• ilk dinleyişte, epik şarkılardan oluşan albüm yapmak için grubun kendini fazla kastığı intibaı bırakan albüm. ilk dinleyişte çarpıcı bir yanı olmayan, sıkıcı uzun şarkılar gibi geliyor. ama ıron maiden son yıllarda hep sonradan tam olarak anlaşılan, algılaması zor albümler yapıyor. o yüzden biraz zaman vermek lazım. lakin grubun yeni döneminin en kötü performansı gibi geliyor.

    yazmadan edemeyeceğim; speed of light ne kadar kötü bir şarkı yahu... grup 'her albümde en az 1 adet dangoz şarkı' geleneğine devam ediyor.
  • 60 küsür yaşına gelmiş adamların yaptığı yeni bir deneme. her bir albümde olduğu gibi farklı dünyalara alıp götürmüş müdür? kesinlikle götürmüştür cevabını verebiliriz. bazı şarkıları sevemeyebiliriz fakat, bu adamların yaşına geldiğinde çişini tutamayacak heriflerin "yok olmamış" "daha iyi olabilirdi" "80 lerde bunlar neydi be, olmamış" bıkbık laması (bkz: bıdı bıdı bık bık) reyizlerin şeyinde bile olmamıştır olmayacaktır. (bkz: tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış)

    adam 1958 doğumlu ve sesinde çatallaşma var diye yorum yapıyor klavye üstadları. giriş parçası gayet yerindedir. outro kısmı da ayrıca yakışmıştır. shadows of the valley için kendilerini arakladılar diyen müzik bilgisinden yoksun arkadaşlara yorum yapmamak lazım, bir iki gün karabiberli sütte beklesinler (bkz: marine etmek) gevşerler diye düşünüyorum.
  • the red and the black gibi epik bir şarkı barındıran mükemmel albüm. susun ve dinlemeye devam edin.
  • bir geç dönem baş yapıtı. davul şöyleymiş de, gitarlar böyleymiş de eleştirilebilir. evet bence de var problemler. gitarlar ayırt edilemiyor. solo tonlarını neden o tarz yapmışlar anlaşılmıyor. clean tonlarla çok tatlı bir albüm olabilirmiş. prodüksiyon dance of death albümü gibi çiğ geliyor. falan filan.

    ancak iş "maiden çok bozdu, 80'lerdeki gibi şarkılar üretemiyor" raddesine gelince saçma oluyor. o dönemin ruhu başka, olayı başka, fıtratı başka. muadili (muadil iddialı bir kelime, aynı dönemdekiler diyebiliriz) ve yaşıtın müzisyenler ya goygoy hayattan (uyuşturucu, aşırı alkol vb) bu hayattan göçmüşler ya müzik yapamayacaklar durumdalar veyahut ayakta olanları da üretmeden, yorulmadan, çalışmadan hala 80'lerde yaptıklarını konserlerde çalıp kaymağını yiyorlar. biraz hergele olanları da gündüz çalmaya başladıkları bir festivalde "en büyük biziz" hırtlığı yapıyor. *

    80'den 87 yılına kadar art arda 7 efsane albüm yapıp dünyalığını taa o zaman yapmışsın. yaptığın müziğin en şaşalı olduğu dönemde bile ismin ne bir olaya, ne bir skandala karışmış. 90'larda grup içi ve de müzikal nedenlerden ötürü bir iniş yaşayıp, 90'lardaki grunge akımı furyasına rağmen yine bir şekilde devam edip 2000'lerin hemen başına eski tayfaya bir ek (janick gers) ile giriyor ve bir efsaneyi tekrar diriltiyorsun.

    2000'lerde hepsi birbirinin artı olarak üzerine koyan albümler yapıp bunları baştan sona bir konserde ( a matter of life and death albümü bahse konu olan albümdür) çalabilecek kadar kendine güvenip ve ürünü sahiplenip sahnede "play classics" çalan pankartı yırtıyorsun.

    3-4 dakikalık catchy nakaratlar ve klasik maiden armonisi soslu şarkılar ve maiden etiketinin de getirisiyle her türlü alıp yürüyecekken (bu tarz bir albüm bile helalinden birkaç milyon satardı) müzik yaşamının muhtemelen son albümü olacak albüm * progressive köklerine daha da sıkı bağlanarak tarihinin en progressive ve en uzun; ruhuyla ve matematiğiyle ise en farklı, en değişik albümü oluyor.

    tüm engellemelere rağmen, ne bir tv ne bir radyo ne de bir medya kuruluşu desteği almadan(son 10 yıldır olanlar çığ gibi büyüyen dinleyen, seven kitlesinin etkisi), sadece dinleyenlerinin desteğiyle 40 yıldır ekmek peşinde koşup üreterek, çalışarak, alnının teriyle işini yapıyorsun.

    şunu da anlamak gerekiyor; iron maiden, geç döneminde tekrar efsane 80 dönemindeki şarkılar ya da albümler yapacak bir grup değil. hatta o dönemlerinde bile somewhere in time ilk çıktığında ciddi eleştirilmiş ve albümün baş yapıt olduğu sonradan anlaşılmıştı. o yüzden hiç bir albümünden eski tadı alamadım tarzı yorumlar anlamsız kaçıyor. yalnız şu da var; iron maiden takipçisi, seveni (fan) yeri gelir kıyasıya da eleştirir maiden'i. ancak eleştirinin ana teması "bir seventh son, bir piece of mind, bir somewhere in time, bir number of the beast albümü neden çıkmıyör artık" olmamalı.
  • defalarca dinledikten sonra yazabilirim ki grubun en kötü albümlerinden biri.

    grubun ikinci dönemini çok seviyorum. 80li yıllardaki formüller ile kendilerini garantiye almak yerine, sindirmesi daha zor albümler yapmaları hem büyük cesaret hem de büyük başarı. brave new world eski döneme en çok benzeyen albüm olduğundan hemen sevmiştim. dance of death'e alışmam biraz zaman almıştı. amolad albümü ise oldukça zor gelmişti ama albümü ve grubun yapmak istediklerini anlayınca çok ısındım. bence harika bir albüm. hatta bu albümden sonra baştan sona albümü çaldıkları turneyi görmeyi çok isterdim. grubun ne kadar cesur olduğunu gösteren bir hareketti. ikinci dönem albümlerinden en zor ısındığım final frontier oldu. ama zaman verdikçe albümün ne kadar iyi olduğunu anladım. grup dağılmadan önce bir anthology çıkarsa o albümden en az 3 şarkı alınmalı.

    gelelim son albüme... grubun ikinci döneminde yöneldiği tarzı ve yaptıkları albümleri sindirmemin biraz zaman aldığını dikkate alarak bu albüme çok zaman verdim. dinledim, dinledim, dinledim... çok kötü bir albüm. çok zorlama. epik şarkı yapacağız diye sıkıcı, tekdüze, uzun şarkılar yapmışlar. benim gözümde virtual xı ile birlikte grubun yaptığı en kötü albüm.
  • içinde the red and the black isimli bir başyapıt barındırır. bu öyle bir parçadır ki iron maiden'ın en melodi canavarı parçaları listesinde top 3'e rahat girer. yaklaşık 13 buçuk dakikalık bu parçanın içindeki melodilerden, abartısız 2-3 tipik türkçe pop albümüne yetecek kadar melodi çıkarılabilir.
  • albümün turu başlıyor.başlıyor. facebook sayfasında ilan edildi.tour date'lerine baktım.bol bol alamanya'yı geziciler.ben de türkiyeye gelin mk diye yorum yazdım.bakalım tour date'leri güncellenecek mi?araya bir yunanya atarlarsa bize de nasip kısmet düşer.
  • şarkıları gereksiz uzun iron maiden albümü the final frontier daha iyi bir albümdü ama ha bu söylediklerim grubun standartı göz önünde bulundurularak söylenmiş şeyler onu belirteyim. yoksa yeni yetme herhangi bir progressive heavy grubunun yapacağı 10 tane albüme eş değer bir albüm. bruce abimiz de yine sesinin hakkını veriyor. şarap gibi bir sesi var bu adamın.
  • iron maiden fanı değilim ama saygım büyük. yeni dinleme fırsatım oldu bu albümü. enfes bir albüm olmuş.

    tanım: şarap gibi grubun, tabanca gibi albümü.
  • elifi gorse mertek zannedecek dallamalarin yorumlarina aldirmadan edinip defalarca dinlenecek iron maiden albumu.
hesabın var mı? giriş yap