• zekice espirilere sahip siyah-beyaz komedi filmi.

    örnek;
    eski esirler: dışarıda durumlar nasıl?
    yeni gelen esirler: merak ettiğiniz şey etek boyları ise biraz daha kısaldı
  • arif'in manchester'a attığı golü aramıyordum, sol frame'de when johnny comes marching home başlığını gördüm de geldim. ne zaman tv'de görsem vaktim varsa oturur seyrederim. sahne/rol çalmak sözünün daha anlamını bilmeden, bu kavramı ilk defa bu filmde animal-shapiro ikilisiyle farketmiştim. filmdeki kamp gerçekçi değilmiş, alman karakterler karikatürmüş, olayın akışı saçmaymış umrumda değil. film, kendini çok fazla ciddiye almıyor ve bu şekilde, bir önceki cümlede saydığım negatif yönleri etkisiz hale getirmeyi başarıyor. bir yandan da iki saat içinde ne tam iyi ne de tam kötü bir sürü karakter yaratarak seyirciye müthiş bir zenginlik sunuyor. eğer sinema konusunda daha bilgili ve okumuş olsam, bu filmi pulp fiction'dan 40 yıl önceki stilistik deneme olarak tanımlardım, ama o kadar da bilgili olmadığım için böyle bir iddia ortaya atmıyorum.
  • en güzel, en unutulmaz sahnesi şudur:

    http://www.youtube.com/watch?v=inpnynivnwa
  • (bkz: at ease)
  • bu filmde frank price karakterini canlandıran oyuncu peter graves'tir.
    peter graves ise senin görevin jim tabii eğer kabul edersen repliğindeki jimin ta kendisidir.
  • billy wilder filmleri izliyorum bu ara.sıra bu filme geldi.filmin yapım tarihine bakarsak post-nazi dönemdeki nazi kampı konulu ilk filmlerinden birisi olabilir.zaten 50'lerin filmlerinin şansı da burada bence: tam manasıyla bir tema cenneti içindeler.ne yapsalar ilk oluyor ve sonradan çekilen tüm filmler bu öncüllerden nasipleniyor.
    günümüzün nazi temalı filmlerine alışmış bir bünye için; sert komutanlar,dayanılmaz işkenceler ve bol nazi propagandası bekledim filmden.ama ters köşe oldum.nazi komutanların filme müdahil olmaları sadece çevresel bir etki yaratıyor; kampı kontrol ediyorlar arada denetliyorlar o kadar.film; daha çok amerikan esirlerin kendi aralarında geçen hafif gerilimli bol komedik ortamı anlatıyor.
    tiplemeleri gayet başarılı buldum.onca yoklukta yeniden kurulan yaşam da 50'li yıllara göre gayet başarılı gösterilmiş.sürekli koğuşa gelen haberci elemanın bağırışları ve ses tonu çok komikti.ayrıca; plymouth'unun taksitlerini ödemesini isteyen birkaç mektubu sırayla okuyan elemanın sahnesi de gayet hoş idi.insanlar esaret altında iken bile çarkını devam ettiren kapitalist ekonomiyi iyi anlatıyordu bence.sefton'un kendisi ayaklı kapitalizmdi ya neyse.
  • gizemini sonuna kadar koruyabilen,siyah beyaz bir film ama bir o kadar da neşeli,renkli bir film...gerçi o esir kamplarının gerçek havasını yansıtmıyor,daha çok o kasvetten bir nebze olsun uzaklaşmaya çabalıyor ve bence de başarıyor...zamanın klasiklerinden...
  • esirlerin christmasta hiçbir şey olmamış gibi birbirleriyle dans etmeleri çok hoşuma gitti. bugüne kadar izlediğiniz ikinci dünya savaşı filmlerinden çok farklı olan bu filmi izlemenizi tavsiye ederim.
  • robert strauss'un hayvan rolüyle harika oynadıgı filmdir.
  • billy wilder'in,marlyn monroe filmleri ve sunset bulvarı kadar bilinmeyen ama gerek oyunculuk olarak,gerek senaryo olarak,gerek de sinematografi olarak hiçbir kusur bulamayacağınız,oldukça sürükleyici bir film.
hesabın var mı? giriş yap