• koskoca mazi canlandı gözümde
  • ekonomik olarak şehire tutanamıyordur yada sosyal açıdan zayıf olduğu için memleketinde huzuru bulmak için gidiyordur çok takılmayın babiryolar.
  • özlemle beklenendi. minimum 10 hafta geçmiş ailenle görüşmeyeli, stresle geçen o günlerin ardından hemen kendine bir kaçış ararsın. seni bekleyenlerin yanina gitmek için can atarsın.

    ah birde her bir yana dağılmış eski arkadaşların toplanma mevsimidir vize sonrası. herkes her dönüşünde bir başka döner. hepimiz hayatımıza yeni bir şeyler katıp dönmüşüzdür.

    o kadar zaman geçtikten sonra bir araya gelip hiç ayrı kalmamışız gibi uzun uzun sohbet edişler özlenir.

    bunlar genelde ilk yıllar yapılır tabi. daha sonralarda vize sonraları buluşmak için şehirler belirlerdik. bazen hiç birimizin bilmediği hepimizin ilk keşfedeceği yerler. bir araya gelir eski arkadaşların yeni anılarını yaşardık.

    ah ah eski günler işte. bu arada mezun olalı sadece 5 ay oldu. bu kadar çabuk özleceğini tahmin etmemiştim.
  • bir öğrenci ritüeli.
    vize haftası sonrası öğrencilerin anne/baba evine sığınmasıdır. kamil koç, pegasus gibi şirketleri ziyadesiyle mutlu eder.
  • bazen de memleket ufak bir anadolu kasabasıysa mevcut olmayan öğrencidir. ıstanbul'da kalıp, donem içerisinde arkadaşlarıyla yoğunluktan takilamadigi için arayı kapatmak ister.
  • 13 yasinda yatili okuaya baslamam ve ardindan baska sehirde universiteye baslamam ile gelisen surec. yillardir ayni heyecanla giderim bu yolu. hele ki mevsim kis ise daha bir tatli olur. bu yolculugun uzun olani makbuldur. en guzel sarkilardan olusan bir liste yapilir ve otobusteyken cam kenarinda o bozkirdaki evler seyredilir gecenin karanliginda. heyret edersin basta. hepsinde bambaska hikayeler olan o bacasi tuten evlerde kimbilir ne hikayeler vardir. onlar o sicacik evinden yoldan gecen otobuslere bakarlar beni goturse ya keske diye, sen ise o evlere. sicacik evlere bakip ailene kavusma heyecanini artirirsin.
    lisenin ilk yillarini eskisehirde ogretmen lisesinde okudum. ailem ise ankaradaydi. sirf bu yolculugu uzatmak icin kara tren (bkz: cumhuriyet ekspresi) ile giderdim. adi gibi cok guzel bir trendi. filmlerdeki gibi biletcileri ve koltuklari vardi. yaklasik 6 saat surerdi o arabayla 2-3 saatlik yol. bozkirdan usulca gecerdi. mp3me en sevdigim sarkilari yuklerdim ve camdan etrafi izlerdim. cogu lojman evlerin icine girerdim adeta. bilet fiyati cok cok ucuzdu. 2 lira gibi birseydi. o yuzden cogu zaman koyluler binerdi. cok konusan yasli amcalar. ellerinde icinde ne oldugu belli olmayan koca koca cuvallar. uzun uzun sohbet ederdim o yasimda. surekli nasihat dinlerdim. abartmiyorum simdiki karakterim cok sey borclu o sohbetlere. bu arada mutlaka ikram ederlerdi. basta kabul etmez korkardim ama cuvaldan cikan o yolluklar o kadar guzel kokardi ki. cogu zaman bazlama hiyar domates peynir eslik ederdi. bende jest olsun diye cay ismarlamaya calisirdim ama olmaz yeggnim bah ogrencisin sen bize lagggzimsin der odetmezlerdi.( ya eskiden oyle yaslilar vardi oldüler heralde hepsi simdiki yaslilar tam sopalik). iste boyle boyle gecti o yolculuklar. ve yarin gene o gunlerden biri. ama artik can sikan bir sey var bu yolculuklarda. her gittigimde annemin babamin yaslandigini daha net goruyorum. daha cabuk farkediyorum. annemin agarmis saclarina uzun uzun bakiyorum. elbette yaslanacaklar ama buna tanik olamamak can sıkıcı.
  • ben değil ama tüm arkadaşlarımın gerçekleştirdiği eylem. arkadaşlarınız böyleyse sınav dönemleri sonrası büyük boşluğa düşersiniz. sınavlar bitmiştir oh ne güzeldir ama bir bakmışsınızdır ortalıkta hiç kimse kalmamıştır herkes memleketine gitmiştir. ondan sonra telefona sarılıp erken gelmeleri için ikna süreçleri başlar. konuşur konuşur bazen ikna eder bazen edemezsiniz. resmen sınavların bitişinin mutluluğunu yaşamanızı engeller bu durum. ama yapacak bir şey de yoktur çaresiz okulların yeniden açılmasını beklersiniz.
  • vizelerden sonra kazıya giden öğrencilerin imrendiği öğrencidir
  • 8-9 yıldır bunu hiç bıkmadan yapan ben(d)im bu, 14-15 yaşımda ailemin yanından ayrılıp adını sadece kitaplarda, televizyonda gördüğüm şehre adım attım. tek başıma! kimsem olmadan. “bir bahane olsun da memlekete gideyim” (13 saat) derdim hep. yıllarca da böyle devam etti bu serüven. nasıl mı kırıldı bitmek bilmeyen hevesim; her gittiğimde artık yanımda olmayan insanlarla anılarımın canlandığını, sokaklarda birlikte oynadığımızı, bağırışlarımızları, ağlayışlarımızı, küfredişlerimizi hissediyorum, duyuyorum kulaklarımda. sonra da “bu sefer niye geldim” diyorum kendime, soluk anılara mı?

    sözün özü; artık sadece sıkıntılı birkaç günün bittiğinin habercisidir vize sonrası, alınan biletlerin, valiz teslimlerinin, molalarda zamanı değerlendirmenin pek de heyecanı kalmamıştır
hesabın var mı? giriş yap