• (bkz: jordan rules)
  • hayatımda izlediğim en kötü türkçe alt yazıya sahip mükemmel belgesel.

    bu seriyi çeviren arkadaş klavyeye random bassaymış daha anlamlı bir çeviri olurmuş o kadar berbat.
  • basketbol terimi olarak 'sweep' ne demek bilmeyenlerin çevirdiği aşmış belgesel. ulan turkiyde bir tane basketbol serisi izlemiş ingilizce bilen adam mı yok?
  • çevirilerde ben bir sıkıntı göremedim, bilmiyorum.

    point guard: nokta muhafız
    shooting guard: çekim muhafız
    small forward: küçük ileri
    power forward: güçlülük ileri
    center: döngül.

    cümle içinde kullanalım: döngül shaq puan aldı. daha da anlaşılmıyorsa artık yani...
  • basketbol terimlerini geçtim, "season record" kısmını "sezon rekoru" olarak çevirmiş alt yazıyı çeviren kişi. hiç aklına "istatistik" kelimesi falan gelmemiş.

    çeviri yapmak sadece gördüğün kelimenin eş anlamlısını yazmak değil ki. çeviri yapmak yerelleştirmektir ve orada gördüğün kelimeyi hem içeriğin jargonuna uygun, hem de bulunduğun ülkedeki insanların anlayabileceği şekilde çevirmektir.

    adam paint'i, yani yıllardır basketbol maçlarında geçen "boyalı alan" terimine dokunmamış.

    eskiden ne güzel divxplanet gibi yerlerde sevdiğim bir yapıtın kötü çevirisini gördüğümde gider uyarır veya inat eder, çeviriyi kendim devralırdım ama şu an böyle bir şansımız yok.

    netflix çevirmenlerine yüklenmek istemiyorum çünkü bildiğim kadarıyla karakter sınırlaması var, yani belli bir karakterden fazlasını koyamıyorlar ekrana. bu yüzden olması gereken bazı kelimeleri eksik yazıyorlar, bunları anlayabilirim ama benden önce burada defalarca yazılan terimleri doğru düzgün yapamamalarını anlayamıyorum.

    adam boyalı alanı paint olarak bırakmış ama small forward'i "küçük ileri" diye çevirmiş. gel de fenalık geçirme.

    para almadan bile yaparım ben bu şaheserin çevirisini. beni bul netsflikş.
  • altyazarın hakkını yememek lazım michael jordan yerine michael ürdün de yazabilirdi
  • basketbol topunu görse bomba diye karakola götürecek birinin çevirmenlik yaptığı belgesel. ulan güzelim belgeseli katletmiş ya.
  • altyazı ekibi acilen değiştirilmeli. atla deve değil basketbol terimlerini bilmesi yeterli. dizi güzel ilk 4 bölüm sürükleyici fakat yer yer tarih değişiklikleri, geçmişe veya geleceğe gitmek kafa yoruyor.
  • basketbolla ilgili sayılırım sizce izlediğim diziyi bırakıp buna başlamalı mıyım
  • 4 bölümü de izledim ve yazmak istediğim şey amerikan kültürüne dair olucak. abi adamlarda işini yaptığın sürece naptığına kimsenin karışmaması ne kadar güzel iş ya. mesela 3.bölümde rodman'ı antreman sırasında başkoçun yalnız bırakması, yardımcı koçu onun yanında çalışırken geri çağırması aslında çok önemli bi şey. ilerleyen kısımlarda da rodman'a kafa izni verirken yine aynı kafa yapısı çalışıyo. rodman'ın sahadayken -ve tabi odaklandığında- çok iyi oynayacağını hem jordan hem phil hem de geri kalan herkes biliyo. bu yüzden de adama 2 gün kafa izni verebiliyolar. "git ne yaparsan yap -ki nabıcağını da biliyolar- ama döndüğünde konsantre olmuş halde dön" diyolar ve adam bunu yapıyo -tamam 40 saat fazladan takılıyo da vegas orası yani*. üstelik bütün bunları rodman'ı bildikleri halde yapıyolar. hatta jordan "bu adam 48 saatte dönmez ama sen bilirsin" diyo ama yine de yolluyolar çünkü biliyolar abi adam döndüğünde yine inanılmaz oynayacak. ve bu mevzu sadece rodman için değil takımdaki herkes için böyle.

    bi süre önce immanuel tolstoyevskinin podcastlerinden birinde bi arkadaşıyla avrupa, amerika ve türkiye'deki çalışma kültürünü konuşmuşlardı ve orda anlattığı da tam olarak buydu adamın. eğer sen işini yaptığı sürece kişiyi serbest bırakırsan daha verimli oluyo. bu kültürün türkiye'de de olmaması heralde üzüldüğüm en büyük mevzulardan biri. rodman türkiye'de olsaydı büyük ihtimalle sporu boşverip düz takılmaya devam ederdi çünkü bizde nerdeyse hiç kimse ona bu özgürlüğü vermezdi.
hesabın var mı? giriş yap