• yalnızlığı sevmeye benzer.

    acının, çaresizliğin, umutsuzluğun bağrına nasıl koşar da gelir yalnızlık, korkusuzca; onlar da öyle gelir, yanınıza.

    renksiz, flu görünen bir yaşamı sevmektir, yaralı insanları sevmek. çünkü görünmezdir onlar, yine de çokça hissedilir varlığı bedende, ruhta, zihinde.

    nasıl ki yalnızlığın büsbütün bırakıp gitmediği gibi onlar da sizi bırakıp gitmez, bir daha yaralamazsanız; yeni şeylerin ardına.
  • sadece yaralı insanların yapacağı bir iştir.

    yarasızlara göre mallıktır tabi. mallık olduğunu bilmek için zaten bir yaraya ihtiyaç vardır. asıl mallık, insanları hikayelerine göre değerlendirmeden yargılamaya kalkmaktır.
  • bu acı gerçeği benden başkası söylemez. bu kadar açıksözlülüğü babanız yapmaz size -ki evet o yapmaz. hala nasıl dünyaya geldiğinizi, aşk gecelerini filan anlatmamıştır büyük ihtimalle. zaten meşk mi o ne ya diye gezer evde. varsa yoksa zeytinyağlı dolma yesin. masa üstünde atıştırmalık arasın. yok ama.

    ergen bireylerin yapacağı şeydir yaralı insan sevmek. çünkü üst akıl ürünü değil, nefis işidir. ve nedense bu yaralı insanların; güzel ve yakışıklı olanlarını da severiz ki değmeyin kendimize. güzel ve yakışıklı olanları sevip, çirkinlere acırız.

    ne kadar acıklı.
  • cemil meriç’in bir sözüydü sanırım “iki yaralı kalp bir sağlıklı tam kalp eder”
    üstad büyük saçmalamış.

    uzak durun hayatınızı siker atar
  • yaralı insanın sevgiye değil, öncelikle psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. size dünyaları verebilecek sağlıklı insanlardan esirgediğiniz azıcık sevgiyi en son kırıntısına kadar yiyip bitirdiklerinde iş işten geçmiş oluyor. dikkat edin de severken ısırmasın.
  • yaralı insanları severim, bakışına, duruşuna, yaşamı kavrayışına yansır o vakur kırgınlık, ,savaşlardan can vermeden, diplerden vurgun yemeden çıkmanın yorgun inadı ve sukuneti vardır üzerlerinde , acıyı bildiklerinden acı vermek istemezler , yaraları derinlerinde saklıdır.... yaralarını süs gibi taşıyanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, kuşku nöbetleri içinde , önce ben davranıp kırıp dökeyim gayretleri , kıymet bilmezliğe kadar uzanıyor , fazla gürültülüler. "derin acılar dilsizdir." der seneca, bence haklı.
  • insan yarası, yarasına denk geleni seviyor..
  • doğrudur; yaralı insanlar en çok yaralarından tanır birbirini. kimileri birbirinin yarasını yalayarak iyileştirir; kimileri de iyileşene dek yalatır yarasını ötekine.

    ilkindenseniz şanlısınız, ne mutlu ikinize de. lakin ikincisindenseniz; kendi yaranıza bakmaksızın soluksuz yalamaktaysanız öbürünün yarasını; o yara iyileştiğinde ya siz başka bir yerinizden daha yaralanmış olacaksınız, ya da başka birini yaralamış olacaksınız hiç bilmeden.
  • yaralarımız, yalnızca merhamet sahibi insanların girmesine izin verdiğimiz kapılarımızdır.

    onları öpüp sevebilecek yüreğe sahip insanları alırız iç dünyamıza. kusur olarak görenleriyse kapı dışarı ederiz.

    iyi ki yaralarımız var...
  • yarasız insan yoktur aslında. gerçekten yoktur.
    kimisi it gibi saklar yarasını, kimi de sırf gösterebilmek adına avaz avaz bağırır bir şekilde.

    yaralanan insan kolay kolay birisini sevemez zaten. onları sevmeye çalışan da bunu bilerek sevmek ister.
hesabın var mı? giriş yap