• müşteri hizmetleri konusunda aşmış marka. kabul çok kaliteli şeyler üretmiyorlar, ancak fiyatları da ona göre. ama sorun yaşadığınızda ise diğer hiçbir firmanın yapmadığı yapıp, kapıdan alıp kapıya teslim ediyorlar. bir de garanti maranti umursamadan ya ücretsiz tamir ediyorlar, ya da ürünün yenisi gönderiyorlar. 2 sefer denendi ve sonuç aynı. zamanında bir "büyük" firmanın bozulan televizyonunu servis gelip almadı diye 2 kilometre (bu mesafeye taksi de almıyor) taşımışlığım var. arızayı tamir edemeden parasını alıp geri vermeleri de cabası. (acaba hangi firma)

    demem odur ki, çin malı fiyatına yerli ürün, yerli üründen çok daha iyi servis şartları...
  • (bkz: ucuz mal alacak kadar zengin değilim) lafinin dogrulugunu kanitlayan firma.
  • ürünlerine ödediğiniz ücrete oranla çok daha fazlasını aldığınız güzel marka. tamam kullanılan malzemeler dandik hatta feci derecede plastik falan ama hakikaten birçok markaya göre çok daha kaliteli.
    üniversite yıllarımda aldığım fritöz, gerek kolay kullanımıyla gerek çıkabilen ve yıkamada kolaylık sağlayan yağ haznesiyle ve gerek bu haznenin büyüklüğü ve derinliğiyle, diğer ünlü, kaliteli ve pahalı markaların fritözlerine göre çok daha iyiydi. keza geçenlerde aldığım dijital cam baskül son derece kaliteli. "götü göbeği büyüttün iyice, yediklerine dikkat et artık" diye uyarı bile veriyor. valla.
  • müşteri memnuniyeti konusunda pazarlama derslerine konu olması gereken marka. evde bi baskülleri vardı. üzerinde zıplar, eylemsizlik ve momentum deneyleri yapardım. bir gün açılmaz oldu. ekranında "c" harfi çıkıyor ve tepki vermiyordu. teknik servisi aradım adresi aldılar.

    meğer yurtiçi kargoyla anlaşmaları varmış, 10 dakika sonra evden baskülü aldılar, yaralı bir güvercin gibi sarıp sarmaladılar. öyle ihtimam gösteriyorlardı ki gözlerim doldu. en son baskülü mavi kamyonlarına attılar ve gittiler. yanaklarımdan aşağı yaşlar boşaldı.

    bi hafta on gün oldu olmadı. bugün yine yurtiçi kargodan geldiler. ellerinde kocaman bi kutu vardı. açtım ki içinde yepisyeni bi baskül. siyah. janti. "sizin baskülü kurtaramadık" dediler. ama pil kapağı, ekranı ve camı malatya'da başka bir basküle hayat ışığı olmuş. çok sevindim.

    velhasılı kelam, sinbo çok kral bir satış sonrası servis sunmaktadır. helal olsun.
  • baskülü kilo verdiğimi söylüyor. teşekkürler sinbo.
  • yetkili serviste "evden al eve bırak" kampanyasını gözden geçirmesi gereken firma. 2 hafta önce aldığım ve garanti kapsamında bulunan mini fırınımın kapağı bozuldu, kapanmıyor. internet sitelerinden form doldurdum, bir mail geldi. garanti belgesini fotokopi çektirin, ürünü paketleyin yurtiçi kargo gelip alacak evinizden. bir kere garanti belgesinin fotokopisini neden ben çektiriyorum? paketleme işlemini de bana yüklüyorsunuz. fırının kolisi çok yer kapladığı için tabii ki atmıştım. fırına birşey olmaması için poşetlere sarıp bantladım ama tabii ki ona uygun bir kutu yoktu elimde. kargocular gelip bu şekilde teslim alamayacaklarını, kutulu olması gerektiğini söylediler. burada kargo firmasının bir suçu yok, onlar bu sorumluluğu almak zorunda değiller. fırını teslim etmeyip sinbo'yu aradım. çağrı merkezi görevlisi bana çıkıp kutu bulmam gerektiğini, bütün türkiye'de bu işlemin bu şekilde yapıldığını ve bana yardımcı olamayacağını, istersem kargo firmasının ücretli kutularından alabileceğimi söyledi.

    şimdi sorun şurada: fırının kapağını sağlam olmayan bir metalle tutturdukları için 2 haftada kırılıyor. garanti kapsamında olmasına rağmen bütün işlemlerini ben yapmak zorundayım. çoluğu çocuğu evde bırakıp çarşı-pazar koli arayacağım, garanti belgesinin fotokopisini çektireceğim, fırına uygun koli bulamayacağım için fırın içinde sallanmasın diye köpüklerden alacağım.

    "kapıdan alıp kapıya bırakıyoruz" kampanyalarından vazgeçmelerini diliyorum, olmamış.
  • ürünleri dandik olsa da müşteri hizmetleri taş gibi çalışan firma.yeni aldığım ufo tipi ayaklı ısıtıcıyı 15 gün içinde 2 kez ücretsiz kargo ile tamir edip gönderdiler. 3.kez gönderdiğimde ise sıfırını gönderdiler sağolsunlar.
  • 2 ay önce ihracat departmanında orta doğu'dan sorumlu olarak çalışmaya başladığım şirket.

    başını çektiği "depa elektronik" şirketi; telefunken türkiye, minton, scarlett markalarını da bünyesinde bulundurur.
    geçen yıla göre 2'ye katlayan bir ihracatı var. yurt içi satışlar da benzer şekilde. tam bugünlerde kurumsallaşma adına büyük reformalar yapılmakta.
    4-5 yıl içinde türkiye merkezli önemli bir şirket, ve daha geniş tanınan bir marka olacağı aşikar.
  • türk kahvesi makinası şahane olan marka..her daim bol köpüklü, bol kaymaklı kahve içmek isteyenlere tasviye edilir..

    ekmek kızartma makinasını da bes yıldır falan kullanıyorum..20 liraya da bir ütü almıştım..pahalı ütülere on basar..blenderi da iyi çıktı..tek falsosu motoru yanan mikser oldu..o kadarı kadı kızında da olur diyerekten ses etmedim..

    küçük ev aletleri söz konusu ise diğer markalara bi ton para bayılmaya gerek yok..sinbodan yakın derim..
  • normalde arabada uyuyacağımı düşünüyorum ama sağanak yağmurun jipin tavanından sızıntı denemeyecek şekilde üzerime akması, kelebek camlarından giren ve korku filmi efektlerini aratmayan rüzgar eşliğinde gelen soğuk sayesinde telefonuna ulaştığım tek pansiyonu arıyorum.
    belki de 10. tuşlayışımda numarayı bilmem kaçıncı kez çalıyor, şu saatte haliyle uykulu gelen ses tüm odaların boş olduğunu söylüyor. ertesi gece için anlaşıyorum, zira zaten sabaha çok az kalmış ve her şey yolunda gitse bile çamurla ağırlaşmış yoldan pansiyonun olduğu yere ulaşmam çok keyifsiz geçecek 3-4 uzun saatimi alacak gibi duruyor.
    en azından açık olduklarını öğrenmiş oluyorum ve devam edeceğim rota kesinleşiyor.

    aslında meteoroloji yağmur için 2 gün sonrasını işaret ediyor olsa da soğuk ve rüzgardan bahsediyordu. yola çıkarken baktığım gökyüzü beni yanılttı ve buraya mevsime göre hayli hazırlıksız geldim...
    bir şekilde hava tolere edilebilirdi ama her an yolda bırakacak hissi yaratan karburatör arızasının verdiği tedirginlik ile devam ederken gevşek zeminde patlayan ön lastik işin tadını iyice kaçırdı.
    normalde elim alet çantasına gittiğinde keyiflenen bir yapım olsa da o gün duygularım biraz farklı idi...

    neyse ki sağ salim pansiyondayım, işletmeci zaten yorgun ve gerilmeye müsait sinirlerimi test eder şekilde ukala davranıyor. önce çok iyi bildiği halde gece vakti arayanın ben olup olmadığımı soruyor, karşılığında kartına 12 ay açık olduğu belirtilen pansiyonun telefon numarasının hemen yanına parantez içinde 7x24 yazısını kimin yazdığını soruyorum. cevap olarak odaların klimalı olduğunu ve neredeyse üç geceliğe denk gelen fiyatını söylüyor.
    kısa konuşmamız her ikimizin de cevapsız kalan sorularının ardından fiyat ve klima bilgisini almamla son buluyor. kimliğimi ve nakit parayı peşin istiyor.
    ödüyorum ve odaya geçiyorum.
    ıslak kıyafetlerimi değiştirdikten sonra klimayı açabilmek için uzaktan kumandayı aramaya başlıyorum. 15 dakikanın sonunda pes edip sormak için telefonu kaldırıyorum ama hat kesik...
    "neyse" deyip resepsiyona iniyorum, kumandayı istediğimi söylüyorum, alay eder gibi kışın gecelik 7,5 tl klima kullanma ücreti aldıklarını söylüyor.
    çekmecedeki 8-10 kumandanın arasından oda numarası yazanı seçip bana veriyor.
    7,5 lirasını ödüyorum.
    odaya çıkıp hemen ısınma niyetindeyim ama o da ne. klima açıldığı an 22 derecede gayet serin üfleyen bir ayarda çalışıyor ve bu ısıyı yükseltmek mümkün değil.
    biraz kurcalayıp tekrar pes ediyorum ve resepsiyona iniyorum.
    derdimi anlattığımda, gülümseyerek "evet" diyor, çok oynandığı için sabit ısıya ayarlamışlar. tamam ama neden derece 32 falan değil de 22 olmuş?
    üşüyorum...
    bu derece seçimi yazdan kalmış olamaz zira yaz ayları için çok yüksek, demek ki bu aklı evvel kış hazırlığını çoktan yapmış ve gelen müşteriye 22 dereceyi uygun görmüş, üstelik de üzerine para alarak...

    birden aklıma bagajdaki sinbo elektrikli ısıtıcı geliyor, elime aldığım boş sırt çantası ile soluğu jipte alıyorum.
    5 dakika sonra sinbom ile odadayım ama kullanabileceğim topraklı prize elektrik gelmiyor, biraz kurcalayıp pes ederek tekrar resepsiyona iniyorum, derdimi anlattığımda her odada durumun aynı olduğunu, telefon şarjını banyodaki normal prizde yapabileceğimi öğreniyorum.
    tekrar araca gidip alet çantasındaki uzatma kablosunu aynı yöntemle odaya çıkarıyorum. depo olarak kullanılan yan odanın kapısını leatherman'imle çok zorlanmadan açıyorum ve prize taktığım uzatma kablosunu deponun tuvalet penceresinden çıkarıp kendi banyo penceremden odama alıyorum.
    sonrası sıcacık bir gece...
    işte çok yakan bu sinbo ısıtıcı o gün bu gündür ikizi ve aynı marka saç kurutma makinası ile beraber bagajdaki aluminyum kutuda hazır bekleyerek, uyduruk pansiyonlardaki kofti işletmecilere ceza kesme enstürmanlarım olarak görevlerini kusursuz şekilde icra ediyorlar...
hesabın var mı? giriş yap