• çoğunlukla kendini yarı tanrı zannedenlerden oluşur. olaylar genellikle şöyle gelişir:
    herşey çocuğumuzun hukuk fakültesini kazanmasını ile yavaştan başlar. memleketimin kalbur üstü mesleklerindendir hukuk, doktorluk gibi. istersen zilyon puanla odtü uzay ve havacılık mühendisliğini kazan eşe dosta anlatamayacağın için bir hikmeti olmaz. türkiye de nasa mı var oğlum, uzaya çıkıcan da ne olacak gibi tepkiler alırsın. üstüne eğitim sırasında ne kadar önemli bir mesleğe adım attığınıza dair bir sürü gaz alırsınız, sizin ki diğer bilim dalları gibi değildir, çok önemlidir falan filan. gerçi bu son dediğim çoğu üniversitede yapılır, o yüzden herkes kendini bir bok zannedip mezun olur (bizim bölümde ise siz bi bok değilsiniz, sadece lisans bitirdiniz diye ağzımıza sıçarlar). bu noktaya kadar kendini bilen biri zaten fazla kapılmaz bu gazlara ancak zurnanın zırt dediği yer burasıdır. bu mavala paçayı kaptıranların bir çoğu hakim savcı adayı olarak devletin kapısına dayanır. diğerleri zaten çoktan serbest avukatlığa başlamıştır.
    hakim ve savcı olarak mesleğe adım atan bu genç dimağlar memleketin ücra köşelerinde, bulundukların ilçenin ilk 3 bilemedin ilk 5 adamından biri olarak öyle bir ihtimam görürler ki akılları şaşar. bir de meslek icabı halk ile fazla yüz göz olamamaları telkin edilir ki, olay iyice kaf dağına bağlar.
    sağ olsun meslek yasaları ve ülkemin diğer bazı yasaları da kendilerine dokunulmazlık sağlamaktadır zaten. trafik cezası bile yazılamaz kendilerine.
    ayrıca içine girdikleri adalet sistemide katı bir ast üst ilişkisinin olduğu, askeri kurumlar kadar protokole önem verilen bir yerdir. eski nesil yeni nesile öğretir bildiklerini, usta çırak işi, itaat önemlidir.
    artık iyiden iyiye gerçekle bağlantısı kopan genç dimağ, kendisini devletin ete kemiğe bürünmüş hali olarak görmeye başlar. elindeki gücün sınırı yoktur, ağzından çıkan bir cümle ile insanlar tutuklanmakta, bir cümle ile salıverilmektedir. herkes önünde el pençe divan durmaktadır. odasına girerken insanların ayakları titremektedir. saygı, hürmet, büyük adam efem, reis bey geliyor kaçın ........
    karşısındakinin çocuk olmasının da bir önemi yoktur, huzuruna çıkarılmıştır, çıkmıştır bir kere vardır bir kabahati. bu kabahatin nedenleri çok önemli değildir, önemli olan suçun kendisidir, suçu işleyen insanın bir değeri yoktur. suça göre ceza verilir, insani özellikler minumum düzeyde dikkate alınır.
    kendisi yarı tanrı olarak devletin var olmasını sağlamakla yükümlüdür artık adaleti dağıtmakla değil.

    edit: imla
  • --- spoiler ---

    avukat : hakim bey, delil tespiti için talepte bulunmuştuk. toki inşaatı başka bir firmaya ihale edecek, haftaya ihalesi yapılacak. uygunsa, bu hafta keşfe gitmemiz mümkün mü?
    sulh hukuk hakimi: reddeceğim o talebi.
    avukat : gerekçe?!
    sulh hukuk hakimi : yargılamayı gerektirir o avukat hanım.
    avukat: delil tespiti bu hakim bey, adı üstünde tespit. nesi yargılamayı gerektiriyor?
    sulh hukuk hakimi: ben öyle düşünüyorum.
    avukat : ya siz bilmiyorsunuz bu işi, ya ben.
    sulh hukuk hakimi : istediğiniz yere başvurun avukat hanım... siz bilirsiniz.

    yılmak olmaz. müvekkilin adı sehven (!) yanlış yazılarak, yeniden dava açılıp, başka bir mahkemeye düşmesi sağlanarak, başka bir mahkemeden keşfe gidilir.

    --- spoiler ---

    daha sonra, bu kendine güveni tavana vurmuş sulh hukuk hakiminin işini bildiği anlaşılmıştır. eşi başına bişi takmaktadır, kendisi de sanırım misvak kullanmaktadır.
    ankara hakimidir.
    artık çoğu böyledir.

    işbu anekdottaki red gerekçesinin abukluğu, hukukçuları hayrete düşürecek cinstendir.
  • demokrat yargı'dan diyarbakır hakimi faruk özsu'nun radikal 2'de yayınlanan bir yazısında tanımladığı profildir.

    "yargıçlar, taşranın yoksul ailelerinin çalışkan çocuklarıdır. üniversite hayatı adına tek yaşadıkları, tuğla gibi kitaplarla geçirilen uykusuz geceler ve benzer çevreden gelen gençlerle kurulan cemaatik ilişkilerdir. erken yaşta yargıç olurlar. meslektaşı olan komşularıyla, köhne lojmanlara sıkışmış, dar ve izole bir cemaat olarak yaşarlar.
    jandarma komutanı, kaymakam, emniyet müdürü ve meslektaşlarından ibaret bir çevrede, sahte ve yüzeysel ilişkiler içinde sosyalleşirler. toplumdan ve hayattan uzaklığının eksikliğini “devletine” daha sıkı sarılarak giderirler. zihinlerinde, toplum ve birey değil, ekmek kapısı ve sığınağı olan devlet vardır. onlar için tek doğru, “devlet” yani o anda devlet bildikleri “iktidar”ın doğrusudur. bu nedenle de her ideolojik, etnik, kültürel farklılığı ve hatta “ortalama”dan ayrılığı tehdit sayarlar. varlık ve kariyerleri, merkezin bir parmak şıklatmasına bağlı olduğundan sıradan bir memur kadar bile sahici bir muhteva üretemezler.
    kısaca türk yargısı, “taşranın kültürel ve davranış kodlarına hapsolmuş, güce tapan, toplum ve birey düşmanı, antientelektüel, ortalamacı, ahlakçı, asosyal bir cemaattir”."

    http://www.radikal.com.tr/…id=1064531&categoryid=42
  • bir arkadaşım hakim olarak kocaeli'ne atandı.

    lojman çıkmasını beklerken bir süre otelde kaldı. ilk maaşlar daha düşük olduğu için neredeyse tamamını otele, yeme-içme, ütü, kuru temizleme gibi şeylere harcıyordu.

    tam ev tutmaya niyet etmişken lojman çıktı. lojmandaki savcı da istanbul'a tayin olmuş. bizim arkadaş durumunu izah etti bir an önce çıkmasını istedi ama adam lojmandan çıkmıyor. bir ay, iki ay, üç ay, dört ay derken zaman geçti gitti.

    bu savcı meğerse istanbul'da ev kiraları pahalı, lojman da çıkmamış diye her gün hakim olan eşiyle birlikte kocaeli'nden istanbul'a gidip geliyormuş.

    bizim arkadaş boşa otele para ödüyor. lojmandaki savcıyla her gün tartışıyor. en sonunda bakanlığa başvurdu, bakanlık savcıya ihtar gönderdi. çıkmazsa maaşından cezalı olarak kiranın kesileceğini söyledi de adam öyle çıktı. çıktı ama arkasından evde musluk mu tamir edilmedi, duvar mı boyanmadı, cam mı takılmadı!

    hepsi böyle değil tabi ki ama adalet beklenen insanlar adil ve vicdan sahibi olmalı!
  • hakim ve savcilarin geldikleri cografya ve sosyo-ekonomik cevreden bagimsiz olarak degerlendirilemeyecek sonuclari olan arastirma. bir de bunlarin ustune hsyk tarafindan yapilan sinavin niteligi ve hsyk nin olusumu da eklenirse "zaten ekmek kadayifiydi, simdi bir de kaymakli oldu" yorumu da yapilabilir ve bu hukuk adamlarinin, hukukun degil de devletin adami olmasina sasirilmaz.
    kuvvetler ayriligindan ve yargi ve yargic bagimsizligindan bahsederken, birden yarginin aslinda yargilamasi gereken devletin tam da gobeginde sekillendigini ve dahi ters okuma ile devletin yarginin yureginde coreklendigini gorunce duvara toslamaz insan.
    yurdumda bulunan hukuk fakultelerinin toplam sayisi ve kontenjani dusunuldugunde, hele ki acilmasi en kolay ve en masrafsiz oldugundan vakif universitesi basina da en az bir hukuk fakultesi dustugu dikkate alindiginda, bu kadar adam mezun olunca ne yapacak diye sorulabilir. mali durumu iyi olanlarin veya aileden bir hukuk burosuna varis olacaklarin durumu bellidir zaten. digerleri meslek sinavlarina gireceklerdir. bu meslek sinavlarindan -gorece- en kolayi da hakimlik savcilik sinavidir. zira dil aramaz, ceviri yaptirmazlar adama... guvencelidir. hakimlik guvencesi bir yana, maas iyidir. saygindir. avukatlik mesleginin, bir kisim erbabi gibi "esnaf mantigiyla" calismasi, "müvekkil" yerine "müsteri" pesinde kosmasi gerekmez... velhasil, idealistlerden ziyade garanticilerin yoneldigi bir meslek haline gelmistir zavalli yurdumda. "ya devlet basa ya kuzgun lese" dusturuyla hareket eden, bundan mutevellit de her turlu tarafsiz dusunceden hatta bunun yonteminden azade olan yargiclar cogunluktadir maalesef. digerlerinin sesi de bastirilir. hele ki meslege giriste mulakat sinavi oldugu dikkate alinirsa, yurdum deneyimlerinden hareketle herkes bir sonuca varabileceginden bunca aciklamaya da gerek yoktur.

    ama sasirmak da iyidir diger yandan, tepki vermesini saglar insanin, ki olmasi gerekenin bu olmadigini ve dahi "olan" dan cok da uzaga dustugunu gosterir.

    yargic tarafsizligi uzerine
    (bkz: http://www.radikal.com.tr/…r.php?ek=r2&haberno=7673)
  • en az çürüğü barındırması gerekirken, birkaç değerlinin arasında çürükten geçilmeyen profil
  • sağlamaya çalıştıkları adaletle ilgili görüşleri "cezalar çok az ya" sığlığındadır kimi zaman

    edit: çoğu zaman
  • idealizmden uzak ve dosya sayısı hesabı yapmaktan ibarettir.
  • (bkz: #37960676)
  • değiştirilmeye çalışılmaktadır. ancak değişiklik "devletin adamı olacağına, partinin adamı olsun" mantığıyla gerçekleştirileceği için yine bir boka yaramayacaktır.
hesabın var mı? giriş yap