• şu sıralarda anti aging akımı ve doğru beslenme, doğru egzersiz felsefesi ile beslenen ve desteklenen yaşama biçimi, bazılarında yaşamdaki amaçlardan biri.

    ama aslında gerekli bir amaç mı, bu tartışılır. "kısa ve kaliteli yaşam mı, yoksa uzun ama sıkıcı yaşam mı" ikileminin varlığını adı aylin romanını okuduktan sonra farketmiştim aslında. bu karakterin yaşadıkları beni çok etkilemişti: 25 yaşından sonra tıp okuyup new york'taki en önde gelen psikiyatristlerden biri olup yine alakasız bir şekilde amerikan ordusu mensubu olması, bu arada sırf aşkından dolayı bir arap şeyhi olduğunu sandığı biriyle evlenip ayrılması vb bana gerçek dışı gelmişti. ve o romanı okuduktan sonra dolu dolu yaşayıp 58 yaşında ölmenin o kadar da kötü bir şey olmadığını farketmiştim. 80 yaşına kadar sağlıklı ama sıkıcı bir yaşam sürdürmek mi, yoksa carpe diem felsefesini benimseyerek gelişine vurmak mı. işte tüm mesele burada.
  • (bkz: kafkasya)
  • – her uykusuz gece yaşamayı kısaltan bir bıçkıdır..
    – düşünce, kuruntu insanı çökertir..
    – içkilerin tümü zehirdir.
    – sigara erken götürür.
    ben kimseye uzun yaşamak isteyorum demedim ki.

    özdemir asaf
    yuvarlağın köşeleri
  • gençken, gücü kuvveti yerindeyken ve işler de tıkırındayken içine düşülen bir beklentidir bu. bilimin desteğiyle ulaşılmaya çalışılsa da bir yere kadardır ve doğanın gereği elden ayaktan düşme süreci başa gelip çattığında tatlı candan bile sıkılabilir insan.

    tabi bir de olaya hayati fonksiyonlarını hemen hemen yitirmiş ama yaşamakta ısrar eden kişilere bakmakla yükümlü olanların açısından yaklaşmak gerekirse, vahim bir durum bile sayılabilir.
  • düzenli olarak alkol almakla da mümkündür.

    en son trakyalı 100 küsür yaşındaki bir nine 50 yıldır günde bir ufak boğma rakı içtiğini fakat birkaç ay önce bıraktığını açıklamıştı.
  • şu tavsiyelerle başarılabilecektir. (anneannem 1919 doğumlu, 75 yaşında gibi görünüyor. tuvalet, banyo vs. tüm ihtiyaçlarını yardımsız karşılayabilmekte ve yetmezmiş gibi yemek yapmakta, temizlik yapmaktadır.)

    * her sabah mutlaka süt içiyor. mutlaka bal yiyor kahvaltıda.
    * evin içinde bile olsa yürüyüş yapıyor. sayıyor adımlarını. 100 adım da olsa yürüyor.
    * yazları balkonda da olsa güneşleniyor. bacaklarını, vücudunu güneşlendiriyor. başını koruyor tabi ki.
    * yüzüne sabun sürüyor. garipsiyorum ama nedense çok güzel yüzü yumuşacık.
    * ben kendimi bildim bileli tahin-pekmez yiyor neredeyse her gün.
    * yaşama çok sıkı bağlanmış durumda. hiçbir şekilde "off yaşım kaç başım kaç" demiyor.
    * haftalık balık yemeyi aksatmıyor.
    * bana çok garip gelse de günde 3 tane yumurta yiyor.
    * sebzeleri çiğ yiyor. yoğurda semizotu karıştırıp yiyor mesela.

    daha aklıma gelmeyen çok şey vardır. her ne kadar huysuz olsa da başarıyor bu kadın iyi yaşamayı.*
  • sadece saglikli yasayarak gerceklesmez. herkesin omrune omur katan farkli bir motivasyonu vardir.

    dusmanlarinin, sevmediklerinin, nefret ettiklerinin olumunu gorecek kadar yasamaktir.

    (bkz: mezarlariniza tukurecegim)

    die motherfucker die!
  • ilk bakışta kulağa güzel geliyor, ama burada olayı sadece uzun yaşamak olarak alırsanız, öyle zannedildiği kadar iyi değil ve verimli de değil.

    mesela ortalama ömür bugün ne kadar ? 80 yıl diyelim. diyelim ki sağlık açısından ilerlemeler vs oldu, insanlar daha sağlıklı yaşadı ve ortalama ömür 120 yıla çıktı. çok güzel , değil mi ? hayır, zannettiğiniz kadar değil.

    bi kere ekonomik açıdan düşünelim. uzun yaşıyorsan, uzun çalışmak zorundasın. veyahut çok zengin olacaksın ki erkenden çalışmayı bırakmalısın. başka şansın yok. aksi takdirde emeklilik sistemleri vs de çöker zaten.

    ee, peki çalışmayı da uzatırsak, insanlar gene de verimli çalışabilecek mi ? mesela diyelim ki, ortalama ömür 120 yıla çıktıysa, emeklilik yaşı da 90 falan oldu. peki 90 yaşındaki bir insan ne kadar verimli çalışabilir ?

    tabii sadece çalışmak falan da değil, insanlar neden yaşıyor ki bu hayatta ? ömrünün çoğunu yaşlı olarak geçireceksen o hayattan ne kadar zevk alabilirsin, mutlu olabilirsin ? sonuçta insanlar fizyolojik olarak belli bi yaştan itibaren çökmeye başlıyor, tamam ölümü durdurduk, sağlıklı yaşıyoruz ama fizyolojik olarak çökmeyi de durdurabilecek miyiz ? mesela insanlar 120 yaşında olacaksa, kadınlar da 50-60 yaşında adeta bir monica bellucci gibi görünebilecek mi ? keza erkekler de o yaşlarda adeta 30'luk bir erkek gibi görünebilecek mi ve de yaşayabilecek mi mesela ?

    o nedenle, nasıl olur bilmem, sonuçta benim alanım değil ama tıbbın uzun yaşamak kadar bu uzun yaşam süresinde verimli yaşanmayı da arttırması gerekiyor. yani, ortalama ömür 120 yıl olacaksa insanlar da yaşlanmaya daha geç başlamalı. orta yaş (ve hatta gençlik) dönemi daha uzun olmalı.

    bir ikinci konu da, kıt kaynaklar. ortalama ömür uzarsa, insanların daha da az çocuk sahibi olması lazım, ve/veya dünyadan başka yerlerde de yaşam kurabilmesi lazım (mars vs) aksi takdirde bu dünya bu insanlığa yetmez. savaşlar, kıtlık vs doğal sonuçlar olur.

    sonuç olarak, uzun yaşamak tek başına ele alındığında çok da abartılı iyi bi durum değil. uzun yaşamanın yanı sıra, kaynakları da arttırmak ve insan hayatını de bu uzun yaşam süresince daha verimli bi hale getirmek gerekiyor.
  • insanlar tarafından istenmesine anlam veremediğim şey.
    ne diye uzun yaşamayı ister ki insan? bir süre sonra çocuklar ölse de mirasını yesek diye bakıyor. bütün arkadaşların ölüyor, bir başına kalıyorsun.
    ideal ölüm yaşını bir süredir düşünüyorum. 40-42 yaş aralığının optimal olduğuna karar verdim. o zaman gelince bu satırları okuyup güler miyim acaba?
  • hayata karşı çok iştahlı biri değilim. aslında öyle olduğumu zannediyormuşum taa ki geçen sene yazın sağ mememdeki kitleyi fark edene kadar. sağ mememde bir şey çıktı biranda. önemli bir şey değildir diyerek bir ultrason çektireyim dedim. durumum şüpheli çıktı! bütün ezberim bozuldu hayata karşı. beklenmedik bir misafir günlerce yatıya gelmiş gibi hissettim. o kadar işimin, sıkıntımın arasında bu da neydi böyle?! isteklerim, olduramadıklarım, isyanlarım, hırslarım, işim, komplekslerim...hepsi çok anlamsız gelmeye başladı. daha 30 lu yaşlarındayken hasta olmak çok koydu bana. genç ölmek istemiyormuşum meğer. yapmak istediğim daha çok şey varmış meğer. hiç bir şey yapmasam da, başarılı olmasamda, diğer insanlar tarafından sevilmezsem de hayat başlı başına çok güzelmiş. yaşamaya değermiş sonuna kadar. en çok da yeğenlerimin büyüdüğünü göremeyecek olmak çok koydu bana. onların hayatında erken yaşta vefat eden teyzeleri olarak yer ediyor olmak düşüncesi içimi parçaladı.

    buarada neyse ki 2 3 aylık sürecin sonucunda ameliyat oldum kitle alındı ve olumsuz bir şey olmadığı ortaya çıktı. hiçbirşey için bu kadar şükretmemiştim. belki bu bir sınavdı benim için yada bir uyarı. kendimi dersimi almış gibi hissediyorum fazlasıyla.

    neticede uzun yaşamak güzel birşey. şikayet etmeyin .
hesabın var mı? giriş yap