• geleneksel bir irlanda halk şarkısı. sözleri:

    in london city where i did dwell, a butcher boy i loved right well
    he courted me my life away, but now with me he will not stay

    i wish, i wish, i wish in vain, i wish i was a maid again
    a maid again i ne'er will be 'til cherries grow on an ivy tree

    i wish my baby it was born and smiling on it's daddy's knee
    and me, poor girl, to be dead and gone, with the long green grass growing over me

    she went upstairs to go to bed, and calling to her mother, said:
    "give me a chair till i sit down and a pen and ink till i write down"

    at every word she dropped a tear, at every line cried: "willie dear
    oh, what a foolish girl was i, to be led astray by a butcher boy"

    he went upstairs and the door he broke, he found her hanging from a rope
    he took his knife and he cut her down, and in her pocket these words he found:

    "oh, make my grave large, wide and deep, put a marble stone at my head and feet
    and in the middle, a turtledove, that the world may know that i died for love
  • bu sene film festivalinde ustalara saygi kusaginda neil jordan toplu gosteriminde oynayacaktir.

    hikaye 1960'larda irlandanin oldukca fakir bir banliyosunda yasayan, annesi devamli ariza yaptigi icin akil hastanesine yatirilan dolayisiyla yalniz basina buyumeye calisan 12 yasindaki bir cocugun hikayesidir. delikanlimiz ara ara halisinasyon gormeye baslayacak daha sonra bu hayaller onun da ariza yapmasina neden olacaktir.

    hikaye cok guzel kotarilmistir. hani konu cok yeni olmasa da hikayede cocuga aciyan, ozur yaratan bir perspektiften ote oldugu yorum katmadan, boyle bir yasam yasanmislik nasil olursa o sekilde anlatilmistir. konu itibariyle dramasayilabilecek olsa da araya serpistirilen espriler nedeniyle zaman zaman kara komedi tarzina yaklasilmistir.
  • ömründe bir kez bile sinemaya gidip film izlememis 12 yasinda bir oglan çocugunun basrolünü oynadigi ingiliz yapimi film. yönetmenin yalancisiyim. bizzat söyledi. eamoon owens, bir yetenek küpü müdür, yönetmen mi iyi oyuncu güdebilmektedir bilemem ama izlemeye deger bir filmdi. "iyi komsu insani mülk sahibi, kötü komsu da deli eder hatta katil bile eder." temasindan yola çikan yönetmen sevimli, cin gibi, yaramaz, çilli bir oglan çocugundan gözü kara bir katil yataran etkenleri gene o çocugun gözünden ve agzindan anlatmis.
  • komünizm paranoyasının soğuk savaş yıllarında , irlanda'nın ücra bir kasabasında da ne kadar canlı olduğunu bizlere eğlenceli bir şekilde aktaran film . uzaylılar , çizgi romanlar , komünist paranoya , 50'lerin sonu 60'ların başındaki kapitalist dünya'dan bahsederken anılmadan geçilmeyen üç şey olsa gerek.
    irlanda yeşili bu filmde de bana gel bana gel diye sesleniyor uzaktaki hayranlarına ...

    --- spoiler ---
    -milyon , milyar , trilyon doların olsa ne yapardın

    -milyon , milyar , trilyon dolarım olsaydı , milyon , milyar, trilyon tane şeker alırdım .
    --- spoiler ---
  • brussels international festival of fantastic film kapsaminda filmin orjinal kopyasi ile izledigim, altyazisiz oldugu icin ayni anda dvd'den de bir projektor yardimi ile altyazilarin beyaz perdeye yansitildigi boylece bol dialog olan filmi irlanda aksani nedeni ile anlamsiz gozlerle izlemekten kurtuldugumuz 109 dakika boyunca son derece keyifle izlenilen bir filmdir. ozellikle son bir saati oldukca dinamik gecer. ayrica sinéad o'connor ile de gulumseriz.

    http://www.imdb.com/title/tt0118804/
  • nihayet türkçede yayınlanmış, kasap çırağı adıyla ithaki'den çıkan patrick mccabe romanı.
  • patrick mccabe'nin 1992 yılında yazdığı, benim de irlandalı bir arkadaşımın tavsiyesiyle o yıl okuduğum son derece etkileyici bir romanı. kitap 1992 irish times - aer lingus award'unu aldı ve 1992 booker prize'a aday oldu. sonrasında 1997'de neil jordan adlı irlandalı yönetmen tarafından filmi de çekildi. roman ve film arasındaki en büyük fark, sonunun filmde değiştirilmiş olması.

    kitap, kuzey irlanda'da yaşayan, işçi sınıfından katolik bir ailenin oğlu francie brady'nin yaşamını anlatır. babası alkoliktir, annesi de intihar eder. bu da zaten francie'nin ruh durumunu anlatmak için yeterlidir sanırım. gerçi sorunlar bu kadarla da bitmez, sene 1960lı yılların başları, yani protestan-katolik savaşları yüzünden iyiden iyiye fakirliğin pençesinde kalınan yıllar.

    roman, teknik açıdan first person ve stream of consciousness karışımı; olayların gidişatıyla francie'nin düşünceleri birbirine karışıyor bu yüzden. romanın sürükleyiciliğine katkıda bulunan en önemli öğe de bana göre romanın bu yönü.

    hatırladığım kadarıyla kitapta en çok kullanılan kelimeler, "grand" ve "we had a big laugh"tı.

    kaçırmayın.
  • iki yeni yetme oğlanın sınır tanımaz bağlılığı da olsa olsa neil jordan tarafından bu kadar güzel aktarılabilirdi heralde. bir irlanda dönem filmi olarak izlenildiğinde oldukça başarılı olduğu anlaşılacaktır. pek tabii neil jordan bu tip projelerini yalın bir şekilde değil de, içine ilginç öyküler serpiştirerek sunmayı yeğleyen bir yönetmen, dolayısıyla izleyiciyi sıkmayan akıcı işlere imza atıyor.
  • mini mini sevimli mi sevimli bir yavrunun ötekileştirmeye kurban edilmesinin işlendiği neil jordan filmidir.
hesabın var mı? giriş yap