• ian mcewan'ın son kitabı.

    (bkz: #60738264)
  • richard eyre'nin yönettiği uyarlama . emma thompson, ben chaplin is ekadrodan bazı isimler.
  • etkileyici ve uzerine dusundurucu bir konusu olan film. (kitabi okumadim, simdi atip tutmayayim.)

    kisaca konusundan bahsedersem:

    "fiona maye, bir yuksek yargi mahkemesi yargicidir. havali yasantisinin yani sira esi ile ilgili problemler yasamaktadir. bir gun bir mahkeme esnasinda, duygularina yenik duser."

    film bu iki satirlik konunun yani sira "otenazi", "ozgur irade" ve "genc yetiskin psikolojisi" konularina deginiyor. bunlara deginirken ucuz bir yaklasimi yok, tam tersine susarak dusunduruyor.

    emma thompson'un performansini gordukten sonra salondan "my lady" diye icinizden tekrar ederek cikmaniz oldukca olasi.
  • yalın bir ana hikâyenin etrafında kurulmuş, meramını da aynı yalınlıkta --mümkün olan en az diyalogla-- anlatmayı başarmış, kimi klişelere göz kırpsa da sonuçta hepsini ters köşeye yatıran ve insanın göğsünde koca bir yumru bırakarak bitiveren bir film. ingiliz sinemasının bilgiçlik taslamayan bir başka güzel ve unutulmayacak örneği.

    bu eser holywood yapımcılarının eline düşeydi, muhtemelen en az altı bölümlük, mendiller fora modunda, sulu zırtlak bir mini netflix dizisi çıkarırlardı bundan. iyi ki öyle olmamış...
  • hakkında bir kaç entry'nin bulunması üzücüdür.
    nice skik filmler izlenir ve yorumlar yazılırken; kenarda köşede kalmış bu filmi çok az insanın izlemiş olması da düşündürücüdür.

    ian mcewan'ın kitabından uyarlanmış bir film.

    emma thompson her zamanki oyunculuğuyla bildiğimiz gibi.

    film dini inancın insana zarar verecek sınıra geldiği bir durumun analizini yapıyor.
    henüz 18'ine basmamış adam, yehova şahidi isimli bir dini grubun mensubudur. ailesi de kendisi gibi (sonu acılı bir ölüm olsa bile) inançlarının gerekliliklerinden olan "kan alma/verme" yapmamaktadırlar. hastane yasal yollara başvurur ve olay mahkemeye taşınır.
    yasalar çocuğu inancından koruyabilecek midir?

    ben çok beğendim. biraz ağır ilerlese de çok başarılı ve sorgulayan filmlerden biri.
    fiona'nın nazi subayı gibi duygusuz olması canımı sıksa da adam'ın hayat dolu ve içten hali taktire şayandı.

    --- spoiler ---
    fiona'nın kararı:

    adam'ın kendisinin ailesinin ve büyüklerinin adam'ın sağlığı hakkında düşmanca
    bir karar verdiklerini gördüm.
    inancından ve kendisinden korunması gerekiyor.
    kararım ise hayatı, inancından daha kıymetli.
    görüşlerim ve beyanlarım şöyledir:
    hastane için adam'ın tedavisinde kan nakli dahil gerekli gördükleri her şey meşrudur.
    --- spoiler ---

    .
    .
    .

    kitabının tanıtımından:
    londra'da yaşayan, yüksek divan aile hukuku dairesi'nin en başarılı ve ünlü hâkimlerinden fiona maye, özel hayatındaki kriz karşısında çaresizdir: kocası jack onu genç bir kadın için terk etmektedir. fiona tam bu sırada kendini adam henry davasının hâkimi olarak bulur. on yedi yaşında bir lösemi hastası olan adam, tedavisi için elzem olan kan naklini günah olduğu gerekçesiyle reddetmektedir. onun kişisel haklarına saygı göstermekle bu hakları çiğneyerek hayatını kurtarmak arasında kalan fiona, bir sonuca varabilmek için adam'la görüşmeye karar verir. bu görüşme ikisinin de hayatını değiştirecektir.

    şöyle bir analize de denk geldim:

    “çocuk yasası, ingiltere’de 1989 yılında yürürlüğe giren bir yasanın (the children act), uygulamalarında yaşanan (hukuki, ahlaki, dinsel) tartışmaları, açmazları; yaşam hakkı, dinsel inançlar, seküler yasalar, özel yaşamın dokunulmazlığı, bireyin refahı, insan hakları gibi birbiriyle kaçınılmaz olarak kesişen, bazen de çelişen düzlemlerde ele alıyor. bir yanda verili yasalar, öte yanda bunu ister istemez kendi düşünsel, inançsal oluşumunun penceresinden değerlendirecek yargıçlar ama bir de varılan hükümlerle geleceği ölümle yaşam arasında yön değiştirecek olan sıradan insanlar…”

    kaynak
  • muhteşem bir ian mcewan romanı. dini için ölmeyi göze alan adam, yeni bir ilişki yaşamak isteyen jack ve tüm bunların ortasında kalan fiona. fioan'nın yaşadığı iç çatışmayı ben yaşıyormuşum gibi hissettim.
    su gibi akıp giden bir tarzı var. roza hakmen gibi işinin ehli bir çevirmen tarafından çevrilince kitap okumak daha zevkli oluyor.
    ayrıca kitabın içinde muhteşem şiirler bulunuyor. normalde yerli yazarlardan bile şiir okuyamazken buradakiler çok hoşuma gitti.
    büyük ihtimalle okuyan herkesin etkilendiği kısmı aşağıya yazıyorum. kitabı bitirmeden okumamanızı öneririm.
    --- spoiler ---

    aldım tahta çarmıhımı sürükledim dereye.
    gençtim, aptaldım, bir düş yiyordu içimi:
    kefaret çılgınlıkmış, yükü aptallar taşırmış
    ama hayatı kurallara göre yaşa denmişti pazarları.

    kıymıklar omzuma battı, çarmıh kurşun gibi ağırdı,
    hayatım dardı, sofuydu, ölüyordum az kaldı,
    dere şen şakrak hopluyor, güneş oynaşıyordu,
    ama ben gözlerim yerde yürümek zorundaydım.

    sonra bir balık çıktı sudan, pullarında gökkuşağı.
    sudan inciler oynaştı, gümüşi teller gibi aktı.
    "özgür olmak istiyorsan çarmıhını at suya!"
    yükümü boğdum nehirde, erguvanın gölgesinde.

    o nehrin kıyısında diz çöktüm kendimden geçip
    o yaslandı omzuma, tatlı mı tatlı bir öpücük verdi.
    ama sonra daldı buzu gibi dibe, kayboldu temelli
    boğuldum gözyaşlarına trompetleri duyana kadar.

    isa suyun üstünde durup konuştu benle:
    "şeytanın sesiydi o balık, öde bedelini.
    yahuda'nın öpücüğüyle ele verdi adımı.
    kendi eliyle ölsün çarmıhımı suda boğan."
    --- spoiler ---
  • yargıç hanım süper değil mi?
    ingilizler hukuk sistemlerine ve tüm unsurlarına ne kadar saygılılar. bravo, darısı başımıza.
    yine bir filme ortasından başladuğım için başka yorum yapmıyorum.
  • filmini izledim. filmi gayet başarılı buldum. oyuncular başarılı. film müzikleri güzel. konu güzel bir şekilde sunulmuş. tabi kitapta eminim karakterlerin duygu değişimleri daha ayrıntılı şekilde verilmiştir. film bu açıdan biraz kısa kalıyor.
  • film çok güzel. bu hayattan. emma thompson ve stanley tucci var daha ne olsun. filmin kitabının da siparişi verildi hemen.
  • bu ingiliz yapımı normalde çok ilgimi çekecek bir konuya sahip değildi, ancak emma thompson'ın hatırına izlemeye karar verdim. nitekim ingiliz aktristin, filmin yavaş temposuna rağmen oyunculuğuyla senaryoyu alıp götürdüğüne şahit oldum. (bkz: karakter oyuncusu)

    kısaca, kitaptan uyarlama olan the children act'ın dini baskıların aileler üzerindeki olumsuz etkilerini ve dogmatik düşüncülerle gençlerin beyinlerini yıkamanın nelere mal olabileceğini çok iyi şekilde sergilemesi açısından başarılı bir yapım olduğunu söyleyebilirim. (bkz: bağnazlık)
hesabın var mı? giriş yap