• salinger'ın yaşam, ölüm ve zen hakkındaki düşüncelerini anlattığı pek bir sevdiğim öykü. jerry'nin yakın zamandaki ölümü üzerine yazacak anlamlı bir şey bulamamın nedenidir aynı zamanda.

    --- spoiler ---

    teddy, on yaşındaki bu savant, salinger'ın yarattığı sayısız karkater içinde farkındalık düzeyi en yüksek olandır belki.

    öykünün sonunda nicholson'ın duyduğu fayansla kaplı dört duvar arasında yankılanan çığlık aslında okuyucuya teddy'nin gerçekten boş havuza düşüp öldüğünü ve bu anlamda gerçekten kendi ölümünü tahmin ettiğini, ön gördüğünü gösteriyor. güncesine "ya bugün olacak ya da 14 şubat 1958'de, on altı yaşıma bastığım zaman." yazarak bütün o profesörlerin ölümünü tahmin edebildiği gibi kendisininkini de gördüğünü gösteriyor. ayrıca "kafatasının çatlaması" aklına başkaları tarafından sokulan tüm o anlamsız bilgilerin, "elmanın", sonunda dışarı akacak olmasını da simgeliyor bir yerde.

    teddy bundan önceki yaşamında bir kadınla tanışıp meditasyonu bırakmasa da zaten brahma'ya ulaşacak düzeye gelmediğini ve dünyaya başka bir bedenle zaten dönmek zorunda olduğunu söylüyor -fakat amerikalı olarak dünyaya dönmesini de buna bağlıyor. salinger'ın alternatif ölüm tarihlerinden birini 14 şubat seçmesi de bu nedenle dikkatimi çekti okurken.

    teddy'nin ölmesi hikayenin anlamını koruması için gerekiyor bence. hatta neredeyse kendi ölümüne izin verdiğini bile söyleyebiliriz -sonuçta nicholson'a boş havuz örneğini kendisi veriyor. dokuz öykü'nün açılışında yer alan a perfect day for bananafish ile büyük benzerlik gösteriyor teddy. seymour'la paralel giden birçok özelliği var. seymour karısını çok seviyor, onun iyi niyetli fakat farkındalıktan yoksun hali hoşuna da gidiyor. fakat onu "düşünmeden" ya da düşünüp her şeyin farkında olarak yine de kendini vuruyor sonunda. seymour'un ölümünü sonunda brahma'ya varışı olarak yorumlamak "mantıklı"-evet çok yanlış biliyorum- geliyor. zen'e göre aydınlanmış kişinin kendini öldürmesi gerçekleşen bir durumdur. yeniden doğmamak üzere ölüyorlar. ama teddy'nin ölümü hakkında aynı şeyi söyleyebilir miyim bilmiyorum. belki yeniden daha farklı bir yerde, farklı insanlar arasında doğmak ve aydınlanma yolculuğuna devam etmek için ölüyordur.

    yine de salinger'ın hikayenin sonunu açık bırakışı bazı üniversite hocalarının falan kendi aralarında tartışmasına sebep oluyormuş. belki de havuz doluydu diyorlar. teddy havuza düşüp ölmedi. sonuçta teddy söylediği kadar duygulardan "yoksun" değil. çocukça bir kırılganlık var üstünde. teddy'nin dolu bir havuza kız kardeşini attığını söyleyenler bile var. ama bana pek mantıklı gelmiyor.

    bütün bu yaptığım öyküyü gereğinden fazla analiz etmek belki de -rahat bıraksam daha iyi olabilirdi.

    --- spoiler ---
  • "anneni babanı seviyorsun, değil mi?"
    "evet, tabii - çok seviyorum" dedi teddy, " ama o sözcüğü sizin anladığınız anlamda kullandırmak istiyorsunuz bana - bunun farkındayım."
    "peki. sen hangi anlamda kullanmak istiyorsun?"
    teddy düşündü. " siz, 'insanlar arasındaki ince bağlar' sözcüklerinin ne anlam taşıdığını biliyor musunuz?" diye sordu nicholson'a dönerek.
    "kabaca bir fikrim var, tabii" dedi nicholson, kuru kuruya.
    "onlara çok sıkı bağlıyım. onlar annem babam benim, yani bizler birbirimimizin uyum içindeki parçalarıyız" dedi teddy. "hayattayken hoş vakit geçirsinler isterim, çünkü hoş vakit geçirmeyi pek seviyorlar... ama onlar beni de booper'ı da -kız kardeşim- böyle sevmiyorlar. yani, olduğumuz gibi sevemiyorlar. bizi birazcık değiştirmezlerse sevemiyorlar. bizi sevme nedenlerini nerdeyse bizi sevdikleri kadar, hatta çoğu zaman bizden fazla seviyorlar. herkes diğerini sevdiği ölçüde, onu sevme nedenini seviyor, hatta çoğu zaman bu nedeni daha da çok seviyor. o zaman pek iyi olmuyor."

    (bkz: j d salinger)
  • j.d. salinger'ın dokuz öykü adlı kitabında bulunan son ve en etkileyici öykünün adı..
  • salinger'ın dokuz öykü isimli kitabının son ve en çarpıcı öyküsü.

    teddy'nin mr.nicholson ile eğitim üzerine yaptığı şu konuşma, eğitim sistemi üzerine bir ders niteliğindedir.

    ''nicholson looked up at him, and sustained the look--detaining him. "what would you do if you could change the educational system?" he asked ambiguously. "ever think about that at all?"

    "i really have to go," teddy said.

    "just answer that one question," nicholson said. "education's my baby, actually--that's what ı teach. that's why ı ask."

    "well . . . i'm not too sure what i'd do," teddy said. "i know i'm pretty sure i wouldn't start with the things schools usually start with." he folded his arms, and reflected briefly. "i think i'd first just assemble all the children together and show them how to meditate. i'd try to show them how to find out who they are, not just what their names are and things like that . . . i guess, even before that, i'd get them to empty out everything their parents and everybody ever told them. i mean even if their parents just told them an elephant's big, i'd make them empty that out. an elephant's only big when it's next to something else--a dog or a lady, for example." teddy thought another moment. "i wouldn't even tell them an elephant has a trunk. i might show them an elephant, if i had one handy, but i'd let them just walk up to the elephant not knowing anything more about it than the elephant knew about them. the same thing with grass, and other things. i wouldn't even tell them grass is green. colors are only names. i mean if you tell them the grass is green, it makes them start expecting the grass to look a certain way--your way--instead of some other way that may be just as good, and may be much better . . . i don't know. i'd just make them vomit up every bit of the apple their parents and everybody made them take a bite out of."

    "there's no risk you'd be raising a little generation of ignoramuses?"

    "why? they wouldn't any more be ignoramuses than an elephant is. or a bird is. or a tree is," teddy said. "just because something is a certain way, instead of just behaves a certain way, doesn't mean it's an ignoramus."

    "no?"

    "no!" teddy said. "besides, if they wanted to learn all that other stuff--names and colors and things--they could do it, if they felt like it, later on when they were older. but i'd want them to begin with all the real ways of looking at things, not just the way all the other apple-eaters look at things--that's what i mean."
  • bu sefer, hayat-ölüm döngüsünden çıkmayı başaran bir bilge ruh. ama onu gören gözlerin anlattığı kadarıyla, içimi acıtan küçük bir çocuk; bir salinger karakteri.
    (bkz: dokuz öykü)
  • teomanın paramparça'sının "ya da bos bir yuzme havuzu sonbaharda" dizesinin hatırlattığı mükemmel salinger öyküsü..
  • yky'den cikan dokuz öykü kitabinin arka kapagina sonu yazilarak okuma zevki berbat edilmis iki öyküden biri. digeri icin (bkz: a perfect day for bananafish)
  • külot ve genellikle sütyene sahip bir atletin birleşiminden oluşan tek parça iç çamaşırı.
  • efes özel seri'nin sunduğu cumartesi korku gecesinde izlenmiş, ludovic ve zoran boukherma'nın yazıp yönettiği, taşradaki ergen dramını kurt adam üzerinden anlatan kötü film.

    shudder yapımı olan film, paris'i bırakan fransız bey ve hanımefendilerin genellikle yaz boyu çeşitli oynaşmalarına ev sahipliği yapan güney fransa taşrasında, işsiz, eğitimsiz, babasız ve akla gelebilecek birkaç "-siz" ekini daha alabilecek bir gencin hain bir milliyetçi hareket partisi* kurdu tarafından ısırılması sonrasında geçirdiği dönüşümün filmi.

    iskandinav sinemasında bu minvalde yakın zamanlı başarılı örnekler varken**, taşrada dışlanmış bir ergenin yabancılaşmasını böyle bir dönüşüm üzerinden anlatmak hiç matah değil. filmin ara karelerine yerleştirilmiş, milliyetçilik, şovenizm, aile ve yerel yönetime dair siyasî eleştiriler konmak için konmuş. bunun da ötesinde korku ve komedi güzergâhında gidecekken artan dramıyla hiçbir hissi geçirmeyen yapılmışı var filmi.
  • salinger'ın sonu pek çok farklı yoruma açık öyküsü. hatta pek çok eleştirmen de bu sebeple öykü hakkında olumsuz eleştirilerde bulunup; öyküyü "başarısız" olarak nitelemiş. benimse en çok etkilendiğim hikayelerden biri oldu. hatta okuyalı bir kaç gün olmasına rağmen teddy karakterinin bir türlü aklımdan çıkaramıyorum.

    --- spoiler ---

    şahsi yorumuma göre teddy'ninki bir nevi intihar. yaşadığı hayattan çok sıkılıyor; anne ve babası da muhtemelen fazlasıyla ilgisiz, biraz da derin düşünceli, ince bir çocuk. ölümü kafasına koyuyor ve bir şekilde bunun yolunu buluyor.

    salinger'ın nine stories isimli kitabı da bir intihar ile başlayıp *, başka bir intihar ile son buluyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap