• keyifle yaşamayı gerektirendir.
    ulan ne karamsarsınız valla negatiflik bulaştırıyorsunuz sağa sola.
    aforizmaları usulca bırakın olm, her an bir saniye daha yaklaşıyoruz ölüme toplucanak.
    bir gün gelip alacaklar bizi de. geldiklerinde şöyle anlı şanlı, dolucana yaşamış, en taşaklısından bir ömür sürmüş olmayı mı istersiniz?

    yoksa oyunu oynayanları kenardan götün götün izleyip, kimseye görünmeden köşesinde ezik ezik yaşamış, istanbul'da yaşayıp boğazda şöyle höpürdeterekten güzel bir salep içmemiş, kaş'a fethiye'ye gidip ılıcacık denizde yüzmemiş, balıkesir'de ören'e gidip götü donarak yüzmemiş, titan ekran kartlı pc'yi kenara bırakıp nostalji olsun deyu süper maryo'daki orospu piremsesi kurtarmamış, şöyle efsunlu bir esmerle sabaha kadar zaman kavramında kaybolaraktan sevişmemiş, güzel manzaralı bir tepede ağaç altına çömüp keyifli bir rüzgar saçını başını yalayıp geçerken bir kitabın sayfalarında kaybolmamış, eşle dostla mangala gidip "gidin kozalak bulun olm bön bön bakmayın, kendi kendine yanmaz bu mangal" dememiş olarak mı öleceksiniz yani?

    kasa kasa egolandığınız o sikik kibrinizi bir an önce götünüze sokup, buna bir son vermenizi salık veriyorum. zira küçük dağları siz yaratmadınız. 4.5 milyar yaşında bir gezegene, ekosisteminin devamını sağlamak amacıyla üremek gibi minik katkılar sunarak taş çatlasın 70-80 yıllığına uğrayan, gelip geçici bir bir türün bireylerisiniz sadece. bunu unutmayın, keyifle, güzelce, dolu dolu yaşayın.

    ne bileyim kapı açık sıçın, bir deniz fenerinin tepesine çıkıp rüzgara sikinizi sallayın özgürce, karşılık beklemeden ve fitne fecir gütmeden yardım edin birilerine, komşunuza çöpünü çıkarmasında yardım edin, tarihi yerleri gezin, antik kentlere gidip o 2000 yıldır orada duran tapınakların soğuk taşlarına dokunun, somurtacağınıza günaydın deyin amına koyayım, yarın sabah kahvaltıyı siz hazırlayıp uyandırın ev halkını, raftinge gidip nehre düşüp donun ve fotoğraf çektirin, paintball'da hakem düdüğü çalar çalmaz sıka sıka gidin bir yerlere, tribünde rakip takımın taraftarıyla sarmaş dolaş bağırıp çağırıp küfredin hakeme ama amacınız sadece eğlence olsun, destek olamıyorsanız köstek olmayın, ev yapımı mercimek çorbası için, toscana'ya gidip şarap bağlarına uzanın, çöllerde gece geçirin o yıldızları görün, van'ın köylerine gidip ayşe teyzenin yaptığı otlu peynirden bi kalıp yiyin, sevdiğinize açılın, sevmediğinize siktirip gitmesini salık verin, yaptığınız entelliklerin ve kültür öğrenimlerinin dışavurum amacı meme düşürmek olmasın, yavşak yavşak tribüncülük yapmayın, taşı toprağı sevin, sizi böleni el birliğiylen kovun, iki günlük sıkma portakal suyu için içtiğiniz kahvenin kırk yıllık hatrını heba etmeyin, su kaydıraklarından havuzlara atlayın, pasta savaşı yapın, doya doya kirlenin...

    ki, sizi almaya gelen ölüm meleğine gülümseyerek "hadi gidelim müdür" diyebilesiniz.
    yoksa arkanıza bakar bakar ağlarken zorla götürülürsünüz.
    hepinizi sevgiynen kucaklıyorum.
  • dün ufak bir operasyon geçirme durumunda kaldım. biraz saçmalama biraz da bahtsızlık karışımı sonucunda sol kaşımın üstü kafatasıma kadar iki santimetre uzunluğunda açıldı.

    operasyonun hemen başında masada yatarken anestezi hakkında bilgi almak istedim. çünkü lokal mi tam mı bilgi verilmemişti. doktorlardan biri, lokal gibi ama sakinleştirici de olacak. gene de istediğinde bizimle iletişime geçebileceksin dedi.

    sonra yaklaşık 3 buçuk saat sonra hasta odasında uyandım. hala narkoz altında, hayal meyal bir şekilde.

    neden böyle yaptılar bilmiyorum. belki bir taktiktir tam anesteziden korkan hastalarda. fakat ben sadece bilgi istiyordum, korkmanın aksine olm yarık da bu kadar devasa ise o uyuşmaz, keşke tümden uyutsalar diye geçiriyordum içimden.

    her neyse, diyeceğim o ki, tam anesteziye gireceğini bilmeden, öylece kendini kaybetmek ve sonra odada uyanmak çok ilginç bir deneyimdi. düşük ihtimal de olsa operasyonda aksilik olmuş olabilirdi. hiç uyanamayabilirdim. hiçbir şey hissetmeden, aniden her şeyin bitişine dalmış olabilirdim.

    o kadar kolayca gidilecek sonunda. tek problem de seni seven insanları bırakıyor olmak olacak. başka bir şey değil.
  • bazen de insana "oh be" dedirten gerçektir. en kötü rüyasından bile uyanmak istemediğinde insan anlar ki artık başka bir yerde başka bir evrende , buralardan uzakta olma fikri o kadar da kötü gelmemektedir.

    sonunda, her gece yatmadan önce kontrol edebilirim ki kendimi, üzülecek ne var, zaten her şey geçici deyip yine de ertesi gün beynindeki kimyasalları esir olmaktan kurtulma ümidi. temelinde her şeyin üremek, doymak ve güç kazanmak olduğu bu modern görünümlü ilkel sistemden kurtulma ve hatta kalabalıklar içinde yalnız kalmak, anlaşılamamak, anlayamamak, güvenememek, aynen bu yazıda olduğu gibi milyonların içinde genellemelere kurban gidip durmak, ömrü boyunca bileğini ve beynini at gibi -evet at- kullansa da pek çokları için kezban ya da kamil bir türk kızı/erkeği olmaktan ileriye gidememe ihtimalinden kurtulma ümidi. ömür boyunca aklımın mantığımın peşinden gideyim, vicdanımı da unutmayayım diye yırtınıp ilk ya da en ufak hatanda itin bir yerine sokulmaktan kurtulma ümidi. orta yolu bulayım, ayaklarımın üstünde, doğrularımın arkasında durayım derken, hangi görüşe inanırsan inan karşı görüşte birilerinin çoğunlukta olup sana tahakküm ve hatta zulmetmesi; kurunun yanında yanan yaşlar misali artık birey olarak bir şey ifade etmeyip bir kısım güçlerce sevilmeyen bir çoğunluğun parçası olup ona göre muamele görmekten kurtulma ümidi... iyi davrandığında ezik, dürüst olduğunda saf görülmek; hakkını beklediğinde tam aksini almaktan kurtulma ihtimali...

    belki bir gün senkronize bir şekilde can-ı gönülden, kendin olduğun için sevilip sevme ümidi. dostlukların sonsuza kadar sürme ihtimali. her şeyi geçtim belki de otobüste, metroda zebellah gibi, ayakta balık istifi gibi dikilmekten kurtulma ümidi... evet sonu olmadı...

    yine de yaşamak... belki de dünya iyi, çevresi kötü...
  • allah inancı olmayan insanı mutsuz eden ve hayatın anlamsız olduğunu bas bas bağıran gerçek.

    allah bizleri gerçek din islam ile sonsuz ve mutlu bir yaşama çağırır. yok olup gitmekten de hayatın anlamsızlığından da kurtarır. allah bizi ilk defa nasıl meydana çıkarttıysa yeniden meydana çıkartacaktır:

    diyor ki insan: "öldüğüm zaman diri olarak tekrar çıkarılacak mıyım?"

    düşünmüyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık.*

    eğer allah'ı dışlarsan asıl dışlanan sen olursun. hangi fiili gerçekleştirirsen gerçekleştir, tüm benliğin sana hayat anlamsız, yok olup gideceksin diye haykırır durur. allah'tan başka hiçbir şey hayata anlam kazandıramaz ve gönlümüzü tatmin edemez.
  • herkesin bildiği bir gerçektir. ama bilmek ile anlamak arasında büyük fark var.
  • "any sufficiently advanced technology is indistinguishable from magic." arthur c. clarke

    kacinilmaz bir gercek olarak bahsedilmesinin insanlik tarihinde ilk kez icinde bulundugumuz yuzyilda yanlis olabilecegi ifade. yaslanmak ve olum de digerleri gibi bir hastalik, ve bir gun sirri cozulecek.

    bkz:
    http://en.wikipedia.org/…ered_negligible_senescence
    http://en.wikipedia.org/wiki/transhumanism
    http://en.wikipedia.org/…/technological_singularity
  • nerden gelip nereye gideceğini bildikten sonra, eski asmalı mescid'de büfeden bira alıp içmek gibi.
  • sonrası şöyle bişey olsa gerek:
    (bkz: ekşi sözlük ahiret klonundan başlıklar)
hesabın var mı? giriş yap