz. onun yerine iblis tasvirine çok benzeyen mumbler yaratığı yer alır. özellikleri üç aşağı beş yukarı aynıdır. o yüzden ona girmiyorum.)

    larval striker: grey child yaratığının daha küçük boyutlu, daha bebeksi ve zararsız versiyonlarıdır. (hayalet)

    - bu yaratığı okulda görürüz. herhangi bir saldırı biçimi yoktur. daha doğrusu şöyle söyleyeyim, bu yaratık bize saldırmaz.

    - aynı ışığa vurmuş bir gölge gibidir, direkt olarak bir şekli şemali yoktur. radyoda cızırtı yapmasa çoğu zaman fark etmeyiz bile.

    - bu yaratığın şöyle bir özelliği var. bu yaratık normalde sadece sağa sola rastgele yürür ama bazı zamanlar bize doğru koşar adım gelmeye başlar. hıçkırma sesine benzer bir ses çıkarır ve yürüdüğü zaman gıcırtı sesine benzer bir yürüme sesi verir.

    - eğer hızımızı alamayıp yaratığa çarparsak yere düşer. bayağı bildiğin yerden kaldırıp özür dileyesiniz gelir.

    - bu yaratık çocukların, alessa'yı görememesinden kaynaklanır. çocuklar devamlı alessa'yı aşağılanacak bir varlık olarak görürler. onun haricinde alessa hakkında bir fikirleri yoktur. alessa'da bu durumdan sıkıldığı için okulda herkesten uzak, hayalet gibi gezmeye başlar. yaratıkta bu durumun tasviridir.

    - bu arada bunlara zarar veremeyiz. zaten niye veriyoruz ki? ne kadar hayalet de olsalar kimseye zararı olmayan küçük mü küçük, tatlış mı tatlış yaratıklar onlar... (cümleye bak) yirim ben onları.

    stalker: grey child'ın direkt olarak hayaletleşmiş halidir.

    - ilk defa kanalizasyon bölümünde görünürler.

    - çizim olarak çok belirgin olmadıkları için görülmeleri aşırı zordur. bir anda ağzınıza bıçak yiyebilirsiniz. bu sebeple dikkatli olmanızda fayda var.

    - bir diğer sıkıntı ise bunlar aynı zamanda larval striker yaratıklarına da benziyorlardır. aradaki farkı anlamanız için yaratığın elindeki bıçağı görmeniz gerekmektedir. bir de larval striker'dan farklı olarak hırıltıya benzer ses çıkarırlar. olayın heyecanıyla fark etmeme ihtimaliniz çok yüksek.

    - bu yaratık alessa'nın akran zorbalığına karşı duyduğu öfkeyi temsil eder. çocukların kendisini görememesi ve anlayamaması alessa'yı ilk başta üzse de sonra onda büyük bir öfke yaratmıştır. (zaten üzme hali larval striker ile vücut bulur. öfke hali ise direkt olarak bu yaratıktır.)

    - aynı zamanda lakeside amusement park ve nowhere bölgelerinde de görülürler. bu yaratığa karşı dikkatli olmanız önerilir.

    roamper: belli bir zaman sonra şehirde karşımıza çıkan yaratıktır.

    - hayvan biraz maymuna biraz insana benzer.

    - ön kolları ayaklarından daha uzundur. kaslı bir vücuda sahiptir. derisi kahverengi tonlarındadır. ağzından dışarı dokunaçlara benzer et parçaları sarkar.

    - çok hızlıdırlar. dümdüz koşarak kaçmanız çok zordur, bu yüzden zigzag çizerek kaçmanız önerilir.

    - çeşitli saldırılara sahiptir. en tehlikeli saldırı ise üstümüze atlayıp bizi yer devirmesi, ondan sonra da bizi canlı canlı yemeye başlamasıdır. (çok can götürür.)

    - alessa'nın yaşlı tarikat üyelerinden, öğretilerinden ve ona yaptıklarından nefret etmesinin bir karşılığıdır.

    parasite: parazitlerin tam olarak neyi imgeledikleri belli değil. tarikatın insanlar üzerindeki etkisini sembolize ediyor olabilirler. aynı zamanda alessa, rahmindeki tanrıyı parazit gibi görmüş olabilir. ha bir de parazitlerin uyuşturucu tasviri olduğu da iddia edilir.

    - aslında konuya biraz tersten girdim. önce hemşirelerle, doktorları sonradan bu paraziti anlatmam lazımdı ama o zaman da yaratıkların motivasyonu eksik kalacaktı.

    - parazitler hastanedeki tüm doktorları ve hemşireleri aynı zamanda cybil bennett'i etkilemiştir.(kaufmann hariç. lisa konusu da belirsiz. gözlerindeki seğirmeyi parazite bağlayan da var alakası yok diyen de.) girdikleri konağın beyin sapı ve sırtlarına yerleşerek kontrolü ele alırlar ve istedikleri gibi davranmalarını sağlarlar.

    - girdikleri konağın sırtından çıkıp onları kambur hale getirmek gibi eğilimler gösterirler.

    - parazitin konaktan çıkıp kaçmaya çalışmasını sadece cybil bennett olayında gözlemleriz. onun haricinde konaklarda yaşasalar da ölseler de sabit kalırlar.

    - konağı öldürürseniz ,parazit de ölür. bunun haricinde aglaophotis kullanırsanız, konağa bir şey yapmadan sadece paraziti yaralarsınız. (cybil)

    puppet nurse & puppet doctor: alchemilla hastanesindeki doktor ve hemşirelerdir.

    - sırtlarından dışarı sarkan ve kendilerini kambur hale getiren parazitler tarafından kontrol edilirler. onun dışında görünüş olarak normal insana benzerler. farklı renkteki kombinler ve farklı saç renkleriyle karşınıza çıkabilirler.

    - hemşireler neşter, doktorlar ise bıçak kullanırlar. aralarındaki fark ise doktorların saldırılara karşı biraz daha dayanıklı olmasıdır. onun dışında pek farkları yoktur.

    - hemşireler grup halinde saldırabilirler. biri sizi tutarken, öbürü bıçaklayabilir ona göre dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

    - alessa'nın hastanede gördüğü hemşire ve doktorların kaufmann ve tarikat tarafından yönetilmesine karşı duyulan nefretin bir sembolüdürler. buradaki parazit tarikat olabilir, kaufmann'ın ptv sayesinde kontrol etmesi olabilir ya da tanrıyı görüş biçimi olabilir.

    monster cybil: amusemen parkın atlı karıncalar bölümünde karşımıza çıkan cybil'in parazit tarafından kontrol edilen versiyonudur.

    - cybil kanalizasyondan lunaparka çıkmaya çalışırken arkasından onu biri ittirir. (cutscene)

    - harry, atlıkarıncaların içine girdikten sonra tekerlekli sandalyede baygın yatan cybil'i görür. cybil bilinçsiz bir şekilde doğrulur. gözleri kırmızı renge dönmüştür ve harry'e doğru kambur bir şekilde ağır aksak yürümeye başlar. sonrasında silahını çekip harry'e nişan alarak ateş eder.

    - daha önce anlatmıştım ama kısaca bir daha anlatayım. burada iki seçenek karşımıza çıkıyor. ya cybil ile savaşıp onu öldüreceğiz ya da aglaophotis'i kullanıp cybil'i kurtaracağız. burada yapacağımız hamle oyunun bazı sonlarını etkiliyor.

    - savaşma yoluna gidersek, cybil bize değişik şekillerde saldıracaktır. öncelikle uzakta durursak bize ateş edecektir. yakınına gidersek bize silahıyla vurmaya çalışacaktır. bunun haricinde bize tutunup boğmaya çalışabilir.

    - belli bir zamandan sonra silahın mermisi bitecek ve silahı atacaktır. bundan sonra bize tamamen yakın saldırılar yapacaktır. tutma, vurma ve boğma saldırıları eskisinden daha fazla hasar verecektir.

    - cybil'in canı bittiği zaman ise ölme cutscene'i devreye girecek ve cybil ağzından kanlar saçarak yerde can çekişip ölecektir.

    - şayet kurtarmayı seçersek, cybil'in dibine girip üzerinde aglaophotis kullanmalıyız. kullandıktan sonra cybil'in içindeki parazit dışarı çıkacaktır. biz de paraziti ezerek öldüreceğiz. sonrasında cybil kendisine gelecek ve aramızda diyalogların yaşandığı farklı bir cutscene girecektir.

    - parazit cybil'e neden geldi? kim getirdi? onu arkadan ittiren neydi? bu soruların cevabı yok.

    creeper: hastane ve kanalizasyonda karşımıza çıkan yaratık.

    - çıyan ile hamamböceği karması bir yaratığa benzemektedir.

    - dibimize kadar sokulur ve yakından saldırı yapar. canı çok yüksek olmadığı için bir iki tabanca mermisiyle işini bitirebiliriz ya da direkt olarak üstüne basabiliriz.

    - alessa her türlü böcekten nefret eder. bu yaratıklar da alessa'nın böcek fobisinin sonucu olarak ortaya çıkmışlardır.

    hanged scratcher: kanalizasyonda karşımıza çıkan peygamberdevesine benzeyen bir yaratık çeşididir.

    - kanalizasyonda radyo çekmediği için bu yaratıklar da radyo çalışmaz. bu sebeple korku seviyesini iki kat daha yukarı çıkarırlar.

    - grup halinde saldırmayı severler. bir anda karşınıza iki üç tane scratcher çıkabilir.

    - inatla sizi kovalarlar, yerdeyken çok hızlı değildirler. tırmanma özellikleri olduğu için tepeden sarkarak da size saldırabilirler. bir anda karşınıza çıkma gibi özellikleri vardır. bu sebeple hızlıca kanalizasyondan çıkmak istersiniz.

    - aynı şekilde alessa'nın böcek fobisinin sonucudurlar.

    bloodsucker: zarar veremediğimiz bir yaratık türüdür.

    - birden fazla dokunaçlara sahip, hem ahtapota hem de sülüğe benzeyen değişik tarzda yaratıklardır.

    - ilk olarak hastanede karşılaşırız. bu yaratıklar kanla beslendikleri için eğer bir yerde kan kaynağı hissederlerse hızla ona doğru yönelirler ve vantuzlamaya başlarlar. hastaneden alacağımız kan paketini köşeye bırakırsanız, oraya doğru gidip vantuzlamaya başlarlar. siz de duvarda asılı olan tableti ferah ferah alabilirsiniz.

    - ikinci olarak nowhere bölgesindeki mutfakta, buzdolabının içinde kapalı kalmış bir şekilde karşımıza çıkar. burada almamız gereken bir dagger var ama etrafı zincirlerle kaplı. dagger'ı aldığımız zaman zincirler çözülüyor ve buzdolabının kilidi açılıyor. şayet burada daha önceden aldığımız yüzüğü kullanıp buzdolabını tekrardan kilitlemezsek cutscene devreye girecek. bloodsucker bizi yakalayıp içeri doğru çekmeye başlayacak ve çığlıklar içerisinde öleceğiz.

    - bu yaratık alessa'nın çeşitli nefretlerinin birleşimidir. en barizi ise içeri çekilme dürtüsü ve oburluktur. alessa istemediği halde tarikat öğretilerine ve tanrıyı doğurma görevine doğru çekilmişti. bunun haricinde bloodsucker dehşet şekilde kan emme ihtiyacı duyuyordu. aynı oburluk yani açgözlülük tarikat üyelerinde, özellikle de dahlia gillespie'da vardı. dahlia'nın ne idüğü belirsiz bir tanrıyı dünyaya getirme fikri, kızına olan sevgisinden öne geçmişti. bu bencilliği yüzünden kızının yakarışlarını ve çığlıklarını bir türlü duyamıyordu.

    wormhead: groaner yaratığının alternate taraftaki versiyonudur.

    - groaner'ın daha iri cüsseli, kütleli ve büyük versiyonudur. air screamer ile night flutter yaratığı arasındaki alegori burada da geçerlidir.

    split head: silent hill tarihinin ilk boss'udur.

    - kendisi midwich okulunda, kazan dairesinin alternate tarafında görünür.

    - yaratık kocaman bir kertenkeleye benzer. suratı belirsizdir ve kafasını ikiye doğru açarak içeriden kocaman bir ağız çıkarır. (eğer ağzını açtığında dibinde olursanız... sela sesini siz de duyuyor musunuz?

    - yaratıkla ilgili bilgiyi okulun alternate kısmındaki kütüphanede, lizard story kitabında bulabiliriz. yazıya göre:

    bunu duyan avcı, ok ve yayla silahlanmış, 'kertenkeleyi öldüreceğim' dedi . ancak rakibiyle karşılaştığında kendini tuttu ve "sürüngenden kim korkar?" diye alay etti.
    bunun üzerine öfkeli kertenkele tısladı, "seni tek lokmada yutarım!" sonra dev yaratık saldırdı, çeneleri ardına kadar açıldı.
    adamın istediği buydu. sakince yayını çekerek kertenkelenin açık ağzına ateş etti. zahmetsizce ok uçtu, savunmasız ağzı delip geçti ve kertenkele ölü olarak yere düştü. "

    - bu arada lizard story hikayesini harry küçüklüğünde okumuştur yani bu hikayeyi zaten önceden biliyordur.

    - yazıda aynı zamanda bize spoiler verilmiş. yaratık ağzını açtığında ateş ederseniz birkaç mermi sonrası yaratık hızlıca ölüyor.

    - okulun girişindeki resepsiyonda saat yazıları bulunuyor. saat 5:00 notuna bakarsak: ateş sessizliği bitirecek, acıkmış canavar uyanacak yazıyor. dışarıdaki saati 5:00' e getirip kazanı çalıştırdığımızda yaratık sesi duyarız. bu alternate taraftaki split head'in sesidir. alessa da bu masalı bildiği için kazan her çalışmaya başladığı zaman çıkan sesi kertenkele hikayesindeki yaratık gibi düşünür. bu arada split head ile savaşa gireceğimiz alan aynı zamanda dahlia'nın, alessa üzerinde ayin yaparak onun yanmasına sebep olması durumunu bize gösterir.

    twinfeeler: central town'da karşımıza çıkan dev bir tırtıldır.

    - alessa, alice harikalar diyarı kitabına bayılır. oradaki tırtıl'a benzemektedir. bunun haricinde cheyrl'ın, alessa'ya dönüşmeden önceki son evresini anlatır. zaten sonradan birleşip tek bir kişi olacaklardır. (aynı tırtıl'ın kabuğunu kırıp kanatlı bir kelebek ya da güve olması gibi)

    floatstinger: dev bir güvedir.

    - alessa'nın odasında çeşitli böceklerin koleksiyonu vardır. alessa ne kadar böceklerden nefret etse de bazı böcekler onun ilgisini çeker. (kelebekler, güveler, tırtıllar gibi) bu yaratık metamorfoz'u anlatır. tırtıldan güveye dönüşüm aynı zamanda cheryl ile alessa arasındaki dönüşüme benzer. bir diğer dönüşüm ise sis dünyası ile alternate dünyası arasında yaşanmaktadır. bu yaratığı öldürdüğümüzde alternate dünyadan, sis dünyasına geri dönüş yaparız.

    incubator: oyunda yaptığınız şeylere göre karşınıza çıkma ihtimali olan iki bosstan biridir.

    - bütün sonlarda gözükür, yalnız sadece farklı şeyler yapmışsak incubus yaratığına dönüşür. yapmamışsak incubator haliyle savaşırız.

    - nowhere bölgesini komple geçtikten sonra karşımıza çıkar. dahlia, alessa ve alessa'nın sargılar içerisindeki bedenini görürüz. yapılan konuşmadan sonra üçü birleşir ve ortaya beyaz ışıklar içerisinde tanrıya dönüşmüş bir alessa çıkar.

    - şimdi buradan sonrası opsiyonel gelişiyor. şayet kaufmann yan görevini hiçbir zaman yapmamışsak, tanrı'nın bu haliyle kapışırız. alessa'nın kafasındaki aziz gibi bembeyaz saf ve duru tanrı tasviridir.

    - etrafından mavi şimşekler çıkarır ve çıkardığı gibi dahlia'yı öldürür. belli bir süre kapıştıktan sonra bize yenilir ve sonlara göre farklı durumlar ortaya çıkar.

    incubus (samael): tanrı diye adlandırılan şeytan boss'udur.

    - kaufmann yan görevini yaptıktan sonra ortaya çıkan bosstur.

    - yine aynı sahneler yaşanır ve alessa incubator'a dönüşür. burada kaufmann ortaya çıkar ve bir şişe aglaophotis'i (motorda bulduğumuz) incubator'un üstüne fırlatır.

    - incubator aglaophotisten çok fazla zarar görür ama bu onu öldürmeye yetmez. kaufmann buna inanamaz ve dahlia gülmeye başlar. incubator'un içinden tanrıyla alakası olmayan bir incubus çıkar. (samael) kanatlarıyla yukarı doğru süzülen samael, dahlia'yı kırmızı şimşekler yollayarak öldürür. yani anlayacağınız dahlia her şekilde ölüyor. neyse işte kapışma başlar, belli bir süre sonra samael yere düşerek yenilir ve incubator'a geri dönüşür. burada da oyunun sonlarına göre farklı sonlar bulunur.

    --------------- oyunun sonları ------------------
    not: bütün sonlarda dahlia ölüyor.

    good+: oyundaki kaufmann ve cybil yan görevlerini yapmanız lazım.

    cybil dahlia'yı vurmaya çalışır ve başaramaz. alessalar incubator'a dönüşür, kaufmann ise aglaophotis'i fırlatır ve ortaya incubus çıkar. bir şekilde yeneriz ve incubus, incubator'a dönüşür. bu sırada her yerden alevler düşmeye başlar artık bütün sistem çökme aşamasına gelmiştir.

    - incubator, harry'e kendi ruhundan son kez bir bebek verir (silent hill 3 heather) ve ona kaçması için çıkış yolu yapar. bebeği alan harry, cybil ve kaufmann çıkışa doğru koşarlar ama aşağıdan bir anda kanlar içerisinde lisa garland çıkar ve kaufmann'ın kaçmasına müsaade etmez. (onu içeri çeker) harry ile cybil kaçamayacaklarını anlarlar ama bu sırada alessa son gücünü kullanır ve zamanı durdurur. bizimkiler kaçarlar, alessa'da son gücünü harcadığı için ölür. (teknik olarak ölmez çünkü harry'e verdiği bebek yine alessa oluyor.) en son cybil bebeği severken, harry ile göz göze gelirler ve oyun biter. (hafiften aşk havası var.)

    good: kaufmann yan görevini yap, cybil'i öldür. cybil olmaksızın aynı şeyler yaşanır ve harry ile samael arasında kapışma başlar. burada bütün her şey aynıdır, tek fark cybil yoktur. harry, bebekle tek başına kaçar ve cutscene girer. harry, bebekle silent hill'in çıkışına doğru koşuyordur. en son duraksar ve bebeğe bakar, son...

    bad+: kaufmann görevini yapma, cybil'i kurtar. kaufmann olmaksızın aynı şeyler yaşanır. incubator ile savaşır onu yeneriz. cheryl'ın sesi gelir ve bize ''teşekkür ederim babacığım'' der ve alessa ölür. (kaybolur) biz de o sırada üzüntüden kendimizi yerlere atarız. cybil, bizi kaldırıp tokatlar ve gitmemizi söyler. (bu kadar)

    bad: kaufmann görevini yapma, cybil'i öldür. en kötü sondur bu. kaufmann ve cybil olmaksınız her şey aynı yaşanır. (dahlia bir iki ekstra şey söyler sadece) incubator ile savaşarız ve yeneriz. cheryl bize teşekkür eder ve alessa ölür. ( kaybolur ) biz yine kahroluruz ve kendimizi yere fırlatırız. (bu sefer ekstra cutscene açılır.)

    bu son çok enteresandır açıkçası çünkü biz arabamızla ilk kaza yaptığımız yere döneriz. harry, kazadan sağ çıkamamış ve kanlar içerisinde arabada ölmüştür. bütün silent hill hikayesi, harry ölmeden önce beyninin ona oynadığı oyunlardan ibarettir. yani burada silent hill'i yaratan şey harry'nin beyninin ölüme verdiği tepkilerdir. hepsi sadece hayaldir. cheryl'a ise ne olduğunu bilmiyoruz.

    ufo: bunun için önceden oyunu bitirip, new fear modundan devam etmeniz gerekiyor. convenience store 8'de channeling stone itemını alacaksınız ve beş farklı lokasyonda kullanacaksınız.

    1. alternate midwich çatısı

    2.floatstinger ile dövüşmeden öncec alternate alchemilla hastanesi dış kapısı

    3. norman's motel otoparkı

    4. tekne

    5. deniz feneri

    görselli bir cutscene girecek. ufolar harry'e doğru yönelmeye başlar. harry, sanki her şey çok normalmiş gibi ufolara cheryl'ı sorar. (have you seen a little girl?...) ufolar, bizim harry'i vuracak ve uçan dairelerine alıp gidecekler.
    --- spoiler ---

    son: yazı bitti. okuyanların gözüne, yüreğine sağlık. her türlü görüşünüzü iletebilirsiniz, bir mesaj uzağınızdayım.
  • güncelleme editi: downpour çıkmadan evvel yazdığım entry'yi geç de olsa downpour'u da dahil ederek güncelledim.

    ////////////////////////////

    hemen her oyunuyla hayranlarına farklı tatlar verebilmeyi başarsa da genel itibarıyla bakınca her yeni bölümle bir öncekini aratan oyun serisi. aslında çıkan yeni oyunlar bazı yönlerden öncekileri geçmeyi başarırken, birçok yönden serinin sahip olduğu "trademark"ları da terk etti ya da değerlendirmesini bilemedi. kişisel fikrime göre şimdiye dek çıkmış 8 oyunu birkaç kategoride incelediğimde şöyle bir tablo çıkıyor ortaya:

    (kısaltmalar: shh= sh homecoming, sm= shattered memories, 0= origins, dp= downpour)

    en iyi ana karakter: heather morris - silent hill 3

    tüm oyunları incelediğimizde heather'ın öne çıkmayı başarması bolca konuşması, duygularını olduğu gibi dışa vurabilmesi, yeri geldiğinde tepkisini gösterebilmesi gibi unsurlarda yatıyor. hiç tanımadığımız bu kıza oyun boyunca alışıp nasıl biri olduğunu üç aşağı beş yukarı kavrayabiliyoruz. bulunduğu ortamlar ya da karşılaştığı karakterlere yönelik yorum yapmaktan kaçınmıyor. böylece onu daha iyi tanıma şansımız oluyor. oysa bir de diğer oyunlardaki karakterlere bakın: çoğu fazla konuşmayı sevmeyen, şaşırılmayacak şeylere şaşıran, en acayip durumlarıysa normal karşılayan bir tuhaf adamlar. ah, evet. eklemek gerek, hepsi adamlar. yapımcıların bilinçli bir tercihi miydi bilinmez ancak serideki tek kadın karakterin(maria'yı saymazsak) en içi dışı bir olanı çıkması biraz manidar tabii.

    ikincilik ödülü: en empati kurulabilen karakter olması sebebiyle harry mason'a gidiyor. kızına bak, babasını al durumu.
    en fenası: silent hill'la hiç alakası olmayan bir karakter portresi çizen travis grady.

    sıralama: heather(sh3)>harry(sh)>james(sh2)>alex(shh)>henry(sh4)>harry(sm)>murphy(dp)>travis(0)

    --------------------------------

    en iyi hikaye: silent hill 2

    bu, karar vermesi belki de en zor kategori aslında. ancak en yakın rakiplerinin elinden kıl payı da olsa silent hill 2 kurtulmayı başarıyor. son derece derin ve sürprizli hikayesi 2. oyunun en büyük kozuydu şüphesiz. hatta silent hill 2'nin hikayesi bu kadar iyi olmasa, seride bugün gördüğü saygıyı da kazanamazdı. yapımcıların bile daha oyun piyasaya sürülmeden hikayelerine ne kadar güvendikleri ve oyuncuyu tek başına sürüklemeye yeteceğine olan inançlarının kanıtı, oyunun en kolay zorluk seviyesinde yatıyor aslında. oyuna bu modda başlarken gördüğümüz açıklamadan da anladığımız üzere bu seviyede yaratıklarla uğraşmadan sadece hikayeyi yaşamamıza olanak veriliyor! oyuncunun sıkılmayacağına o derece inanıyorlar yani. haksız da sayılmazlar zaten. sh2'nin hikayesi başladığı gibi bitmeyen, ne umarken ne bulduğumuz bir finalle bizleri şoke ediyor adeta.

    ikincilik ödülü: mistik tarikat hikayesini uzaylı sosuna bulayıp sağlam geriplan öyküsü yaratması sebebiyle ilk oyunun.
    en fenası: ne anlatmaya çalıştığı belli olmayan, finale gelene kadar saçı başı dağılan downpour.

    sıralama: sh2>sh>sh3>sh4>shh>sm>0>dp

    --------------------------------

    en iyi başlangıç: silent hill

    bir silent oyununa başlamak her zaman ilginç bir deneyim olmuştur. ancak bu geleneği başlatan oyunun ilk bölüm olması ve bunu en başarılı biçimde yapıyor oluşu yadsınamaz bir gerçek. son derece sakin başlayan oyun, her şeyden habersiz oyuncuyu adeta avına düşürüyor, neye uğradığını şaşırtıyordu. üstelik bunu o kadar başarılı biçimde yapmıştı ki sonradan devam oyunlarında da bolca uygulandı bu formül. ancak sanıyorum yine şaşılmayacak biçimde ilk oyundaki havayı yakalamayı başaran tek oyun sh3 oldu.

    ikincilik ödülü: aynı kabusun lacivertini çok başarılı sunduğu için silent hill 3.
    en fenası: aynı kabusun lacivertini rezil ederek sunduğu için downpour.

    sıralama: sh>sh3>shh>sh4>sh2>0>sm>dp

    --------------------------------

    en etkileyici final: silent hill 2

    aslında bu konu da biraz karışık bir kategori. her oyunun birden fazla sonu olduğu düşünülürse hangisinin bir diğerinden daha vurucu olduğu kısmen değişebiliyor. ancak finalin öyle ya da böyle genel çizgiden çok fazla ayrılmadığı ve en nihayetinde hikayenin kendisi ne kadar iyiyse o derece iyi olabildiği düşünülünce silent hill 2'nin finali(ya da finalleri) diğerlerine göre ağır basıyor.

    ikincilik ödülü: sağlam bir twist ending arıyorsanız shattered memories ile doğru adrestesiniz.
    en fenası: yazılar bir an önce akmaya başlasın diye sabırsızlanıyorsanız origins ile doğru adrestesiniz.

    sıralama: sh2>sm>shh>sh>sh4>sh3>dp>0

    --------------------------------

    en iyi atmosfer: silent hill

    tartışmasız serinin galibi ilk oyun. zamanının son demlerini yaşayan bir konsolda piyasaya sürülüp bu kadar tekinsiz bir atmosfer yaratmak, o dönemdeki hiçbir korku oyununun beceremediği bir işti. duvarlardaki kir pas, iç içe geçmiş metal yapılı mekanlar, bütün dikkatinizi dağıtıp sinirlerinizi geren müzikler, bitmek bilmeyen karanlık, yalnızlık hissi derken oyunu 2 saat aralıksız oynamak demek en azından 2 saatlik bir terapiye ihtiyacınız olması demekti. korkutucu olmasının ötesinde bir histi oyunun size verdiği. neşeniz vücudunuzdan yavaşça çekilip alınıyormuş gibi hissediyordunuz ve oyun oynamanın eğlence amaçlı yapılan bir eylem olduğu düşünülürse, o 2 saatin sonunda bu oyunu oynamış olmaktan dolayı eğlenip eğlenmediğinizden emin olamıyordunuz.

    ikincilik ödülü: yine ilk oyunu hunharca kopyalayıp başarıyla kolajlayan üçüncü oyunun.
    en fenası: su kaydırağından bile kaydırdığı için downpour.

    sıralama: sh>sh3>sh2>sh4>shh>0>sm>dp

    --------------------------------

    en iyi ses efektleri/ambiyans müziği: silent hill

    kakofonik müzikler, tekrar eden sesler, garip nesnelerin sürtünme, çarpma efektleri, hayvan ya da yaratık inlemeleri silent hill serisinin olmazsa olmazı(yamaoka sağ olsun) haline gelmiştir. bu efektlerin en abartılıları ilk oyunun soundtrack albümünde yer alıyor. serinin ilerleyen oyunlarında bu seslerin giderek yumuşadığı ve sonunda tamamen yok olup bütünüyle orkestral ya da akustik aletlerle oluşturulduğu görülüyor. ancak ilk oyunda böyle değildi. tamamen kaotik bir atmosfer yaratan bu ses ve müzikler, sonraki oyunların aksine sizi tedirgin etmek, gizemli bir hava yaratmak için değil, zıvanadan çıkmış gibi oradan oraya koşup bulunduğunuz ortamı derhal terk etmenize sebep olmak için yaratılmış gibiydiler resmen. ikinci oyunda daha sakin müzikler yer aldı. 3'te kısmi bir geri dönüş yapıldı, 4 ve sonrasındaysa müzikler minimuma indirildi.

    ikincilik ödülü: bolca ulumalı inlemeli ambiyans müziği sizi korkudan donunuza işemeli sıçmalı hale getirdiği için sh3.
    en fenası: baştan sona suskunluğum asaletimdendir kafasında takılması sebebiyle downpour.

    sıralama: sh>sh3>sh2>sh4>shh>sm>0>dp

    --------------------------------

    en iyi akustik müzik: silent hill 2

    ikinci oyunun giriş müziği bu ödülü 2. oyunun alması için başlı başına yeterli bir sebep aslında. maria ve james'in parmaklıklar ardındaki diyaloglarını ölümsüzleştiren giriş müziği, birçok hayranın zihnine sonsuza dek kazınmış durumda. ancak oyunun tek marifeti bununla da sınırlı kalmıyor. özellikle oyun boyunca angela karakterinin arkasına döşenen piyano ağırlıklı müzikler size silent hill'da olduğunuzu unutturup bir an için gülümsetebilecek türden. tabii bu noktada derhal 4. oyunu anmayı bir borç biliyorum çünkü 2. oyunla aralarında çok az fark var. oyunun başındaki trailerda çalan room of angel, oyunun bitiş müziği ve heaven's night'tan canlı elizabeth mcglynn performansı-her ne kadar oyuna yerleştirilmemiş olsa da- 4. oyunu da unutulmazlar arasına taşıyor.

    ikincilik ödülü: yukarıda saydığım sebeplerden dördüncü oyunun.
    en fenası: korn yüzünden downpour.

    sıralama: sh2>sh4>sh3>sh>shh>sm>0>dp

    --------------------------------

    en iyi grafikler: silent hill 3

    oyunun piyasaya sürüldüğü zaman, platform ve o dönemdeki diğer oyunlar incelendiğinde silent hill 3'ün serinin en iyi grafiklerine sahip olduğu gözüküyor. karakter modellemeleri, ağız animasyonları, yaratıkların modellemeleri ve mekanlar zengin detaylarıyla göz dolduruyor. kirli görüntü filtresi, sis efekti, gölgelendirme ve ışıklar, serinin öncesi ve sonrasında gelebildiği en yukarı noktada yer alıyor. ilk oyundan 4. oyuna kadar sürekli gelişen grafiklerle piyasaya sürülen serinin 4. oyunla 2. oyunun bile gerisine düşmesi enteresan. sonrasında çıkan origins bir psp oyunu olması sebebiyle yetersiz modellemeleriyle, homecoming özensiz kaplamaları ve baştan savma grafikleriyle, shattered memories ise zamanını yakalamakta güçlük çeken grafikleriyle sh3'ün fersah fersah gerisinde. downpour ise grafiksel olarak serinin en affedilmeyecek derecede kötü olanı.

    ikincilik ödülü: ölmek üzere olan bir konsolun sınırlılıklarını avantaja çevirebildiği için ilk oyunun.
    en fenası: en fazla kuşum aydın ve ajda pekkan kadar mimik yapabilen karakterleri sebebiyle downpour.

    sıralama: sh3>sh>sh2>sh4>shh>sm>0>dp

    --------------------------------

    en iyi bulmaca: shakespeare bulmacası - silent hill 3

    ilk dönem silent hill oyunlarındaki yaratıklardan zaman zaman daha korkunç olan bir şey varsa o da saç baş yolduran bulmacalardı. oyuncunun dikkati ve analitik düşünme yetisini ölçen, mantıksal çıkarımlarda bulunmasını bekleyen bulmacalara kafa yormak ne kadar yorucuysa, sonunda başardığınızda hissettiğiniz tatminin tarifi ise yoktu. üçüncü oyundaki "tarot" bulmacası, ilk oyundaki "zodiac" bulmacası ya da ikinci oyundaki "adam asmaca" bulmacasını hatırlayanlar neden bahsettiğimi çok iyi biliyor. ancak silent hill 3'teki kitaplık bulmacası çıtayı bir anda uzaya fırlattı. shakespeare'in en ünlü eserlerini başrole oturtan bulmaca, en zor seviyede kitapları belli bir sıraya dizip son derece muğlak bir tekerlemeden mana çıkararak bir şifre elde etmemizi bekliyordu. işin kötü yanı hayatınızda hiç shakespeare okumamışsanız bu bulmacayı çözmenize imkan yoktu çünkü bulmaca kitapların en azından ne hakkında olduğunu bildiğinizi, karakterlerini tanıdığınızı farz ediyordu. itiraf edelim, çoğumuz dergilereki tam çözümler ve internet olmasa oyunun daha en başında karşımıza çıkan bu bulmacayı çözemeden oyuna veda etmek zorunda kalırdık. benzer bir durumun daha vahimi ilk oyunda da yaşanmıştı. silent hill'daki kötü şöhretli piyano bulmacasından bahsediyorum. ne yazık ki şanslı bir azınlık dışında hiçbirimizin henüz internetle bile tanışmadığı bir dönemde maruz kaldığı bu "sessiz kuşların hikayesi" bulmacası için bakabileceğimiz bir rehber yoktu. zamanla oyun takas edilen cd'ciler ve arkadaş ortamlarında çıkış noktası belli olmayan ancak giderek yayılan bir dizi rakam imdadımıza yetişti neyse ki: 2-4-5-3-1.

    ikincilik ödülü: bizi midwitch elementary school'a sonsuza dek hapsettiği için piyano bulmacasıyla ilk oyuna gidiyor.
    en fenası: sunabildiği en iyi bulmacayı anlamasanız bile deneye yanıla birkaç seferde çözebildiğiniz için downpour.

    sıralama: shakespeare(sh3)>piyano(sh)>adam asmaca(sh2)>kanlı yatak(sh4)>kurucu aileler(shh)>gölge(sm)>flauros(0)>devil's pit treni(dp)

    --------------------------------

    en iyi yan karakter: maria - silent hill 2

    maria'nın fiziksel gerçekliği her ne kadar tartışma konusuysa, bir karakter olarak sağlamlığı da tartışmadan bir hayli uzak. baştan çıkarıcı, seksi ancak her nasılsa sempatik de olmayı başarabilen maria, gelmiş geçmiş en iyi silent hill yan karakteri muhtemelen. inişli çıkışlı bir kişiliğe sahip ve bazı şeylere kesinlikle tahammülü yok. özellikle yok sayılmaya. haksız da sayılmaz gerçi. serideki var oluş sebebi düşünülürse.

    ikincilik ödülü: çılgın tarikat lideri kasabayı coşturuyor dedirttiği için dahlia.
    en fenası: mektupları vaktinde ulaştırmadığı için howard, nam-ı diğer postacı.

    sıralama: maria(sh2)>dahlia gillespie(sh)>vincent(sh3)>eileen galvin(sh4)>lisa garland(0)>dahlia gillespie(sm)>elle holloway(shh)>howard blackwood(downpour)

    --------------------------------

    en iyi düşman: pyramid head - silent hill 2

    her ne kadar işgüzar yapımcıları sebebiyle anlamsız biçimde homecoming'de yeniden kullanıldıysa da pyramid head silent hill 2'nin ve tüm serinin açık ara en başarılı kötü karakteri. ondan ürkmek, adından bile sakınmak için bir sürü sebebiniz var, ancak hepsini saymaya lüzum yok. sürükleye sürükleye taşıyabildiği ve sizi tek hamlede boydan boya kabak gibi yarmaya müsait devasa bıçağından bahsetmek bile yeterli. sizinle temas etmese bile onu parmaklıklar ardında öylece dururken görmeniz, kaç yaşında olursanız olun, sarı saçları iki yanda tokayla toplanmış küçük bir kız çocuğu gibi çığlıklar atarak oradan kaçmanızla sonuçlanabilir.

    ikincilik ödülü: hem acıyıp, hem de bir an önce cehennemi boylasın diye dua ettiğiniz ikinci bir karakter daha olmadığı için walter sullivan.
    en fenası: düşman barındırmadığı için shattered memories.

    sıralama: pyramid head(sh2)>walter sullivan(sh4)>memory of alessa(sh3)>incubus(sh)>scarlet(shh)> bogeyman(dp)> momma(0)>???(sm)

    --------------------------------

    en iyi yaratık: closer - silent hill 3

    silent hill'de karşılaştığımız yaratıklar, kontrol ettiğimiz karakterlerin kabuslarından fırlayan, bizimse kabuslarımıza dadanan türden şeyler. vücutlarının çarpık tasarımı, eklem yerlerinin biçimsizliği, çıkardıkları sesler, yaydıkları statik ve canımıza yönelik muhteva ettikleri tehlike... onlarla içli dışlı olmaktan mümkün olduğu ölçüde kaçınmak için bolca sebebiniz var. ancak içlerinde biri var ki bazısını açık ara, bazısını kılpayı da olsa aşıyor: üçüncü oyundaki closer'dan bahsediyorum. esasen ikinci oyunda ne yazık ki değeri anlaşılamayıp figüran gibi kalan mandarin'in biraz makyajla yeniden piyasaya sürülmüş hali olan ve daha oyunun en başında tanışma şerefine nail olduğumuz bu yaratık, uzun boyu, deforme olmuş ve neye benzediği belli olmayan suratı, en önemlisi de boks yapmaya bir hayli müsait upuzun ve balyoz gibi kollarıyla oldukça sindirici bir görüntüye sahip. o upuzun kollarına rağmen hala size erişemiyorsa da gizli son bir numarası daha olduğunu ve gerektiğinde kollarından çıkarabildiği sivri kazıklar bulundurduğunu söylemeyeyim hiç. yaratık tasarımı anlamında 2, 3 ve dördüncü oyun tam anlamıyla korkunç birer şaheserler. ilk oyunun da hakkını yememek gerek. homecoming kendinden önce gelen oyunlarda-ve hatta filmde- ne yapıldıysa aynını idare eder ölçüde kopyalıyor ancak unuttuğu çok önemli bir nokta var: sembolizm. serinin gelmiş geçmiş en kötü yaratık tasarımları ise sadece 4 adet insan görünümlü garabetiyle downpour'da yer alıyor.

    ikincilik ödülü: lying figure'ı görünce rahatsız olup sanki kendi eliniz kolunuz bağlıymış gibi hissetmemeniz mümkün değil.
    en fenası: ne oldukları bile anlaşılamadığı için shattered memories yaratıkları.

    sıralama: closer(sh3)>lying figure(sh2)>twin victim(sh4)>lurker(shh)>mumbler(sh)>remnant(0)>doll(dp)>???(sm)

    --------------------------------

    en korkunç oyun: silent hill 3

    3. oyunun eline su dökülemeyecek bir kategori daha. gün ışığını çok az görebildiğimiz ve başından sonuna dek neredeyse zifiri karanlıkta geçen, her köşede ayrı bir yaratık tarafından tartaklandığımız, yol boyunca başımıza türlü türlü felaketlerin geldiği, bolca kapana kısılıp çoğu zaman kıl payı kurtulduğumuz, hiçbir şey olmasa bile içinde bulunduğumuz odadan korktuğumuz bir oyundu silent hill 3. korkunun dozu ciddi ölçüde kaçırılmıştı ve bunun bir oyunda başarılabilir olması ise ayrı bir olaydı. günümüz korku oyunu yapımcılarının genel kitleyi memnun edebilmek adına korkutucu atmosfer yaratmak yerine saf aksiyona sarıldığı ve artık klasik anlamda korku oyunu yapmanın imkansızlığını iddia edip durdukları düşünülürse, silent hill 3 gibi hem hala zamanı yakalayabilen, hem de bu kadar korkunç olmayı başaran bir oyun nasıl yapılabiliyor o zaman diye kendilerine sormamız için haklı bir gerekçeydi. evet, silent hill 3 çok korkunçtu ve bir daha aynaya bakmak istemiyorsak sebebi bizzat bu oyundu!

    ikincilik ödülü: psikolog masraflarınızı kabarttığı için ilk oyunun.
    en fenası: oyunu seyrettiğiniz ekran, kontrol ettiğiniz gamepad bile daha korkunç olduğu için downpour.

    sıralama: sh3>sh>sh2>shh>sh4>0>sm>dp

    --------------------------------

    en iyi oyun: silent hill

    seri boyunca pek çok yenilik yapıldı, bir kısmı terk edildi, bir kısmı defalarca kullanıldı. ancak 1999'dan bu yana hayranların kafasında belirli öğeler kaldı ve bu öğeleri derli toplu olarak görebildiğimiz ilk ve son oyun silent hill'dı. peki bu öğeler neler mi? yoğun sis, el feneri ve karanlık uyumu, radyo, sonsuz inventory, çeşitli silahlar, dar koridorlar, açılmayı bekleyen kilitli kapılar, korkunç mekanlar, beyin yoran bulmacalar, gizemli karakterler, dengeli aksiyon, yaratıcı ve sembolik düşman tasarımları, sıkı bir giriş, sürükleyici hikaye, farklı sonlar, sonu etkileyen kararlar, eşsiz müzik ve sesler, dönemine göre iyi grafikler, muhteşem sabit ve hareketli kamera açıları, ilerlemeye zorlanmadan mekanları dolaşabilme özgürlüğü... sonraki oyunlarda önce sis kalktı, her yer aydınlandı, sonra karanlık geri geldi ancak fenerimiz bozuk çıktı ve burnumuzun ucunu göremez olduk, yaratıklar özensiz ve öncekilerin kopyası haline geldi, aksiyona boğulduk, üzerimizde taşıdığımız eşyaya garip sınırlar kondu, bulmacalar yok oldu, daracık mekanlarda tek çizgi üstünde ilerlemeye zorlandık...

    ilk oyunun formüllerini üç aşağı beş yukarı aynen başarılı biçimde kullanan silent hill 3'ün ilk oyuna göre tek eksi yanı hikayeyi lanetli kasaba dışında başlatmasıydı sanırım. her ne kadar oyunun ortalarına doğru kasabaya dönsek ve geri kalanını burada geçirsek ve silent hill 3 nihayetinde bu çift mekan olayını iyi kıvırmış olsa da, ardından gelen oyunlara kötü örnek oldu. hemen ardından gelen sh4 kasabadan tamamen koptu. homecoming zoraki bir bağla hikayeyi silent hill'a taşıdı. sözümona kasabanın daha önce gezmediğimiz bölümlerinde vuku bulan downpour ise kasabayla en ufak bir bağı bile olmayan bir karakteri hikayenin merkezine yerleştirerek silent hill'ı silent hill yapan her şeyi terk edip seriye yabancılaşmamıza sebep oldu... bütün bu unsurlar göz önüne alındığında silent hill, serideki gelmiş geçmiş en iyi oyun olma ünvanını hak ederek taşıyor. pek çok hayranın gözünde baş tacı edilen silent hill 2 ise 8 yapım içerisinde en nevi şahsına münhasır oyun olarak ilk oyunun tam bitişiğinde yer alıyor.

    sıralama: sh>sh2>sh3>sh4>shh>sm>0>dp
  • play stationun piyasa surdugu en gz,uzelş sey o.
    gece saat 3 te, i$iklar kapali, tv surround sistem, muzik seti keza oyle ve kisik kisik enigma caliyor, bir soyunma odasina girdik, ulan dolaplardan birinden deliler gibi ses geliyor cikirt cikirt diye. dolabi actık kedi firladi olduk korkudan falan. daha sonra kedi di$ari kacti amanın "plo$k baaauvvvvvvvvv "diye bi ses arkada$la baktik birbirimize "ahhhhhh" dedim ben . sonra bi sekilde ayni odaya geri gittik. "len ne kedisi bu sefer kedi yok artik, yediler onu" falan diyoruz, dolaplardan biri hafif aralik. actım yava$ca(yani adam yava$ acıyo, ulan acsana bi anda) bisey yok. adam dondu gidiyo ,yan dolaptan ceset firladi yere kapaklandi boyle...
    aman ben vibratorlu joypadi attim yere arkada$a sarildim billa valla. arkada$ta keza sarildi bana. cildirdim ne oyundu be o. benim sevebildigim bi oyun.
  • silent hill hd koleksiyonu twinperfect adlı silent hill uzmanı ekip tarafından yerin dibine sokulan ve tam anlamıyla patlayan seri. adamlar şurada ve şurada iki saat boyunca koleksiyon setinin tüm yaratım sürecinin muazzam bir analizini yapıyorlar. bu analizin seriyi en başından beri takip etmeyen birileri tarafından yapılması imkansız. dolayısıyla sadece kör gözlülerin bile görebileceği teknik kusurları değil, hd koleksiyonun serinin orijinaline ve hikayenin gidişine de nasıl olumsuz etki yaptığını, hatta serinin geleceğini nasıl etkilediğini-bkz. yazımın son iki paragrafı- tüm detaylarıyla gözler önüne seriyorlar.

    hd collection'ın yaratım süreci ya da fiyaskosu, 2 saati aşan yapım belgeseli kalitesindeki bu videolardan açıkça anladığımız biçimde şöyle özetlenebilir:

    -serinin origins'den beri yönetim kadrosunda bulunan tomm hulett, ikinci ve üçüncü oyunları içerecek olan hd koleksiyonu duyurarak, yeni seslendirme yapmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. eski sesleri teknik olarak yeni oyunlara koymanın mümkün olmadığını! ileri sürerek, bunun hd olarak yenilenmiş oyuna oturmayacağını! iddia ediyor.

    -hayranlardan büyük bir negatif tepki yağıyor.

    -ikinci oyunda james sunderland'i seslendiren guy cihi, konami'nin kendileriyle hiçbir zaman kontrat imzalamadığını ve hd koleksiyonda sesleri ve yüz animasyonlarını yeniden kullanmak için kendilerinden izin alma zahmetine katlanmadıklarını duyuruyor.

    -bu sırada oyunun diğer eski ses sanatçıları oyunların yeniden yapıldığını öğrenip, kontrat yapılmadığı ve haklarının ihlal edildiği konusunda guy cihi'yi doğruluyor.

    -tomm hulett yeni seslerin çok daha iyi olacağını, eski ses sanatçılarının kötü performanslarla zaten seriyi baltaladığını!!!, hatta eski senaryonun ve repliklerin de hataları olduğunu iddia edip düzeltmelere gittiklerini belirtiyor. -ilk dört oyunu yapan ve hayranların saygısını kazanan team silent her şeyi yanlış yapmış yani- (team silent'ın eski ses sanatçılarını neden ve nasıl ince eleyip sık dokuduktan sonra seçtikleri silent hill 2 ve silent hill 3'ün yapım belgesellerinde bulunabilir).

    -yeni versiyonda james'i seslendiren troy baker ve mary ile maria'yı seslendiren mary elizabeth mcglynn de tomm hulett'i haklı çıkarmak adına eski ses sanatçılarını birden bire suçlayıp, haklarını aradıkları için hedef göstererek, özellikle guy cihi'ye yükleniyorlar. onlara göre bütün problemler guy cihi yüzünden oluyormuş!

    -tomm hulett, yeni seslendirmeden bir kesit sunuyor.

    -hayranlardan yeni seslere yönelik müthiş bir negatif feedback alınıyor.

    -yeni james'i seslendiren troy baker ve yönetici tomm hulett, "1-2 dakikalık ses örneğinden nasıl yorum yaparsınız? bu daha tamamlanmamış ses kaydı. oyuna düzgün hali eklenecek" diye hayranlara çıkışıyor-twinperfect'in belgeselinde de gördüğümüz üzere sesler aylar sonra oyuna aynen ekleniyor, yani tomm hulett bir kez daha yalan söylüyor.-

    -seslendirme örnek videosu sessiz sedasız yayından kaldırılıyor. şurada eski ve yeni seslerin bir karşılaştırması mevcut.

    -guy cihi, durumun vahametinden ve tüm özverisiyle sesini ve hareketlerini verdiği oyunun düştüğü durumdan büyük üzüntü duyarak, derdinin hiçbir zaman para olmadığını belirterek, konami'ye tüm haklarını karşılıksız devrettiğini ve eski seslerin oyuna eklenmesini temenni ettiğini duyuruyor.

    -diğer eski ses sanatçıları da başımızın gözümüzün sadakası olsun der gibi guy cihi'nin yanında yer alarak aynı şekilde haklarından feragat ediyorlar.

    -tomm hulett ve konami, beklemediği bu hamle karşısında apar topar eski seslerin de ikinci oyuna ekleneceği müjdesini hayranlara veriyor. bu sırada guy cihi'ye yapılan bütün hakaretler bir anda kesiliyor. tomm hulett'in bahsettiği, eski seslerin yeni oyuna oturmayacağı şeklindeki teknik problem ise mücizevi biçimde ortadan kayboluyor! tomm hulett'in itinayla sildiği yorumları gibi.

    -üçüncü oyunun ses sanatçılarından benzer bir tavır gelmeyince, aynı teknik(!) problemler silent hill 3 için devam ediyor ve üçüncü oyun sadece yeni seslerle koleksiyona ekleniyor. hayranlar buna da tepki gösterince hulett ve mcglynn bir ağızdan "yenisini beğenmeyen eskisini gidip oynasın" şeklinde buyurgan açıklamalar yapıyor.

    -aynı anda konami, oyunun grafiksel olarak ne kadar geliştiğini görebilmemiz için ekran görüntüleri yayınlıyor.

    -hayranlardan yine büyük bir negatif haykırış yükseliyor çünkü gören bir çift gözü olan herkesin idrak edebileceği gibi her şey 10 yıl önceki grafiklerden çok daha kötü görünüyor.

    -tomm hulett bir kez daha bitmemiş yapım üzerinden bizi eleştiriyorsunuz diye sızlanırken, oyun çıkınca anlıyoruz ki bu görseller de aslında hiç dokunulmadan oyuna ekleniyorlar. tomm hulett, yine yalan söylüyor.

    -twinperfect, oyunu satın almamaları konusunda youtube'ta hayranları birlik olmaya çağırırken, tomm hulett, "birkaç kişi bir araya geldi diye bir şey olacak değil" diye bu karşı duruşu ve hayranların gücünü küçümsüyor. dahası, hayranların yorumlarına göre hareket edemeyiz diyor. oysa ki aylar önce oyunun sadece ps3'e geleceği bilinirken youtube videosu altında x360'a da gelmesini istediler diye oyunu x360'a da çıkarmaya karar verdiklerini söyleyen bizzat kendisiyken.

    -oyun bütün bu sansasyonel sürece rağmen çıkıyor ve oyunculardan oyunu hatalar ve buglar yüzünden oynayamadıklarına dair binlerce şikayet geliyor. oyun siteleri oyuna kötü puanlar veriyor. twinperfect, oyunu satın almamaları konusunda hayranlara çağrıda bulunmayı sürdürüyor.

    -tomm hulett oyunun piyasaya çıkışından uzun süre sonra yamanın her iki konsol için de yolda olduğunu duyuruyor. fakat daha sonra konami, yine teknik bir takım sorunlar! sebebiyle yamanın sadece ps3 için çıkarılacağını söyleyen yazılı bir açıklama yaparak x360 sahiplerinden sorun yaşamaya devam edecekleri için özür diliyor ve sahneden çekiliyor.

    -bu sırada piyasaya sürülmeden önce gözlenen tüm grafik ve ses problemlerinin de oyunda mevcut olduğu anlaşılıyor. dahası, konami hiç beklemediği bir yerden bir yumruk daha yiyor: ilk üç oyunun sanat yönetmeni masahiro ito, yeni oyunun halini görünce şaşkınlık, üzüntü ve hayal kırıklığı dolu açıklamalar yapıyor. "çok kötü... çok karanlık, zayıf sis efekti. yollar çok temiz ya da berrak... o kadar berbat ki." https://twitter.com/…dsk4/status/168646658408710144

    -tomm hulett, eski ses sanatçılarını aşağılamasının üzerine tamamen team silent'ın malı olan oyunun senaryosuna yaptığı müdahalelere ek olarak, başyapıt kabul edilen ve kendisinin hiçbir katkısı bulunmayan -tanrıya şükür- eski oyunların oynanış ve atmosferinin bok gibi olduğunu birebir çeviriyle şu cümlelerle ifade ediyor:

    "silent hill 2'yi oynuyorum(bir kez daha) da yaratıklar berbat. ilk 'hassiktir' şeklindeki tepkinizi atlatınca tehdit edici hiçbir yanları yok. piramit kafa da onları desteklemek için yeterince gözükmüyor. hala büyük oranda boss kategorisinde". http://telebunny.net/…time/showthread.php?p=1276258

    bu da sonradan aldığı tepkiler sonucu sildiği bir başka yorumu(ekran görüntüsü alınmış durumda).
    "sh2'nin orijinal seslendirmeleri bok gibi. o yüzden 2011'de oyunu oynayıp millet ne b*uma bu kadar övüyor diye merak edip durun bakalım. seslendirmelerden daha da kötü bir şey var idiyse o da bok gibi kontroller ve beyin özürlü savaş sistemiydi."

    -yönetim kadrosunun başında ve her şeyden sorumlu olmasına rağmen hiçbir sorumluluğun kendisinde olmadığı şeklinde açıklamalar yapan hulett-ki bu da silent hill shattered memories sırasında kendisinin tüm kararlardan sorumlu olduğu şeklinde verdiği röportajla taban tabana zıtlaşıyor-, hayranlardan ciddi tehditler almaya başlayınca onları dava etmekle tehdit edip karşı atağa geçiyor.

    ve sonuç... silent hill hd collection bir felakete dönüşüp twinperfect'in propagandasının da yardımıyla konami'nin satış beklentilerinin çok altında kalıyor. aynı tarihlerde ps vita'ya çıkarılan silent hill book of memories de hayranların olumsuz tepkisine rağmen piyasaya sürülüyor ve tam anlamıyla konami'nin elinde patlıyor-bu arada downpour idare eder derecede satmasına rağmen satış grafiği eski oyunların yanına bile yaklaşamıyor- ve tomm hulett, nihayet konami'den ayrılıp başka bir firmaya transfer olduğunu duyuruyor.

    şu anda silent hill serisinin geleceği, kendini bilmez ellerin getirdiği konum itibarıyla bir hayli karanlık. sürekli farklı firmaların yeni şeyler denediği hiçbir silent hill oyunu, japon takım team silent'ın ürettiği ilk dört oyunun yanına bile yaklaşamadı. konami eğer ki seriyi eski şanlı günlerine döndürmek istiyorsa, daha akıllıca kararlar verip tomm hulett gibi insanları oyundan uzak tutmalı ve eski ekibin yarattığı işlerin üzerine böyle saygısız ve vefasızca işenmemeli. hayranların sesi ise kesinlikle bastırılmamalı. çünkü her ne kadar baş adam hulett olsa da en başta konami bütün bu olumsuz gidişattan sorumlu ve metal gear solid gibi başarıyla yönettikleri serilere rağmen silent hill fiyaskosu sebebiyle hayranların gözünde kolay kolay düzelmeyecek biçimde mimlendiler bile.
  • oyundaki caddelerin/sokakların adları, gerilim/bilimkurgu roman yazarlarından gelmektedir. bunları irdeleyelim..

    --- spoiler ---

    nathan ave: (bkz: robert nathan) tapiola'nın maceraları'nı yazan adam.
    wiltse rd: (bkz: david wiltse) roman yazarı, aynı zamanda sinema oyunculuğu yapmışlığı da vardır..
    lindsey st: (bkz: david lindsay) psikolojik unsurları iyi kulanan gizemli bir yazar.
    vachss rd: (bkz: andrew vachss) flood adlı romanıyla akıl karışıklığı yaratan, falasıyla psikotik bir yazar
    martin st: (bkz: david martin) güçlü ve akıl almaz unsurlara değinen bir psikolojik gerilim ustası.
    katz st: (bkz: william katz) bilimsel unsurları, yoğun bir araştırma emeğiyle ortaya koyar.
    sanders st: (bkz: lawrence sanders) ölümcül günah serilerini yaşatan adam, çılgın kişilik..
    neely st: (bkz: richard neely) plastik kabus ile tanınan, psikolojik gerilim ve bilimkurgu insanı.
    harris st: (bkz: thomas harris) hannibal lecter'ın yaratıcısı. daha ne denebilir ki?
    saul st: (bkz: john saul) en az king ve koontz kadar etkileyici, romanları arasındaki bağlantı gerer, akıl almaz ipler asar olmadık yerlere.
    munson st: (bkz: ronald munson) bilgisayarları ve mekanik materyalleri gerilim öğesi olarak harika kullanır.
    rendell st: (bkz: ruth rendell) an unkindness of ravens, adam and eve and pinch me gibi kitapları olan buz gibi bir gerilim yazarı. harikadır.
    carroll st: --hayır lewis carroll değil-- (bkz: jonathan carroll) the land of laughs'ı yazan kişi.
    finney st: (bkz: jack finney) from time to time, the woodrow wilson dime..
    matheson st: (bkz: richard matheson) çoğu kişinin unuttuğu bu adam mr. right'ın yazarıdır!
    bloch st: (bkz: robert bloch) unutulamaz. hitchcock's psycho'yu* yazan kişidir.
    bradbury st: (bkz: ray bradbury) işte hastayım bu adama. martian chronicles serisini yazmış dahidir.
    midwich st: (bkz: village of the damned)dan bir sokak.. tanıyan bilir.
    levin st: (bkz: ira levin) rosemary's baby'yi yazan gizemli/şizoid kişidir.
    bachman rd: (bkz: richard bachman) stephen king'in bazı romanlarında kullandığı takma ad. bir iddiaya göre "sadece adım ile satılmıyor yazdıklarım." savını kanıtlamak için bu yola başvurmuştur.
    ellroy st: (bkz: james ellroy) l.a. confidential'ı yazan kişi.
    sagan st: (bkz: carl sagan) asla unutulmayacak bir dahi, bir efsane. hatta (bkz: karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı)
    koontz st: (bkz: dean r. koontz) şimdi burada bu adam ve yazdıklarıyla ilgili aklımdakileri açıklasam entryi 10 saatte ancak yetiştirebileceğimden bunu bir süre sonra editlerim belki diyor ve şu bakınızı veriyorum: false memory
    crichton st: (bkz: michael crichton) jurassic park'ı yazan kişi, bilimkurgu üstadı.
    wilson st: (bkz: colin wilson) the occult'ü yazmış adam.
    simmons st: (bkz: dan simmons) hyperion'u yazmış ilginç insan. günde 4 paket sigara içmektedir.
    sandfort st: (bkz: john stanford) pulitzer ödüllü gazetecidir kendisi. ayrıca prey adında bir serisini hatırlıyorum.
    craig st: (bkz: kit craig) psikolojik gerilimde, tess gerritsen tarzı konu işleyen bir yazardır.

    --- spoiler ---
  • 1999 yilinda cikmis, konami yapimi playstation oyunu. bir oyunda atmosferin ne kadar onemli oldugunu kanitlar resmen.
  • stephen king, silent hill'de karşımıza sadece bir cadde adı olarak yani "bachman road" olarak çıkmaz. king'in seri üzerindeki etkisi bundan çok daha ciddidir. buna verilebilecek en güzel iki örneğe, oyunun henüz başlarında rastlanabilir.

    --- spoiler ---

    oyundaki ilk ölüşümüzün ardından uyandığımız kafede, cybil ile konuştuktan sonra ilk save'imizi gerçekleştirdiğimiz tezgah var ya, hah, o tezgahın solundaki duvara bakın:

    arkada, save noktasının üzerinde, bir king posteri var.

    ayrıca, yine aynı yerde kapıya yöneldiğimiz vakit radyonun çalışından sonra içeri dalan dinozor-vari uçan yaratık var ya hani, hah, şimdi the mist'i hatırlayın:

    silent hill'in ve the mist'in sisindeki yaratıklar, rastlantı olamayacak kadar çok benzerlik taşıyorlar.

    --- spoiler ---

    yaa...
  • --- kronolojik spoiler ---

    silent hill origins (veya silent hill zero) (psp, ps2)
    alessa gillespie isimli kız çocuğunun insanları tek kelime söyleyerek öldürmek, onlara bazı korkunç yaratıklar göstermek gibi bazı doğa üstü güçleri vardır. bunları bilen annesi dahlia gillespie, üyesi olduğu the order isimli sapkın tarikata bağlılığı ve kızındaki bu güçlerin varolması nedeniyle küçük kızı alessa gillespie'yi yakarak kurban etmeye kalkışır. kızının içinde bir tanrıları olduğunu ve kızını kurban ederek bu tanrının yeniden doğacağını düşünmektedir. alessa, evinin odasında yakılırken aynı anda silent hill'de tırı bozulan şöför travis grady yanan evi görür. evin yanında dahlia'yı da görür. bu esnada da evden küçük alessa'nın çığlıkları yükselmektedir. travis grady, yanan eve girer ve küçük alessa'yı kurtarır. fakat kızın tüm vücudu yanmıştır. ruhunun yarısı bedenini terketmiştir. bu ruh daha sonra başka bir kız çocuğuna geçecektir. yinede bu şekilde uzun bir ömür geçirecek olan alessa'nın rahmine, travis'in daha sonra altedeceği şeytan, bir embriyo bırakır.

    silent hill 1 (ps1)
    ve cheryl doğar. cheryl henüz küçük bir bebekken yol kenarına terkedilir ve bu bebeği harry mason ile karısı yolda bulur, evlat edinir ve büyütürler. harry'nin karısı ölür. daha sonra harry ve cheryl, tatil yapmak için silent hill'e gelirler. kaza geçirirler. cheryl mason ortadan kaybolur. harry, sisli silent hill kasabasında üvey kızı cheryl'ı arama maceralarına girer.

    silent hill 2 (ps2, pc)
    james sunderland, 3 yıl önce ölen karısı mary'den gizemli bir mektup alır. bu mektup james'i silent hill diyarlarına sürükler. burada karısına çok benzeyen karakter olan maria ile tanışır. silent hill'de anılarını kovalayan james, aslında hasta karısını kendisi öldürmüştür fakat bunu kendisine karısının hastalıktan dolayı öldüğünü inandıracak kadar şizofrendir. (konu olarak önceki iki oyundan bağımsız sayabiliriz, ayrıca bundan sonraki oyunların konusu için bazı temel olaylar barındırmaktadır.)

    silent hill 3 (ps2, ps3, pc)
    cheryl, 17 yaşına girmiştir. malum sapkın tarikata bağlı, alessa gillespie'yi ayarında claudia isimli bir kadın, oyunda yönettiğimiz karakter olan heather morris'in peşine düşer. heather'ın rahminde özel bir şeyin olduğunu söyleyen bu kadın, tarikatının bağlı olduğu tanrılarının heather'dan yeniden doğacağına inanmaktadır. çünkü yanan alessa'nın ruhunun yarısını heather taşımaktadır. aynı zamanda heather, cheryl'dır. heather'da 17 yaşındadır. birbirlerine bağlıdırlar...

    silent hill 4: the room (ps2, ps3, pc)
    kahramanımız henry townshend, silent hill'de yaşadığı apartman dairesinde bir gün kabus görerek uyanır. uyandıktan sonra evi dolaşmaya başlar. bazı tuhaflıklar vardır. telefonu kesiktir, televizyon yayını yoktur. ve kapısı içeriden zincirlenmiştir. evden dışarı çıkamaz. evi araştırırken banyonun duvarında kocaman bir delik olduğunu görür. delikten girer, ucundan çıkar ve maceralar başlar. henry'nin yaşadığı 302 no'lu dairede, ondan daha önce, istenmeyen bir ilişki sonucu dünyaya gelen walter sullivan, annesi ve babası tarafından bu odada doğar doğmaz göbek kordonu ile terk edilmiştir. bu bebek, apartmanın yöneticisi olan frank sunderland (james sunderland'ın babası) tarafından yetiştirilir. frank, kordonu saklamaktadır. daha sonra küçük walter, the order'ın eline düşer. walter büyümeye başlar, diğer yandan da annesini aramaktadır. tarikattan ulaştığı bilgiler sonucunda 302 no'lu daireyi bulur. 302 no'lu evi annesi zanneder. içeri bir türlü giremez. içeri girebilmek ve daire sandığı annesini yeniden hayata döndürebilmek için tarikatta öğrendiği ve incil'de bahsedilen 21 sacraments'i uygulayacaktır. annesine ulaşmak için 21 kişinin katili olacak olan walter sullivan'ın karşısına, boyutlar arasında dolaşan henry townshend çıkacaktır.

    silent hill 5: homecoming (ps3, pc, xbox 360)
    kahramanımız alex shepherd, kardeşi glen'in kaybolduğunu haber alır ve kasabaya döner. kendisini the order'ın pisliklerine karşı bir mücadele içerisinde bulacaktır.

    --- kronolojik spoiler ---

    edit: silent hill shattered memories projesi kesinleşmiştir. onu da ekleyeceğimden şübheniz olmasın efenim...

    edit 2: silent hill shattered memories, silent hill-1'in yeni konsol platformları için yeniden makyajlanmış haliymiş. senaryoda herhangi bir fark olacak mıdır, bilemiyoruz. (bkz: remake)
  • silent hill oyununu sevenlerin memnun kalacagi filmdir.

    --- spoiler ---
    filme, oyundan alinma o kadar hos detaylar yerlestirmisler ki...rose'un kizi sharon ile arabayla giderken caldigi müzik letter from the lost days, silent hill 3 ten alinma mesela. veya kasabaya giderken kadin polisle karsilasmalari...bir de rose'un kasabaya ilk gelisi sirasinda kizin pesinden bodruma inmesi ve orada bebeklerle karsilasmalari...alessa yi bekleyen hemsire ( bu hemsire ilginctir, oyunda harry mason tarafindan kaderine terkediliyordu, kapiyi yumrukluyordu cikar beni diye, bu sahne ve çalan müzik cok hüzünlüydü)...yaratıklar geldiğinde cızırtı duyulması ...ve oyunda bir türlü isinamadigim piramit kafalar...hepsi oyundan bire bir alinma.
    oyun severlerin bir baska sevecegi nokta da özellikle filmin birinci bölümünde rose'un kasabayi kesfetme sahneleriydi. kamera açıları ve renkler sayesinde sanki yanibasinizda biri silent hill 1 oyununu oynuyor ve siz onu izliyorsunuz gibi oluyor.
    filmin resident evil ve tomb raider den farki burda zaten. oyuna cok bagli kalmis. film sanki sadece oyunseverler icin cekilmis gibi. silent hill'in ana senaryosunun baykal gölü gibi derinliğinden bahsetmiyorum bile.
    bir diger nokta ki hep söylerim...silent hill korku ile drami cok iyi harmanlayan aslinda hüzünlü ve melankolik bir oyun-film. sanilanin aksine korku üzerine değil de dram üzerine korku sosu eklenmiş bir yapım..oyun oynarken korksam mı hüzünlensem mi bilemiyordum..bunda müzikleri yapan akira yamaoka nin cok büyük rolü var. bu arada silent hill in bütün soundtracklerine sahibim.
    oyunculuklar cok basarili. her oyuncu rolün hakkini vermis. dahlia ya daha fazla sans verilebilirdi sanki.
    peki eksikler yok mu? var..ilki... sanki film oyunun senaryosunun derinligine inmemis gibime geldi. bilen bilir,oyunun asil konusu biraz daha komplikeydi. filmde cok basite indirgenmis. burdan duyurayim, silent hill in asil konusu bu degil...ilgilenenler için silent hill başlığına bakmanızı öneririm...bir diger zayif taraf ise sean bean in filmde ne ise yaradigi. filme bir sey katmadigi gibi kasabanin atmosferinden izleyiciyi aliyor maalesef.
    sunu söyleyerek bitireyim...son 10 yildir hic bir fimi bu kadar istek ve merakla beklememistim. oyunun firması konami ye bu satırları bana yazdıracak günü gösterdiği için minnettarım, bu günleri de gördüm.
    --- spoiler ---
  • reel hayatta cep telefonumun flaşını yakar halde gömleğimin göğüs cebine koyup, apartmanımızın karanlık merdivenlerde gezdiğim günleri aklıma getiren oyun. belki şehre bir sis gelir, bir güzel silent hill olur buralarda diyerek bekledim. direkt tüylerim dikilirdi. oyunun atmosferi ve hikayesi (her ne kadar tam çözemesem de) inanılmaz başarılıdır.

    tam 20 sene olmuş.

    oyunun ilk bölümü efsanedir. ikincisi de fena değildir. ancak ikisi de müthiş bir melankoli barındırır. dram ve korkunun bu muhteşem karışımı ağzınızda güzel bir tat bırakır. muhteşem müziklerinde akira yamaoka'nın imzası vardır. 98 yılında sabahlara kadar tırsarak oynardım. hey gidi.

    bu kişisel yorumlar 24 saat sonra silinecektir.

    edit: silmedim ulan.
hesabın var mı? giriş yap