• humphrey bogart ve katharine hepburnun birlikte oynadıkları tek filmdir.
  • katharine hepburn'un humphrey bogart'tan 10 yaş yaşlı gözüktüğü film. ya da bana öyle geliyor. film çekildiğinde hepburn 44, bogart 52 yaşındaymış. ilginç.
  • --- spoiler ---

    nehir sahnelerinin bir kısmı muğla-dalyan'da çekilmiştir, gerisi afrika'da,1951 gibi çok eski bir zamanda çekilmesine rağmen kalite olarak şimdilere çekilenlere birkaç gömlek fark atıyor, filmi mantıksal kurgudan çok macera,aksiyon sahneleri ve nehirde yaptıkları yolculuk boyunca göreceğiniz eşşiz doğal güzellikler için izlemenizi tavsiye ederim.

    --- spoiler ---
  • sözlükçülerin en iyi 10 film listesi başlığı altındaki bir entryde görüp izleme listesine aldığım ve demin evde izlediğim 1951 yapımı film olup bana pek tat vermemiştir. galiba sinema adına yapılacak işler son 20 yılda çok profesyonelce yapılmıştır ve bu eski filmler teknik manada aksamakta, seyircide yabancılaşma yaratmakdatır (kastettiğim özellikle özel efektlerin basitliği, gözü tırmalaması).
  • abi adamlar 65 yıl önce bir bakıyorsun 2 kişiyle film çekmişler ve baştan sona izleyip keyif alabiliyorsun. bir bakıyorsun aynı odada filme başlayıp bitirmişler*. bizimkiler de bırak filmlerin konusunu, adını bile taklit edip dursunlar anca. değişik filmdir, izlenebilir.
  • değişik bir romantizmi olan değişik bir yol filmi; hatta değişik bir birinci dünya savaşı filmi bile denebilir. charlie ile rose'u nedense pek yakıştıramadım. daha doğrusu sonradan yakıştırdım tabii bogart ile hepburn'ü ama charlie öyle bir giriyor ki filme ikisinin arasındaki ilişkiyi pek mümkün göremedim. kesinlikle aşağılamak için söylemiyorum, yalnızca örnek için söylüyorum: bir hademe ile rahibenin aşkı gibi bir şey. yine de tabii bogart, hepburn, eski hollywood... güzel bir şey ortaya çıkıyor. rose'un teknenin/kaptanlığın tadını alması da ayrı komıikti.

    humphrey bogart'ı takım elbisesiz görmek garip geldi.

    bir de her ne kadar yer yer benzese de filmin bazı sahnelerinin dalyan'da çekildiği miti yanlışmış. filmin sonunda afrika ve stüdyolarda çekildiği yazıyordu. ben de imbd'ye ve wikipedia'ya baktım. imdb'de çekim yerlerinde dalyan yazmıyor ve wikipedia'da ise katharine hepburn'ün kitabı referans olarak gösterilerek dalyan'da çekim yapılmadığı söyleniyor.

    ben, eski filmlere bir puan fazladan verdiğimden 8/10 dedim bu filme.
  • saf postacı bogart ile kilisenin saf papazının saf kardeşi hepburn'ün nehir yolculuğu. ben african queen olarak hepburn'u düşünmüştüm ama gemiymiş.

    güzellik konusunda katharine hepburn ile audrey hepburn karıştırılıyor sanırım. güzel olan audrey. bu arada akraba değillermiş.

    bogart acayip dişlekmiş.

    film 1952 yapımı, yenilenmiş versiyonunu seyrettim; hd gibi bir şeye çevirmiş herifler, johannesburger.

    o yıllarda alman akrşıtı filmler tutuyormuş, hep 2. dünya savaşı mı olacak kardeş, biraz da 1. dünya savaşı hikayesi çekelim demişler. sonu da oldukça tırt olmuş.

    hepburn bir misyonerin kız kardeşi olarak afrikadayken pis almanlar geldiği için postacı bogart'ın gemisiyle ortamdan kaçar. sonra alman gemisini patlatma ihtirasına kapılır, ama bogart için bu fikir çılgın saçma bir şeydir; ve fakat dünya kadar malın olacağına fındık kadar amın olsun evrensel kuralı işlemiş ve ikisi de karşılıklı istediklerini almışlardır.
  • afrika kraliçesi, birinci dünya savaşının patlak verdiği dönemde, afrika'nın doğusunda, nehir boyundaki köylere teknesiyle malzeme taşıyan ayyaş kaptan allnut ve ingiliz misyoner, rose'un tehlikeli nehir sularından almanlardan kaçış öyküsünü konu ediniyor.

    usta yönetmen john huston'ın nefis bir iş çıkardığı filmde, bugünün şartlarında bile çekilmesi hayli zor sahnelerin altından çok başarıyla kalkıyor. dönemin iki yıldız oyuncu bogart ve hepburn ise filmde canlandırdıkları zıt karakterlere karşın son derece uyumlu görünüyorlar.

    açıkçası ben filmi baya sevdim. senaryosu benim gözümde biraz daha ağır olabilse başyapıt düzeyinde bir film de olabilirdi. burada ağırlıktan kastım, hikayenin aslında politik referanslara uygun bir yapıda olmasına karşın, bundan biraz kaçınılması. ortada daha çok bir "hayatta kalma" hikayesi var. yine de başta da dediğim gibi dönemin şartlarında çekilmesi hayli zahmetli ve bugünün bakış açısıyla da oldukça özel bir film.
    8/10
  • azimli bir kadının bir erkeğe hiç istemeyeceği, aklından bile geçirmeyeceği, geçirse bile "yok artık daha neler" diyeceği şeyleri nasıl yapıtırabileceğini güzel örnekleyen bir film. cümleler o kadar tanıdık ki.

    --- spoiler ---

    rosie isimli misyoner hatun, afrika'da çalıştığı köyü almanların işgal etmesi ve hatta yakmasının ardından, charlie allnut adlı bir tüccarın ufak teknesine binerek kurtulur. charlie'nin bu küçük (ekmek) teknesinde ("african queen") dinamit yapımında kullanılacak ham maddeler dahil her türlü ıvır zıvır mevcuttur. kilisede ilahi söylemek ve org çalmak dışında herhangi bir yetkinliği olmayan rosie, halen ingilizlerin kontrolündeki güvenli bir limana gidip oradan da evine dönmek varken, bu külüstür buharlı tekne ile almanların koskoca savaş gemisini ("luisa") batırmayı aklına koyar. bunun için de, işinde gücünde bir kanadalı olan charlie'yi ikna etmeye çalışır.

    - evet, mr. allnut, ne diyorsunuz?
    - luisa konusunda tüm bu saçmalık diyorum, nehrin aşağısına doğru gitmek filan.
    - ne demek istiyorsunuz?
    - diyorum ki, öyle bir şeye kalkışmayacağız.
    - ne münasebet, elbette kalkışacağız. ne saçma fikirleriniz var.
    - "saçma fikir" mi? hamfendi, benim her saçma fikrime karşın sizde en az 10 tane var.
    - söyleyin bana mr allnut, neden gitmek istemiyorsunuz?
    - nehir, ve shona yüzünden (bu nehre yukardan bakan, almanların kontrolündeki bir karakol)
    - shona mı?
    - aynen öyle, shona! bizi havaya uçurmak için dinamit jeline isabet edecek tek bir mermi bile yeter.
    - gece gideriz biz de.
    - yo yoo, gidemeyiz. shona'dan sonra şelale var. aklı başında hiç kimse şelaleyi gece geçmeye çalışmaz.
    - o zaman biz de gündüz gideriz. nehrin uzak tarafından, gidebildiğimiz kadar hızlıca.
    - hayır, mümkün değil.
    - ama kabul etmiştiniz!
    - ne alakası var, hiçbir şeyi kabul etmiş değildim.
    - siz bir yalancısınız, mr. allnut. hatta daha kötüsü, tam bir korkaksınız!
    - hey allaam... iyi tamam, gidelim.

    sonra ne mi olur? şelaleden geçerken pervaneleri kırılır, saft yamulur. sazlıkta saplanırlar. charlie sivrisineklerle, sülüklerle savaşır. bu arada rosie, kaytarmasın diye zavallı adamın tüm içki stoğunu nehre döker. göle geldiklerinde ise tekne batar, luisa'ya esir düşerler, asılarak idama mahkum olurlar.

    aferin rosie!

    --- spoiler ---
  • mükemmel bir film ve oyuncu performansları. film iki kişi ile ilerliyor ama iki büyük oyuncunun performansı sizi her karesine hayran bırakıyor. belki bir vatanseverlik filmi gibi görünebilir ama anlattıkları ve iki karakter arasında geçen diyalogları ile öyle bir film olmadığını anlıyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap