• kamp yapılmaya gidiliyorsa kesinlikle eksiksiz ekipman ve yiyeceğin beraberinde götürülmesi zorunlu olan bir tabiat harikası.göle girilmesini tavsiye etmem zira en az derinlik seviyesi 45mt`den başlayarak "deringöl" ile 90 metrelere yaklaşan vadi tabanlı göllerdir,girilmesi durumunda ise dipten su seviyesine yükselen sarmaşıklara dolanıp boğulma tehlikesi mutlak denecek kadar kesindir.ayrıca hala baz istasyonu konulmamışsa,cep telefonlarının kapsama alanı dı$ında kaldığı yer.

    kamp yapacaklara tavsiyeler:

    1.yiyecekleri çadırın dışında bırakmayın zira sincaplar dadanıyor.

    2.gece yürüyorsanız fener kullanmayın ,fazla aydınlatacağı için
    etrafı net görmenize ve akabinde tırsmanıza neden olabilir.
    bunun yerine gaz lambalı fener kullanın.

    3.gece yürüdüğünüzde tilkiler çöp birikintilerini mesken edinmelerine
    rağmen zararsız oldukları ispatlanmıştır,korkmanıza gerek yok.

    4. mutlaka sinek ilacı bulundurun hayvani derecede sokuyolar.

    5. çadırda kalacaksanız mevsim yaz olsa bile oldukça sıcak
    tutacak kıyafetler bulundurun yoksa gece don tehlikesi
    geçirebilirsiniz.

    6. (bir zamanlar bu madde dutluktu)

    7. dağ yürüyüşü yapacaksanız,yanınızda tebeşir bulundurun ki
    her 10 metrede bir ağaçları işaretlersiniz ve kaybolma tehlikesini
    azaltırsınız.

    8. ormancılarla sağlam muhabbete girerseniz sizi geyiklerin yanına
    götürebilirler hatta traktörün arkasında güzel bir gezintiye çıkarırlar.

    9.fotoğraf makinası mutlaka bulundurun.

    10.yanınızda su götürmenize gerek yok zira her taraf kaynak suyu ile dolu.

    11.ilk yardım çantası .

    12.sigara ve alkol kullanıyorsanız bolca alın,orda hiç bi bok satılmıyor.

    13. son tavsiye 2 kişi filan gitmeyin çünkü bayıyor, grup şeklinde gidilirse
    çok daha eğlenceli olur.

    17 yıl sonra gelen edit: mangal maddesi çıkartıldı.
  • otobandaki hızınıza bağlı olarak 5 - 6 saatte varılabilen doğal güzellik bölgesi.

    ulaşım:

    otobandan düzce sapağından saparak yığılca köyü üzerinden gittik. yolla ilgili çok iç karartıcı yazılar okumuştum, bana o kadar kötü gelmedi. freemont jeep ile gitmemizin büyük faydası oldu. son 20 km oldukça bozuk ama fazla dert etmeyin. amacınız "ulaşmak" olmasın. yığılca'dan itibaren yoldan ve etrafınızdan keyif almaya çalışın. muhteşem manzaralar var. yolda telefonlar çoğunlukla çekmiyor.

    kamp:

    kamp alanı büyük göl ve derin göl etrafında. biz gittiğimizde çok fazla insan vardı. 5 aile gittiğimiz için daha sakin bir yer istedik ve nazlı göl tarafına çıktık. aslında burada kamp yapmak yasakmış ama görevliler deli gibi kurulmamızı gördükten sonra "sizi yormayalım" dediler. sözü açılmışken, görevliler çok yardımsever, güleryüzlü ve sevimliler. akşam çadır alanı etrafında ateş yakmak zorunda kaldık, geldiler ve yasak olduğunu söylediler. aslında "yassah kardeşim" diye diretenlere alışkın olduğumuz için öyle olacak sandık. ancak şöyle oldu:

    + arkadaşlar hoşgeldiniiiz.
    - hoşbulduuk buyrun siz de oturun ısının..
    + teşekkürler.. ancak burada ateş yakmak yasak..
    - biliyoruz ama hava çok soğuk, çocuklar var, mecbur kaldık..
    + anlıyorum, zaten yakmışsınız, bu saatten sonra söndürtmeyelim, ısının ama bilin ki yasağın sebebi etraftaki ağaçların kökleri, ateş yaktığınız yerlerden geçiyor, hem ağaçlara hem de oradan çıkacak bitkilere zarar veriyor.
    - *sessizlik* *göt gibi kalma* *çok geçerli argüman karşısında konuşamamak*

    bunun dışında standart kamp malzemeleri, bol bol pil ve pilli ışık lazım. gece zifiri karanlık oluyor, kafa lambası olmazsa olmaz.

    yiyecek:

    yanınıza bol yiyecek alın. orada hiçbirşey satılmıyor. en yakın alışveriş yapabileceğiniz noktaya 1,5 saat mesafedesiniz. zamanınız olsa bile o yolu kaldıramazsınız bu kadar sıklıkta. buzluk alın bolca, içine bütün duvarlarına buz soketlerinden kafes yapın. yiyecekleri ortaya koyun. üste ve aralara ise küçük pet şişe suları dondurup koyun. çok buz olursa 2 gün yetecek soğukluk sağlanabiliyor. aksi halde yiyecekleriniz ertesi güne dayanmaz. şu durumda max 2 gece kamp yapılabilir gibi geldi bana. tabi konserve vb saymazsak. biz ilk gün köfte ve tavuk mangal yaptık. ikinci güne bozulmaz diye vakumlu sucukları sakladık.

    genel öneriler: (başlık altında toplamak isterdim, o gazla başladım ama çok üşendim, idare ediverin) (hem bence böyle daha samimi) (kıps)

    *gitmeden yanınızda briket kömürlerden götürün. çok uzun süre ve iyi yanıyor.
    * yedek pil ve ışık kaynakları. bolca.
    * hareket sensörlü alarm. kamp alanınızı gören bir ağaca çakın. dolayısıyla çivi ve çekiç. alarmı eminönü'nden 25 tl'ye aldım. 2 adet kumandası var.
    * yatmadan önce ortalıklaki tüm yiyecekleri ve çöpleri uzaklaştırın.
    * mutlaka sivrisinek ve kene için spray ilaçlardan kullanın. eşofmanlarınızı çoraplarınızın içine sokun mümkünse. giysilerinizde açık yer kalmasın.
    * portatif koltuklardan götürün.
    * kamp tüpü yerine bildiğin küçük tüp almak daha iyi. bende çakmak gazıyla çalışan küçük bir kamp tüpü vardı, sürekli tüpü yenilemek çok sıkıcı. koy küçük tüpünü hem su kaynat hem de lüks ışığı olarak kullanabilirsin.
    * çay - kahve içmeyi seven çok sayıda kişi ile gidiyorsanız kömürlü semaver almanız hayatınızı çok kolaylaştıracaktır. http://magaza.hammaddeler.com/…emaver,pr-14880.html
    * kömür tutuşturmak ve gece ateş yakmak için odun alabilirseniz iyi olur. etraftan çalı çırpı toplamak oldukça eğlenceli ama biz neredeyse sabaha kadar ateş yaktığımız için yarım saat arayla gidip çalış çırpı toplamak zorunda kaldık. bu arada beni kene ısırdı, istanbul'a dönünce gördüm ve çıkardım. dolayısıyla bir daha kesin arabaya atarım en az 1 - 2 çuval odunu.
    * 5 temmuz'da gittik, hava güneşli, bazen de kapalıydı. gündüz sıkıntı yok ama gece bildiğin buz! bu mevsimde üstümüzde polarlar, kışlık eşofmanlar, çadırın içinde altımızda battaniye, üstümüzde yorganlar, sabaha kadar donduk. bizim eksiğimiz mat oldu. şişme yatak vardı, ama yerle temasını kesmek lazım. bir sonraki kamp için mutlaka 2 takım uyku tulumu alacağım. biri kışlık - dağcıların kullandıklarından, diğeri de yazlık. biz bildiğin hurçla filan yorgan, yastık taşıdık arabada yer var diye. gerek yok, al uyku tulumu ve mat, mis. ayrıca decathlon'da çok güzel incecik şişme bir yatak vardı. pahalı ama değer. ideal kombinasyon: zemine mat + decathlon'daki ince yatak + uyku tulumu
    * çadırınızın zemini zarar görmesin diye bir brandacıdan zemine sermek için yeterli ölçüde bir branda kestirin. ben eminönünde 10 liraya kestirdim. 4 kenarına da metal halka takmasını isteyin. gerekirse yere sabitlersiniz. gerçi ben sabitlemedim, ihtiyacım olmadı.
    * yağmur yağmadı ama eğer yağsaydı kesin ıslanmıştık. çünkü çadırı herkes gibi ucuz olsun diye carrefour'dan aldık. sabah uyandığımda dikiş yerlerinden su sızmasın diye yapıştırılmış olan şeffaf şeridin çoktan açıldığını gördüm. bir sonraki kampta paraya kıyılacak, adam gibi çadır alınacak.
    * yanınızda battal boy çöp torbalarından bolca götürün. giysilerinizi ve çöplerinizi poşete koyun. giysilerde sinek, böcek vb olabilir.
    * haribo marshmallow alın ve ateşte kızartın. çok eğlenceli oluyor. gavurlarda boşuna moda olmamış. tabi birazcık yerelleştirmek isterseniz kızarmış marshmallowu petibör bisküvi arasına koyabilirsiniz. bizim aklımıza geldi ama petibörümüz yoktu :( kesin çok güzel olur.
    * açık hava çok yedirtiyor. normalde yiyeceğinizin en az 2 katını tüketeceksiniz, ona göre tedarikli gidin.
    * tuvaletlerde ışık var, priz yok. temizlik 10 üstünden 5 denebilir. sıvı sabun var, kağıt peçete, tuvalet kağıdı tabi ki yok.
    * mangal için taş ocaklar var ve sayıları yeterli. tek önemli nokta mutlaka ama mutlaka ızgara götürün. sayıca 4 kişiden fazlaysanız mutlaka 2 ocakta birden ateş yakın. yoksa sırayla pişen etler yüzünden sıkıntı yaşarsınız.
    * çekiç ve küçük bir balta işinize yarayacaktır. biz çalı çırpı toplarken çok işe yaradı.
    * bolca ışık kaynağı demiş miydim? (gece olunca bu satırları daha iyi anlayacaksınız)
    * portatif şarj cihazı mümkünse.
    * güvenlik için turkcell hat. avea ve vodafone çekmiyor. turkcell hat numarasını mutlaka kampa gelmeyen aile, dost vb iletin.
    * düzce yolunu kullanacaksanız alışverişi düzce'den filan yapın. nerede olduğunu hatırlamadığım bir carrefour express var. biz mal gibi önceki günden alışveriş yapıp önce eve buzdolabına, sonra sabah arabaya taşımak zorunda kaldık. biraraya gelip beraber alışveriş yapmak daha iyi.

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. detay merak ederseniz yardımcı olmaya çalışırım.
  • orada yazan 42 km tabelasına aldanıp çabuk gidileceğini sanan nice yiğitler yolunda can vermiştir.

    edit: orada denilen yer bolu merkez.
  • güncel bilgi (31.08.2015)

    - yığılca yolu (yığılca'daki 4~5km'lik yol çalışması hariç) %99 asfalt. bolu tarafından nasıldır bilemem.

    - erken gitmekte fayda var çadır kurmak için güzel yer bulmak sıkıntı olabilir. ama günübirlikçiler için önemli değil.

    - tuvalet sıkıntısı yok. kadın ve erkek için geçerli bu durum..

    - su götürmeye gerek yok, her yer kaynak suyu ve gerçekten içtikçe içilesi lezzette.

    - geceleri soğuk oluyor. çadırda kalacaksanız özellikle zemine sermelik kalın şeyler gerekli. iyi bir uyku tulumu işimizi görür

    - yazın şort-tişört harici uzun şeyler götürün, geceleri gerekli oluyor.

    - yanınıza sivrisinek ilacı alın, kesinlikle lazım. alamazsanız da içerdeki markette var.

    - yanınıza yiyecek kesinlikle alın derim. markette yiyecek var ama kamp olayının da zevki kendin bişeyler yapmak sanki, hazıra konmak biraz kolaya kaçmak gibi bence. bilemedim..

    - yanınızda el feneri kesinlikle olsun, gece göz gözü görmüyor.

    şimdilik bu kadar. aklıma gelirse editler, büdütlerim..
  • yollarının kötü olmasının bir sebebi vardır. her fırsatta istanbul- ankara'dan ipini koparanlar yedigöllere gelmek isterler. fakat yolları bozuk olduğu için abant ve gölcük civarlarında tur atıp memleketlerine geri dönerler.

    bilinçli bir şekilde doğaya zarar vermeden gelen ziyaretçilere sözümüz yoktur ama o naylon poşetin içine bira şişelerini doldurup göle atanlar genelde dışarıdan gelirler. sanırım bir daha gelmeyiz mantığıyla hareket ettiklerindendir.

    diğer yandan yedigöllere her kış giden biri olarak diyebilirim ki o yollardaki cukurlar doğal yollardan oluşmamakta bilakis el emeği, göz nurundan ibarettir. yöre sakinlerini kazma ve kürekle eşelerken görmüşlüğüm vardır ki; iş üstünde yakalamamdan ötürü geçişim epeyce kolay olmuştur.

    yedigöllerde telefon çekmez, baz istasyonu yoktur. o taş evlerde konaklayarak kafa dinlemek gibisi de yoktur. doğaya gönül veren insan o yolları güle oynaya aşmaktadır. "- hacı tabelada yedigöller yazıyor iki bira içmeye gidek bakam nasıl bir yermiş" mantığı ile gelenleri pişman etsin tabiki de. bari burası biraz temiz kalsın.
  • en güncel bilgiyi vereyim :)

    16 ve 17 mayıs günleri kaldık. 2 gece kamp yaptık ve çoluklu çocuklu.
    hava oldukça iyiydi. geceleri ise saat 12'ye kadar falan kısa kollu idare ediyor ama gece ilerledikçe kazak ihtiyacı hatta gece 4-5 gibi üstüne bir hırka ihtiyacı da doğuyor. :)

    güzergah olarak yığılca yolunu kullandık. dağ yolu, hep viraj o yüzden, bizim arabada yüklü olduğundan hız olarak 50km ancak yapabildik. ama yolun %99 u asfalt o yüzden sorun değil. biz hyundai i20 ile gittik. 1.2 motor ve arabamız yüklü olmasına rağmen hiç de zorlanmadık.
    kaldı ki eşsiz manzaraları izlerken hiç sıkılmıyorsunuz.
    yol problem değil ama düzceden sonra yedigöllere kadar 75km falan var ve biz o yolu ancak 2 saatte geçebildik :) tabi manzara izlememizin bu dağın en yüksek tepesinde durup fotograflar çekmemizin de etkisi büyük :)

    cumartesi saat 1 gibi orada olduk. deringölün oralar hep doluydu kamp için ama büyük göl müsaitti. biz de kampımızı büyük gölün oraya kurduk. gölün 2 metre uzağı :)

    o gece bir sürü kampçı vardı. cumartesi gecesi olduğu için kalabalıktı. ama kalabalık sıkıntı olmuyor alan geniş olduğu için problem değil.
    pazar gündüz ise günü birlikçiler vardı baya. o gün çok kalabalıktı hatta masa bulamayanlar bile oldu.
    biz zaten gündüzleri gezme ve etrafın muhteşem güzelliklerini izlemekte olduğumuzdan gündüzki kalabalık sıkıntı değildi bizim için.
    her yer muhteşem. gidip görün inşaallah. gerçekten anlatılmaz, gidip yaşanır.

    pazar gecesi ise kampçılar falan herkes gitti. büyük gölün orada sadece biz vardık. derin gölde ise bir kaç kampçı daha.
    gece göz gözü gömüyor yanınızda mutlaka aydınlatma malzemesi olsun. biz eski tip gaz ile çalışan fener almışltık pek işe yaramadı :) siz siz olun yanınızda aydınlatma malzemesi götürün. özellikle cumartesi gecesi kalmayacaksanız. cünkü cumartesi geceleri cok kampçı olduğundan her yer ışık oluyor zaten.

    araç girişi 10 tl. kamp için çadır başı 20 tl.
    her yer de çeşme var. tuvalet temiz sayılır. o şartlarda gayet iyi. mescid ve abdesthane de var.

    yani kamp için tam biçilmiş kaftan. alın çadırınızı gidin, kesinlikle pişman olmazsınız inşaallah.

    avea çekmiyor malesef. vodafone ve turkcell çekiyor.
    yedigöllere giderken bir sürü köyden geçtik ve sadece birinde avea çekiyordu.
    umarım avea'dan birileri buraları okur ve bu sorunu çözer.
    he aslında iyi de oldu çekmemesi. yoksa belkide what, instagram falan derken doğanın güzelliğini yaşayamayacaktık. bu anlamda iyiydi :)

    bungalov evler de var oralarda. sanırım geceliği 200 tl imiş. iki odalı.
    ama ben şahsen tavsiye etmem. çadır daha iyi ve daha ucuz. hem de istediğiniz yere kurabilirsiniz.
    bungalovlar göllere nispeten uzak. gölün başında geceleyip kamp ateşini yakamazsınız.
    en önemlisi amerikan filmlerindeki gibi kamp ateşinde marsmellow da pişiremezsiniz :)

    gidin görün. ama bence günü birlik gitmeyin. yorulursunuz ve esas keyfini çıkaramazsınız. gidin ve kalın.
    ben internetten 40 tl ye çadır aldım 3 kişilik. gayette idare etti bizi.
    tabi daha iyileri ve daha büyükleri de var. artık hangisine durumunuz müsaitse.

    keyifli kamplar diyelim ne diyelim :)
  • tam bir huzur köşesi. insanın kaldıkça kalası geliyor. iki sorun var sadece, biri doğaya saygısız her anında elinde telefonla gezen insanların çok fazla olması, diğeri de yolun sürekli virajlardan oluşması ama bu o kadar da kötü değil. onun dışında tam bir ütopya özellikle de kamp için gittiyseniz.

    akşam 6 olunca günübirlikçiler tek tek gidiyor, kampçılar ve yardımsever görevliler kalıyor. normalde ateş ve mangal kesinlikle yasak sadece akşam 8 ve sabah 8 arası kampçılara izin veriyorlar. biz büyük göl civarında kamp yaptık, ateş yakmak için yerden yüksek tenekeler var, gider gitmez bir tanesini sahiplenin. akşama kadar hepsi dolmuş oluyor. gece çok soğuk oluyor ama uyku tulumu iyiyse sorun yaşamıyorsunuz. yaşayacağınız sorunlar için gönül rahatlığıyla görevlilerden yardım isteyebilirsiniz, hepsi birbirinden iyi ve doğa aşığı.

    günübirlik mangal yakmak için gelen sonradan görme bir adamı iki kere uyardılar, adam söndürmeyince gidip başında beklediler. ağaçlara ve doğaya zarar verdiğini anlattılar. en sonunda toplandı gitti. bolulular için de yedi göller ve gölcük ayrı bir yere sahiptir. yedi göller'e iyi ki kolay ulaşılmıyor diye düşünen çoğu bolulu var, kendimi de bu gruba dahil ediyorum.

    ve son olarak kamp yapmaya gittiyseniz ve hafta sonu oradaysanız. gözünüzü açıp, çadırdan çıktığınız ilk an bir sürü insan ellerinde fotoğraf makineleri sizi inceleye inceleye gidebilir, şaşırmayın.
  • yıl olmuş 2014, başlıktaki ilk entry'lerin hala geçerliliğini devam ettirdiği doğa harikası...

    - yol çok çok bozuk: tavsiye, ya kiralık ( mümkünse jeep yada altı yüksek sağlam bir araç ) bir araçla gidin, ya da turla... ama şahsi aracınızla - hele arabanıza düşkün bireylerseniz - gitmeyin...

    - telefon gene çekmeyecek... dikkatli olun...

    - vardığınızda etraf çok güzel...
  • bolu'dan da mengen'den de yol yaklaşık 50km fakat bu yol insanda 200km'lik bir etki yapıyor, çok bozuk. aslında bu durum bir açıdan iyi şöyle ki; yol böyleyken bile çok kalabalık olabiliyor burası. özellikle şu günlerde gidilip görülmesi gereken yer. doğanın her rengi mevcut.
  • sanırım bir zamanlar, ninelerimizin anlattığı türden bir afet sonucu buraya kurbağa ve fındık faresi yağmış ve buncağızlar da orayı bir sevmişler, bir sevmişler ki.. kopamamışlar. başka türlü açıklaması olamaz o insan paranoyaklaştıran popülasyonun. totalde iki gece üç gün geçirdik, ama ben hala mütamadiyen bi taraftan bu mahluklar çıkacak korkusuyla viyaklayabiliyorum. korku filmi izlemek istediğimde, tüm ışıkları kapatıp dandirik kamerayla çektiğimiz "yedi göller" kasedini çalıştırıyorum. the ring kasedi, solda sıfır kalıyor. her yerden kurbağalar zıplıyor. her delikten bir, hatta birkaç fare çıkıyor. yaptığım çadır içi temizlikleri düşündükçe daha da dellenip bir daha kamp mı? aazına sıçarım! diye patlıyorum kendi kendime.

    kıyametin habercisi alametleri sayar ya insanlar hep abarta abarta; yok binayla zina, yecücle mecüc. ahan da naklen görmek isteyenler buyursun yedi göllere. her yer, çıldırmışcasına kurbağa! kafayı sıyırmışcasına fare! oranın yecücle mecücü onlar değilse ben de italyan salatasına mayonez olayım. en son ayrılacağımız sabah, göle nazır kahvaltı yapar iken "şşşlllööööpppppppppp" şeklinde bir sesle irkilmiş ve dönüp baktığımızda o eşsiz sesin kaynağının bildiğin "babam" ebatlarında bir kurbağaya ait olduğunu görmüş ve kahvaltıdan soğumuş idik grup olarak.

    o nedenle herhangi bir sohbet esnasında biri kalkıp "yedi göller" dedi mi, tüfengime davranıyorum.

    "nea! fare mi?! hani nerde lan?!"

    sanırım algımın ağzına sıçtı bu göller topluluğu benim. yedi ve göl'le başlayan herhangi bir kelime duymak istemiyorum ömrümün sonuna dek. ha bir de göllerin ismini tek tek sayarken gruptan bir ablanın kalkıp "sazlıgöl, nazlıgöl diye başlayıp gayet iyi giderken, hiç istifini bozmadan cazlıgöl" şeklinde devam etmesi filan kayda değer anılarım arasındadır burayla ilgili.
hesabın var mı? giriş yap