• kitabın sonundaki notlarda, romanın kahramanları arthur gordon pym ve dirk peters ın tsalal adasında girdiği yarıklardaki duvarlarda bulunan şekillerin anlamları verilmiştir. bu noktada poe, toplamdaki 5 yarığın kuşbakışı görünümünün "gölgede olmak" anlamına gelen bir habeş fiil köküne benzediğini ve tekeli-li kelimesinin nerelerde kullanıldığı söyler ve notun sonunda şöyle der:
    "o yarıkların içinde bulunduğu adanın ismi olan "tsalal", filolojik açıdan incelenirse, belki de o yarıklarda ya da içlerindeki geçitlerde bulunan, kimin tarafından yazıldığı belirsiz, habeş harfleriyle yazılmış o cümle arasında bir bağlantı kurulabilir".

    --- spoiler ---

    tsalal aynı o habeş fiil kökü gibi "gölgede olmak" demektir ama poe nun bu romanda gizlediği şifre bu değildir. tsalal, poe nın da belirttiği gibi bir zıtlıklar ülkesidir. bunun için mesajı burda tersten çözmek gerekir: tsalal ın tersi "la-last", "the end" in fransızcalaştırılmış versiyonudur. tsalal, "öykünün sonu" ve daha güneyde yerleşim merkezi bulunmadığı için "dünya nın sonu" dur. burdan yola çıktığımızda yarıkların kuşbakışı görünümlerini yani şekil 1,2,3 ve 5 i birleştirince ortaya çıkan habeş kökünü de tersten okuruz. bu şekil "poe" kelimesinin tersten yazılmış şeklidir: "e o p" *. kanıt olarak poe kitabın sonuna şöyle bir cümle yazmıştır:
    "i have graven it within the hills, and my vengeance upon the dust within the rock" burda tepelere kazıdığı şey kendi ismidir.
    yarıklarda bulunan şekiller için notlarda yapılan açıklama doğrudur, yani şekil 4 deki 3 şey sırasıyla insan resmi, "beyaz olmak" anlamına gelen bir arap fiil kökü ve "güney bölgesi" manasında mısırca sözcüğüdür. dikkat edilecek nokta ise burdaki güneyi gösteren insan resmi, poe nin kendi resmidir. gösterdiği yön olan güney ise yarattığı karakterlerin romanda izleyecekleri yol ve romanın son cümlelerinde ortaya çıkan dev insan ın olduğu yerdir:
    "yolumuza kefenli bir insan çıktı. normal bir insandan çok daha uzun boyluydu. teni de karbeyazıydı."
    burda bahsedilen karakterlerin kendini kaybetmesi ve tsalal yerlisi nu-nu nun ölümü, suyun beyaz olup kaynamaya başlaması ve akışkanlığını yitirmesi, gökyüzünden kül yağması, kayığın hızının artması ve zamanın yavaşlaması hep kaynağa yaklaşmalarının sonucudur. o kaynak, yani o dev insan; edgar allen poe nin ta kendisidir.
    yani sonuç olarak edgar allen poe bu yazdığı tek roman olan "the narrative of arhtur gordon pym of nantucket" de tanrı rolünü oynamıştır. tsalal daki yarıklara yazdığı şeyler ve hatta yarıkların kendisi de poe nin el yazısıdır ve bunlar incil de geçen "the handwriting on the wall" a göndermedir.

    --- spoiler ---
  • edgar allen poe'nin bir romanidir.. cok acaip bir kurgusu vardir.. cok beklenmedik bir yerde biter ve kitabin ortalarindaki bazi seyler kitabin tam sonunda ortaya cikar, esekten dusmuse cevirir..
  • picus'un vakti zamanında * okuyucularına dağıttığı kitaptır. dağıtılan bu kitap ithaki yayınları tarafından hazırlanmıştır.
  • poe bu romanı yazarken south literary messenger da çalıştığı sırada karşılaştığı, 1822-23 yılları arasında denizaslanı derisi avlamak için horn burnundan yola çıkan james weddel'in günlüklerinden yararlanmış. weddel'in su sıcaklığının kutba yaklaştıkça arttığını belirtmesi, hermit adası yakınlarında fueglerle (tierro del fuego yerlileri) karşılaşması ve konuştukları dilin ibraniceye yakın olduğun iddia etmesi gibi detayları kullanmış.
    bunları nerden mi öğrendim?
    (bkz: patagonya'da)
  • edgar'in gerginligi, tedirginligi (heyecani degil bakin) mutemadiyen had safhada tutmasinda ileride olacaklara degin onceden –bazan cok onceden– haber etmesi* onemli yer tutuyor. daha 5-6 ay sonra vukua gelecek hayal otesi olaylarla kiyaslar hali hazirda dibe vurmus hallerini, mesela “ileride su adada vahsilerce parcalanacagimiza inandigim zaman bile bu kadar urperdigimi hatirlamiyorum” diyerekten. burada okur asla «lan simdiki darbogazdan kurtulacak da tee orlara gidecek demek; demek ki ölmüyor,» seklinde dusunemiyor; bilakis «yav arkadas du' bi' hele, yuregim agzimda okuyorum zaten, nasi' kurtulacaksin burdan, once onu anlat la!» dusuncesi sarmaliyor okuyani, cunku henuz cok baslarda anliyoruz nantucket'linin burnunun boktan cikmayacagini, cunku mevzu ne olacagindan ziyade nasil olacagi, cunku edgar poe ki kitabini yazmis bunun***.
  • (bkz: #24332347)
  • büyük bir ihtimalle, herman melville'e, önce moby dick'i (1851) sonra da benito cereno'yu (1855) yazma ilhamı veren edgar allan poe'nun uzun hikayesi.

    eğer bunu kabul edersek, şunu da söyleyebilir miyiz: poe hikayesini 1838'de yayınlar, melville ise hikayenin etkisinde kalıp 1839'da bir yelkenli gemiye tayfa olarak yazılır daha sonra 1841 yılında bir balina avlama gemisiyle birbuçuk yıl süren bir yolculuğa çıkar. kaptanın estirdiği terör nedeniyle, melville ve bir arkadaşı gemiden kaçarlar, iki ay boyunca yamyamların esiri olurlar, daha sonra da denizlerde maceradan maceraya sürüklenir. karaya döndükten sonra ise eserlerini yazmaya başlar.

    melville'in eserlerinin özgünlüğüne tek kelime söylememekle birlikte onu "yoldan çıkaranın" poe olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. paul auster ise the new york trilogy'de roman boyunca, poe ile melville arasında gidip gelmektedir.
  • bence roman değil novella, ya da 'öyküler derlemi' olarak nitelemek uygundur. roman olmayışı değerini ve etkileyiciliğini, doğurganlığını azaltmıyor.

    ileride hem gerçek bir yamyamlık kurbanına ismini bağışlamış, hem de zamanımızın önemli bir sağkalım kitabına ve ondan uyarlanan life of pi filmine ilham vermiştir. pi'nin yaşamı'ndaki richard parker kaplanın adı. arthur gordon pym'de richard parker etkisiz hale getirilen, gemi içi kargaşanın taraflarından biri, daha sonra yamyamlığa kurban gidecek işte. öyküde de yann martel'in kitabında da anlatıcı/kahraman çocuk/ergen kıvamında. pym'de bir de köpek var ki, adı tiger. [(bkz: #46542103)] pym nuh tufanı ve insanlık durumu anlatısı, pi'nin yaşamı bir kendini ve tanrı'yı bulma, büyüme öyküsü. pym'i de önceleyebilecek bir tarihsel olay ve bağıntı ise gene filmlere konu olmuş bounty'de isyan/ mutiny on the bounty galiba 1787 tarihinde gerçekleşmiş ve isyancılar tarafından ayrıntılı kaydı tutulmuş.

    knut hamsun'un açlık*'taki neolojisiyle poe'nun tsalal'ını karşılaştırmak için (bkz: kuboaa).

    (bkz: life of pi/@ibisile)
    (bkz: the island of dr. moreau/@ibisile)
    (bkz: piscina/@ibisile), piscine, pisi, pi/@ibisile
  • arka kapağında "bu kitabı, düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adıyorum," yazar.

    denizcilikten anlamam, denizcilik kitaplarına özel bir ilgim hiç olmadı, hatta çoğu kitapta terimlerden bunalmışımdır. bu kitapta ise kadınlar neden mürettebat olup denize açılmamışlar ya da açılmışlar mı, yapmışlar mı bunu, nereden öğrenirim diye düşünürken buldum kendimi. bıraksanız gördüğüm ilk gemiye atlayıp maceraya atılacağım. öylesine büyülü bir anlatımı var.

    bu arada elimdeki versiyon vaktiyle picus 'un okurlarına armağınıymış. ben sahaf haziran'da bulup tiger kıvraklığıyla kapıp kütüphaneme yerleştirdim. hiç spoiler vermeden bitirecektim de kendi kendime çok güldüğüm bir kısım var tiger'la ilgili.

    --- spoiler ---

    arthur evladım, kafan gidikti de mi hiç aklına gelmedi bozuk koyun etini gümletmiş hayvan, üzerine mumları da kemirmiş, parazitler belki beynine gitti de ondan delirdi ya da ateşi çıktı bozuk şeyleri yemekten ondan sıyırdı falan demiyorsun da ay havası ağır geldi herhalde diyorsun, sonradan da dank etmiyor. bir de insan azıcık endişelenir lan, köpek bozuk et yiyor, olmayacak şeyler kemiriyor, zerre endişen yok. 'haaa bozulmuş eti mi yedin oğlum aferim,' diyeceksin neredeyse. acaba o dönem bozuk etin etkileri bilinmiyor muydu? okurken köpek için deli endişelenip kendime güldüm bir yandan.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap