• geçtim atatürk'ü, silah arkadaşlarını, o malum dönemde yaşamış, evinde, köyünde veya cephede, belli bir amaç uğruna en ufağından en büyüğüne kadar herhangi bir fedakârlıkta bulunmuş her bir insana karşı insafsızlık, saygısızlık, küstâhlık ve hatta hakâret içeren söylem.

    ne amaçla söylendiği hiç önemli değil arkadaş. ben, bunu söyleyebilen dünyalılardan tiskiniyorum!
  • buram buram saygısızlık, cehalet ve terbiyesizlik kokan beyanat.

    edit: gg gerekçesi ile korkağın teki ispiyonlamis. yapmayın despot bir yönetim var fakat başbakana terbiyesizlik demek eleştiri sınırları içindedir. hele ki o adam bu ülkenin kurucusuna, o zor şartlar altında binlerce km yol yapan fedakar insanlara dil uzatıyorsa terbiyesiz kere terbiyesizdir. birine bu laf batıyorsa elinden geleni yapsın çok şükür mesleğim avukatlık kendimi savunacak kudrete sahibim. başbakan da olsa korkum yok. sizin de olmasın. özgürlüğünüzü kendi elinizle kısıtlamayın!
  • sahibinin çap ve cibilliyetini ortaya doken laf.

    " yil 1929 recep peker turkiye cumhuriyeti hukumetinin bayindirlik bakani. gazi ciftligi marmara koskunde, cumhurbaskani ataturk'un calisma odasinin masasi uzerinde ust uste konmus bir cok planlar var. recep peker heyecanla anlatiyor ve bir bir gosteriyor. turkiye cumhuriyeti hukumetinin bir demiryolu siyaseti vardir. bunun icin iki esas prensipten yurunuyor: biri yabanci sirketler elinde bulunanlarin devletce satin alinmasi, digeri memleketimizi demir aglarla ormek. haritalar uzerinde cizgilerle gosterilen yollar uzuyor, kivriliyor, denize ulasiyor, doguya kol saliyor, bolgeleri, sehirleri kasabalari birbirine bagliyor. ataturk butun bunlari inceliyor. bakana sorular soruyor, direktifler veriyor. recep peker ismet inonu hukumetinin bas meselelerinden birini ve planlastirilan konuyu anlatiyor. arada ankara cubuk barajindan konusuldugunu hatirliyorum. bunun etudlerine 1927'de baslanmis oldugunu biliyorum. ancak baraj konusu o zaman benim icin o kadar yeni ve isitmedigim bir sey ki ! isvicre de daha onceki seneler ogrenci olarak bulundugum zaman bir " beyaz komur " den bahsedilir ise de, bunlari o zaman hic gormemistim. o gun ataturk her iki mesele uzerinde dikkatle durdu, uzun uzun konustu ve ben sadece dinledim. muthis bir sevinc duyuyordum. cocuklugumda babamin mufettislikle gittigi yerlere biz ailece yayli arabalarla giderdik. uzun, yorucu seyahat vasitalari isi bunlar. biz cocuklar icin zevkli olsa da bazan bikiyorduk. bir an once gidecegimiz yeri ozlerdik. simdi butun bunlarin yerini vagonlar alacak. cok kimse bir arada seyahat edecektir. ta van'a kadar gidecektik bu vagonlarla.

    ataturk bir ara bana bakarak " karadeniz'i akdeniz'e bu demir yolu ile birlestirecegiz. memleketi bir bastan bir basa bu yollarla baglayacagiz" dedi. ben bir hayal icinde yasar gibiydim. simdi bir soru kafamda dugumlenmisti. acaba bu kagit uzerindeki projeler ne zaman bitebilirdi ? ataturk'e sormadan duramadim " bunlarin hepsi ne zaman yapilacak ? dedim. guldu " planlarimiz kagit uzerinde kalmak icin cizilmiyor yapildikca gorursun" dedi.

    yil 1930 yaz aylari, ataturk yalova'da, paris buyukelcimiz fethi okyar izinli olarak gelmis, ataturk'e misafir. gece kalabalik misafirler ve tarih uzerinde calisanlarin toplantisi oluyor, ataturk'un etrafinda. fethi bey avrupa demokrasilerinden parlamento hayatindan partilerden sozediyor, anlatiyor. arada da hukumetin demir yolu siyasetini tenkid ediyor. diyor ki " bir nesle bu kadar agir kulfet yukletilmez, bunu daha uzun vadeli yapmali " ataturk dinliyor. ben dusunuyorum, daha once marmara koskunde gordugum planlari hatirliyorum. acaba bunlar geri mi kalacak diye uzuntu duyuyorum. fethi beye'e ben mukabil bir iki sual sordumsa da bu kendimi dahi inandirici bir durum yaratmiyor. oyle oluyor ki ataturk ten meden umuyorum. o, fethi beye bazi sualler soruyorsa da devletcilik prensibinde birlesmedikleri goruluyor. ataturk, kamu yarari icin, devletin, hukumet icraati ile ekonomik yarari olan islerin bir an once yapilmasi zaruretine isaret ediyorsa da fethi beyin tenkidlerine musamaha ile tahammul eder bir hal gosteriyordu. bu konusmalar gunlerce devam etti. bir gun ataturk, fethi okyar'a " butun bu soylediklerinizi yapabilmek icin ve hukumeti denetleyebilmek icin, siz siyasi bir parti kurunuz " dedi.

    " serbest cumhuriyet " firkasi boylece kuruldu. bunun tarihcesi bilinmektedir.

    yil 1931 adana'dayiz. mevisim kis (22 subat ) ataturk'e malatya demiryolunun bittigini ve isletmeye acilacagini haber verdiler. etraf kalabalikti, ataturk bana donerek " kagit uzerindeki cizgiler arazide yer aliyor isittin mi ? " dedi ve yaverlere su emri verdi " malatya'ya trenle gidecegiz ". yola ciktik. adeta ilk tecrube katari idik. cunku henuz tunellerden gecme tecrubesi bile yapilmamisti. hatta o seyahatte bir buyuk kazanin onu, ataturk un sogukkanliligi ve tedbiri ile onlenmistir. olay su idi. fevzi pasa istasyonundan sonra bir rampadan cikarken, iki lokomotofin cektigi tren, birdenm bire geriye gitmeye baslamisti ve en son vagonda olan ataturk e vagondan atlamasi tavsiye edilmisti. o hic telas gostermeden, sebebini ilgililerden ogrendi ve sukuneti ile bir panigin onune gecmis oldu. cunku o trenden atlasa herkes atlayacakti. mesele sonradan anlasildi. iki lokomotif onlerinde tunel oldugunu hesaplamadan komur atiyorlar, birden bire tunele girince dumandan makinistler bayiliyor ve tren idaresiz kaliyor. bu arada ataturk un ikazi ve emri uzerine el freni cekiliyor. bu zaman zarfinda geri geri tunelden cikinca ilk ayilan makinist lokomotife hakim oluyor.

    ataturk devrinde demir yollarinin programi hukumet plani olarak hep devam etti. acilis torenleri yapildi, mesela ankara - kayseri 29 mayis 1927. 30 agustos 1930 ankara - sivas demiryolunun acilisi. cumhurbaskani seyahatlerini beyaz trenle yapardi. beyaz trenin gectigi yerler senliklere sahne olurdu, gece gecilen istasyonlarda dahi davullu zurnali kasaba ve koylerden akin eden halkin kalabaligi ile karsilasilirdi. ataturk bugun (1964) tatvan a gidemedi . """

    prof. dr. afet inan

    ve ey 10. yil marsi'na bile dil uzatan adam ! demir aglar bu sekilde orulmeye baslandi "ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim " diyerek sattigin topraklarda !

    atatürk, osmanlı devleti’nin başına gelen batı kaynaklı felaketlerden ders aldığı için türkiye cumhuriyeti’nde yabancıya toprak satışını son derecede zorlaştırmıştı. ne var ki toprak satışları bütün diğer belalar gibi akp döneminde yeniden başladı ve çok vahim sorunları peşi sıra sürükleyerek kısa sürede büyük bir ivme kazandı.

    cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümet bu performansı tutturamadı. sekiz yıldır en değerli topraklarımız hızla yabancıların, ingiliz’in, alman’ın, fransız’ın, yunan’ın tapulu malı haline geliyor. 2003-2010 yıllarında, yani akp iktidarı boyunca yabancılara satılan toprak miktarı rekor seviyeye çıktı. kasım 2010 itibariyle yurt genelinde 110 bin 514 yabancı gerçek kişiye, toplam 69 milyon metrekare taşınmaz satılmış bulunmaktadır. türkiye cumhuriyeti’nin 80 yılında satılan toprağın dört katı sadece 8 yıl içinde yabancıların oldu: 52 milyon metrekare!... "

    (bkz: http://www.guncelmeydan.com/…cihan-dura-t31479.html)

    (bkz: http://www.mesajhaber.com/haber.php?haber_id=9536)
  • o dönem fedakarlıklarına çok büyük saygısızlık içermektedir
  • başkasının yerine utanmak diye bir şey var ya.
    resmen sürekli bana bunu yaşatıyorlar bu ülkede müdür.

    nasıl bir kin, nasıl bir hırs birader bu insanlardaki. kendi marşındaki cümleye bile cevap vermiş hazretleri. hangi dinin mensubuysanız onun yaratıcısının kutsallığı hürmetine rica ediyorum, siyasetinize cumhuriyetin ilk yıllarında, yokluk içinde bu memleketin iyiliği için bir şeyler yapmış insanları alet etmeyin.

    bunu da politik saygınlığınızdan ötürü değil, sadece ahlaklı, adaletli bir insan olduğunuz için yapın lütfen.

    ayıptır.

    o insanları, o dönemi rahat bırakacaksanız ben hemen kabul ederim her neyle övünmek istiyorsanız;

    -türkiye'yi demir ağlarla biz örüyoruz!
    -evet doğru siz örüyrosunuz padişahım.
    -çevrecinin daniskasıyız biz
    -öylesiniz haşmetlim
    -sana iş vermişiz hala da konuşuyorsun
    -çok doğrusunuz paşam!

    yeter ki elinizi ayağınızı çekin geçmişimizden.
  • 1923-1939 arası 4500 km'ye laf atan sayıklama. allah'tan kork lan. 75 yılda 2000 km yaptınız. he tabi istanbul'a metro yapmak, mesela 1930 yılında sivas-ankara yolunu 2 günden 8 saate indirmekten daha önemli. 1930'da sivas'a yapılan yatırımı 1950'de de yapaydınız bu kadar insan köyünü kasabasını terketmek zorunda kalmaz sivas gelişmiş bir şehir olurdu.
  • tek kelimeyle kuyruklu yalandır.

    15 milyonluk metropole 2012 yılında ancak bir metro yapabildiniz. normal şartlarda bu ayıbın size yetmesi lazım. ama sizin hiç başınız öne eğilmiyor, hiç istismar ettiğiniz, balık istifi yıllardır toplu taşıma adı altında işkence ettiğiniz kesimden utanmıyorsunuz değil mi?

    şimdi akrabalığın, hemşeriliğin, cemaat ya da siyaset ortaklığının söz konusu dahi olmadığı cumhuriyet tarihinin en şerefli yıllarına bok atıyorsunuz.

    nar-ı cehennemden biraz korkunuz olsaydı, ölçer biçer öyle konuşurdunuz sayın başbakan...
  • daha ilk gördüğüm anda tayyip erdoğan'a ait olduğunu tahmin ettiğim cümle. yüksek ihtimal bugünki kadıköy metrosu açılışında sarf edildi.
  • resmen ölmüş insanların arkasından laf söylemek, onlar üzerinden oy toplamaya çalışmak.
    nasıl olsa cevap veremez, içeri attıramazsın cevap veremediği için. konuş konuştuğun kadar amk, bu işin hesaplaşması da olacak. o zaman el sallayacağız hep beraber.

    dzt: imla.
hesabın var mı? giriş yap