• benim cebimden çıkan vergiyi alıp kafamı sikmekten başka hiçbir boka yaramayan diyanet işlerine yatıran devlet. bir de de kendi tiyatrolarıyla uğraşıyor şimdi.

    ben camilere tek kuruş para vermek istemiyorum ulan git cemaatinden topla.
  • (bkz: hukuk devleti)

    '' hukukun en kötüsü suçsuzu korkutandır.'' demiş beydeba (m.ö. 1.yy)
  • terk etmek için uğraştığım koyunlar diyarı.
  • misafirlerin geleceğini öğrenince pislikleri halının altına süpürüp, bulaşıkları dolaba dolduran beceriksiz bir ev kadınıdır. çocuklarına kuru ekmek ve su verip, görüntü olsun diye komşulara havyar ikram edendir. çocukları düştüğünde ne hali varsa gôrsün diyip, komşu çocugunu anında hastahaneye götürendir. buna rağmen çocuklarının anne sevgisi ise hiçbir bilimsel açıklamaya tabi değildir.
  • haklı olmanıza rağmen kafa tutamayacağınızı, dava açsanız da kazanamayacağınızı herkese göstermiş olan örgüttür.

    iki örnekle açıklamaya çalışıyım.

    sahibi olduğu tv ve gazete grubunu devlet kontrolü altında ciner grubuna satan dinç bilgin hazretleri taksitler sonucunda eline geçecek olan parayla devlete olan borçlarını ödeyemeyeceğini anlayınca satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu gösteren bir belgeyle tmsf'nin yolunu tuttu. bu olay sonucunda 1 nisan 2007 tarihinde atv ve sabah grubuna tmsf el koydu. bunun üzerine ciner grubu da dinç bilgin'in elindeki belgenin geçersiz olduğunu gösteren başka bir belgeyle yürütmenin durdurulmasını istedi. üstelik ciner grubunun elindeki belgenin mahkeme tarafından gerçekliği kabul edilmiş olmasına rağmen yüce türk devleti kararını vermişti bir kere. dediği dedik çaldığı düdüktü. hak hukuk hiç önemli olmayan şeylerdi. devletle kavga edilemeyeceğini anlayan grup atv ve sabah'ı devraldıktan ve sonrasında el koyma sürecine kadarki geçen zaman içerisinde tv ve gazete için harcadığı paraları devletten alarak haklı olmasına rağmen durumu kabullendi.

    ikinci örnek çukurova grubundan.

    bu grubun bünyesinde bir zamanlar bir pamukbank vardı. devlet büyükleri bir gün kapılarını çaldılar ve tarım sektörü için kredi vermelerini talep ettiler. onlar da hay hay diyerek belirli aralıklarla toplamı 1 milyar dolara yaklaşan krediyi verdiler. gel zaman git zaman bu krediyi ödemek yüce devletin aklına bir türlü gelmiyordu. bankanın durumu gittikçe kötüleşiyordu. çukurova grubu bankayı kurtarabilmek adına en son çare olarak grubun diğer bankası yapı kredi ile birleştirmek için devlete başvurdu. ama beklediği cevabı alamadı. çok kısa bir süre sonra pamukbank'a devlet el koydu. yasalara göre bankasına el konan şahıs ya da gruplar bir daha bankacılık yapamıyorlardı. bu yüzden türkiyenin en güçlü bankalarından yapı kredi değerinin altında bir fiyatla elden çıktı. pamukbank'ın varlıkları da halkbank bünyesinde eritilerek yok edildi. böylelikle yüce devletimiz hem önemli miktardaki bir borçtan kurtuluyordu hem de el koyduğu bankanın varlıklarıyla biraz daha zenginleşiyordu. bütün bu olanlardan sonra devlet, çukurova grubuna fahiş bir borç çıkartıyordu. eğer borcunu belirlenen zamanda ödemezse grubun ve türkiyenin en güçlü şirketlerinden turkcell'e el koyacağını belirtiyordu. ki en baştaki asıl amaç da buydu zaten.

    tmsf tarihinde hiç görmediği milyar dolarlık tahsilatları bu gruptan yapabildi. eğer sözkonusu fahiş borçlar ödenmeseydi turkcell'le beraber digiturk, show tv, superonline ve diğer şirketler de elden çıkmış olacaktı. hala daha tmsf canı sıkıldıkça bu gruba borç çıkarmayı sürdürüyor. nasılsa kuzu kuzu ödüyorlar.

    aslında devlet diğer gruplara da öne sürdüğü gerekçelerden ötürü aynı uygulamaları yapmalıydı. ama bu ülkenin öz çocukları olduğu gibi üvey çocukları(bu üvey çocuklar grubuna istanbul haricindeki orta ölçekli sermayeyi de ekliyorum) da vardı. devletin öz çocukları ülkenin aleyhine girişimlerde bulunan/bulunabilecek yabancı kaynaklı cemiyet ve gruplarla sıkı fıkı olabiliyorlar. ülke içinde de kibir ve her türlü şımarıklığı kendilerine hak görebiliyorlar. korkmalarına gerek yok. çünkü arkalarında devlet babacıkları var. istedikleri gib at koştursunlar. üvey çocuklar ise her çeşit kötü muameleye layıktırlar. herkese eşit muamale de ne olaki.

    şimdi bu entrynin neden yazıldığına gelirsek: görüldüğü gibi nüfuz ve parasal açıdan son derece güçlü olan şahıslar veya gruplar bile haklı olmalarına rağmen devletle kavga edemiyorlar. devlet gözüne kestirdiğinin kolunu bacağını buduyor. devletle haklı bir şekilde kavga edebilmek için illa da parasal güce ihtiyacımız yok. yasalar ve hukuk çerçevesinde haklıysak eğer bu kavgada bizim galip gelmemiz gerekir. ama muazzam imkanlara ve haklılığa rağmen koca gruplar bile devlet önünde haklarından vazgeçirtiliyorsa bizim gibi sıradan insanlar ne yapacak peki. sinirden tırnaklarımızı mı kemireceğiz.

    şimdiden bir not: eğer yönetim gg sebebiyle bu entryi düzenlememi isterse entry olduğu gibi çöpe gidecektir. bu konuyu biraz daha yumuşatarak tekrardan yazacağımı hiç sanmıyorum. kaldıki istediğim kadar da sert olmadı.
  • 10 yılda bir darbe yapılan bir ülke olup 10 yıllık hükümetinin darbe ve/veya muhalefet yapma ihtimali olan (!) herkesi esir tuttuğu ülkedir
  • gelecegini dev bir tehdidin kahramani olarak gordugum ulke.

    yillardir kur artislariyla, insan haklarindaki gerilemelerle, kadin cinayetlerindeki artislarla, issizlikle, envai cesit sapkinliklariyla, bir ulkenin belkemigi olan saglik, egitim ve ulasim sektorlerindeki akla sigmayan degisimlerle ve ozgur olmasi, varliginin sebebi olan basinin rte saksakcisina donusmesiyle turkiye cumhuriyeti devleti'nin geleceginden muthis derecede endise ediyorum.

    butun bu gelismelere/gerilemelere ragmen endise duymadan sessiz sakin kur artislarini gozlemlememizin tek sebebi zannediyorum ki goygoya duskun bir millet olmamiz. kabullenme psikolojisi. ozellikle de 1980-1990 arasi dogan ve su an ulke icin soz soyleme hakkina sahip olan, bir tik daha bilincli olan orta yasli insanlarin basindaki illet bence bu. soz ettigim nesil, genellikle orta gelirli ailelerden gelen, "varsa var, yoksa yok evladim" zihniyetiyle yetistirilen bir nesil. elde edemedikleri icin cok da simarma luksu olmamis cocukken. ulkenin sahip olamadiklari icin tepinmeme, durumu kabullenme kulturu de bence buradan geliyor. toplumsal olaylarda eninde sonunda ulastigimiz goygoya olan duskunlugumuz da ayni ezikligin disavurumu.

    ote yandan, istedigin kadar tepin. ulkenin dort bir tarafi, tum resmi merciler, tum kurumlar bir sekilde ayni kor zihniyetteki insanlarla dolu artik. halki fakir kilip, muhtac etme stratejisi ulkemizde o kadar basarili ki, elinde gucu olan mantikli insanlar da issizlik, tecrit edilme korkularindan harekete gecemiyorlar. muthis bir kisir dongu, muthis bir kaos duzeni.

    bugun dolar 5 tl, pound 6,5 tl ise bu hicbir seyin degil, bizim toplum olarak zamaninda mudahale etmememizin sonucudur. hepimize gecmis olsun. ulkedeki yonetici guc biraz saglikli hareket edebilseydi, bir ihtimal ukrayna'nin kaderini yasardik onumuzdeki yillarda. keske ukrayna insani kadar egitimli ve ukrayna'li kadinlar kadar caliskan bir millet olabilseydik. ortadogu'yla olan samimi siyasi iliskiler sayesinde/yuzunden, turkiye cumhuriyeti devleti'nin kaderi, biraz daha guneydogudaki iran'a donusmek olacaktir. gonul isterdi ki, iran halki kadar tarihine duskun, bilgili ve egitimli olsaydik. o da yok. turki cumhuriyetler'e benzemeye baslasaydik, en azindan herkes ekstra bir dil daha bilirdi. yine bir yerden yirtardi bu millet.

    peki bizim elimizde ne var?

    sadece susan, kendini gelistirmeye olumune karsi, tembel, herhangi bir kazanc kapisinin her daim suyunu cikaran sark kurnazliginda ama mizah anlayisi cok gelismis bir genc nufus. ulke gelismiyor. insanlar gelismiyor. turkiye cumhuriyeti devleti icin tek dilegim, bundan 50 yil sonra yeniden ayaga kalkma cesaretimiz geldiginde, insanlarin en azindan biraz daha okumus ve kendilerini gelistirmis olmalari.

    cok uzgunum. keske birbirimiz ve turkiye cumhuriyeti devleti icin daha fazlasini yapabilsek.
  • türkiye cumhuriyeti zaten bir devlet olduğundan, yanlış bir kullanımdır.

    edit : (bkz: çifte manalandırma)
  • sabahtır zırt pırt mesaj atıyor bana "demokrasiye sahip çıkmak için meydanlara..." bekliyormuş beni.

    yok abi, siz öldürüyorsunuz meydanlara çıkınca:

    ali ismail'den, ethem'den, berkin'den... biliyoruz.
  • anayasaya göre "devletin şekli cumhuriyettir" biçiminde anlamak gerekir.

    nitekim anayasanın birinci maddesi ;

    i. devletin şekli

    madde 1 - türkiye devleti bir cumhuriyettir.

    üçüncü maddesi ise ;

    madde 3 - türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.dili
    türkçedir.
    bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
    milli marşı "istiklal marşı"dır.
    başkenti ankara'dır.

    demektedir.demek ki "cumhuriyet " bir devlet şeklidir.
hesabın var mı? giriş yap