• anlatımı biraz çetrefilli bir filmdir. fikir yaratıcı ama bu kadar çok tekrarı insanı sıkacak derecede göstermesi hoş olmamış. misal triangle'da da dönüşlü sayılabilecek bir anlatım vardı ancak sıkıcılıktan uzak bir filmdi. bu ise daha duygusal ve gerilim öğesi neredeyse hiç bulunmayan bir film.
  • “kalp, vücudun en kuvvetli kasıdır.
    beyin, galaksimizdeki yıldızlardan bile fazlasını içinde taşır.
    vücut % 72 oranında sudan oluşur.”

    bazen hayatımız, bir sinema şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiverir... sevinçlerimiz, hüzünlerimiz, kalbini kırdığımız dostlarımız teker teker görünüverirler hayat perdesinin yansımalarında. keşkelerimiz ruhumuzu ıstırap ateşinde yakarken, güzel anlarımız yüzümüzde acı birer tebessüm halinde donuklaşıverirler. ve sonra yapacaklarımız, yapmak istediklerimiz, hayalini kurduğumuz hayat başlar sahne sahne aynaların önünde. zihnimizin sahnesinde, hayallerimizin süflörlüğünde oynamaya başlarız. başka bir zamanda yine böyle güzel bir günde geçen mükemmel hayatı. gözlerimizi mutluluğu mı açarız?

    "it was another beatiful day in a perfect life..."

    ***

    laura kasischke 'nin aynı isimli romanından beyaz perdeye uyarlanan "the life before her eyes" böyle bir vicdan muhasebesini bize sunmakta. vadim perelman'ı yine dramatik yapısı güçlü, vicdani sorgulamalarla dolu house of sand and fog'dan çoğumuz hatırlıyordur.
    roman uyarlamalarında, kitabın edebi yönü genellikle beyaz perdeye paralel bir şekilde aktarılamaz. fakat filmde geçen, görsel olarak sahnelerle çok iyi harmanlanmış kitabî cümleler yönetmenimize artı puan kazandırıyor. herşeyden öte filmin kurgusu, olayların akışı, geçmiş / gelecek örgüsü güzel işlenmiş. dramatik temalar çok hoş bir şekilde kullanılmış. uma thurman, 30'lu yaşlarda ki küçük bir kız annesi ve mutlu evliliği olan diana mcfee karakterini belirli bir noktaya kadar çok güzel oynamış. fakat olayın histerik bir yöne doğru ilerlemeye başlamasıyla uma thurman'ın biraz çuvalladığını hissediyoruz. duygularda bir soğukluk ve tutukluk var. oysa daha 17 yaşındaki diana'yı canlandıran evan rachel wood rolü daha iyi kotarıyor.

    -senin en çok neyini seviyorum
    biliyor musun, dee?
    -17 yaşında olmamı mı?
    -hayır.
    -hiçbir şeyden korkmamanı.
    -ve 17 yaşımda olmamı.
    -evet.

    ***

    evet, filmimiz 30'uı yaşlarındaki diana'nın geriye doğru okul yıllarındaki anılarıyla başlar. gençlik hatıralarıyla dolu bir film havasında ilerleyen sahneler, amerika'da bir kabus haline gelmiş ve insanların ödünü patlatan columbine lisesindeki trajediye benzer bir olayla şekillenmeye başlar. diana ve maureen çok samimi iki arkadaşdır. diana serbest yaşamıyla ve umursamaz tavırlarıyla maureen ise dindar ve kiliseye bağlı bir yaşamla sahnelenmekte. farklı iki hayatın birbirleriyle örtüştüğü ve yansıtıldığı filmde bu hayatların yönetmen tarafından yargılanmaları söz konusu. hangisinin hayat hakkı olduğuna dair bir yorumda bulunan senaryo ile karşı karşıyayız aslında. iyi ve kötü eleştrisinden çok, olması gerekenin ve kimin daha çok yaşamaya hakkı olduğuna dair diana'nın bir tercihinden ibaret. otomatik silahıyla okula dehşet saçan michael, diana ve maureen'in yanına geldiğinde kimi öldürmesi gerektiğine karar vermelerini ister. maureen işlenen karakterinden beklenen bir davranışla kendisini öldürmesini ister. işte bu noktada diana'nın gelgitleri başlar. geçmiş ve gelecek kurgusu birbirinin içine girercesine sahnelenmeye başlar. diana boşa harcadığı hayatı gözlerine getirir, kendisinden yaşça büyük sevgilisiyle yaşadığı anlar, hayal kırıklığı, yaptırdığı kürtaj ve maureen'le birlikte daha doğmamış olan kızlarına isim bulmaya çalışmaları..
    sonra diana, hayallerini serer vicdanının önüne.

    -geleceğimi düşünüyorum da...bilmiyorum.
    -ya normal bir hayatım olursa?
    -seni asla terketmeyecek bir kocan falan mı?
    -evet. eğer öyle birisiyle tanışırsam...
    -nate... ve ondan çocuklarım olursa.briar hill' de kalsam bile bu yeterli olmaz mı?
    -muhtemelen çok saçma olduğunu düşünüyorsun.
    -hayır.
    -evet.
    -cody çok güzel bir isim.
    -jennifer iyidir. bethany.
    -emma. amber.
    -emma'yı sevdim.
    -sen cody koy. ben de emma.
    -sağol.

    -ne zaman başlayacak?

    -ne ne zaman başlayacak?

    -kendi hayatlarımız. tüm bunlara
    diyecek halim yok ya.

    arkadaşını bırakıp, güzel ve mutlu bir yaşamı gerçekten yaşamaya çalışacaktır. herşeye rağmen, kendine rağmen böyle bir hayatı hakkettiğini düşünür. filmde tekrar tekrar lisenin tuvaletindeki o sahneye döneriz. birinde diana, maureen'in sıkı sıkıya tutttuğu elini bırakır ve kendine yeni bir hayat kurar. fakat başaramaz yine de... bir türlü herşey istediği gibi gitmeyecektir. oysa kocasının onu sevdiğini, seveceğini zannetmiştir. ve kızının kendisine bu kadar benzemeyeceğini... ve o herşeye sinirlenen yaşlı kadınlardan olmayacağını... tekrar o tuvaletteki sahneye döneriz...

    hayal etmek, emek ve cesaret ister...

    ... ama bir yandan da bize
    umut aşılar.

    bu umut, bize kendi
    kaderlerimizi çizdirir.

    bu umut, şimdi alacağımız
    kararların doğruluğu ile...

    ... geleceğimizin sınırlarını belirler.

    elbette ki hayatımız
    üzerine hayal kurmalıyız.

    vicdanımızı ayakta tutmalıyız.

    vicdanımız tanrı'nın, insanoğlunun...

    ... doğallığının ve kalbinin sesidir.

    -maureen, senin gibi bir dostu
    hak edecek ne yaptım ben?

    "beni beklemeyin o bir hevesti
    gelemem aynalar yolumu kesti..."
  • "yüzündeki o yılışık ifadeyi silmen için iki saniyen var."
  • donnie darko'nun sonunda bile bu film bittiğinde ettiğim kadar küfür etmemiştim.
  • güzel bir kurguyla mükemmel bir yapıt çıkarabilme kanıtı.
    normal seyir halini takip etse, standart ve sıkıcı bir film olacak iken senaristin mi yönetmenin mi bilmiyorum ama öyle bir kurgulanmış ki, ne olduğunu bilmeyerek dört bi köşeden başladığın 2000 parça puzzle gibi ne çıkacağını bilemiyorsun.

    eğer iyi bir sinema izleyicisiyseniz henüz başında verilen ufak ipuçlarını dakikalar sonra yerine yerleştirdiğinde tahmin edebiliyorsunuz. sürekli tekrardan yakınanlar ise o tekrarların her biri birbirinden o kadar farklı ki, altını doldurduğu sahnelerle "şimdi ne düşünüyorsun" diye sormak için izlettiriyor ama nerde...

    ciddi anlamda vadim perelman başarı hakim.

    ayrıcı daha en başında okul katliamını gösterince acaba dedim bizim kevin'ın olayı mı bu... *
  • film bittiğinde - hasiktir ya noldu şimdi? bitti mi? dedirten film. ben de aynen böyle söyledim. sonra sözlüğü açıp baktım, yazarların tavsiyeleri üzerine tekrar izledim ve evet birşeyler anladığımı sanıyorum artık.izlemeyenler yazdıklarımı okumak istemeyebilir belki ama filmi iki kere izleyip, yukarıdaki girileri de okuduktan sonra, benim açımdan filmin çözümlemesini, izleyenler için yazıyorum:

    filmin geçtiği zaman aslında okul baskınının olduğu zaman ve michael, seni değilse kimi öldüreceğim? diye sorduğunda bence diane'in gelecekteki hayatı, film şeridi gibi değil, bayağı bayağı bi film gibi gözlerinin önünden geçiyor.güzel de bir film oluyor bence. kendisi gibi asi bir kızı olması, kızının adının emma olması gibi ipuçları var,fakat sınıfta kendi sırasına çiçek koyması biraz kafa karıştırıcı bence. ayrıca filmin başında geçen, telesekreterine 100 mesaj bıraktığı profesörle evlendiğini hayal etmesini, filmin sonunda profesörün konuşmasından anlayabilyoruz.diane, en iyi arkadaşı maureen'in olmadığı ama onun hayallerindeki gibi bir geleceği hayal ediyor diye düşünüyorum.filmi izlemeyip okumayı tercih edenler için daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim..

    benzerini görmediğim ilginç bir film. kesinlikle izlemeye değer.
  • sakin ama kendini izleten bir film.

    yıllaaar yıllar önce, digitürk sinema paketimiz varken, daha güzel bir şey bulamayıp boş boş izlemeye başladım ben bu filmi. ilk dakikalarıni da izlemedim muhtemelen. film ilerledikçe "ee noldu şimdi?" sorusunu daha sık sordum kendime. o soru sayesinde sıkılmadan finalini bekledim.

    --- spoiler ---

    finali beni şaşırttı. çok aptal bi final bekliyordum ama öyle olmadı.
    --- spoiler ---

    şu an filmi çok net hatırlamıyorum o yüzden bir kez daha izleyeceğim.
hesabın var mı? giriş yap