• iki komik grubun entrylerini okuyarak takip ettiğim başlık. düne kadar rusya'ya sövenlerin, uçak krizinde arkamızda nato var oğlum diye efelenenlerin birden rus hayranı kesildiğini gördüğümüz ilginç bir sürece tanık oluyoruz .
    ama onlar kadar komik bulduğum bir kesim de aman rusya'ya yakınlaşmayalım doğu blokunda özgürlük yok vs. diye kafa ütüleyenler. ya arkadaş tamam rus yakınlaşmasını eleştirebilirsin haklı sebepler göstererek ama insan hakları, özgürlük vs. nedir amk. hayal aleminde mi yaşıyorsunuz? şunu artık anlayın dış politikada hiçbir ülke diğerinin insan hakları, demokrasi açısından gelişmişliğini umursamıyor. her şey çıkar ortaklığı. daha düne kadar birlikte yürürken rte'yi yere göğe sığdıramayan da batı, kontrol edilebilirliği azalınca söven de batı. akp çok değişti de bizim mi haberimiz yok? hadi onu geçtim batı dediğin suudi arabistan'la ortak lan, hani bildiğimiz suudlar. şu kadınların yalnız dolaşamadığı, suud hanedanı tarafından yıllardır yönetilen ülke, bunlarla can ciğer kuzu sarması kardeşim batı dediğimiz.
    o yüzden batı'dan uzaklaşırsak demokrasi biter diyenlerin şunu görmesi gerekiyor , demokratik olup olmamamız ne doğu'nun ne batı'nın sikinde değil. bir ülke demokratikse, içinde yaşayan toplumun demokrasi bilincinden dolayı demokratiktir. bunu bir anlayın artık .
  • nerden başlasam? nasıl anlatsam?

    ama öncelikle bir atasözümüzü aktarmak isterim. der ki: "ayıdan post, moskoftan dost olmaz" ırkçı bir adam olmadım asla. ancak atalar bu sözü söylediyse başlarına bir, iki iş geldiğinden dolayı demişlerdir. yani durup dururken dananın bir tanesi ormanda gezerken "ulan olmasa... olmasa... hangi hayvandan post olmaz?" diye sormamıştır herhalde.

    neyse devam edelim. rusya ekonomisi katma değer üreten bir ekonomi değil pek. bir silah üretip satıyorlar, onun da alıcıları pek fakir oluyor. karı düşük yani. bir de hammadde satıyorlar. ülkenin dehşet hammadde kaynakları mevcut. doğalgaz bu hammaddenin başlıcalarından. ve avrupa ülkeleri bu doğalgazın en büyük alıcısı. rusya coğrafik konumu nedeniyle neredeyse tekel. avrupa yıllardır bu tekeli kırmak için yollar arıyor ama bulamıyor. kayagazından tut, tankerlerle denizden lpg taşınması gibi bir sürü yol denedi ama ne yazık ki bulunan her yol, doğalgaz fiyatlarını bir miktar düşürse de, tekeli kıramadı.

    israil ile kıbrıslı rumların bulduğu gazı hatırladınız mı? hah, işte o fena bir rezerv değil. bunu yanı sıra iç savaş patlamadan evvel, suriye'nin akdeniz kıyılarında ve yakın bölgelerinde avrupa'nın iştahını kabaratacak büyüklükte doğalgaz rezervleri bulundu. katar'ın doğalgazı da fena bir kaynak değil. ancak avrupa'nın bu rezervleri kullanabilmesinin önünde ilginç bir engel var.

    biz. evet bu engel türkiye'nin ta kendisi. her kim ki türkiye'yi kendi tarafına çeker bu doğalgaz hattı onun kontrolüne geçer. çünkü tüm bu saydığım doğalgaz rezervlerini avrupaya taşıyacak maliyet-etkin yol türkiye'den geçiyor.

    rusya ekonomik çöküşü anlamına gelecek bu yolu kontrol etmek istiyor. israil mali durumunu bu gazı satarak düzeltmek istiyor. suriye mi? suriye'nin büyük ihtimalle kendi doğalgaz kaynaklarından haberi bile yoktu. ve büyük ihtimalle iç savaş, katar gibi bir ülke ve yandaşları tarafından esad ile uğraşmamak ve kukla bir hükümetle işleri daha çabuk halletmek için çıkarıldı. ( hayır yazar burada israil'in iç savaştaki rolünü unutmuyor.) katar avrupa'nın en büyük doğalgaz sağlayıcısı olmak isterken ufacık bir konuyu unuttu. rusya.

    rusya'nın son iki yılda ortadoğu politikasına bakın. ruslar suriye'yi iç savaştan ve eğer söylentiler doğruysa türkiye'yi abd kaynaklı bir darbeden kurtardı. kıbrıslı rumlar ile silah anlaşmarı yapıp dururken, israil ile ilişkileri arttırmaya çalışıyorlar.

    katar, israil, ve suriye kaynaklı doğalgazın tüm kontrolünü ruslar ele geçirmek üzere. avrupa ülkeleri ve abd durumu seyretmek zorunda kalıyorlar. abd ve avrupa kime yatırım yapıp kimi yıkacağını şaşırmış durumda. bu ülkeler arasında israil'e bile güvenmekte zorlanıyorlar.

    kişisel fikrim durum bu şekilde devam etmez. avrupa ve abd rusların bu at koşturmasına izin verebilme pozisyonunda değiller. illa ki bir cevap vermek zorundalar. bu cevap da ciddi bir cevap olacak...

    eğer türkiye nato'da kalırsa rusya ile savaşmak zorunda kalabilir. eğer başlarım lan nato'ya derse abd ile savaşmak zorunda kalabilir. saflar sıklaşıyor. saflar arasındaki enerji artıyor. eğer filler kendi aralarında anlaşıp ortadaki karı paylaşamazsa, çimenleri durumu vahim. recep tayyip erdoğan uzun süredir birilerinin gazına gelip kendisini bu fillerden birisi olarak görüyordu. umarım artık olmadığını ve bu ülkenin gücünün sınırını farketmiştir.

    önümüzdeki iki üç yıl içerisinde çok ciddi sınavlar bizi beliyor. türkiye rusya yakınlaşması tüm dünyayı büyük bir savaştan kurtarabilir. türkiye burada tarafsız rol oynayıp karın paylaşılmasını sağlayabilir. ama bu çok yetkin politikacılar ve tecrübeli diplomatlar ister. buradaki soru şu. yapabilir mi?

    velhasıl kötü haber vermek istemem ama sanırım bu yakınlaşma uzun vadede bizim yararımıza olmayacak.
  • yıllarca batılı süper güçlerin gölgesinde kalmak zorunda bırakılmış bir ülkenin, başka bir ülkenin gölgesine girmesini gösterir.

    bize gereken himayeye girmek değil, kendi göbeğimizi kendimizin kesebileceğimiz bir sistem ve ilerleme şart, her alanda.

    (bkz: davay davay)
  • rusya'nın amerika'dan farklı olduğunu düşünenlere gülüyorum sadece.

    evet rusya hiç işgalci değildir:
    (bkz: rusya-gürcistan savaşı)
    (bkz: 28 şubat 2014 rusya'nın kırım'ı işgali)
    rusya 36 saatte tallinn'i işgal edebilir

    evet rusya pkk'ya hiç destek vermemiştir:
    kobrayı düşüren füzeyi pkk'ya rusya vermiş
    pkk rusya'dan çok sayıda silah aldı
    rusya'nın ankara büyükelçisi: pkk'yı terör örgütü olarak görmüyoruz

    kgb de zaten cia gibi hiç diğer ülkelerin iç işlerine karışmaz:
    eski kgb ajanının ses kaydı putin'i zora soktu

    bonus: rusya'da insan haklarına ab'deki gibi önem verilmez.

    özetle mesele bir yılanın koynundan çıkıp diğerine girmektir. kendinizi pembe tablolarla kandırmayın.
  • denenmemiş bir formül değildir. aksine amerika ile ilişkiler ne zaman bozulsa türk liderlerinin bir umutla ilk koştukları adres rusya olmuştur. kimler kimler denememiştir ki bu formülü. bir yandan ekonomi, bir yandan asker sıkıştırırken adnan menderes*, johnson mektubu sonrası ismet inönü, birinci körfez savaşı'na bir koyup üç alamayan turgut özal, hep ilk iş rusya*'ya koşmuşlardır.

    her girişimin sonucu ise hüsranla, deneyen liderin koltuğunu kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. nato öyle keyfe göre girilip çıkılabilecek bir örgüt değildir. girişi zor, çıkması daha zordur. girişimiz ancak kore savaşı ile olabildiğine göre çıkışı da ancak bir savaşla olabilir.

    türkiye'nin herhangi bir şekilde üzerindeki nato tesirini kırabilmesi için arkasında tam bir rus desteği olması gerekir. ancak sovyetler'in en güçlü olduğu dönemlerde bile türkiye hiç bir zaman blok değiştirecek kadar güçlü bir rus desteği bulamamıştır. nedeni ise tarihsel ve stratejiktir. türkiye ile rusya'nın çıkarları iki yüzyıldır çatışır. kısa süreli taktiksel yakınlaşmalar dışında, iki ülkenin uzun süreli stratejik ortaklık kurmaları çatışan çıkarlar nedeniyle mümkün değildir. kaldı ki en civcivli sovyet günlerinde bile türkiye'yi yanına çekmeye çok da yanaşmayan rusya'nın, ekonomisi pamuk* ipliğine bağlıyken böyle bir destek için şartlarını zorlaması beklenemez.

    unutmayalım ki ruslar bu toprakları fiilen işgal etmişliği olan bir millettir. bizi amerika'nın yanına iten bizzat stalin'in ikinci dünya savaşı sonrası boğazlar ve doğu anadolu üzerinde hak iddiasında bulunmasıdır. nato'ya üye olduğumuz günden beri de bizim tarafımız bellidir.

    bugün avrasyacılar üzerinden türkiye'ye bir dal uzatır gibi görünen rusya'nın amacı, bizi yanlarına çekmek istemesi değil, amerika'nın ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden biri ile arasını açmak istemesidir. özetle türkiye için bir çözüm değildir. tayyip erdoğan ise seleflerinin bir umut gittiği yolu denemektedir. başarılı olur mu bilinmez. nihayetinde seleflerinin altından kalkamadığı pek çok yükün üstesinden gelebilmiş bir siyasetçi kendisi. ama ben ihtimal vermiyorum tabi.
  • o değil de daha geçen sene uçak düşürme olayında "sonuna kadar haklıydık tabi ki de düşüreceğiz kahrol rusya koru bizi şanlı abd" edebiyatı yapan milliyetçi/devletçi tayfanın yarısı şuan burada inceden inceye rusya götü yalamıyorlarsa ben de birşey bilmiyorum.
  • yüzümüzü doğuya çevirmemizle birlikte götümüzün batıda kalmış olmasıyla beni korkutmaktadır. bir duvara falan dayayaydık bari.
  • türkiye - ab/abd yakınlaşmasından ne gördük ?
    50 yıldan fazla oldu, ne gördük ?
    köleleştirilmek, kullanılmak, ucuz iş gücü ve sahaya sürülecek askeri güç olmak dışında ne menfaatimiz oldu ?
    pkk'yı besleyenler bu ab/abd değil miydi ? şuan fetö'nün başarısızlığına üzülenler bunlar değil mi ?

    kukla olmaktan çıkma şansımızdır bu yakınlaşma. orta asya türk devletlerinde, pakistan'da, ortadoğu ülkelerinde, kuzey afrika ülkelerinde ve dolayısıyla tüm türk-islam coğrafyasında etken güç olabiliriz. ab/abd, türkiye'nin bu hakimiyet alanlarına uzanmasına engel olabilir. ancak rusya'nın emperyalist politikasında böyle bir yol izlediği görülmemiştir.

    timur'dan bugüne yüzyıllar geçti. rusya'nın tüm tarihine bakın. ne araplar ne müslümanlar ne de ortadoğu bölgesinde hiç bir zaman var olmadılar. bağları yok. din, dil, ırk ve ideoloji bakımından birbirinden apayrı yerler.
    bu bölgede gözü olanlar ab/abd.

    rusya ve çin tek başına bu ittifakı ortadoğu'dan çıkaramaz. ancak yanlarında türkiye olursa bunu başarabilirler.
    abd'nin süper güç sıfatından sınava girmesi anlamına da gelebilir ve çok vahim sonuçlar da doğurabilir. veya anlaşma yoluna bile gidilebilir.
    ortadoğu'dan amerika'yı gönderirsin ama doları kullanmaya devam eder orta yol bulursun.

    rusya'nın birinci önceliği, kendi bölgesinde bulunan amerika hegomanyasını kırmaktır. ister inanın ister inanmayın ama bunu yapabilmesi için türkiye'ye ihtiyaç vardır.

    diyelim ki birlik kuruldu. rusya, çin, iran, türkiye, türki devletler, ortadoğu devletleri, müslümanlar, pakistan vs. bir birlik oluşturdu. ab/abd etkinliği azaltıldı.
    peki ya dengeyi kim kuracak ?
    rusyanın karşısında şuan dolar/petrol kartı kullanılıyor. ekonomik zorluklara sokulup balans sağlanıyor. bunu yapanda amerika. bu birlik kurulursa rusya nasıl dizginlenecek ?

    bu yakınlaşma, yanında 3 soru getiriyor.
    1. ab/abd'nin tepkisi ne olacak ?
    2. rusya'yı kim dizginleyebilecek ?
    3. türkiye birliğin etken gücü olarak kabul edilecek mi ?

    bu üç sorunun cevabı da belli aslında.
    benim tercihim belli. özal'ın kurmak istediği karadeniz birliğinin genişletilmişinin türkiye'ye faydası olacağını düşünüyorum.
  • yeni osmanlı'cıların, osmanlı'nın gerileme dönemindeki dış politika siyasetini yeniden keşfetmesiyle sonuçlanacaktır. yani büyük güçler arasındaki rekabeti ülke çıkarına kullanarak bunların hiçbirine tabii olmadan varolan topraklarda egemenliği sürdürebilmek.

    tabi bu siyaset büyük güçlerden biri zayıflayınca ve diğerleri de kendi aralarında anlaşıp seni pay etmeye başlayınca suya düşüyor. (bkz: sevr anlaşması)

    bizim rusya'yla batıyı kıskandırma amaçlı flörtümüz de çok fazla sürmeyecektir. taa ki milli mücadele ruhunu yeniden keşfedinceye kadar.
  • ab degil de ab yolunu bile bize arattiracak yakinlasma. hele ki demokrasi, insan haklari, özgüzlük konusunda zirvelere cikacagiz, zira rusya'da herkes zirvede. (bkz: zirvede birakmak)
hesabın var mı? giriş yap