• her sey mel brooks'un genclik yillarinda yaninda calistigi yapimci hakkinda bir kitap yazmasi ile baslar.. ofisine gelen yasli kadinlara "cinsel hizmetler" sunup ardindan onlara "cash" adli oyun icin yazdirdigi cekleri toplayan bu kisilik tum ofisini apartmana rezil etmesine ragmen istedigini elde ettiginden umursamamaktadir geri kalanlari.. kitabin adi "springtime for hitler"dir.

    brooks yazdiklarini cevresine gosterince ilginc tepkiler alir. zira kitap bayagi diyalog icermekte ve pek cok farkli sahne icermektedir. ona "neden bu kitabi bir senaryo haline donusturmuyorsun?" derler, ve o da yapar.. senaryoyu tanidigi yapimci sidney glazier'a sunar.. ilk bulusmalarinda bir kafede salata yiyen glazier "springtime for hitler" ismini duyunca oksurup masayi ton baligi icinde birakir ama ayni anda senaryoya bayilir.. is kimin yonetecegine gelince brooks yine kisisel takilir; "bu hikaye, setler, sahneler, her sey benim kafamda. baska birini getirirsen tum bunlari anlamasi hem uzun hem pahali olacak. yonetmen ben olsam onbinlerce dolar kazanc edersin" diyerek bu isi de kapar..

    finansorler once korkarlar. keza gercekten de yahudi organizasyonlari bu yapimi sevmemislerdir. oysaki brooks, ingiltere'nin ww2 sirasinda yaptigi gibi hitlerle dalga gecmek istemistir, "benim anlatmak istedigimi anlamadilar" der.. finansorler "hitler cok sert, springtime for mussolini gibi bir sey olmaz mi" diye kaytarmaya calismistir ama basarili olamamislardir. yine de filmin adi "the producers" olarak degistirilir. brooks "cok ironik bir isim sectim cunku bu adamlar yapimciliktan baska her seyi yaptilar" der..

    max bialystock rolu icin mel brooks'un aklinda sadece zero mostel vardir. lakin mostel bir kac ay evvel feci bir kaza gecirmis, bir otobusun altinda 4-5 metre suruklenmistir ve bacagi ona cok zor anlar yasatmaktadir, kendisi de aksi olmustur. bu yuzden brooks once senaryoyu mostel'in esine verir. es bayilir. zero sevmeyince esi onu ikna eder. brooks "zero kabul etmeseydi bu filmi cekmezdim" der.

    leo bloom rolu icin brooks peter sellers'la konusur. sellers "olur" der, ama bir daha kendisinden haber alinamaz.. ondan sonra o zamanlar pek unlu olmayan gene wilder'i sever ve wilder da "tamam" der.. ama wilder sonraki uc yil boyunca hic bir sey duymaz.. gene wilder uc yildir brooks'tan haber alamamis, ama bu sirada bir filmde yan rol ve uc broadway muzikalinde rol almistir. yine bir gun oyundan sonra makyajini silerken odasinin kapisi calinir ve actiginda karsisinda mel brooks ve sidney glazier'i gorur. brooks "seni unutmadim" deyince goz yaslarina bogulur.. lakin yine de wilder'in once mostel ile bir okuma seansi yapmasi gerekince wilder'i bir heyecan basar, zira kendisi hic taninmayan bir aktorken mostel o zamanlarda bir yildizdir. odaya girdiklerinde wilder iyice tirsmaya baslar, mel brooks tanistirir kendilerini "gene, bu zero. z, bu gene wilder".. gene wilder el sikismak icin elini uzatir.. mostel manali bir sekilde eli alip kendine cekerek wilder'i dudaklarindan oper.. wilder "o anda nedense uzerimdeki butun yuk kalkmisti" der..

    bu arada franz liebkin rolune dustin hoffman'i alinmistir.. fakat hoffman cekimlerden bir hafta once gecenin korunde brooks'un evine gidip "beni the graduate icin istiyorlar ne olur gitmeme izin ver" der. brooks'un yapabilecegi bir sey yoktur.. uc gun icinde yuz kusur aktor gorur ama hic birinin taklit alman aksani hoffman gibi komik ve etkileyici degildir. en sonunda odaya kafasinda alman kaski ile kenneth mars girer.. ver rolu kapar.. wilder "mars'in oynadigini zannetmiyordum, gercekten deliydi" der.. ayrica mars 'rolune isinmak icin' o alman laderhosen kiyafetiyle yattigini soyler geceleri.

    sonda bloom'un dramatik konusmasi fikri gene wilder'dan gelmistir ve bu konusmanin yarisini wilder yarisini brooks yazmistir..

    brooks filmi buyuk bir nese icinde ceker. fakat gel gor ki finansorlere yapilan ilk gosterim berbat gecer.. yapimcilarin bazilari sadece bir kac sahnede guler, jenarigin sonunu beklemez, brooks ya da glazier ile konusmadan salonu limuzinleri ile terk ederler.. kimse ne olacagini bilemez.. brooks o geceyi uyumadan gecirir falan.. ama kontrat geregi film new york'ta bir salonda gosterilir (fine arts theatre'da)

    sonra, bir gun.. peter sellers'in paul mazursky'nin yazdigi i love you, alice b. toklas!'da oynamayi kabul eder, lakin california'ya bir turlu isinamaz. bir gun mazursky'ye "burasi cok degisik, ilginc bir sehir. canim sikiliyor. soyle bir film klubu olusturup, her sali ya da carsamba bulusarak her hafta bir kisinin onerdigi bir filmi secelim, hem onu izleyelim hem o film ile alakali yemegi yiyelim" diye bir oneride bulunur, ve dogal olarak kabul edilir. ilk filmi de seller secer: pather panchali, "tandouri'yi, koriyi falan ben getirecegim" de der. cok eglenceli olur.. haftaya olan filmi secmek mazursky'ye kalir. mazursky "fellini'nin i vitelloni'yi hic gordun mu?" diye sorar sellers'a. sellers "hayir, hic duymadim" der ve cok heyecanlanir. mazursky yemegi getirmekle ustlenir, hatta karisi spagetti yapacagini soyler.. sellers cok heyecanlidir.. fakat bir hafta sonra herkes bulusup yemekler acilinca fark edilir ki mazursky filmi getirmeyi unutmustur.. sellers inanilmaz sinirlenir, "spagetti de istemiyorum vitelloni de istemiyorum!" diye bagirmaya baslar. makinist "valla bende vitelloni yok ama mel brooks diye birinin cektigi the producers diye bir film var.. gerci gostermemem gerekiyor ama kimin haberi olacak.." deyince sellers "koy koy onu koy vitelloni olmasin yeter". film baslar, bir kac dakika sonra sellers yerlerdedir.. film biter.. sellers telefon defterini acip gecenin 3'unde bir yapimci arkadasini (tahminen filmin yardimci yapimcisi joseph e. levine) arar ve "hey, benim ben peter sellers. az once hayatimin en guzel filmini izledim, fellini'nin vitelloni'sinden bile daha iyi. mel brooks diye birinin cektigi the producers diye bir film ve yapimcisi da sen olacaksin. muhtesem bir film ve yarin bu film icin tam sayfa ilanlar vermek istiyorum. rahatsiz ettigim icin ozur dilerim, iyi geceler joe." ve ertesi gun variety'de peter sellers imzali, the producers'in ne kadar muhtesem bir film oldugunu belirten bir reklam vardir..

    mel brooks bir kac gun sonra fine arts theatre'in onunde cok uzun bir kuyruk gorur.. ve mel brooks en iyi senaryo dalinda oscar kazanir, hatta oscar'ini frank sinatra'nin elinden alir..

    gunumuzun en muhtesem komedilerinden biri boyle direkten dondugunu gorunce "acaba neleri kacirdik" demekten de geri kalamiyor insan..

    david giffen mel brooks'a muzikal fikrini onerir.. brooks once karsi cikmistir "boyle iyi" diye, ama giffen brooks'un pesini birakmaz. en sonunda ikna eder brooks'u ve brooks muzikali yazmaya baslar.. giffen'in projeden ayrilmasina ragmen muzikal devam eder.. bugunku basarisi ortada.. gene wilder da galadaki izleyenlerden biridir ve nathan lane ona daha sonra yazdigi bir mektupta "senin izleyenler arasinda oldugunu bilseydim oynayamazdim" demistir..
  • 2005 versiyonundaki bazı sahneleri tekrar tekrar izleyip her seferinde de yarıldığım muhteşem müzikal-komedi. oyuncuların performansları harika, herkes daha önce de belirtildiği gibi rolüne cuk oturmuş. 130 dakikalık filmin ikinci yarısı biraz sıkıcı gelebilir ama bunun sebebi de ilk yarının -deyim yerindeyse- koltuktan düşürecek kadar komik olması; özellikle roger de bris'nin evinde geçen kısım bence doruk noktası.

    ve bir de:

    --- spoiler ---
    yeeeeessssssssssssssssssssssssssssssssssss...sss...
    --- spoiler ---
  • 1968 versiyonu "bir broadway şovu hakkında bir film";
    müzikal versiyonu "bir broadway şovu hakkındaki bir filmden uyarlanan bir broadway şovu";
    2005 versiyonu ise "bir broadway şovu hakkındaki bir filmden uyarlanan bir broadway şovundan uyarlanan bir film"dir, böyle de ayırabiliriz bu yapımları.
  • curb your enthusiasm'in 4. sezonunda larry david'in broadway'de max bialystock rolunde oynadigi ve pek basarili oldugu muzikal klasigi.
  • peter sellers'in en sevdigi komedi filmi-imi$.
  • bugün izleme fırsatı bulduğum şahane müzikal. eski bir film olmasına rağmen filmdeki göndermeler ve mesajlar insanlığa gayet ders veriyor, zamansız yani. klişe olarak düşünmemek gerekiyor konunun işlenişi ve içerdiği mizah zekice ve komik. çok sevdim
  • stephen colbert'in gecen gun su sekilde gonderme yaptigi muzikal:

    "trump was planning on failing and walking away with the fame and the money. or as the article describes it: 'this was a real life version of mel brooks's the producers.' now, in some ways, it still is. i mean, just look at all the happy nazis."
  • kültür endüstrisi'si üzerine şahane bir yapıt. o zamandan bu zamana kitleleri etkileyen ortam araçlarının (ki buna media diyo gavurlar) değişmesine karşın, değişmeyen şey arz-talep ilişkisinde kapitalizmin sanatı bir mal gibi alıp satmasıdır. naçizane görüşüme göre bence bunda bir sorun yoktur, ta ki sağduyuyu kaybeden ve neyin ne olduğunu - ne anlama geldiğini bilmeyen insanlar piyasayı ele geçirene değin. neticede amaç para kazanmak için en boktan müzikal "ever" ortaya koymakken, sanat ortamındaki bir takım mastürbatörlerin nasıl olup da bilinen boka yüksek değerler yüklediğini gözler önüne sermiştir bu film. tek nefeste helalolsun diyorum.

    ayrıca; (bkz: anlaşılmamayı meziyet sanmak)
  • oldukça uzun olmasına rağmen kesinlikle kopmadan, sonuna kadar büyük bir keyifle ve kahkalar eşliğinde izleyebileceğiniz arşivlik komedi.
  • oyuncularin perfomanslari , dekor ve kostumlerinin muhtesemligi gozunuze , basarili hiciv dolu replikleri dudaklariniza , muhtesem muzikleriyle kulaklariniza ziyafet veren bir musical ...

    --- spoiler ---
    i can do it !
    don t help me !!
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap