• sonradan gormelere fazla gelebilecek aliskanlik. zira zavalli oyuncularin gelecegine comak sokan ayilar gordu bu ulke ..
  • kesinlikle "tamamıyla aksiyon dolu bol gürültülü hollywood filmlerini" izler gibi olmayan hareketler bütünüdür.

    saatinize bakarken bile ses çıkartmamaya gayret ediyorsanız bu terbiyeden payınızı almışsınızdır. istediğiniz oyuna rahatlıkla gidebilirsiniz.
  • dün akşam guguk kuşu izlerken en becereksizlerinden birine denk geldim, adam zeki, her dakikayı önceden tahmin etti, e mal! onlar tahmin edilmeyesi miydi, değildi, haydi onu geçtim, niye içinde tutmuyorsun, senin yanına oturan adama koyayım ben önce, bilgi verdiğini sanıyorsun, o da ağzına vurmuyor.

    tiyatro adabı önemli, en kötü oyunda bile sabrını, içinden taşanları tutup, seyirciyle yüz yüze olan tiyatro elemanına, oyuncuya saygı duymak zorundasın beceremiyorsan lütfen evde oturup televizyon izle, sen televizyon izlerken daha güzelsin. tamam karşında çoluk çocuk yok, senin iki lafına kulağı çalınıp dağılacak oyuncu yok sahnede ama sence kaç insan seni dinlemek zorunda, sinemada ne yapıyorsun sen, kapatmıyorsun o telefonunu ve bağıra çağıra tahminlerini yürütüyorsun değil mi? işte o yüzden o yaşına kadar öğrenemediysen otur televizyonunu izle. ben öyle aman adam hiç değilse tiyatroya gelsinci değilim, gelmesin. otursun evinde çekirdeğini çitlesin. eğer ki telefonunundan oyundayken facebook'ta durumunu güncelliyorsa otursun evde, bilgisayarından rahat rahat görsün facebook'unu.

    tiyatro adabı zor değildir sadece tiyatroya meslek gözüyle bakabilmeyi gerektirir.
  • boo dergisinin ikinci dönem ilk sayısının yedinci sayfasında sırasıyla şöyle ifade edilen adaptır:

    -oyun başladıktan sonra salona girilmez. izleyiciler, ışıklar sönmeden yerlerini almalıdır.
    -oyun başlamadan evvel cep telefonlarının kapalı ya da sessiz durumda olmasına dikkat edilmelidir. kol saatinin alarmını da söndürünüz.
    -oyuncular sahnedeyken sağınızdaki solunuzdakilerle asgari miktarda fısıldaşınız.
    -öksürüklere, hapşırıklara boğulan seyircinin, önündeki koltuğun dibine eğilerek dikkat dağıtmamaya çalışması hoş bir düşüncedir.
    -tiyatroda, televizyon programlarında görüldüğünün aksine, tezahürat yapılmaz.
    -oyun esnasında alkış yapılmaz, bitince oyuncular ayakta alkışlanır.
    -oyun esnasında su haricinde yiyecek-içecek tüketmek olmaz.
    -oyun izlenirken çiklet çiğnenmez.

    metnin hakikisini görmek isteyenler şuradan gelsin: http://issuu.com/…s/boo_01?mode=window&pagenumber=7
  • tiyatro sevgisinin azaldığı günümüzde gidenleri, yolu bir şekilde düşenlerin bu adaptan bihaber olduğu davranıştır.

    bu adabın başkahramını sessizliktir.

    sadece oyunu izlemek, gerektiği gibi gerektiği yerde davranmaktır.

    zor bir şey değil aslında ama bilmeyene zor olabilir.
  • yıllarca türkiye'nin adı vilayet olan en büyük köyünde yaşadım. babam, küçüklüğüm boyunca ayda yılda bir gelen çocuk tiyatrolarına götürürdü. fakat ben hep anne ve babamın akşam gittikleri oyunları merak eder, o oyunları izlemek için can atardım. lakin bizimkiler dur bakalım daha yaşın küçük hele biraz büyü diye diye 17 yaşıma kadar tiyatro salonuna gidemedim. ilk oyunuma gitmeden önce ailem o kadar sıkı tembih etmişti ki beni söylediklerine dikkat etmekten temsili takip edemeyeceğimi düşünmeye başladım. salona gittik koltuğa yerleştik, ışıklar karardı; ama o da ne, sahnenin önünde koşuşturan çocuklar mı dersiniz, muhabbete gelmiş amcalar mı ararsınız, inanmayacaksınız ama örgü yapan teyzeler mi dersiniz tam bir keşmekeşlik. tüm bu şoklar karşısında temsili izledikten sonra, bizimkilere "yahu bana ne dersiniz, millet ne yapar" diye sorduğumda, bana cevap veremeyip yüzlerindeki acı ifadeyi halen anımsarım.

    sonraları üniversite hayatı oldu tabi fakat bizimkilerin tiyatro seyri ile ilgili brifingleri halen aklımda yer ettiğinden, put gibi oturup oyunu izleyen, oyun boyunca yanındakilerle diyaloğa girmeyen, biletim ortalarda ise biraz erken gidip, yerime geçerken insanları rahatsız etmemeye özen göstermeye gayret eden bir insandım. fakat üniversite yıllarımda gittiğim oyunlarda genç bir topluluk olduğu için, kızları oyun sırasında aralarında gündüz aldığı ayakkabıyı tartışan, erkekleri hangi kızla ne maceralar yaşadığını anlatan, sakız çiğneyen, tespih sallayan, piknik yapan tipler gördüm. ama bu sefer bizimkilere bu durumları soramadım lakin kafamda bir şeyler belirmeye başlamıştı.

    üniversite bittikten sonra, hayatımı batıda yaşamaya karar verince muğla'ya yerleştim. batı doğudan o zamanlar çok farklı görünüyordu. tabi tiyatro seyircisi ve adabı anlamında beklentilerim çok büyüktü. lakin insan her yerde aynıydı. yine sakız çiğneyen, tespih sallayan, cips yiyen, oyunla ilgili tahminlerini sesli şekilde dile getiren, ünlü bir oyuncu sahneye çıktığında fiziksel özelliklerinden, saç rengine kadar dedikodusunu yapan tipler vardı. asıl fantastik olan ise 2 yaşındaki çocuğu oyuna getirip, çocuğun konuşmalarını, ağlamalarını bize dinleten, dönüp arkama bakıp rahatsız olduğumu söylediğimde, annesinin çocuğa "bak abi bize kızıyor sessiz sessiz oturalım tamam mı" diyecek kadar pişkin davranan, ara olduğu halde utancından çıkıp gitmeyen, ikinci perdenin ortalarında çocuğun bir anda "çişim geldiiii" diye bağırması ile birlikte kalkıp giden, utanma duygusunun çocuğun çişi nedeni ile oluşan varlıkların olmasıydı.

    tiyatro adabı ile ilgili benim bu ülkede gördüklerim bugüne kadar maalesef böyledir. değişir mi ? zannetmem...
  • kot pantolonla gidilmez demişti bir arkadaşın annesi. uyulsa güzel olurdu.
  • adaptan bi haber dalyaraklar yuzunden tiyatrodan soguyacagim. tiyatroda cerez yedi hatir hutur bide naylon poset varmis onu hisir hisir hisirdarti gebertmemek icin zor tuttum kendimi oyunun yarisinda ayrildim oradan. olacak is degil kendinize gelin ne saygisiz ahlaksiz mahluklarsiniz ya gebertmek istiyorum telefonla cekim yapan, konusan, ses cikartan, biseyler yiyen, ciklet cigneyen mahluklari!
  • güzel bilgiler bulduğum başlıktır.

    esasen benim merak ettiğim... tiyatroya gittiğimizde oyunculardan birine ne hediye götürülür (misal çiçek mi?), nasıl verilmelidir, ne zaman verilmelidir?

    bu adab-ı muaşerete de hakim olan bir suser kardeşimizin yeşiline çok ihtiyacım var bugün. bir mesaj uzaktayım.
  • saygısızlığı kaldırmayan ve buna müsade etmeyen görgü kurallarından oluşur. tiyatro seyircisinin, sinema seyircisine göre daha hassas davranmasını gerektirir.

    - temiz ve güzel giyinmektir. bu seyircinin kendisine olan saygısının yanında sanata ve sanatçıya gösterdiği saygıyı da sergiler.

    - alkış her zaman takdir unsuru değildir. ıslık ise küfürden beterdir. en güzeli, oyuncunun emeğini yükseltecek ve beğeniyi gösterecek kıvamda alkışlamaktır.

    - yiyecek, yemiş ve içecek tüketilmesi uygun değildir.

    - sahneye ya da oyuna müdahele, ordunun yönetime el koyması gibi bir şeydir.

    aslında temeli tek olan kurallardır: saygı, saygı, saygı...

    unutulmamalıdır ki; her seyircinin bir oyundan aldığı verim farklıdır. bu nedenle her kitle, oyunda ki aynı kısıma tepki vermez. seyircinin gösterdiği reaksiyon hangi sahnelerde ağırlıktaysa; seyircinin tipini ve beklentisini göstermektedir. bu kabul edilebilir bir durumken, tiyatro adabı denilen toplumsal kurallara aykırı davranılması kişinin algısından ziyade terbiyesini göstermektedir.

    şarkı söyleyen bir şahne sanatçısının, bulunduğu mekanı terketmek için şarkısının bitmesini beklemek nasıl ki bir nezaket örneğiyse bir tiyatro oyununu paldır küldür terk etmek; sanata, sanatçıya ve kişiye yapılan edepsizlik örneği olup yapan kişinin en basitinden aile terbiyesi almadığını gösteren yani kişiye ve yaşantısına dair ipuçları veren kurallardır.
hesabın var mı? giriş yap