• kafa dağıtmak için gidilebilecek film. çok başarılı bulmadım, her şeyi bir araya koyalım (aşk, hüzün, masumiyet vs) çabası olmuş sanırım zira ne olduğunu anlayamadan film bitti. blue jasmine'i izlesem daha iyi olurdu herhalde. en azından 13 dolarım çöpe gitmezdi.
  • güzel zaman geçirmek için izlenmesi gereken bir film. başları gayet eğlenceli geçiyor sonlara doğru çok duygusallaşıyor. ne olduğunu anlamadan film bitiyor zaten.

    !f'te de gösterilecekmiş.
  • 7.5 puanla over spectacular, overrated olmuş ortalama bir film.

    --- spoiler ---
    he la he çocuk babası gibi içiyo filan.. ilkokul dönem ödevi gibi basit bir senaryo.
    --- spoiler ---
  • bu sene bayağı çekildi "büyüme" temalı filmler. aslında her sene çekiliyor da bu sene sanki sayılarında bir artış olmuş. la vie d'adale (adale'in büyümesi), the way way back (ezik çocuğun kabuğunu kırması), the king's of summer (bir kaç gencin büyümeleri), mud (mud'ın dostu olan bir çocuğun büyümesi), don jon (porno bağımlısı bir adam(!)ın büyümesi), the bling ring, the spectacular now... tabi söz konusu "büyüme", "kabuğunu kırma" temalarını olunca ve merkeze 18 yaş altı gençleri koyunca birbirlerine benzer cümleleri sarf etmeleri normal. normal da birbirlerinin kopyaları olmamaları gerek. tamam, biliyoruz, genelde gençlerin bunalımları, sorunları benzerdir. ergenlikleri benzer sorunlarla geçer. ama filmlerin bir şekilde farklılaştırılması gerek. her sene bir filmin söylediği cümleleri tekrar etmenin gereği yok. the spectacular now böyle bir film. merkeze özgüveni yüksek, zeki ama çalışmayan, babasının eksikliğini içkiyle dolduran, babasına dönüşmekten korkan bir genç koyuluyor. bu genç, kimseyle yatmamış-çıkmamış-çirkin bir kızla takılmaya başlıyor sevgilisi kendisine tekmeyi bastıktan sonra. sonradan olaylar gelişiyor.

    spectacular now'ın karakterleri özgün değil. sutter bildiğimiz ergenlerden. ne olacağını bilmeyen, büyümekten korkan, babasını görünce büyümek istemeyen, annesiyle ilişkisi pek de iyi olmayan, mutsuz bir genç. yalnız, annesi sutter'a "sen çok iyi birisin" falan diyor da herif aimee'nin kolunu kırmasına neden oluyor, aimee'yi kullandığı sıralarda arkadaşı kendisine "sana aşık olursa n'olacak? sensiz yapamazsa?" diye sorunca "bir şey olmaz. güzel bir ay geçirmiş olur" şeklinde kestirip atıyor. bildik karakterlerle (ailesini terk etmiş bir baba, oğlunu babasından koruyan bir anne, "sen çok zekisin, ama çalışmıyorsun" diyen bir öğretmen, kızını üniversiteye yollamak istemeyen bir anne, annesine karşı çıkamayan bir kız), bildik romantizmle dolmuş bildik bir film. gene de kanımca izleniyor. sıkmadı. ama sundance'ten gelen eleştirilerde dendiği gibi müthiş falan değil. neyse en azından james ponsdolt'un önü açıldı. belki diğer filmlerinde daha iyi bir performans ortaya koyar.

    belirtmeden geçemeyeceğim. miles teller da, shailene woodley de pek çirkindiler. özellikle shailene'e ne olmuş öyle? film için mi çirkinleştirildi, yoksa makyajsız çirkin olanlardan mı daha bu yaşta? neyse. ikisinin de performanslarını pek beğenmedim.
  • yönetmenin filmden 15 dakika çaldığını hissettiren film.

    evet konu, bozulmuş aile içerisinde kabuğunu kırmaya çalışan duygusallığının farkında olmayan bir ergen dramı gibi gözükse de illaki bir yerinden kendimizce birşeyler buluyoruz. yoksa bok kadar boyuyla paralara sayıp orda burda parti veren gösteriş meraklısı sapları izleyelim imrenelim mi n'apalım?!!
  • bu filmi izleyip 2 saat kaybetmek önemli diil, uzaya mekik yollayamazdım zaten o sürede de, imdb ' den yüksek not almış filmlerin zkimsonik çıkmaya başlaması kötü. neye güvenecez artık be sözlük?
  • lise, ergen, mazuniyet balosu, ilk öpücük, ilk seks, sorunlu gençlik, aile sorunları, idealist öğretmen, alkolik baba, hemşire anne, popüler futbol takımı oyuncusu, inek öğrenciler vb konuların bilmem kaçıncı milyon kez işlendiği bir başka film.

    bu kadar bol klişenin bir araya geldiği filmi tek bir cümle ile özetlemek gerekirse;

    "uyumun, zerafetin ve iyi ritmin güzelliği basit oluşuna bağlıdır.

    müthiş basit bir film, bayıldım..
  • 500 days of summer'ı seven bir insan olarak, yine o tadda, basit, ama izlemesi keyifli, yine ilişkiler üzerine bir film izleyeceğimi düşünüp izledim, öyle çok büyük beklentilerim yoktu ve ona rağmen hayal kırıklığına uğrattı bu film. evet bir aşk hikayesi var, basit bir senaryo fakat ne karakterler, ne hikaye ne de hikayenin anlatım biçimi izleyiciyi içine çekmeyi başarabiliyor. yani aslında düşününce karakterler o kadar da kötü değildi, ama bir tutukluk, bir atalet vardı filmin üstünde. film boyunca bir tane sahne vardı etkilendiğim ve "hah heralde şimdi işin rengi değişecek" dediğim, fakat senaristler o fırsatı bile değerlendirmeyi başaramayıp aynı tekdüzelikle filmi noktaladı.

    --- spoiler ---

    aimee ve sutter'ın ormanda öpüştükleri sahnedeki görselliğin hakkını yemek istemem. 2-3 dakika kadar onların alkolden başlarının dönüşünü biz de seyirci olarak kamera numaralarıyla hissetik ve gerçekten şık hareketlerdi. ama işte görüp görebildiğimiz görsel güzellik de oydu malesef.

    --- spoiler ---
  • !f istanbul 2014 kapsamında olan film. izlemeyenler kaçırmasın derim.

    link
hesabın var mı? giriş yap