• ilk kez geçtiğimiz günlerde sundance 2019 da izleyici ile buluşan korku filmi.

    yönetmen lee cronin in ilk filmiymiş.

    önümüzdeki ay vizyona girecek the prodigy adlı filmle hikayesi benzerlik taşıyor: tuhaf küçük bir çocuk ve annesinin hikayesi.

    trailer için:

    https://youtu.be/mouq7j8n8oq
  • 6/10

    az önce izlediğim film.

    özet yorumum: ağır tempolu ama gizem dozu yüksek bir gerilim filmi. şiddet dolu sahneler, kan vs pek yok. türe herhangi bir yenilik de getirmeyen, izlemeseniz de olur bir film. üstelik finali de havada kalıyor. ancak merakla izleyeyim , gerileyim derseniz bakabilirsiniz.

    aynı tarza sahip asıl beklediğimiz film ise the prodigy tabii.

    ***feci spoiler***

    kocasından neden ayrıldığı belli olmayan sarah, oğlu chris ile irlanda'nın bir kasabasına yerleşiyor. evlerinin yakınlarında da büyük bir çukur görüyorlar. bir de kasabada kafayı sıyırmış yaşlı bir kadın var. yıllar önce yine chris ile aynı yaşta olan çocuğuyla problem yaşamış ve ardından onu kaybetmiş.

    bir süre sonra sarah, çocuğunun garip davranışlar sergilediğini görüp, ona karşı yabancılık hissediyor. yaşlı kadının yaşadıklarının bire bir aynısını yaşıyor.

    -o çukurdaki şeytani bir güç (irlanda mitolojisine hakim değilim, belki bir cadılık durumu var) insanları klonluyor ve değiştiriyor. çünkü filmin sonlarına doğru kadın da kendisiyle karşılaştı. hatta çukurdaki yaratıklar şimdiye kadar kaçırılan (ya da kaçırılması planlanan) insanların bedenleri. ancak kadın o çukurdan nasıl çıktı göstermediler.

    - kadının kocasından, alnındaki yarasından, örümceklerden ve gizli kamera kaydından da yeteri kadar bahsedilmedi.

    - yaşlı kadının çocuğu da çukur kurbanı. hatta kadının kocası bilerek değişmiş çocuğunu ezmiş olabilir.

    ***feci spoiler***
  • beni hayal kırıklığına uğratan film.

    sanırım hayal kırıklığının bir sebebi de bu filmden beklentimin yüksek olmasıydı. ama film gerçekten beklentileri karşılamaya çok uzak.

    başlığı açan arkadaşın işaret ettiği gibi the prodigy'de yine bu klasmanda hevesle beklediğim bir film ve umarım aynı hayal kırıklığını yaratmaz.

    filmi izleyeli bi kaç gün olduğu için eksi yönlerini pek açamıyorum. hafızam şimdiden filmi silmeye başladı diyebilirim.

    izlenmez mi evet izlenir ama iyi ki izledim dedirtmez. film çok ama çok havada kalmış. yapabileceğim en bariz eleştiri bu. anne rolündeki ablayı da beğenmedim.

    ne yapalım önümüzdeki maçlara bakacağız artık.
  • son bir yıl içinde; ya çocuk karakterlerin içine şeytan girdiği ya da çocukların hali hazırda şeytan olduğu sayısız film izledim. başlarda "allah allah yav, şeytan çocuklu filmlere denk gelip duruyorum" diye gülüp geçtiğim hayatım, kısa süre sonra korku filmine döndü. ulan, sağıma bakıyorum the prodigy, soluma bakıyorum boarding school, yukarı bakıyorum eli, de hele yeterin diyorum, bu sefer de karşıma bebişli servant çıkıyor. hayatımdan defolup gidin artık küçük adamlar... çoluktan çocuktan kaçtıkça, önüm arkam bebe doldu. the hole in the ground da onlardan biri. rastgele tıklayıp açtıydım halbuki.

    filmin konusu:

    bekar anne sarah, çocuğu chris'ı alıp irlanda'nın kırsalına yerleşiyor. sarah, bir gün ormana doğru koşarken ben diyeyim sarlacc, siz deyin na kocaman bir çukura denk geliyor. gerisi spoiler:

    --- spoiler ---

    - toplasan 20 kilo etmeyecek çocukla iki didiştiler diye, çocuk, masayı odanın öbür tarafına uçurdu. o andan sonra annenin, "a benim kınalı kuzum, a benim kınalı yapıncağım" diye duygu ve düşüncelerini bastırma yoluna gitmek yerine, üç kulhuvallah bir elham okuması gerekirdi.

    - bebe; the addams family'deki thing çakması elceyiziyle örümcek yakalayıp yutmasına rağmen, aşırı modern annesi tarafından doktora götürüldü. düşünsene, dokuz ay karnında taşıyorsun, doğuruyorsun, besleyip büyütüyorsun, sonra çocuğun tek hamlede örümcek mörümcek yutuyor. o raddeye gelene kadar ne yaşadı acaba? çocuğu alıp geri de sokamazsın ha. anca, doktora götürürsün. yahut, orada burada "knk benim çocuk normalde böyle değildir, imposter bu brz :d" dersin. belki inanan çıkar.

    - yalnız, anne de işkillenmeye dünden razıymış. çocuğu, elinde papatyalarla geldi diye (nalaga sen şimdi papatyalarla, napçam papatyayla, bunlar nerenin papatyası) ufaktan kafayı yedi. e çocuğun uyuzken, tipsizken, bıdı bıdı eden sen değil miydin?! al işte, bebe gitmiş papatya getirmiş sana, daha napsın be? örümceği hiç acımadan ayağıyla ezerken "çocuğum da çocuğum, kıristofır"; papatyayla gelirken "imposter mısın lan sen, şerefsiz?". ana olsun, baba olsun, kimseye yaranılmıyor dünyada. çocuğun bir demet papatyayla geldi diye değiştiyse, sen bir de onu ergenlikte gör. nez'in klibini izliyorlar. gerçi, nez mi kaldı lan... aha yaşımız çıktı ortaya.

    - hiç öyle ikircikli olaylara, katakullilere, çukurlara kafa üstü atlamaya gerek yok. imposter mimposter, geçsin benim yerime, iki üç gün takılsın, sonra "senin hayatını zikiim bırakıyorum taklitçiliği" demezse namerdim...
    --- spoiler ---
  • zayıf bir film, uzak durmakta fayda var. alternatifiniz varsa hiç düşünmeyin.
  • yüksek beklentiyle izleyenleri üzecek film. orta şeker vasatın bir tık üstü.
  • pek keyifli bir film, kitlesi biraz daha spesifik sadece. eger ki iyi cekilmis atmosferik gerilim filmlerinden hoslaniyorsaniz, bu film tam size gore. acikcasi (bkz: the babadook) veya (bkz: relic) gibi metaforik bir film bekliyordum. ne bileyim, ortadaki o koca delik bir anustur ve film de anal seksin zararlari uzerine bir metafordur gibi. oyle cikmadi, en azindan ben ilk izleyisimde bir sey yakalayamadim. filmi bunun icin izliyor degildim ama filmi izlerken bir yandan da bunun takibini yapmak keyif veriyor. aslinda film de buna oldukca musaitti, hani ortada koca bir delik var, icinde bir takim olaylar donuyor. aynalar, eski es, kaza, yaralar. sanki hepsi bir yere varmamizi istiyor gibi ama en nihayetinde film bittiginde (spoilerimsi) sanki her sey gercekten yasandi ve anne karakterimizin akli basindaydi gibi bir izlenim uyandirdi.
  • az önce izlemeyi bitirdiğim film.
    sonunda bir twist bekledim ama olmadı, beklentileri ve soru işaretledini karşılamadı.

    --- spoiler ---

    1) kadın o çukurdan nasıl çıktı?
    2) kamera kaydında ne vardı?
    3) sonunda gerçekten kendileri miydi yoksa klonlanan yaratıklar mıydı?
    4) kadının yara izi nasıl olmuştu?

    --- spoiler ---
  • büyük başlayıp ufalarak yok olan film.

    bir yere bağlanmayan filmlere karşı değilim, bir yere bağlanacakmış gibi yapıp bağlanmayan filmlerde biraz üzülüyorum ama. vaadini karşılamayan bir senaryo arasam döner kendi hayatımı izlerim kardeşim.

    --- spoiler ---

    "lan ya aslında o değilse" filmlerini hep sevdim. bu filmlerde gerilime de korkuya da göz kırpan, modası geçmeyecek ve asla sıkmayacak bir sinematografik tavır olduğunu düşünüyorum. insan izlerken kararsız kalıyor, kendinden yana şüpheye düşüyor. izleyiciyi her an tetikte olmak zorunda bırakan filmler bunlar. izlerken gevşeyemiyorsunuz. o nedenle güzel.

    the hole in the ground da kötü başlamadı. gizemi kararındaydı. derken işler bocaladı biraz. finalde cevapsız soru kalmadı evet ama bazı cevapların sorusu hiç sorulmadı. baba nerede, yara izini neden görüp durduk falan anlayamadık. bir aile içi şiddet vakası mı? silahı gördük, patladığını göremedik velhasıl.

    hikâyenin sonunda bir gizem yok, kadın ve oğlu gerçekten kadın ve oğlu. nitekim aynalardaki yansımalardan öyle olduklarını görebiliyoruz. kamera kaydında gördükleri şey ise imposter oğlanın gerçek suretiydi. sanırım bu filmin sıkıntısı, finalinde yanlış soruları cevaplaması. esas soruların hepsi o kadar hızlı yanıtlanıyor ki gözler bir kandırmaca, çaktırmadan devam eden bir gizem arıyor. görünmez babadan veya yara izinden hiç haber alınamazken, esas hikâyeyle ilgili tüm düğümlerin çözülüvermesi afallatıyor insanı.

    neyse, yine de izlenir. çok da yüklenmemek lazım. hayatın içinden hislerle, vasat hislerle sonuna kadar gelinir bu filmin. meh denir kapatılır sonra. tebessümle karşılanacak yumuşaklıkta bir hayal kırıklığı olarak hatırlanır. sert bir hayal kırıklığı değil, yumuşak bir hayal kırıklığı. tahammül edilebilir bir hayal kırıklığı.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap