• yurt disina giden her muhtarin donuste bir cuval urun getirmesiyle cozulebilecek sorun.
  • ceviz üzerinden konuşursak;

    türkiyede 1 dönüm tesisten 300-350 kilo ceviz alımında iyi rekolte olarak anılıyor, amerikada 1 dönümden 1000 kilo altına inmemeye çalışılıyor. rekolte zaman zaman 1100 kiloyu aşıyor ve bu durumda kendi aralarında özel bir deyim kullanıyorlar. bizim ülkede ceviz ağacı en arsız ağaç her türlü yetişir aga, emeklilik parasıyla al bir tarla, yardır cevizleri, 3-5 bir şey kazanırsın diye biliniyor ki bu yanlış.

    tarım sektöründen geçinen nufus oranı avrupa ortalaması yüzde 5,
    holanda ve almanya'da yüzde 5'ten de düşük. türkiye'de en son bildiğime göre yüzde 40 civarında. kanadanın dört tarafı uçsuz bucaksız tarlalarla çevrili alberta ve sasketchewan eyaletlerinde resmi verilere göre yüzde 1-2.

    dışarıdan her hangi bir tarım ürünü ithal ediyorsak, üretici oturup düşünecek, üretim tekniğini, satış şeklini, oy verdiği insanları...
    serbest piyasa bu, devlet de bu göç durumunu sıkıntı yapmıyor ise vatandaş bırakıcak tarım işini, başka bir işe yönelicek. evet,her türlü işi zor.

    türkiye'de tarım bitsin, bitsin ki tarım arazilerinin kiralama ve satın alma fiyatları biraz düşsün, bu işi profesyonel yapacak, bölgesine, çalışanına değer kazandıracak insanlar bu işin içine girsin.

    kapitalizm propagandası değil bu, kanadanın orta eyaletlerinde 250 beygirlik case, john deere ler ile kanola,buğday,arpa yetiştiren çiftlik sahibi ve çalışanları soğuk kış aylarını güney amerika yada güney afrika gibi bölgelerde geçiriyorlar, adamların iki evi var. adamlar keyif içinde yapıyorlar çiftçiliği. festivalleri, kendi aralarında ürün yarıştırmaları, iş olarak değil simulasyon oyunu oynar gibi keyifliler.
    bizim evin kapısını boyamaya üşenen çiftçimiz sınıfta kalıyor. yine kanadadan örnek genç seracı yada mantarcıları takip ediyorum, adamlar haftada 1-2 gün 3-5 saatliğine gidip ürününü tertemiz shop malllarda satıyor. kalan vakitte bisiklet, kano, tırmanma, parti,gezinti vs. takılıyor herifler.

    çiftçi tv diye diğer tarım kanalları arasında öne çıkan kaliteli bir kanal var orda izlediğim bir iç anadolu çiftçisinin ahırını yenilemeye gidiyorlar. derme çatma bir ahır, leş gibi, bir şekilde bu adamı geçindiriyor o ahır ama adam kapısına o güne kadar bir çivi çakmaktan aciz. yıllardır orda hayvan besliyor. buda mı mazot parasıyla alakalı bilemiyorum.

    nuri bilge ceylanın da filmlerinde alttan alta işlediği bir mevzu türk insanının derme çatma yaşantısı.

    böyle bir kafa ile verimli , sağlıklı üretim başarabilir misin?
    yani köylerimizin insan kalitesinin düşük olması da bir başka olumsuz faktör.
  • 1 kilo buğday geçen sene 65 kuruştan satılıyordu. çiftçinin kazancı bu tutara bağlı.

    gel gelelim çiftçinin giderlerine;
    - litresi 5 tl olan mazot harman zamanı ödenmek üzere alınınca 5.5-6 tl'ye geliyor.
    - çiftçi 65 kuruşa sattığı buğdayın tohumunu alacağı zaman en az 1,5 tl para veriyor.
    - tarlaya atılacak gübrenin kilosu 3,5 tl falan.
    - bunlar dışında biçerdöver için verilen para, nakliye de harcanan mazot, traktör ve traktör ekipmanının bakımı ve hatta verilen emeği hiç saymıyorum.

    yani bir çiftçi 1 litre mazot, 1 kilo tohumluk buğday ve 1 kilo gübre alabilmek için yaklaşık 17-18 kilo buğday satması gerekiyor. gariban çiftçinin şansına o yılda kurak geçmişse vay haline çiftçinin.

    sonra millet birbirine soruyor neden çiftçi toprağını bırakıp büyük şehirlere göçüyor diye?

    yazık çok yazık.
  • size sadece kendi memleketimde uzun zamandir suregelen gelismelerden bahsetmek istiyorum. tarim sektorunun bitme noktasina gelmesinin insaata bagli buyume modelinin buyuk katkisi bulunmaktadir. zira yuksek karliligin oldugu insaat sektorune kirsalda yasayan ve azicik sermayesi olan herkes potansiyel mutahit olarak transfer oldu. cifti uzun zamanda belirsizliklerle dolu (hava sartlari, rekolte vs) bir sektorde uretim yapmak yerine, surekli yuksek kar veren insaat sektorune yonelmistir. bu konu biraz arastirilsa aslinda asil sebebin insaat sektoru oldugu ortaya cikacaktir. para kazanirken kimse ses cikarmadi ta ki bunun olumsuz sonuclarinin yansimasina kadar. arkadaslar toplum olarak biz buna mustahakiz. sikseler daha da ses cikarmam.
  • (bkz: yaran yanlış okumalar)

    "tanrının çökme noktasına gelmesi" tövbe tövbe *
  • köyde hatrı sayılır (100+ dönüm) toprağı olan adamların çocukları bile asgari ücretle başka şehirlere banka güvenliği olmaya gidiyorlarsa burada bir yanlış vardır.

    maalesef bir 10 sene sonra şimdinin orta yaşlıları yaşlandığında daha beter hissedilecek çökmedir.
  • tarımın içinde olan bir birey olarak bu mazot,gübre ve yem fiyatları ile sittin sene çiftçilik yapılmaz.
    köylerde genç nüfus diye bir şey kalmadı ve işin kötüsü bir nesil sonra çiftçilik yapacak insan da kalmayacak.
  • hatırlarsınız mahalle bakkalları vardı önceden, ne oldu bunlara şimdilerde bir elin parmağını geçmeyecek derecede azaldı hatta çoğu yerde kalmadı artık. özellikle bim,a101 ve şok post modern bakkallar oluverdi. ulusal şirketlerin kontrol ettiği bu yeni nesil bakkallar sayesinde sermaye gücü sağlandı ve tek bir otorite tarafından idare edilirek siyasetin de kolay kontrolüne girdi. ihale-siyaset-işveren-istihdam-oy döngüsü sağlandı. tarımda da aynısı yapılmaya çalışılıyor. çiftçiler tarlalarını satmaya başladı. kim alıyor bu tarlaları; büyük firmalar. bakkaların hikayesine dönecek bu tarımın bitme hikayesi.inşallah çiftçiler büyük firmaların plantasyonlarında ırgat olarak ezilmezler. çünkü az öz kendi aşını kendi kaynatıyordu. durum öngördüğüm şekilde olursa el kapısında kulluk yapacaklar. elbette en önemlisi bu yapılanın sorumlusu akp hegemonyası; yüksek girdi fiyatları ve düşük satış fiyatı ile çiftçiyi köşeye sıkıştırıp planını tıkır tıkır işletiyor. garip olan ise akp’nin nerden oy aldığı.yat,kotra vs vergisiz iken, tarım ithalatları bu kadar gözler önündeyken anlamadığım tek şey oy verenlerin yine çiftçiler olması.
  • tarım çökmedi avrupa birliğine girdi bize vize uyguluyor
hesabın var mı? giriş yap