• bir netflix belgeseli. kuba'nin bir diktatorun elinden baska bir diktatorun eline gecisini, oncesini ve sonrasini anlatiyor.
  • dün son bolümünü de izlediğim belgesel dizisi. bir çok ülkeden gazetecilerin ve olayların bizzat tanıklarının anlatımıyla zenginleştirilmiş oldukça başarılı bir çalışma. hissettiğim kadarı ile de tarafsız yaklaşmaya çalışmış. fidel castro'yu ne göklere çıkarıyor ne de bazı politikalarından dolayı diktatör algısı yaratmaya çalışıyor. belgeselde hem devrimciler hem de devrim zamanında amerika'ya kaçmış karşıt devrimciler söz alıyor. tavsiye edilir.
  • 8 bolumluk netflix belgeseli. ozellikle ilk 2 bolumde dertsizken dert sahibi oluyor insan, gelen vuruyor giden vuruyor. alman rus ve fransiz yapimcilar tarafindan yapilmis keyifli bir yapim.
    fakat netflix turkiye nasil bir tercume ofisi ile calisti ise turkce altyazi ile dublaj asla tutmuyor. 134 asker yaziyor ornegin alt yazida, turkce dublajda ise 144 diyor. henuz tutan bir sayi olmadi 6 bolum boyunca, durum felaket.
  • küba'nın siyasi tarihi hakkında şimdiye kadar yapılmış en ayrıntılı belgesel serisi olabilir.

    bu belgesel sayesinde küba'nın tarihi nasıl şekillendi, amerika'nın küba'da niçin bir askeri üssü var, batista nasıl palazlandı, fidel castro nasıl parladı, küba devrimi nasıl gerçekleşti, che guevara'nın yolu küba'ya nasıl düştü, soğuk savaş yıllarında küba'nın fonksiyonu neydi gibi daha pek çok sorunun cevabı alınabilir. eleştirel ve objektif sayılabilecek bir bakış açısıyla küba tarihinin 500 yılı günümüze kadar kademe kademe anlatılıyor.

    seri 8 bölümden oluşuyor ve her bölüm yaklaşık 1 saat civarında. yani tüm seriyi izlemek için biraz zaman ayırmak gerekiyor.
  • ilk 3 bölümü seyrettim, kalan 5 bölümü de bir an önce seyredesim var. kaliteli bir yapım olduğu belli, küba'nın tarihsel akışı hakkında bilgi edinmek isteyenler izlemeli. mümkün olduğunca objektif diyebiliriz ama ne de olsa bir netflix yapımı. illa ki bir yerde fidel'e vuracak, çok da şe'etmemek gerek.

    herşeyden öte, jenerik müziğine bayıldım. zil sesim yapıcam.
  • ben bunun tamamını izledim, bir kaç eksikliği olmasına rağmen belgesel güzel, akıp gidiyor.

    öncelikle vietnam savaşında gerçekleşenler burda da oluyor aynı şekilde, vietnam savaşının başlangıcına baktığımızda vietnam fransanın sömürgesiydi ve kurtulmak için abdden destek alıyordu ve sonra abd vietnamı kendi sömürgesi haline getiriyordu ve sonra uzun yıllar çok yorucu bir savaşa neden oluyordu bu durum.

    bu belgeselin başında ise küba ispanyanın bir sömürgesi ve küba halkı bağımsızlığını istiyor ama askeri gücü çok zayıf sömürgelikten kurtulması için, bunlar abdden yardım istiyor abd tabi çoktan bu teklifi bekliyor çünkü küba 150 km yakınında ve kübayla ilgili emperyalist planları var. sonra abd yardımıyla küba ispanyanın sömürgesinden kurtuluyor ve bağımsız olduğunu düşünüyor artık ama tabi hayallerde. sonra işte klasik abd emperyalizmi kübaya hakim olup kendi sömürgesi haline getirmek istiyor.

    bu belgesel de şunu net gösteriyor halkından destek alamayan gerilla-devrimci yapının başarıya ulaşma şansı çok zayıf ve aynı şekilde halktan destek alan devrimci bir örgütün devlet tarafından tamamen yok edilmesi imkansızdır bunu dünyanın bir çok ülkesinde rahatlıkla gördük görüyoruz zaten.

    tabi ki belgeselde biraz çarpıtma da var ama genel itibariyle izlenmesi gayet güzel bir belgesel, bu belgesel sayesinde kübayı seyahat edilecek ülkeler listesine koydum, bir şekilde sosyalist geçmişi olan ülkelere hayranlığım var nedense.
  • çok taraflı bir belgesel olmuş. belgeselde yapılan röportajların çoğu kübalı sürgünlerden oluşuyor. fidel castro'nun yaptığı iyi reformlara yer vermemişler ve tamamen kötülemişler.
  • bir çok konuda eksik kalan belgesel. che guevera ile castro'ların yolunun kesişmesi hemen geçiştirilmiş daha ayrıntılı anlatılabilirdi. çoğunlukla, devrim sonrası küba'dan kaçanları ve fidel castro ile çalışıp sonradan kopan kişileri konuşturmuşlar. bu da tarafsızlığı oldukça zedelemiş. izlerken bir de öbür taraftan dinlemek lazım diyorsunuz sürekli. en önemlisi fidel castro'nun şansa bala radyo kanalı sayesinde 300 kişiyle yönetimi devralmış gibi davranmışlar ki halkın ona olan büyük desteği es geçilmiş. orası eminim ki izleyen herkes için aşırı saçma gelecek. sanki castro ve 30-35 kişi sierra maestra 'da bütün gün oturup batista'nın istifa edip kaçmasını beklemişler sonra da yürüyerek gelip yönetimi devralmışlar. resmen o kısmı böyle anlatmışlar.

    bunların haricinde benim için en büyük artısı, devrimden önce castro'nun sosyalistlikle alakasının olmaması ve amerika karşıtlığının sonucu olarak ülkeyi ekonomik anlamda idare etmek için sscb kutbuna yanaşması sonucu oraya yöneldiğini öğrenmek oldu. aslında milliyetçi bir refleksle ortaya çıkmış bu mücadele. che guevera'yı ayrı tutuyorum tabii. yanlı bir yapımda bile kendisine hayranlık duymamak elde değil.
  • netflix'de izleyebileceğiniz en iyi belgesel filmi.
  • küba devrimini anlatan 8 bölümlük netflix belgeseli.

    1. bölüm, küba'nın tarihi:
    kübalılar dünyanın bilinen ilk tütün üreticileri ve içicileridir. kafalarına göre rahatça takılmaktadırlar. ama işler avrupalı kaşif-sömürgecilerin adaya ulaşması ile değişmeye başlar. küba'nın tütünden başka bir de stratejik önemi vardır. karayipler'deki bu ada ülkesi adeta güney ve kuzey amerika seferleri için istasyon konumundadır. bu arada ispanyollar adaya çiçek başta olmak üzere, kübalıların henüz bağışıklık kazanmadığı bazi ölümcül hastalıkları da beraberlerinde getirirler. iş öyle bir hal alır ki birkaç yıl içinde yerli halkın yüzde doksanı ölür. tabi bu büyük bir insan kaynağından olmak demektir. bu durumun telafisi afrika'dan gemilerle yeni köle getirmektir. küba'ya afrika'dan milyonlarca köle getirilir.küba'ya bu kadar çok köle getirilmesinde etkisi olan bir başka olay da; 1700'lerin sonunda komşu ada ülkesi olan haiti'deki isyanıdır* . o zamanlar dünyanın en önemli şeker üretim merkezi olan haiti'deki köleler kötü koşullara isyan edip efendilerini öldürmeye başlayınca, üretim küba'ya kayar. ve küba'ya getirilen köle sayısı artar.

    1834'de ingiltere'nin topraklarında köleliği kaldırması, ardın komşu amerika'da iç savaş sonrası * kölelerin özgür kalmaları, ispanya'nın fahiş vergileri gibi sebepler yüzünden 1868'de beyaz ve mülk sahibi bir kübalı olan cespedes * liderliğinde isyan başlar. cespedes özgür bıraktığı kendi köleleri ve diğerleri ile ispanyol ordusuna karşı gerilla savaşları yapar. çatışmalar yıllarca sürer ve çok kan dökülür. bazı kübalılar ispanya tarafında savaşır. küba uzun bir koridor gibidir. isyan doğuda başlar. ispanyollar isyanın batıya ve en önemli merkez olan havana'ya ulaşmaması için adayı kuzeyden güneye bir duvar ile böler. ama bu da isyancıları durduramaz* . sonunda iki taraf da bu işten bir sonuç alamayacağını anlayıp anlaşmaya giderler.

    ama bu anlaşmadan bağımsızlık çıkmaz sadece haklarda bazı iyileştirmeler yapılır. ilerleyen zamanda sürgündeki kübalılalar jose marti liderliğinde organize olup, eski isyancılarla birlikte tekrar ispanyollara saldırırlar. küba'nın ulusal kahramanı jise marti* bu saldırıda ölür. ama bu ölüm adeta isyana can verir. ispanyol hükümeti isyanı bastırmak için adaya valeriano weyler 'i vali olarak gönderir. weyler isyanın kırsaldan desteklendiğini bilmektedir ve bunu önlemek için insanları şehirlere, kasabalara göç etmeye zorlar. iş bir noktadan sonra o boyuta gelirki yüzbinlerce insan ölür. geride kalanlar çok zor şartlarda yaşamak zorunda kalır.

    kübalılar yaşanılan vahşeti fotoğraflayarak abd basınına oradan da tüm dünyaya duyurur. abd kamoyunda müdahele için sesler yükselir. 3. yılın sonunda, havana yakınlarında demirleyen uss maine isimli bir abd savaş gemisinin bir gece patlaması(!?) ile 1898'de abd küba'ya savaş açar ve adaya asker çıkarır*. kanlı savaşı abd kazanır {ayrıca (bkz: rough riders) }. savaşa gönüllü katılıp sonrasında başkan olan roosevetl küba'nin bağımsızlığını tanır.

    ama ispanyollardan kurtulan küba amerikalıların gayr-i resmi sömürgesi olur. abdli şirketler küba kaynaklarını sömürmeye başlar. tabi kübalılar abd'den de kurtulumak için mücadeleye koyulur. ama abd'de çeşitli tavizler ve güvenceker koparmaya çalışır. sonunda iki taraf platt yasası üstünde anlaşır. bu yasadaki belki de en büyük kazanım, abd'nin ömür boyu guantanamo koyu'nu yıllık 4.085 dolara kiralama hakkının olmasıdır. bu üs ile o sıralarda inşaatına başlanan panama kanalı ve tüm karayipleri kontrol altında tutulacaktır...
    ----------------

    2. bôlüm ( maddeler halinde yazacağım):
    -küba dünyanın en büyük şeker üreticisi haline gelir. o kadar ki neredeyse tüm ülke sadece şeker kamışı tarlalarında çalışır. ama küba halkı yapılan savaşlarda erkek nüfusunun çok önemli bir bölümünü kaybetmiştir
    doğal olarak dışarıdan işçiler küba'ya gelmeye başlar. bu işçiler arasında, yakın zamanda küba ile savaşan eski sömürgeci ispanya'dan da insanlar vardır. hatta eski ispanyol askerleri vardır.
    -6 ekim 1906. abd askerleri adaya çıkıp seçilmiş hükümeti saf dışı bırakır ve abdli bir general vali olarak atanır. abd bu işgale platt yasası 'nı dayanak gösterir( bu yasaya göre; abd kendisi için bir tehdit gördüğünde küba'yı resmi olarak işgal edebilecektir). yeni atanan vali; orduyu giydirmek gibi tün büyük ihaleleri abdli yatırıncılara vermeye başlar. tren yolları, limanlar, şeker sanayisi tamamen abd kontrolündedir. (bkz: united fruit company)
    -1. dünya savaşı sırasında yarım kilo şekerin fiyatı 3 sentten 22 sente fırlar. küba'da artık her yer şeker kamışı tarlasına döner. ama bu durum da uzun surmez. savaşın bitip ticaret yollarının açılması ve dünyada pastadan pay almak birçok yerde şeker tarımının yapılması ile fiyatlar çakılmaya başkar. küba'da birçok banka ve şirket batar. birçok insan işsiz kalır. küba'nın en büyük şeker alıcısı konumundaki abd bile ihtiyacının bir kısmını farklı yerlerden karşılamaktadır.
    - yakınd zaman önce devrimi yaşayan ruslar, bu devrimi hızla dünyaya yaymaya çalışırlar. küba'da da bir parti kurulur.(bkz: küba komünist partisi)
    ...
    (bu entry izlenen her yeni bölüm ile kendini yeniyelebilir(?))
hesabın var mı? giriş yap