• bir kaç gece evvel, nicedir dinlemediğim yansımalar'a gitti elim, bab-ı esrar'ı buldum, baştan sona çaldı karanlıkta...

    geçmişe gittim, ilk kez dinlediğim zamana, 14 yaşıma...

    insanın hayatı boyunca düşünceleri, zevkleri, hatta bizatihi kendi varlığı kaç kere değişir, dönüşür? ben kaç kere değiştim, neye dönüştüm?

    nasıl oldu da bunca yıldır tüm değişimlerime rağmen sevebileceğim bir müzik yapabilmiş bu adamlar? nedir bunun esbab-ı mucibesi? nasıl insanlar bunlar? "üstün insan" denen şey varsa, şu besteci abilerimiz değil de kimler?

    o günden beri, kaç aydır unuttuğum, unuttuğum için özlediğim, özlediğim için doyamadığım yansımalarla dolu kulağım. çaldıkça çalıyor bütün gün. onlara ne yansımışsa, bana da yansısın diye...

    varlıkları için, yaptıkları müzik için müteşekkirim kendilerine naçizane...
  • kitabevi'nde çalışırken, fon müziği olarak kullanırdık. nasıl bir ruh halindeysem aralıksız 2-3 saat "sonbahar" çalmıştım. bu müziği dinleyen insanlar ktiabevi'nden çıkmıyorlardı, devamlı dolaşıyorlardı raflar arasında. dışarıdan bakıldığında sema ayini gibi görünüyordu, güzeldi çok güzeldi.
  • bir sonbahar günü bir eylül sonu tam da göçe niyetlenmişken uzakta sanmışken mutluluğu, adamı alıp içindeki sırlara götüren, sonbaharda kuşlar kadar hüzünlüyken bir istanbul akşamı,mavinin yankısını dinlerken sahilde bir taş üstünde, birden razgarda başakların dalgalanışını adamın aklına getiren, sonra onların üstünden geçen bembeyaz bulutları ve en kırmızısı en ıssız yerde yetişen yaban güllerini... yani ayrılıklarda olsa vedalarda bu hayatta günışığında mavinin ortasında bir kayıkcıyı izlerken dalınınan derin düşlerle mutluluğu bulduran tınıların yaratıcıları
  • şu sarı, nemli ve yüksek sıcaklarda, şu yalnızlıkta, ağrılarımın ortasında, evde, ocakta çay tıngırdar, kızım arkadaşıyla telefonda cıvıldaşırken, tere, ağrıya, açlığa bulanmışken açtım ve ares'i dinledim.

    ve bir kez daha anlayıp iman ettim ki, insanoğlu yalnızdır. sevse de yalnızdır, çok sevse de yalnızdır. kavrulsa da sevmesinden, yalnızdır.
  • tambur ve ney... acıtır.
  • senol filiz ve birol yayla ikilisinin süper grubu.tabutta rovasata nin muziklerinin bir kismini da yaptilar.
  • "ney"i çalmak yerine "ney"i ağlatmayı seçerek vurucu parçalar yapmış,insana "dinlemekten" başka seçenek sunmayan güzel grup.
  • dün akşam erdem beyazıt kültür merkezi'nde* güzel bir konser verdiler. bir bab-ı esrar çaldılar ki beynimin kutsalla ilgili bölümü uyuştu.. öylesine mistik bir moda girdim ki sayelerinde, aynı dakikalarda fenerbahçe-beşiktaş maçı olduğunu bile unuttum. performans bir saat civarındaydı ama yine de tatminkardı. sahnede altı kişiydiler; ney-gitar ikilisinin yanında ekstradan bir gitar, perküsyon, viyolonsel ve kontrbas vardı. velhasıl kelam herkese bir kez de olsa canlı dinlemelerini tavsiye ederim. özellikle neyzen abimiz farklı bir boyutta ikamet ediyor.. sırf onun için bile gidilir.
  • herkesin dinlemesini istemediğim (bencillik olarak algılanması beni üzer ama kıskanıyorum; yapacak bir şey yok), hayatıma yön veren ve her dinlediğimde gözlerimi kapatıp ruhumu hissetmemi sağlayan çok değerli grup.

    canınız sıkıldığında, kırıldığınızda, neşelendiğinizde, şaşırdığınızda, hangi ruh halinde olursanız olun, bir nebze rahatlamak istiyorsanız grubun onsekiz şarkısını dinlediğinizde müthiş bir hafiflik hissetmezseniz ben de ben değilim. ciddi söylüyorum. bulun kendinize bir manzara, sigara içiyorsanız yakın sigaranızı.
  • sonbahar bestelerinin tadını bir daha hiç alamadığım grup. yanlış anlaşılmasın, diğer besteler kötü demiyorum. ama sonbahar kadar alan götüren hiç olmadı..
hesabın var mı? giriş yap