• okunduğu anda lem'in gerçek mesleğini hemen belli eden, türü bilimkurgu olmayan, nazi işgalini ve akıl hastanesinde göreve başlayan genç bir doktorun anılarını anlatan, sürpriz sonla biten güzel bir roman. lem'in ilk romanlarından biridir aynı zamanda.
  • hüzün ve felsefe dolu müthiş bir roman. ama asla bir klasik olabilecek durumda değil. çünkü lem'in* asıl işi bu değil. (bkz: sci fi)
    [okudum ulen!]
  • kitaba sahip olan bilimkurgucu dostlara sesleniyorum: bir kez okudunuz, verin biz de okuyalım. evet evet, parasıyla. vallahi bulamıyoruz be!

    lem ustanın çok merak ettiğim bir diğer kitabı.
  • dönüşüm hastahanesi, stanislaw lem’in kimliğini “ele veren” bir kitap. ünlü yazarın otobiyografik ögeler taşıyan bu ilk romanı ikinci dünya savaşı ertesinde, 1948’de yayımlandı. savaşı, iktidarı, ahlâkı, insanlığı ve medeniyeti sorguladığı dönüşüm hastanesi, onun yabancısı olmadığı bir dünyayı anlatıyor. almanlar ülkesini işgal ettiğinde lem 18 yaşındaydı ve tıp eğitimi görüyordu. savaş nedeniyle eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı; bir süre araba tamircisi ve kaynakçı olarak çalışıp hayatını idame ettirdi.

    olay bir hastanede geçer. ülkesi işgal altında, gelecek konusunda endişeli ve ailesinden ayrı düşen genç bir doktor taşradaki bir akıl hastanesinde göreve başlar. hekimler akıl sağlıklarını korumak için pencerelerini dış dünyaya kapamış, kendilerini mesleklerine ve soyut felsefi tartışmalara vermişlerdir. ancak tüm çabalarına rağmen, dünyanın kötülüklerinden ve hayatın çelişkilerinden kendilerini koruyamazlar. “içeride” yaşananların “dışarıda” yaşananlardan bir farkı yoktur. dönüşüm hastanesi, lem’in bibliyografyasında hak ettiği şöhreti yakalayamayan, ama bu usta yazara ve yazma serüvenin çıkış noktasına ilişkin ilginç ipuçları veren, önemli bir kitap.
  • "hayatta adap kitaplarında olmayan durumlar ortaya çıkar, bunlar öyle zor ve hassas durumlardır ki, onlarla başa çıkabilmek büyük bir incelik ve kendine güven ister."

    "olmuş olan ve geçen bir şey artık var değildir, sanki hiçbir zaman olmamış gibi. bu dün yemiş olduğun bir pasta gibidir. şimdi ondan geriye hiçbir şey kalmadı. işte bu yüzden kendine hiç sahip olmadığın bir geçmiş yaratabilirsin. eğer ona gerçekten inanırsan, sanki o günleri yaşamışsın gibi olur"

    "birçok amacın kısa ya da uzun vadeli olması daha iyiydi. "cesur ol" veya "iyi ol" gibi tanımlanması zor olan şeyler değil, ama "tuvaleti tamir et" gibi şeyler olmalıydı. basit bir insanın kaderine özlem duydu."
  • müthiş benzetmeler ve felsefi diyaloglarla dolu, insanı düşündürüp ürperten, biraz da otobiyografik değeri olan çok güzel kitap. başarılı bir holokost filmi izlemiş gibi oluyorsunuz aynı zamanda.

    yaklaşık 1 aydır kafamı veremememden ötürü elimde süründürüyordum, bir başlayınca hemen bitiriverdim. o kadar ayıp etmiş gibi hissediyorum ki şu an anlatamam. o yüzden iki kelime de olsa hemen övmek istedim. belki sonra buralar editlenir.

    ben alfa yayınları'nın yeni baskısını okudum, bulamayanlar bakabilir.
  • usta stanislaw lem'in bir kitabı. henuz okumadım. [evet utanıyorum...]
hesabın var mı? giriş yap