• devlet bürokrasisine alıştırır. anlama değil kabul etme temellidir.
  • oğuz atay'ın bir hikayesinde en güzel şekilde anlattığı sistemdir. bakalım:

    korkuyla beklemek, korkuyu beklemek gereksizdi; çünkü dünyanın yarıçapını ve istanbul'un fethini biliyordum. üç çeşit yönetim biçimi vardır, anlıyor musunuz: mutlakiyet, meşrutiyet, cumhuriyet. bunun dışında hiçbir şey yoktur, varsa da bunlardan birine girer. dünya basık bir yuvarlaktır, ve yerçekimi diye bir kuvvet vardır, anladınız mı?(...)

    balzac ile stendhal, büyük romancılarıydı fransa'nın; kırk iki milyon insanın yaşadığı bu ülkenin bunlar romantik yazarlarıydı. roman da ikiye ayrılır: romantik, realist. balzac realistti diyenlere inanmamak gerekir; asıl realist zola idi, havagazından zehirlenerek öldü. balzac da onbin fincan kahveden zehirlendi; borçluydu, benim gibi o da serbst kesimde başarı kazanamamıştı. balzac'ın her taşındığı evde iki kapı vardı. (bunu çok iyi anlıyorum) eski yunan da iyiydi. aristo filan vardı, (başka kim vardı?) evet platon da vardı, onun da bir devlet nazariyesi vardı, bir de devlet adlı kitabı vardı. (...)

    felsefe birçok kısma ayrılırsa da aslında bunlar spiritüalizm ve materyalizm olmak üzere iki çeşittir. birincisinde madde yoktur, ikincisinde vardır. en büyük filozof kant'tır ve hiç evlenmemiştir. daha başka büyük filozoflar da vardır: hegel, spinoza ve descartes. bu sonuncusu her şeyden şüphe ederdi. iki bacon vardır; francis bacon, fransız değil ingilizdir. bacon olmasaydı (hangi bacon?) bilimlerin gelişmesi geri kalırdı. kendimden de söz etmeliyim. ben daha çok spiritüalistleri sever gibiyimdir; fakat bazı romantik görünüşlü insanlara kızıp materyalizmi ve onun bir kolu olan diyalektik materyalizmi savunduğum olmuştur: tez, antitez, sentez. ha-ha. marx, aynı zamanda bir filozoftur. (...)

    vatandaşın hakları şunlardır: bir: istediği gibi gezer, yani seyahat hürriyeti vardır. ben, bugüne kadar bir yere gidemedim, pek fırsat olmadı, para kazanmakla uğraşıyordum, fakat borçlardan bir türlü kurtulamadım. seçmek de hürriyettir, insan istediğini seçer; fakat o seçtiği kimse seçimi kazanmayabilir, çünkü demokrasi vardır. az kaldı unutuyordum: demokrasi, plutokrasi, aristokrasi (başka bir krasi var mıydı?) mahalle muhtarlarının görevleri şunlardır: seçim kütüklerini düzenlemek, bakanlar kurulu da üç kuvetten biridir: yürütme kuvveti. ayrıca, yasama kuvveti ile yargı kuvveti vardır. buenos aires, arjantin'in başkentidir. ben en çok londra'ya gitmek isterdim. ingiltere, demokrasinin beşiğidir. (...)

    öğrenim üçe ayrılır: (bırak şimdi). evet, neden canım, üçe ayrılır tabii: ilköğrenim, ortaöğrenim, yüksek öğrenim.

    kaynak: korkuyu beklerken
  • amacı insan eğitmek değil, insan elemek olan sistem.
  • daima dershanelerin cebini dolduran sistem. son 10 yılda eğitim alanında neler neler değişti ama dershanelerin karı hiç düşmedi.
  • felsefe derslerinin kaldırılıp din kültürü derslerinin zorunlu hale getirildiği bir dönem geçirdiği rivayet edilir.
  • değişeyazmakta. okulun bahçesine toplanan öğrencilere "we will rock you" ve "waka waka" dinlettirirken "haydi hep beraber!" diye anons yapan ilköğretim okulları var artık.

    ahah koptum ya sabah sabah.
  • pisa 2010 (bkz: programme for international student assessment) sonuçlarına göre ne kadar acınası durumda olduğu bir kez daha dünya kamuoyunda kabul görmüştür.
    uzaylılara halay çektirmekten oluyor hep bunlar..
  • ülkenin eğitim sistemi beceriksizlik, dar kafalılık, tahammülsüzlük, baskıcı/sorgulanamaz otorite, insan gerçeğini ret gibi elementlerden oluşan bir bozuk yemek gibidir. ve bunu hayata yeni adım atmış o gençlere "zorla" yedirirler.

    geriye doğru kısa vadeli politikaların değil, çok daha eskiye uzayan yanlışların günümüzdeki halidir içleri karartan. türk eğitim sisteminin ilk temelleri atıldığında cumhuriyete, devrime filan bağlı tornadan çıkmış gibi insanlar yetiştirme ana hedefti. boşuna zırlamayalım, ülkelerin egemenleri neyi nasıl şekillendirmek isterlerse o işler öyle olur. komünizler geleydi torna komünist, islamcılar geleydi torna islamcı yetiştirmek üzere sistem ayara getirilecekti.

    burada bence komik olan, uydurdukları bu rezil eğitim sisteminin, uzun vadelerden sonra nasıl cumhuriyetin "sözde" arzu ettiği insan tipinin 180 derece zıttı kitleler yarattığı gerçeğidir.

    mesela günümüz sağcılarının hemen hergün, belki beş vakitten bile fazla sövüp saydıkları cumhuriyet (aç parantez kemalist) eksenli eğitim sistemi böyle başarısız olmasaydı bugün asla bu güçlü tabana ulaşamayacaklardı. cumhuriyetin eğitim sistemine çooook büyük şükran borçları vardır bunların. sağ zihniyetin böyle bir basit gerçeği görmemesi hakikaten sağcı deyince kafamızda süzme bir aptal profili oluşmasını haklı çıkarır. veya veya bunun gayet farkındalar ve de dilleri ile cumhuriyet eğitim sistemine söverken, içlerinden "oh lan" diyorlar nerden bileyim.

    bendeniz 70lerin sonları, full 80ler, baş kısmından da 90lar eğitim sistemlerini yalayarak yoluma devam ettim. eğitim sisteminde gördüğüm kepazelikleri ayrıntılı anlatmam mümkün değil. ama özel bir örnek olarak; küçük çocuklara "rahat, hazr'ol!" diye bağırılmasını daima iğrenç buldum. çocukların bayramı deniyor. sonra o taze, gencecik insanlara gerizekalı askeri komutlarla bayram kutlatılıyor. hakikaten lanet olsun. yahu hiç mi bir çocuğun gözlerine bakmadınız? nasıl bir cüret lan çocuklara böyle davranmak? bunu hala anlamadım. anlamayı da reddediyorum.

    türk eğitim sisteminin ana hedefi tornalanmış insandır dedim ya, bunu yapabilmek için insanların içinden, onları insan yapan bazı şeyleri sökerek almanız gereklidir. misal; merak etmemelidirler, hayal kurmak gülünecek bir ayıptır, sorgulamak saygısızlıkla eşanlam taşımalıdır, denemek ve belki sonucunda yanılmak başarısızlığın ta kendisidir, farklı olanı önce küçümseme-aşağılama bunlara rağmen sürüye bulaşma riski varsa bertaraf edilmesi (halen toplumda ağır şekilde yaşanan kendi gibi olmayana düşmanlık derecesinde tahammülsüzlük bunun meyvasıdır)

    işte bunun gibi insanlık dışı uygulamalarla kendi gençlerini sözümona cumhuriyete acayip bağlı nesiller haline getirme çabası uzun vadede tuhaf nesillerin yetişmesini sağladı. maksat bireysel olarak hür ve mücadeleci insanlar değil, kör sadakatin esiri, algısı donuk tipler yaratmaktı. böyle tipler muasır medeniyet vs. gibi bir türlü gelmeyen godot'ların değil din, ırk gibi şeylerin etrafında kümeleşmeyi tercih ettiler.
    eğitim sistemi sözde batılıydı, batı gibi olmaya kasıyordu ama yıllar geçtikçe, değil batı tüm dünyadan izole edilmiş, devlet eliyle bizzat fakirleştirilmiş (ekonomik fukaralığın yanında bilim ve sanat üretememe fakirliği) bir halk yaratılmak istendi. ki devletin başına bela olmasın o halk. hesaplar o biçim alt-üst olunca, bu eğitim sisteminden ağır hasarlarla çıkmış büyük çoğunluk işte bugünün siyasal tabanını meydana getirdi. şimdi herkese hayırlı olsun.
  • eğitilmiş ve düşünebilen insan profilinin, hayatı ve düzeni sorgulaması endişesi ile kodamanların gelişmesini istemediği bir durumun sonucudur.
  • piyasaya alakasız mallar sunan, bir o yana bir bu yana dönmekten contaları yalama yapmış entegre bir üretim sistemidir. ne bok yediği belli değildir. üretim hattının başında sisteme dahil olan girdiler, çıkışta hangi yöne dağılacaklarını kestiremezler.
hesabın var mı? giriş yap