• 2019 yapımı yönetmenin ilk uzun metrajı olan filmi carlo mirabella davis büyükannesinden ilhamla çekmiş. kendisinin babaannesi 50 lerde aşırı derecede el yıkamayla ilgili bir obsesyona tutulup nihayetinde hastaneye kaldırılması gerekmiş. yönetmen de kadınlara atfedilen temizlik, kocaya bakma gibi görevler sebebiyle bir anlamda "deliren" bir kadının özgürleşme öyküsünü çekmek istemiş.

    --- spoiler ---

    ana karakter hunter'ın doğduğundan bu yana kendi vücudu üzerinde söz sahibi olamaması, sürekli olarak başkaları için ve başkaları altında yaşaması ve istemediği bir anda hamile kalmasıyla birlikte bardağın taşarak kadının önce delirmesini sonra özgürleşmesini izliyoruz. yönetmenin bir röportajından öğrendiğimiz kadarıyla kendisi 20 li yaşlarda 3 sene kadar kendisini kadın olarak tanımlayarak yaşamış fakat sonra "erkek" görüntüsüne dönmüş. o dönemlerde "non binary" veya "gender fluid" kavramlarını bilsem kendimi öyle tanımlardım diyor. dolayısı ile bir anlamda kendi bedeniyle mücadelesini de yansıtmak istemiş.

    hunter'ın yumuşak surat ve vücut hatları ile evdeki keskin hatlar ve objeler, ev içindeki rahmi andıran yumuşak renkler ile dış dünyadaki soğuk-sert renkler, sahneden sahneye değişen duran kamera ile hareketli kamera arasında kurulan zıtlıklar güzel olmakla birlikte filmin bir çok sıkıntısı mevcut.

    film mizojini ile uğraşıyor fakat seyirci olarak 50 lerden fırlamış, evde topuklularla gezip barbie bebek gibi kocasını karşılayan fakat günümüzde yaşayan bir kadınla bağ kurmak çok mümkün olmuyor. bir de üstüne aşırı düz oyunculuk ve karakterin psikologla yaptığı gibi tavırlar eklenince bağ kurmak çok zorlaşıyor ve hunter karakteri garip bir şeyden ibaret kalıyor. hunter'ın çevresinde kurulan ve eldeki tüm imkanlarla kendisini deli mağdur olarak gösteren hikayenin çiğliğinden zaten çeşitli mecralarda bahsedilmiş. suriyeli bakıcının önce kendisinin mızmızlanmasından yakınması sonra ikisi arasında kurulan empatinin sakatlığına ise hiç girmiyorum.
    --- spoiler ---

    özetle: yönetmenin sanatsal görüşü yüksek ancak hikaye iyi kurulamamış.
  • gırtlaklamak
  • istememek ve istenmemek üzerine bir carlo mirebella-davis filmi.

    her halükarda çok daha iyi olabilecek bu film, muhtemelen, her şeyi açıklama gayesiyle biraz sıradanlaşıyor. swallow izleyicisine bir açıklama sunmak endişesi gütmeseydi, travmasını bize açmak için bu kadar didinmeseydi veya haydi açtı diyelim, o travmayı parmağıyla dürtüp durmasaydı yüksek ihtimalle çok daha iyi olurdu, en azından benim için.

    --- spoiler ---

    bu çok güzel hikâye carlo mirebella'nın ellerinde orta güzellikte işlenmeseydi de, mesela, julia ducournau'ya emanet edilseydi ne olurdu diye düşündüm filmi izlerken. hunter çocuğu doğursaydı ve sonra yeseydi onu. haydi tamam, oturup iştahla yemeseydi de çocuğu kucağına alınca parmağını şöyle bir ısırıp onu biraz ağlatıverseydi.

    bu hikâye carlo mirabella'nın değil de alexandre bustillo ve julien maury'nin olsaydı nasıl olurdu; hunter kendi karnını yarıp goya'nın satürn'ü gibi yer miydi vakitsiz doğurduğu çocuğunu? ilginç olurdu. ya da filmi pascal laugier yönetseydi, filmin finalinde olmayacak şeyler yeme sırası hunter'ın etrafını saran ruhsuz, kaba insanlara gelirdi belki. o misketi kayınpederi michael, o raptiyeyi kocası richie yerdi. zorla. ağlaya ağlaya.

    canım new french extremity sevdim seni bir kere. gözlerim her tornavidada her çengelli iğnede seni arıyor.

    --- spoiler ---
  • blindside grubu solisti christian lindskog’un parçanın belirli kısımlarında * sesini ve tonlamalarını aşırı şekilde mor ve ötesi solisti harun tekin’e benzettiğim şarkı. deliriyorsam biri özelden sakinleştirsin. *

    edit: imla
  • 2019 yılında tribeca film festival‘da ilk gösterimini yapmış psikolojik gerilim filmi.

    adı üzerinde konusu bir şeylerin yutulmasıyla alakalı. arkadaşım “bir kadın varmış filmde bir sürü değişik şey yutuyormuş” şeklinde anlatınca açıkçası “ben neyin içine düştüm” şeklinde yaklaşmıştım ama daha derin bir boyutu varmış konusunun. film boyunca “bu kadın n’apıyor yahu” ya da “çok saçma” gibi yorumlarda bulunmamıza rağmen kendini izletmiş ve bizi derin düşüncelere gark ettirmiştir.

    halihazırda evlilikten korkan insanların izlemesini kesinlikle tavsiye etmiyorum.
  • tek derdi ismi gibi bir dürtüyü, bir saplantıyı anlatmak olsa çok daha başarılı olacağını düşündüğüm film. ancak festival filmlerinin doğası gereği bolca mesaj ve metafor gerekiyor ki bu konuyu dağıtmış hatta zaman zaman da alakasız yerlere taşımış.
    yine de senaryoya sadece dürtüsel saplantılar açısından bakarsak konu oldukça ilgi çekici. sinemada çok daha uçlarda olan, öldürme dürtüsüyle seri katil olan insanların hikayeleri öyle çok işlendi ki insanın başka sapkın dürtüleri olduğu unutuldu. sadece bu açıdan bile sektörde güzel bir boşluğa iyi oturduğunu düşünüyorum. haley bennett kusursuz oynamış, etkilenmemek mümkün değil. yönetmenliği iyi ama görüntü yönetmenliğini ayrıca beğendim. sözün özü kendini izleten farklı bir film.
    bu kadar basit olmasa da benim bedenim benim kararım teması ve kürtajla özgürleşme fikri çoğu izleyici gibi beni de rahatsız etti. suriye'li karakter öyle anlamsız, replikleri öyle zorlama ki bu konuya nasıl monte edilebildiğini hala anlamıyorum.
    herşeye rağmen izlenmeye değer bir yapım.
    ilkokul yıllarımda, mahallemizde hayal meyal hatırlayabildiğim bir adam vardı. adamın çöp dolu bir evi vardı. sokağa ne zaman çıksa etrafta gördüğü parlak ambalajları, folyoları toplar evine götürürdü. bir gün dikkatli bir şekilde çocuk merakıyla izlemeye başladım. etrafına bakmamaya çalışıyordu ama kendini engelleyemiyordu. bazen o ambalajları gördüğü halde ilerliyor sonra kendine küfrede küfrede geri gelip, alıp ceplerine koyuyordu. kendini bir türlü durduramıyordu. üzerinden çok zaman geçti ve bu film sayesinde hatırladım ve yine bu film sayesinde ruh halini biraz daha anlayabiliyorum.
  • 2019 yapımı, afişi ve girişi ile suç ve gerilim filmi beklentisine girmişken bambaşka bir şeyle, daha önce haberlerde sık sık duyduğumuz bir hastalık ; pika sendromunu üzerine enteresan bir film. haley bennett karakteri çok iyi canlandırmış, kişiliğini iliklerinize kadar hissediyorsunuz adeta. konu kötü değil, bir sendroma birlikte başka konulara da değiniyor. oldukça sakin bir film, değişik bir şeyler arıyorsanız sıkılmadan izlersiniz.

    https://planetdp.org/title/swallow-dp97642
  • --- spoiler ---

    şimdiye kadar aldığım en güzel tavsiye şuydu...

    "başarana kadar numara yap"
    --- spoiler ---

    filmde geçen şu cümle hayattan gerçek bir kesit gibi bence. bir çoğumuz başarma kaygısı gütmeden idare amaçlı numara yapıyoruz gibime geliyor.
    hem bu ruh halinin temsilcisi hem de gün geçtikçe dibe batan mutsuz kurbanlarıyız.
  • 5,3 / 10

    2021 oscar aday adaylarından biri.
    çok fazla listede karşıma çıktığı için bu sebeple izledim.
    pika sendromu’nun güzel bir araç olarak kullanıldığı ama gereksiz ayrıntılara yer verilirken gerekli hiçbir ayrıntının verilmediği vasat bir film.
    erkek egemen toplum, sınıf farklılığı, savaş, tecavüz, kürtaj ve daha başka onlarca şey.

    son sahnesiyle günümüz feministlerinin ayakta alkışlayacağı bir film olduğuna eminim.

    .
  • brave new world 1. sezon 4. bölüm.

    --- spoiler ---

    bölüm başında annesini kaybettiğini öğrenen john deliye döner. etrafındaki insanları ve dünyayı tanımak isterken, yönetici kendisi -john’u- bulur ve eski dünyaya dönebilmesi için imkanlarını ayağına kadar getirir. yönetici, babası olduğu anlaşılınca okyanusun yamacında tartışmaya başlarlar. ve yönetici olan babasını aşağı iterek öldürür. ilk aşamada özgürleşir. indra onu mu yoksa sistemi mi test ediyor, proje kimdir, tam olarak ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap