• yiyecekleri sınıfta kalsa da gayet güzel bir tesistir tranquilla.

    ağva'nın bir nehir boyuna sıkıştırılmış güzel tesislerinden biri tabii ki. odaları daha önce gördüğümüz diğer bungalowlara göre oldukça konforlu ve nehir kıyısındaki atmosferi ve huzuru oldukça hoş.

    çalışanlar sıcak, kahvaltı fena değil, ama akşam yemeği gerçekten vasat. ne karışık ızgara tabağınız, ne balığınız hiçbiri aradığınız lezzette ve sunumda olmayacak. sadece karın doyuruyor ama lezzet sunamıyor.

    yine kağıt oynamak için, sevgiliyle tembellik yapmak için, bölgenin klasik aktivitesi olan deniz bisikleti turları için oldukça güzel.
  • ağva'da bir nehir evi.

    gayet şirin, sevimli bir otel. otantik bir konsepti var. ahşap evlerde konaklıyorsunuz. tam nehrin kenarında ahşap, hasır masalarda yemek yeme şansınız var. buranın inanılmaz bir manzarası var. cennetten bir köşe gibi. yemyeşil nehir, sazlıklar, nehirde bisikletliler, kanolar, motorlar vs. ama gürültüden eser yok. herkes kendini sakinliğin kucağına teslim etmiş gibi. ülkede huzuru kucaklayacağınız bir köşe burası.

    fonda caz çalıyor, akşam saatleri yaklaşınca otel görevlileri ateş yakıyorlar ve romantizm rüzgarı esiyor bu sakin yerde.. kış için ise şömine düşünülmüş lobide.

    otel personeli genel olarak güler yüzlü ve iyi, odalar temiz. alan küçük olduğu için otelde yorulmuyorsunuz; odanız, bahçe, lobi hepsi birbirine çok yakın. bir şeylere yetişmek için koşturmuyorsunuz. yemekler pek iyi değil. yarım pansiyon için; kahvaltı klasik kahvaltı tabağı şeklinde geliyor. akşam yemeğinde; et, tavuk, balık gibi alternatifleriniz var. herhangi birini istediğinizde 5 çeşit meze ve salata geliyor bunlara fiyat farkı ödemiyorsunuz. ayrıca deniz bisikletini de ücretsiz kullanabiliyorsunuz fakat normal bisikletle ağvada turlamak ücreti mukabilinde.

    eğer şehirden gerçekten bunaldıysanız ve kafa dinlemeye ihtiyacınız varsa bir arkadaşa bile ihtiyaç duymadan tek başınıza bile bir kaç gün gönül rahatlığıyla konaklayabileceğiniz bir yer.
  • ağva'nın en tatlı, en samimi, en güzel tesislerinden biri. yakın zamanda yenilenen romantik odalarında konaklamak gerçekten harika. kendimi mutlu bir masal evine sığınmış gibi hissediyorum her gittiğimde.

    hem kapalı restoranında, hem de nehir kenarında tadına doyulmaz yemekler yedim doğrusu. taptaze ve birbirinden lezzetliydi. üstelik vejetaryen bir misafir olarak hiç çeşit sıkıntısı çekmedim. şaraplar da ayrıca güzeldi.

    ağva'yı çok seviyorum. istanbul'a bu kadar yakın bir yerde, doğayla bu kadar yanlız kalabilmek büyük şans. keşke daha çok gidebilsem.

    bu arada, ağva saklı cevherlerini ortaya çıkarmaya başlamış. bölgedeki otelcilerin bir kısmı bir araya gelerek ağva hakkında harika bir portal hazırlamışlar. ağva'da yapılacak bu kadar şey olduğunu bilmiyordum doğrusu. göz atmak isterseniz: [http://www.exploreagva.com/tr http://www.exploreagva.com/tr]
  • gidilip görülesi, verilen paranın hakkının alındığı güzel yer.

    daha önce başlık altında yemekler hakkında olumsuz yazıları okuyunca çekinerek gitmiştim. fakat gerek yemekler olsun, gerek personelin müşteri ile diyaloğu olsun oldukça memnun kaldık. fiyat konusunda biraz pahalılar ama gerçekten verilen parayı hakediyorlar.

    buraya gidecek olan çiftlerin amacı eğlence falan olmamalı. romantik, sessiz, huzur dolu bir tatil ve haftasonu geçimek isteyenlere tavsiye edilir.
  • agva'daki en guzel, sakinlige en cok onem veren tesis. belki de bu yuzden agva girisinde bir cok tesisin yonunu gosteren tabela varken buranin sadece kapisinda tabelasi vardir. yolu da diger tesislerin aksine biraz zor bulunur, ancak oranin yerlilerine sorarak bulabilirsiniz. bungalow tarzi, ahsap, beyaz odalari vardir. zaten otelin geneli de sade ve estetik yapilardan olusur..
  • odaları çok iyi olmasa da, ki suitte kaldım ben oda geniş ama bir banyosu var kendi etrafınızda dönmek bile mümkün değil, ortak kullanım salonu güzel, kendisinizi evinizde gibi hissediyorsunuz. sakinlik, kafa dinlemek isteyenler için tavsiye edilecek şirin yer.
  • ses yalıtımsız bungalovlara sahip bir agva tesisi. ilk bakışta sıcak ve sevimli görünmekle birlikte haftaiçi gidildiğinde insanda ben bunları* rahatsız mı ediyorum acaba hissi uyandırabiliyor.. haftaiçinde sabah kahvaltı da akşam yemek de haliyle açık büfe olmuyor.. eğer iki kişiyseniz kahvaltıda yumurta olarak iki farklı şey istemekte fayda var, zira iki kişi de omlet isteyince ortaya bir tane omlet getiriyorlar, yumurta delilerini kesmeyebilir. akşam için ana yemek de menüden seçiliyor. mexico steak adında tercih edilmeyesi bir yemek var, aman diyeyim. ha akşam yemeğinde ve hatta gün içinde de sık sık rastlaşılan iyi niyetli bir garson var ki, muhteşem ötesi esprileriyle ortalığı buz kestiriyor. restoranın üst kısmında yer alan kütüphane adı verilmiş mekan huzurlu dakikalara ev sahipliği yapma potansiyelinde olup, o keyifle içilen çaylar, kahveler ekstra olarak faturalandırılıyor*. bahçedeki şarap evi ise kendi çapında ayrı bir romantizme sahip.. tepesinde asılı duran projektörü görünce insanın ağzının suyu akıyor, lakin kumandasızlıktan mıdır tembellikten midir nedir çalışmıyor..
    kışın gitmenin dezavantajı hiçbir nehir faaliyetinden faydalanamamak ama sonbaharı, birkaç gün de olsa, orada izlemenin ve yaşamanın keyfi de bir başka oluyor..
  • minicik bungalowları, ayrılırken hesaplanan ekstrada çıkan ikram sandığımız çayları ve geç gelen yemeklerini göz ardı ederek, şömine başında yanak ve bilimum üşüyen yanlarımızı minderlerde oturarak ısıttığımız, nehir kenarında gecenin bir vakti acaba nehirden adam çıkarsa korkar mıyız diye düşündüğümüz, bahçedeki odadaki* projektörün kumandası kaybolmasa süper korku filmi izlenebilecek, restaurantının üst katında yayılıp üzerimize battaniye örtüp kokoloji oynadığımız, alt katta ise yemek müziği kıvamında dinlendirici melodilerin hüküm sürdüğü, ilk bakışta insanı kendine çeken, hamaklarını kullanamadığımız için iç burkan, minicik bungalowun balkonunda tahta sandalyelerde oturup votka içip sessizliği dinleten, kışın onlarca dost canlısı köpeğe kalmış şirin belde ağvanın huzur veren mekanı..
  • ne zamandır yazacaktım uğraşmıyordum ama bugün karşıma reklamları çıkınca artık yazayım dedim.

    tranquilla nehir evi'nin fotoğraflarını görünce masal gibi bir yere gidip şahane bungalovlarda kalacağını sanıyor insan. e biz de öyle sandık ve bu yaz 4 gün konakladık. ama ne umduk ne bulduk anlatayım kısaca.

    güya en pahalı süitlerden ikisinde kaldık ama odalar muhtemelen fetret devrinden falan kalma. bizim süitte bir kanepe vardı kanepenin dış kumaşı tamamen gitmiş sadece süngeri kalmış üstüne en son muhtemelen lale devrinde yıkanmış bir battaniye örtmüşler. otursan oturulmuyor, yatmak zaten imkansız, leş gibi kokuyor.

    oturma grubu diye bahçesine koydukları şey iki tahta sandalye ve ufacık paslı yamuk yumuk bir masadan ibaret. sandalyede minder falan yok tabii, annem oturabilsin diye içerideki leş battaniyeyi katlayıp koyarak minder yaptık.

    bahçenin her tarafı yabani ot dolu, bakımsız, akşamları ortadaki uyduruk çimleri sulamak için bir fıskiye koyuyorlar, sesinden konuştuğunuzu duymuyorsunuz dahası suyu öyle bir açıyorlarki o derme çatma sandalyelerde de oturamıyorsunuz, sırılsıklam her yer.
    hadi bunları geçtik oturalım deseniz özellikle rüzgar esince çevreden lağıma benzer öyle bir koku geliyor ki dayanabilirseniz oturursunuz artık.

    kahvaltısı güzel ama bir arı kovanının ortasında oturur gibisiniz. ne kahve yakmaları ne başka şey fayda etmiyor. arıları kovalaya kaça kahvaltı etmeye çalışıyorsunuz. 1-2 tane değil onlarca arı.

    yemek olarak bir tek köfteleri ve mezeleri iyi. balık berbat, karides söyledik şap gibi tuzlu, tatlıları yenecek gibi değil.
    işin tuhaf yanı tatile 4 kişi gittiniz diyelim. bu acayip yemekleri birlikte yiyemiyorsunuz. masalar iki kişilik, birleştirmek istedik kendine müdür diyen çocuk yaşta biri siz birleştirirseniz herkes birleştirir gibi komik bir bahaneyle izin vermedi. en kenarda, tahta banklardan rahatsız, saçma sapan 2 oturma grubu var, toplu oturacaksanız oraya oturun dedi.

    uzun lafın kısası buraya gidecekseniz sinirlerinizi törpüleyip gidin ve fotoğraflara asla aldanmayın.
  • ateş böceklerini ilk gördüğüm nehir kıyısındaki güzel mekan. gece yıldızların altında ve ateşin başında şarabınızı yudumlarken yanınızda da sevgiliniz varsa tadı daha bi güzel çıkar. kerpiç odalarda öğlen vakti bile mum ışığı romantizmini yaşamanıza olanak sağlayacak bi akustik vardır.
hesabın var mı? giriş yap