• sosyal psikoloji’de ecnebilerin diffusion of responsibility dedigi, grup icerisinde insanlarin yardim etmeye daha az meyletmelerinin sebeb-i hikmeti. bu durumda sorumluluk grup bireyleri arasinda paylasildigindan insanlar tek baslarina kaldiklari kadar ivedi davranmazlar hayirseverlik hususunda.

    hemen ornekleyelim, bir trafik kazasina* sahit olan tek kisi sizseniz noluyo lan demeye kalmadan kendinizi olay mahallinde yardim etmeye calisan bir melaike kesilmis bulursunuz ama kalabalik bi caddede ayni turden bi kaza ile karsilasirsaniz* ne de olsa biri ilgilenir deyip cik cik sesleri arasinda devam edersiniz yolunuza.
  • farklı bilinç durumlarının salgını.
    (bkz: bilinç6)
  • ecnebilerin diffusion of responsibility olarak adlandırdığı gerçekte adının dilution of responsibility olması gereken sosyal etki. bystander effect ile birlikte acil durumlar için çok sık dillendirilir.

    olayımız şudur: herhangi bir acil durumda, insanların hayatı tehlikedeyken eğer olay mahalindeki tek kişi sizseniz hemen sorumluluk alır, yapılması gerekeni yaparsınız. fakat eğer olay mahali kalabalıksa aynı sorumluluğu başkasının almasını beklersiniz. kalabalık ne kadar fazlaysa sorumluluğunuzun yükü o kadar hafifler. işte buna sorumluluğun yayılması denir. yayılma kelimesi müsbet anlamı olan bir kelime olduğu için menfi bir olayda kullanılınca pek tabi anlam bozukluğu oluşturuyor.

    asıl anlatmak istediğim ise bu tabir hep acil durumlar için kullanılır fakat sıradan işlerde de aynı etkiyi görürsünüz. bir kişiye belli bir zamanda bir birimlik işi verirseniz belirtilen zaman içinde o işin yapıldığını göreceksiniz. bir diğer kişiye de aynı işi aynı zamanda verin yine yapıldığını göreceksiniz. fakat bu iki kişiye aynı zaman diliminde iki birimlik iş verin yani "sorumlulukları yayın" işin tamamlanamadığını göreceksiniz.

    şimdi bu bilgiler ışığında kamu kurumlarında işin neden yavaş yürüdüğünü tekrar düşünün.

    insanlar ne yazık ki matematik kurallarına bağlı olarak çalışmıyorlar. hani klasik soru kalıbı vardır ya "bir işçi bir işi 5 dakikada yapıyor" diye başlayan onlar gerçek hayatta olmuyor. hem bir işçi bir işi her zaman 5 dakikada da yapmıyor. "sen var ya çok büyük adamsın, sen istesen var ya neler yaparsın" derseniz bir sonraki sefere aynı işi 4 dakikada yapıyor.

    bu bilgiler ışığında da ülkemizde son on yılda yapılan seçimlerin sonuçlarını tekrar düşünün.
  • günlük hayatta karşılaşabileceğimiz sosyo-psikolojik bir tespittir. yaralanma, kaza gibi olaylara toplu tanıklık edildiği durumlarda ambulans veya polisin aranmasının gecikmesi veya hiç çağrılmamasının yanında daha az vahim ve gündelik hayatta sık karşılaşılan olaylara da neden teşkil eder. öyleki örneğin bahşiş vermenin bazen kural veya beklenti baskısından kaynaklandığı durumlarda kalabalık grupla gidilen restorandan kalkarken garsonlara bahşiş verilmemesine sebep olabilir. yine benzer şekilde okulda öğretilen teorik işçi havuz problemleri hesaplarının pratikte tutmamasına yol açabilir. mesela bir şirkette bir iş 2 kişiye eşit sorumlulukta verilir ve işin görece yarı zamanda bitmesi beklenirse, sonuç alınamayabilir. her iki kişi de daha az sorumluluk hissedeceği için işe yeterince alaka göstermeyeceklerdir.
  • bence ahlak ve allah ile ilgili de son derece ilgili bir kavramdır bu:

    allaha inandığında da ahlakı ve vicdanı dışsallaştırıyorsun

    ben deist'im, ve tövbe tövbe diyemiyorum mesela, okul hayatım boyunca kopya da çekmedim, inansaydım kitapta böyle bi kural olmadığı için kopya çekebilirdim belki
  • ringelmann etkisi'nin pratiğe uygulanmış hali.
  • genovese sendromu

    adını kitty genovese’den alan bir olgu.

    1964'te suç kayıtlarına geçen gerçek bir olayın kurbanı olan 20'li yaşlardaki bu kız, new york’un göbeğinde, otomobilinden inerek apartmanına doğru yöneliyor. tam o esnada arkasından bir sapık yaklaşıyor ve kızı sırtından 2 defa bıçaklıyor. kız “imdat! beni bıçakladı!” diye bağırıyor fakat etraftaki komşulardan bir kişi bile müdahalede bulunmuyor. olay yerinin izbe değil, apartmanlarla dolu bir yerleşim alanı olduğunun altını çizeyim. bir komşu penceresini açıp “kızı rahat bırak!” diye haykırması sonucu korkan sapık kızdan uzaklaşıyor. fakat kız yerde kanlar içinde ve yardımına kimse koşmuyor. kitty, sürünerek apartmana giriyor. sapık, kimsenin müdahale etmediğini görünce cesaretleniyor ve birkaç dakika sonra kızı tekrar yakalıyor. apartman boşluğunda kızı defalarca bıçaklayıp tecavüz ediyor! olay kayıtlarından, bir komşunun kapısını açtığı, hiç bir şey yapmadan tekrar kapattığı öğreniliyor. tüm bu travmalar sonrası kız hala canlı. aklı geç çalışan biri (nihayet) polisi arıyor nitekim zavallı kitty genovese, hastaneye yetişemeden, ambulansta can veriyor!

    amerika halkı bu korkunç olayla derinden sarsılıyor. polis kayıtlarına göre zanlı eşgalinin belirlenememesinin en büyük sebebi, kimsenin katili tam olarak tarif edememesi; her kafadan ayrı ses çıkıyor. tüm olayların sürdüğü yarım küsur saat boyunca bir allah’ın kulunun polisi aramadığı rapor ediliyor. sosyologlar, psikologlar bu basiretsizliği açıklayacak kelime bulamıyorlar. onlarca görgü tanığı, suçunu işlerken sapığa seyirci kalıyor, ne denebilir ki?
    işte bu vaka, toplumbilimci literatürde “genovese sendromu” olarak tanımlanıyor. bir tür “sorumluluk karmaşası”…

    not: 19 mart 2009 tarihinde sanatlog’da yayınlanan yazı değiştirilerek aktarılmıştır.

    edit: işlemerken—-> işlerken
hesabın var mı? giriş yap