• yazı dili internetin yaygınlaşmasıyla birlikte birçok insanın maalesef yeni tanıştığı bir şey olduğu için çoğu zaman bilgisizlik/cahillik ile, bazı aşırı durumlarda da şımarıklık ile açıklanabilen davranışlara sahip insandır. bu insanların ortak özelliği az okuyor olmaları ve bu yüzden de sahip oldukları yazım biçiminin okumayı seven biri için ne kadar rahatsız edici olduğunun bilincinde olmayışlarıdır. yoksa sürekli kullanılan büyük harflerden, yerle bir edilmiş imla kurallarından, cümlenin amında götünde ünlemden virgülden noktadan rahatsız olmanın şahsımın dna dizilimine kodlanmış olduğunu sanmıyorum.

    imla kuralları cehaleti konusunda (bkz: bilumum suser)
    tarz şımarıklığı konusunda (bkz: keep clubbin tarzı ünlem) (bkz: luwil ve hate sorunsalı)
  • bu insalar yazıda olmayan ses vurgularını kendi kişiliklerine göre (herkesi kendileri gibi sanarak) yorumladıklarından, çoğu zaman anlatılmak isteneni götünden anlar.
  • v yerine w kullananlar, azaldiysa da s yerine sh kullananlar ve en basit imla kurallarina uymayan insanlar. uzun cumle kurup kendilerini bir bok zannederler, ama yazdiklarini anlamak lassie'nin dediklerini anlamaktan zordur.

    lisedeki turkce derslerinde geyik yaptiklarindan olsa gerek yazdiklarinin okunamamasi.hadi irc, icq ve bilumum programlarda yazdiklarina bir sey demeyelim; ama insan binlerce kisinin okudugu bir siteye yazarken ozen gosterir yahu. tabi once turkce calismalari gerekecek, o yuzden ben umut etmeyi kesiyorum bu konuda.
  • ayrica, unlem isaretini kendine has bir isaret zannedip tarz yarattiklarini zannedenler de bu tanima girer. tabi once bu embesillerin baska hatalarini gormeleri lazim, keske o hatalarini anlasalar da gene unlem kullansalar; o zaman icim yanmaz.
  • her ne kadar saygisizliktan yapmasamda dahil edilebilecegim klasman napim elimde diil (ki cok okuyan bir insanimdirda valla)
  • bir de rastgele bazi harfleri buyuklu kucuklu yazanlar vardir, nedenini kendileri de bilmezler. (bkz: ilgi cekmeye calismak)
  • millward brown'un bir araştırmasına göre, internette kullanılan dil ile normal yazışma dili gitgide birbirlerinden ayrılmaktadır. araştırma çocuklar üzerinde yapılmış olmakla birlikte, yetişkinler arasında da durumun aynı olduğunu sanıyorum. kısaltmalar, imla kuralları es geçilmiş notlar netten herbirimizin beyinlerinin içine "büyük birader" gözetiminde yayılmakta. de ve da'yı ayrı yazmayı ve ki'yi de bitişik yazmamayı hatırlamak zorunda kalmaktayız. chat dili çok şey değiştiriyor ömrümüzde. örneğin; bir yerine 1 yazıp işimi kısaltırım ben nette. ancak bu metin yazarken böyle değildir. yazı diline dönülür. yine de araştırma sonuçları, yazı dilinin önümüzdeki yıllarda hızla değişeceğini gösteriyor.

    hız felakettir, yazı dili çok hızlı değişiyor. yaşasın internet!!!
  • eğer ki bu insan yaptığını dilin devingen yapısıyla, şivelerin lehçelerin oluşmasıyla, toz ve gaz bulutuyla açıklamaya çalışıyorsa bilmesi gereken şeylerden en önemlisi bir dili değiştirebilecek güç olmanın şartının öncelikle o dili konuşabilmek olduğudur. bu tasvirdeki "saygı duymama" daha önce yarı faşizan bir yaklaşımla özensizlik başlığı* altında ifade etmeye çalıştığım davranışın okuma yazma alışkanlığının zayıf olmasıyla teorize edilmişidir.

    dil, küçülme ve kolay kullanım eğiliminde evrilen bir şey olsa dahi; dili kötü kullanan bir insanın etkilediği kişi sayısı az olacak ve bu etkinin (ki biz buna yozlaşma diyoruz) süresi sanıldığının aksine kısa olacaktır. bu da demek oluyor ki ileri nesillerden bu uğurda madalya beklemek, kalıcılık ummak yanlıştır (en azından genetik kodumu çiğnemeniz gerekecek, her yerde vırvır edicem). hal böyleyken de ben yaptım oldu diyen her devrimcinin tabiatına uygun miktarda l harfi içeren "oldu" eminim bütün dillerin stoklarında mevcuttur.
  • yaşar kemal'le yapılmış çok eski bir röportajdan aklımda kalan:
    -karakterleriniz niye şive kullanıyor? türkçeleri niye konuştukları gibi?
    -kimin neyi nasıl anlatacağını kurallarla belirleyemezsiniz. kahraman, "diyoruk", "yapıcam" diye konuşuyorsa, ben onu "diyoruz", "yapacağım" yazmak zorunda değilim. gerçekçilik denen şey bir kandırmaca değil...

    uzun uzun yazmaktansa alıntı yapayım dedim. meramımı anlatım herhalde.(bu arada yukarıdaki diyalogun orijinali ve tamamı baldaki tuz kitabının 1974 tarihli ilk basımında)

    sonuç: bir şeyi anlatma işine (anlatı sanatı) edebiyat denir ağalar beyler. isteyen istediği dil, üslüp, şive, diyalek, jargonla anlatır. beğenmeyen beğenmediğiyle kalır. ona da nobel ödülü vermeyiversin beğenmeyen üstad namzedi. dadaları postmodernleri yedi edebiyat tarihi, internet jargonu da buysa hoş geldi sefa geldi. ne yani? matbaayı istemezuk, diye kazan kaldırmaya ne hacet? yeniçeri ağası mıyız biz... (bkz: yedik onu biz)
  • yazi diline saygı duymayan insan ile kapasitesi o kadar olan insan arasindaki ayrim cogu zaman gozardi edilir. "saygisiz seni!" demektense "et kafa seni!" demek gerekir. lakin o zaman da kisiye, insana saygi duymadigi etiketi yapistirilir ve durum iyice cetrefilli hale gelir. kavramlar havada ucusur. en guzeli yazili yada sozlu farketmez, ayni dili kullandiginiz insanlarla muhattap olmaktir.
hesabın var mı? giriş yap