• çok hatun seyrettik bu programda. kabul. hepsinin huyunu suyunu öğrendik, acı tatlı bir sürü anımız oldu vs. ama bize, koca bir kuşağa neye patladı bu iş? şuna: berbat figürlerle dans eden yüzlerce alman erkeği seyrettim ben arkadaşım. yüzlerce. hala ara sıra gözümün önüne gelir o feci görüntüler.
  • kucukken babam tarafindan bunu izleme esnasinda basildigimda kendisine "ben sorulari icin izliyorum" dedigim hatirlatildi* bugun bana . hey gidi .
  • esteban mıdır nedir, (seneler sonra gelen edit: stefano imis elemanin adi, sagolasin sirius black) öyle bi hanzo vardı bu programda, soymakla kopça açmakla mükellefti."iş midir lan bu?" der geçerdim...sonra bi gün geldi baktım, o kopça hakkatten zor açılan bişiymiş.tebrik etmiştim, şıp diye açıyodu kerata.
  • "yarışmacı olmak için şu adrese yazmanız yeterli" diyerek salakça rtl'yi birebir çevirirlerdi.
    ama rtl adresi yerine, show tv nin adresini verirlerdi, mektup yollayıp madara olanları düşünmek bile isytemiyorum
    (genelde düşünmek istemiyorum bahane oluyo böyle şeyler)
  • mehmet ali erbil in gecmisten bugune toplumun geldigi noktaya atifta bulunmak icin ornek verdigi tv programi.
    kanalturk te medyatik isimli programda soyle demis:

    "bundan 15 yil once televizyon ekranlarinda tutti frutti yarismasi yayinlanabiliyordu. nerede yol katettik, nerede geri dustuk. bugun yayinlansa firinlarda ekmek kalmaz. insanlar ihtilal cikti sanır"
  • bir gün yarışmacılara "şimdi sayacağım ülkelerden hangisi avrupa birliği üyesi değildir?" diye bir soru sormuşlardı. seçenekler isveç, almanya, fransa, türkiye gibi ülkelerden oluşurken, kadın "isveç" diye cevap vermişti. eleman da "malesef yanlış cevap. doğru cevap -birlik için çok çaba sarf etmesine rağmen- "türkiye" olacaktı. tabii en yakın zamanda türkiye'yi de aramızda görmek istiyoruz" demişti. gülmekten ölmüştüm ama pek de grurum okşanmıştı. küçüklük işte.*
  • özel televizyonda yayınlanırdı bu program tabi. ancak bir problem vardı: özel televizyonlar o zamanlar türkiye'de köylere kadar yayın yapamıyordu. bu program şehir ve kasabalarda yaşayan türk erkeğinin hayatını şenlendirirken, mahrum kalan köy erkeklerini sıkıntıya sokuyordu. işte bu günlerde duruma makul bir çözüm bulundu. köylü erkekler, geceleri atıl durumda kalan köy minibüsü kiralamayı akıl ettiler.
    bu çözüm ile birlikte, tutti frutti gecelerinde köyleri uzunköprü kasabasına bağlayan şose yolları tozu dumana katan eski minibüsler dolduruverdi. program bitiminde, gecenin karanlığında köye dönen minibüslerden, hep bir ağızdan söylenen 'çin çin, çin çin...' şarkıları yükseliyordu belki de.
  • bir neslin fenomenidir kendisi. uyuyor numarası yapılıp, sinsice evdekilerin yatması beklenirdi. ortam hazır olduğu vakit stresli dakikalar başlardı. bir el daimi olarak televizyonun power düğmesinde durmaktaydı. bu eylemin amacı ev ahalisinden biri ayaklandığı vakit hemen televizyonu kapatıp yatağa atlamak içindi. hatta sabahtan onlarca defa bir hata olmaması için deneme sürümleri bile yapılırdı. böyle fotosentez bir süreç geçirdi işbu nesil. az power düğmesi bozmadı.
  • babamı daha iyi tanımama yardım etmiş program.

    o zamanlar doğalgaz yaygın değil, kış geldi mi hepimiz bir odada yatıyoruz. şans bu ya o gün de annem anneanneme gitmiş babamla evde yalnız kalmışım. babam bir güzel yatağımı hazırlamış, yorganımı ve yastığımı da yatağın üzerine hazırlamış yatmamı bekliyor gibi bir hava estiriyor.

    neyse ben yattım arkamı döndüm, babam da televizyonda kanalları kurcalıyor. döndüm televizyona doğru . ulan insan meraklanıyor uyku da tutmayınca. hayır çekmişim de yorganı kafama kadar göremiyorum pek net bir şeyler. derken bir ses ;

    çin çin ,çin çin...

    önce sese geldim ( sese gel ) , sonra görüntüyle karşılaşınca '' aaaaaa ''...

    hayatımda ilk kez canlı canlı bir hatta iki üç dört beş altı meme görüyordum. hayır net de secemiyorum, memelerin cevresınde meyve filan da var. manav gibi mubarekler. allah allaaaahh. ilk şoku atlattıktan sonra yorganı biraz daha aralıyorum . artık daha net görüntü. habire bir iki hatun çıkıyor çin çin diyor memelerini açıyor gidiyor. ne güzel ya. çok hoş .

    belki babam hayatımın hiçbir döneminde bana '' bak olm cinsellik böyle bir seydir, bak oğlum pipiden bazen böyle şeyler gelir , bak olm kalkarsa korkma '' gibi şeyler demedi. ben hep kendim öğrendim bugüne kadar bu tip şeyleri ama o gece iyi ki çaktırmadan da olsa kısık sesle tutti frutti programını seyretmiş .

    yoksa uzun bir süre meme denen şeyden bihaber yaşayacaktım. eminim ki bu programdan dolayı hayatlarında o güne kadar hiç görmedikleri şeyleri görenler olmuştur.

    tutti frutti ekibine ve babama çok teşekkürler...
  • sene 1998. ilkokul 3teyim. ankaranın merkezinde kısmen de olsa nezih sayılabilecek bir okul. henüz pek cinselliktir küfürdür bilmediğimiz yaşlar. ergenlik öncesi, bu mevzuları çözmeden hemen önceki evre. en büyük hayalim sınıftaki öykünün dudaklarına yapışmak. (keza o zamanlar öpüşerek hamile kalınıyor sanıyorum sinema endüstrisi ve rtük sağolsun.) kola kutusunu ezip maç yapmaktan arta kalan vakitlerde anlamını o zamanlar tam idrak etmediğimiz bir modifiye şarkı dilimize dolanmış falan, aşkın kanununu melodisiyle:

    aşkın kanununu,
    indir donunu,
    tamam gördüm onu,
    kaldır donunu.

    vitesi taktım 5e,
    çıktım e-5e,
    karşımda bir bayan,
    dedi bana dayan.

    dayandım dayandım dayandım,
    mahkemede uyandım,
    hakim sordu ne yaptın?
    soktum soktum çıkardım.

    ulan hala ezberimde şu sözler. hangi sapık evladı yazdıysa hala aramızda ya da tecavüzden falan içeride yatıyordur amınakoyim. sözlere bak, bir neslin zihnine işlenmiş şerefsizim. evimiz 3+1. 3 kardeşiz o zamanlar. arka oda ablamlara verilmiş. bir oda yatak odası haliyle. diğer oda da benim odam olmasının yanında oturma odası dediğimiz, dünyanın en gereksiz yapılanması, çeyiz sandığının üzerinde 37 ekran televizyon olan, 2 çekyata ev sahipliği eden bir oda. salonun olduğu bir türkiyede oturma odası ne sike yarar hala anlamış değilim ya neyse. çekyatların birinde ben yatıyorum.

    bir gece saat 3e doğru uyanmışım, boğazım kurumuş gittim mutfağa suya abandım. diğer çekyata annem uzanmış uyuyakalmış. hafiften de uykum kaçmış benim. napayım bir televizyon açayım dedim. saat 6da uyanıp abshaper advertorialleri eşliğinde çizgi film bekleyen bebeleriz nasıl olsa, belki bişeyler vardır ümidiyle gezmeye başlıyorum kanalları. showtvye geldim, baktım yarışma tandanslı bir şey. o zamanlar mehmet ali erbilin oranj oranj diye diye sunduğu çarkıfelek lanetinden başka pek de yarışma yok piyasada. açtım izliyorum. hatun var, bornozlu duruyo falan. ses kısık, annem uyanmasın diye açmamışım. bir bok da anlamıyorum ama bekliyorum ne olacak diye. lan hatun podyumda yürümeye başladı, bornozu çıkardı. oha! lan meme? oha bildiğin meme var açıkta. utanıyorum. elimle kapatıyorum televizyonun ekranını. ama parmaklar açık lan aradan bakıyorum memeye. 9 yaş libidosuyla merakın sentezinden skimsonik bi enzim dolaşıyor bünyemde. annem uyanmamalı. bir yandan annemin gözleri açık mı diye kontrol ediyorum sürekli, uykusu hafif. bir yandan gözüm televizyonda. bir elim sürekli kumandada, hayır ulan 9 yaşındayız olm daha öbür elimle televizyonu kapatıyorum güya. nolur nolmaz, annem uyanırsa aniden değiştiricem kanalı. sol gözüm 3 numara bozuldu ulan o gün fıldır fıldır dönmekten. heyecan dorukta, adrenalin oluk oluk. kalp çarpıntısı öyle bi düzeye gelmiş ki yaprak dökümünün yapımcıları beni o halde görseler, yalçın abinin yaşlandırma tekniğiyle ali rıza bey rolünü verir, halil ergünü 18 kişilik kadroya bile almazlardı amınakoyim. heyecana dayanamayıp yattım o gün. ilerleyen gecelerde bir süre tekrar çıkmasını bekledim odada tek başımayken. bir kaç kere denk geldi. artık o kadar utanmıyordum sanırım. çoğu zaman da o saatlerde 20.tekrarı yayınlanan sikko filmler çıkıyordu. haftanın hangi günü, hangi saati tam bilmiyordum zira.

    yıllar sonra ortaokuldayken, -bilen bilir- tutti frutti aromalı bir sakız vardı, adını hatırlamıyorum. onun kabı üzerinden bir muhabbet dönüyor erkekler arasında. sordum anlattılar. bornoz, meme ve showtv keywordlerini duyunca bir ışık parıldadı zihnimde. evet, bu oydu. programın adı tutti fruttiydi. eve gidip googleda aratmadım, torrentlerini de bulup indirmedim. tutti frutti 3.sınıf saflığıyla heyecanlı ve güzeldi. onu orada, o saflık ve heyecanla bırakmak istemiş, onu kirletmek istememiştim.

    şaka lan şaka torrent mi vardı google mı vardı o zaman amınkym? tutti frutti küçüktür 3.
hesabın var mı? giriş yap