• bir çok açıdan incelenebilir. benim değineceğim nokta şudur;
    ister çok iyi resim yeteneğiniz olsun, çok iyi müzik yeteneğiniz olsun fark etmez. eğer elit bir ailede yetişmemişseniz(ya da maddi kaygıları olmayan da diyebiliriz) bu yeteneğinizin üstüne "önce oku" engeli yüzünden gidemiyorsunuz. neymiş önce üniversite kazanacakmışız, sanki güzel sanatlar fakültesi üniversite değil amına koyim. sanki üniversiteden mezun olunca bi sikim olabiliyorsun memlekette...

    aynı şey spor içinde geçerli. asla spor okullarına yazılamazsınız, önce okul bitecek kaygıları yüzünden. top peşinde koşacağına, oku da adam sözlerini sık sık duyarsınız. sonra da televizyonlara çıkıp bik bik öterler, takımlarımız neden başarılı olamıyor diye...

    tek tük başarı gösteren sanatkarlarımız da, mahkemelerde sürünür twitter'da rubai paylaştığı için. böyle sikim bi memlekette ben de bakış açısı bekliyorum, suç ben de.

    lisedeyken, müziğe çok ilgim vardı benim. blok flütle yatar, blok flütle kalkardım. ağzımdan, burnumdan, kulaklarımdan türlü türlü şarkılar çalardım. bunun üzerine babama yan flüt alıp, kursa gitmek isteğimi söyledim. reddedildi... dershane, okul, müzik olmazmış. üniversiteyi kazanınca alırmışız... öyle de oldu, kazanınca aldı. ama sorunlar bitti mi? bitmez. annem bile "ay oğlum, şunu başka yerde çalsan olmaz mı" demeye başladı. daha yeni elime almışım, solo atacak halim yok ya. neyse dedim, okul açılır o zaman devam ederim. anamız sonuçta, gitmedim üstüne... sonra üniversite okuduğum şehre gittim, orada çabalamaya başladım. bir gün okula gidiyorum, alt komşu durdurdu,

    - evladım sizin evde geceleri düdük sesi geliyor. (9'dan sonra hiç çalmadım, rahatsızlık vermeyeyim kimseye diye)
    - düdük değil teyzem o flüt, flüt!
    - neyse ney işte amaaan. çalmayın yavrum o düdüğü, bizim ufak kız var sesi duyunca korkuyor ağlıyor. uyuyamıyor sonra.
    - teyze, düdük sensin, sesi de sana girsin!!!! (diyemedim ya la!)

    "hepinizin canı cehenneme! yan flüt de, müzisyenlik de yerin dibine batsın!" * diyerek bıraktım müziği. biraz benden biraz da şartlardan dolayı...

    sonra kendimi extrem sporlardan birine verdim. bu sefer de, "oğlum akıllı ol biraz", "yok böyle tehlikeli, yok böyle riskli, yok sen yapamazsın" bütün aile(hatta sülale) ayağa kalktı amına koyim. ama bu sefer pes etmedim... yıllar sonra, kendi çapımız da başarılı işlere imza atınca, bu sefer "gurur duyulan" aile bireyi olduk.

    ah, biraz destek çıksanız o evlatlarınız neler yapacak daa... ne anlatıyorum ben yaa. okuyun canlar okuyun; doktor olun, mühendis olun!
  • türk insanı için sanat dediğin sevişmeli şeyler, spor da futboldur. bitti.
    sanat konulu şeyin içinde sevişme yoksa, sporun içinde futbol yoksa sıkıcıdır.
  • türk insanı için sanat=dekorasyondur. evde sergilenebilecek, vitrine konulup misafirlere hava atılabilecek şey sanat objesi, diğer eserler ise yapanın niye o kadar kastığı anlaşılamayan gereksiz masraftır.
    türk insanı için spor, atçılık ve güreşin farklı versiyonlarıdır. kulüp başkanı yağlı güreş ağası, sporcu yemini suyunu verirsen koşan at, yenen= pehlivan yenilen ise ezik'tir.
  • türk insanın sanata bakışı yoktur. çünkü türk insanına göre tüm sanatçılar ateist, kafir ya da edepsizdir. spora bakış açısı da atlardan ve fenerbahçe teknik direktörlüğünden ibarettir.
  • televizyon karşısında, çekirdek çitlerken yanındaki kimselere yaptığı sığ yorumlardan ibarettir.
  • ilkokulda çok hızlı koşardım ben. ilçeler arası yarış yapılacaktı, öğretmenlerim gidip annemden rica ettiler, takım kurulacak oğlunuz da olsun diye. annem "terler bizim oğlan üşütür" dedi göndermedi beni. bakışa bak amk. işte çocukken terlemeden koşmayı becerebilseydim şimdi alkolik olmazdım belki.
  • ikisinden de anlamaz
  • spor için de sanat için de politika için de budur.

    herkes tuttuğunu düşünür.
hesabın var mı? giriş yap