• evde anneanneden kalma koltuk takımı vardır.
    hanife; elinüze bi para gecse de bi oturma grubu alsanız. millet gülecek bu antikelere...
  • tehditkar olabilmeleridir. bu noktada tuhaflık ince bir korkuya yerini bırakır.
    halı silmekle meşgulken kafasını kaldırıp "bir seri katilin güncesi" bakışı atabilir. sonra da kurduğu cümleler tuhaftır, korkutucudur.

    "saçın böyle uzun güzel geliyor sana değil mi? ama yere dökülen saçların bana güzel gelmiyor. kazıycam ben senin saçlarını!!"` :kaçın`
  • "yoksulluk halleri" isimli kitapta necmi erdoğan'ın, 40 yıl boyunca gündelikçilik yapmış erzurumlu bir nine ile yaptığı bir görüşmenin de kayıtları yer almaktadır.

    söyleşinin takriben ilk yarısında ninemiz lütuflarından dolayı önce allah'a ve sonra işverenlere şükreder durur. fakat ne olursa necmi hoca'nın bir sorusunun akabinde ağlamaya ve yaşadığı acı tecrübeleri, bardaktan boşalırcasına, bir bir anlatmaya başlar. kendisi çok küçük bir yaşta iken yaşı epeyce geçkin bir adamla evlendirilir ve adam bir müddet sonra ölür. öz oğlu torununa, yani kendi kızına tecavüz etmiştir (ensest). gittiği evlerde türlü horlamalara, aşağılanmalara, azarlamalara, kimi zaman dayağa maruz kalmıştır. evin hanımı ve beyiyle hiçbir zaman yemek yememiş, hatta eğer kendisi için dışarıya yemek çıkarmamışlarsa bütün gün tek lokma bile yemeden çalışmıştır. gittiği evlerin hiçbirisinde koltuğa oturmamıştır (bu yüzden kendisini sevdiklerini söylemektedir). ve işittiği hiçbir azara vs. cevap vermemiştir. çünkü eğer cevap verirse "kovulacağını" bilmektedir ve en büyük korkusu "kovulmaktır" (parasını alamayacağı için). oturduğu gecekondu yıkılacaktır ve şu anda hiçbir geliri yoktur. benzer bir şekilde hiçbir tasarrufu da yoktur..

    söyleşinin bir yerinde "nedir senin hayalin?" diye sorulur nineye. ninenin hayali şudur.. keşke otuz, kırk sene evveli gibi olsadır hayat. çünkü o vakitler eli ayağı tutabiliyordur. hiç değilse boğazından bir lokma olsun geçiyordur. çay alabiliyordur mesela. o çayı üç gün boyunca ısıtmak suretiyle günlerce içebiliyordur...

    sanırım söyleşinin en dikkat çekici kısmı bu (ensest vakası bile değil bence). kadıncağızın kurabildiği hayal bu kadardır. keşke eli ayağı tutabilse de, hiç değilse, yıllar evvelinde olduğu gibi, gene gündeliğe gidebilse..

    salaklık/tuhaflık mı demiştiniz? garibanizm, falan. küçük ertuğrul özköklerim benim. aferin size.

    not: erzurumlu bu ninemiz istisnai değildir. gündelikçi kadınlar üzerine yazılmış pek çok makale ve kitap; gündelikçi kadınlarla yapılmış pek çok görüşme bulunmaktadır.
  • bir tanesi bizde yeni calismaya baslamadan önce anneme alisveris listesi vermisti, bu temizlik malzemeleri ( yani en pahalilari) olmadan temizlige gelmem demisti.
  • kapalı duran çekmecede bulunan yine kapalı şeker ambalajını açıp yarısını evine çocuğuna götürmek.. e hani bi sorsaydın almadan önce.
  • ütü yaparken bir sonraki gün bana neyi uygun görüyorsa sadece o gömleği ütülemek... tüm kıyafet tercihimi değiştirdi... o belirliyor ben sabahında giyiyorum...
  • evdeki buda heykelinin altina serili ortuyu heykelin kafasina ortmek.. islam bilgini budayi gorunce karnimiza agrilar girmisti..
  • su ısıtıcısının üzerindeki cam demliğe bir bant yapıştırıp üzerine "fatma,bunu sakın kırma" yazmıştım..zira 4 adet cam demlik kırmıştı öncesinde..2 hafta sonra bir akşam eve geldiğimde üzerine bant yapıştırdığım demliği çatlak olarak buldum..aynı bant çatlağın üzerine yapıştırılmış ve benim notumun altına bir not düşülmüştü.."kırmadım,sadece çatlattım"..
hesabın var mı? giriş yap