• türkiye'nin en büyük sorunlarindan biri verilen verilerin direkt değil dolaylı yoldan alınması.. kdv dediğiniz şeyle maaşınızın neredeyse yarısını vergi olarak verirken bunu farketmiyorsunuz.. oysa bir şekilde ecnebinin yaptigi gibi, her mart ayında trink diye çıkartıp kurban keser gibi vergi verseniz, tabi sene içince bir çok yerde "ben vergi mükellefiyim, vergimi veren insanim arkadaş! bana böyle davranamazsin" moduna girebilirsin..

    ama işte dolaylı yoldan vergi alınında , işler böyle olunca memurlarin parasini, polislerin parasini, hazine müşteşarlığının ve belediyelerin parasını sanki biz vermiyormuşuz gibi geliyor.. devlete para bir şekilde gökten iniyor ve o gökten inen para ile hizmet yapiyorlar, dahası başarısız işler yapiyorlar gibi geliyor.. devlet, imf heyeti 2 gün binsin diye 100 kusur mercedes alirken, bu yüzden kimse ses çıkartmıyor, zira dediğim gibi biz sanıyoruz ki devlete para gökten iniyor, ve o paralari devlet baba istediği gibi kullanabilir..

    hal böyle olunca da, böyle sokak lambalarının elektriğini sanki biz vermiyormuşuz da, şimdi bu tasari ile verecekmişiz gibi gelir..

    devletin direkt vergi almaya çalışmasindan çok, dolaylı vergi almasının geçerli nedeni de bu aslında.. yoksa bilmiyor mu koca devletimiz, sike sike gelir vergisi almasını? koskoca anayasa değişirken, vergi usul kanunu mu değişmeyecek? değişmeyecek işte.. paranın kaynağının halk olduğunu, halka çok belli etmemek gerek.. paranin haydan gelip huya gittiğini düşünmelerini sağlamak gerek ki, kimse hesabını sormasın!
  • aynı ürün için iki kez* para ödemekten çekinmeyen bir grubun hak ettiği davranış şekli.
  • bugüne kadar dolaylı olarak ödediğimizin bizden açık açık alınmasıdır. asıl sorun bu açık açık alınan kadar kısmın dolaylı olarak ödediklerimizden düşülmemesidir, yani bugüne kadar x lirayı farkında bile olmadan öderken, şimdi o x lirayı seve seve ödemekle kalmayacağız, bir y lira da açık açık ödeyeceğiz, yani bir tarafıza giren miktar x+y kadar olacak.
    (bkz: folloş olmak)
    (bkz: teşekkürler rte)
  • ampülün neremizde yandığını daha net hissetmemezi sağlayacaktır.

    götünaydın kardeş..
  • vatandaş doğrudan böyle bir ücret ödememektedir. sokak lambalarının elektrik sarfiyatı belediyelere fatura edilmektedir. bazen tüm lambalara teker teker bazen de bir kaç lambaya tek sayaç takılmaktadır. belediye parayı halktan topladığı vergilerle kazanıyor yani yina faturayı halk ödüyor diye düşünülebilir ve de bu düşünce doğrudur. ama şöyle bir soru akla gelebilir o zaman: bu faturayı kim ödesin? devlet ödesin dersek devlet de parayı halktan topluyor. yani arkadaş o sokak lambası yanacaksa bunun parası bir şekilde bizden çıkacak. ha bu güne kadar kim ödüyordu bu parayı? yine biz
  • -simdi evdeki ampulü düşün
    +evet abi
    -hah, şimdi onun 10 kat büyüğünü düşün
    +evet abi
    -simdi de onu götünde düşün
    +aman abi!
    -sabaha kadar yandığını düşün
    +deme abi!
    -önce evet derken iyiydi a.q ne amani ne demesi!
  • anlatacaklarım ak parti iktidarının yaptıklarına yönelik olumlu olumsuz değerlendirme değil, genel anlamda herhangi bir yönetim için ele alayım. sadece konu başlığının anlatmak istediğini yani.

    bunun bir benzeri de "o otoyolları aydınlatan lambaların parasını neden ödüyorum kardeşim"dir. hani ne vergimden karşılansın ne de direkt bir kalemimden.. hatta rahşan ecevit, bu yollardaki lambaları söndürtmüştü "para boşa akmasın" diye...

    o zamanlar, çok trajik kazalar oldu. şehir içinde kalan bölgelerde bu yollar aydınlanmadığı için, şehir faktöründen dolayı sürekli yoğun olan kavşaklar, trafik ışıkları ve dönemeçlerde millet birbirini öldürdü ani frenlerle, direksiyon kıramamalarla. çünkü uzun farların da uzağında cereyan eden olaylara refleks verebilmen için daha ötesini görmen lazım... hele ki 90+ gidilen şehir arterlerinde.

    nereye mi geliyorum, şuraya. bizim çok saçma bulduğumuz sıradan olaylara harcamalar bazen hayati olabiliyor. birşeyi sorgularken bir defa daha sorgulamamız gerekir.
  • (bkz: dışsallık)
    (bkz: kamu malı)
  • itiraz edilmeyecektir, kuzu gibi vatandaşlarımız var.

    (bkz: akp'nin türk toplumuna kazandırdıkları/@roboute guilliman)
  • endüstrinin yani burjuvazinin ürününü dağıtım sürecinde ülkenin altyapılarını kullandığını ve penguen kapağında da bahsi geçtiği gibi memleketteki duble yolların aydınlatma lambalarından normal vatandaştan çok ürünlerini pazara dağıtırken sanayi kesiminin kullandığını düşündüğümüzde "masrafın dışsallaştırılması" işlemine cuk oturan bir uygulamadır.

    masrafın dışsallaştırılmasına diğer iki başlıktan da örnek olarak; üretimin çevre ve topluma verdiği zararın endüstri şirketleri tarafından değil toplumun tamamı tarafından karşılanması ve yine üretim ve ondan elde edilen artı değer sonucu oluşan kar, üretim araçlarını elinde bulunduranlara akarken üretimde kullanılan yeryüzündeki kısıtlı x hammaddesinin tüketilmesi ve belki de ilerde tükenmesi durumunda bunun külfetinin yine bütün toplum tarafından ödenmesi gösterilebilir.

    (bkz: wallerstein)
hesabın var mı? giriş yap