• bi kere bunun sürekli görülen kullanım şekli takım değil ekip çalışması bu bir.
    ismi ne olursa olsun, vereceğim tanım her durumda "katiyen yatkın olmadığım şey" olacaktır bu da iki.
    çünkü böyle bir şeyin varlığına asla inanmıyorum bu da üç.

    *
    ekip çalışması nedir?

    ekibin kalabalıklığına ve işin büyüklüğüne göre, bir ya da ancak birkaç kişinin çalışıp, geri kalanların en iyi ihtimalle ruhsuz ve zekadan yoksun ameliyeler yürüttüğü, daha gerçekçi olan ihtimalle ise onu bile yürütmediği çalışma türü.

    bu çalışmaların sonunda ise, başarı bütün ekibin birden olurken, başarısızlık yalnız ve sadece, gerçekten çalışan o bir iki kişiye kalmaktadır.

    *
    yalnız çalışan insanın yorgunluktan belası sikilir afedersin. ama yapılan işin kimin tarafından yapıldığını her zaman bilir, iyi kötü her türlü sonucu her zaman doğru kişiye atfedersin.

    ekip çalışmasında ise, senin a kişisine ikna olup güvenerek verdiğin işi gerçek hayatta kimin ve nasıl yaptığını yalnızca iki kişi bilir. ve sen asla, bu kişilerden biri olmazsın.

    *
    bir kişinin altından kalkabileceği nitelikteki hiçbir iş, iki kişiyle ve aynı kalitede yapılamaz. 1 atmosfer basınçtaki suyun 100 selsiyus derece kaynaması kadar mutlak bir gerçekliktir bu.

    *
    ekip takıntılılar aramasın.
  • türkiye'de külliyen yalan olan çalışmadır.

    türkler asla ve asla takım çalışmasına yatkın bir millet değildir. çünkü bizde, kibir, ego, fesatlık, kıskançlık, aşırı merak, başkasının işine burnunu sokma, her koşulda her şeyi bildiğini sanma gibi özellikler olduğu sürece pratikte gerçekleşmesi mümkün olmayan bir şeydir takım çalışması.

    en güzeli herkesin önüne kendi iş ve görev tanımının net bir şekilde konması ve herkesin kendi işini titizlikle güzelce yapılmasının sağlanmasıdır, gerisi yalandır, gereksizdir, zaman kaybıdır.

    fakat şunu da es geçmemek gerekir, felaket anlarında ve büyük sorunlarda da türkler kadar da birbirine kenetlenip mucizeler yaratabilen bir millet de pek fazla değildir.

    bir gariptir benim milletim, memleketim.

    (bkz: kurtuluş savaşı) (bkz: çanakkale zaferi) (bkz: 17 ağustos 1999 gölcük depremi)
  • yıl 2013 iş görüşmelerinde en çok dikkat edilen özelliktir, yabancı dil "ingilizce" dedikten sonra takım olarak hareket etmeyi bildiğinizi vurgulayın. mesela tenis yerine basketbol oynuyorum, gitar çalarım yerine grubumuz var hep birlikte hareket ederiz, tuvalete bile ekiple giderim grupta sorun çıktığında boku ben temizlerim gibi yalanlar söylemekten kaçınmayın.
  • işverenlerin çalışanlarını aynı paraya 2 kat fazla çalıştırmak için kullandıkları motivasyon gazlarından biri.

    -biz bir takımız! daha çok çalışacağız! başaracağız!
    + oh yeah beybi!

    eğer benim iki kat çalışmamı istiyorsan iki kat fazla maaş vermelisin bebek. öyle ekip ruhuydu, takım çalışmasıydı, sinerjiydi vs şeylerle beni gaza getiremezsin. ne kada para o kada iş.
  • "ekiple savaşmak iyidir. bir hedef daha olur."
    (bkz: murphy yasaları)
  • okulda yapılan versiyonunu hiç ama hiç sevmem. hele tanımadığım, ya da güvenemeyeceğim insanlarla grup yapılmaktan nefret ederim. dönem boyunca selamlaşmaktan öte muhabbetimin olmadığı insanların ders sonunda gelip sinsi sinsi, "bizim grubumuza katılmak ister misin?" demesinden bilahare tiksinirim. çünkü: "bir metre sıçrayabilen iki kişiyle, iki metre aşılmaz" lafı tecrübemle sabittir. zira grup çalışmaları, amaçlanılan hedef ve üretilmesi gereken işle alakasız binbir zorluklarla doludur. her saçmasapan fikrini doğru zanneden ve reddedilmeyi gururuna yediremeyen egosu yüksek insanlarla çalışmak işkencedir. ne alınacak not, ne takım çalışması deneyimi umrunda olmayan "free rider" dediğimiz, hiç katkı ya da kalitesiz katkı koyan köstek insanlarla uğraşmak çok büyük derttir. muhalefet etmeyi ve polemik yaratmayı kendine görev edinmiş isyankar tipler, sırf anti-argümanlar yaratarak takımın önemli bir parçası olduklarını iddia ederler ki, azalarak bitsinler isterim.. bir de yaratıcılıktan uzak, sırf öğretmenin dediğini yapıp not almak için çabalayan averaj insanlar vardır, onları da hiçbir konuda extra iş yapmaya ikna edip, sıradanlıktan uzaklaştıramazsınız.

    uzun lafın kısası: benim için takım çalışması, daha ilk günden sınıfta gözlemlediğim, umursuz ve averajın altı insanları örgütleyip onlara önderlik ederek görev dağılımı yapıp, onları yüzeysel işlerle meşgul kılarak bütün projeyi kendi başıma hazırlayıp "aha bakın ne güzel yaptım valla" bi de siz gözden geçirin, eklemek istediğiniz birşey varsa söyleyin, yoksa aynen teslim edelim canım ciğerim güzel kardeşim dememden ibarettir. bu sayede hem proje tam sizin gayretiniz kadar başarılı/yaratıcı (mükemmel) olur, hem de abuk subuk grup içi dengeler, egolar, tatminler ve garip kişiliklerle muhattap olmak zorunda kalmazsınız.. en önemlisi de proje sonunda "peer review" yani takım elemanlarının birbirini notlaması sırasında rahatça en yüksek katkı puanlarını alıp hocanın da gözüne girersiniz.
  • bireysel cabalarin sonunda, odullerin esitsizlik icinde oldugu aptalca bir calismadir. bastaki ac gozlulerin insan kanini biraz daha fazla emebilme egilimi ile tasarladigi bir acikgozluluktur.
  • takım çalışmaları öz-yönetim, sosyoteknik çalışma tasarımı, yetkilendirme, ve işgücü esnekliği gibi farklı alanlarda yer almaktadır. bu çalışmalar, özellikle işe alınacakları seçme politikaları ile birleştiğinde takım çalışması uygulamalarının, ilerleme adına yönetimsel kontrolü güçlendirip iş yoğunluğunu artırarak ve “insan kaynakları”nın daha etkin kullanılmasını sağlayarak çalışanları yetkisizleştirdiğini göstermektedir. ayrıca bireylerin kendini adadıkları takım kültürü ve ideolojisinin zorlayıcı ve totaliter özellikleri de söz konusudur.
    bir takımın ne olduğu muğlaktır, takım algısı her zaman örgütün takım olarak algıladıklarıyla örtüşmeyebilir, kavramın semantik (anlambilimsel) nosyonu farklı ontolojik gerçeklikleri kapsar. takım yapısı, görevlerin, sorumlulukların ve otoritenin örgüt içinde takımlara, takım içinde de üyelere dağıtılma şeklidir ve birçok çalışma takım performanslarının takım yapılarındaki değişikliklerle açıklanabileceğini ileri sürmüştür.

    takımlar arasında bir tarafta ‘yarı-özerk/sosyoteknik/isveç veya iskandinav’ takımlarının, diğer tarafta ise ‘yalın/japon/toyotist’ takımların bulunduğu bir ayrım yapılmaktadır yalın üretimde asıl vurgu mümkün olan en düşük envanterle üretim yapmanın avantajları üzerinedir. yalın takımlarda çalışma standartlaştırılabilir ve iş dışındaki konularda eğitim almayı olası kılan bazı formal beceriler gerektirebilir. diğer uçta bulunan yarı-özerk takımlarda ise önceki taylorist yapılardan radikal olarak ayrılmak için tamamen özerk olarak kurulan takımlar gibi, sosyoteknik ilkelere bağlı, ademi merkeziyetçi, görevle-bütünleşmiş çalışma örgütlenmesi söz konusudur. yalın ve özerktakımlar, niteliklerinden ötürü sırasıyla neo-taylorist ve anti-taylorist takımlar olarak da adlandırılmaktadır.

    sonuç olarak takım çalışması çalışanları homojenleştirici bir etkiye sahiptir ve “takım” kavramını gayri-insanileştirici standartlaştırmalardan biridir. takım kavramında merkez vurgu birbirinin yerine geçebilme olgusudur, insanların bireysel kimliklerinin arka plana itilerek sistemin değiştirilebilir parçaları haline getirildiğini belirtir.
  • (bkz: team work)
  • sinik bir insanın "çorbada benimde tuzum var ulan" demesinin terbiye yüklüsü
hesabın var mı? giriş yap