• not: klişe ve genellemelerden bir kesit sunulmuştur. yoksa sizin hayatınızda böyle klişelere yer yok biliyorum..

    bölüm 1 / perde 1

    kadın: buraya en son x'le gelmiştim?
    erkek: hmm.
    kadın: ya bu arada.. geçen sefer söyleyemedim, sürprizin için çok teşekkür ederim. ben bile bulamazdım öylesini, üstelik konuya daha mutabık olmama rağmen.. benim için çok anlamlıydı, gerçekten çok teşekkür ederim.
    erkek: rica ederim, beğeneceğini biliyordum.
    kadın: senin de var mıdır böyle şeylere ilgin?
    erkek: var diyemem. ama ne yalan söyleyeyim sen hakkında bu kadar bilgi sahibi olup, uzun uzun iştahla anlatınca merak etmedim değil. esasen böyle şeylere ilgin olması şaşırttı beni. ne bileyim, pek öyle durmuyorsun da.

    benim dayanamayan iç ses: ''pek öyle durmuyorsun da''.. bu kilit laftır. muhabbet açar. kadın ''aa ne alakası var canım'' diyerek muhahkkak aksini ispatlamaya çalışır. atışmalar, tatlı tatlı sürtüşmeler, eh kikirdeşmelerle de devam eder nihayetinde. neyse sevdim ben sizi ayol. devam edin bakalım.

    e: .... sever miydin bu arada?
    k: esasen ben pek anlamam şaraplardan. eşlik etmek dışında bir merakım yok. ihi.
    e: beni yeterince tanıdığını düşünüyor musun?
    k: hayır.
    e: ....
    k: alındın mı?
    e: ...

    bölüm 1 / perde 2

    e: seni sıkmıyorum değil mi?
    k: yoo. nereden çıkardın bunu?
    e: ne bileyim hiç renk vermiyorsun da. mesela.. sanki ilk başta bana olan o şey sana olmamış gibiydi.
    k: nereden anladın?
    e: hiç ilgilenmemiştin de.. bir şey soruyordum kısa cevaplarla geçiştiriyordun. muhabbet kurmak istemez gibi. ben de yanlış anladım..
    k: yo hayır.. ondan değil de.. ben genelde öyle hemen alışamam. herkes için geçerli bu. özel haya..
    e: evet. devam et lütfen.
    k: yani işte dediğim gibi. herkes için geçerli bu durum.. üstelik benle ilgilendiğini de anlamadım. kusura bakma ;)
    e: gözlerim hep sendeydi ama..
    k: dikkat etmemişim..
    e: yani ilk başta benden hoşlanmamıştın..
    k: öyle bir şey demedim. ama çok ukala gelmiştin.
    e: yaa.. bende senin için öyle düşünmüştüm halbuki.
    k: a-a hiç de değil. alakası yok. senin burnu havada bir tarzın vardı.
    e: o kadar dikkat ettin yani?
    k: şansını fazla zorlama bence.
    e: peki. bir şans yakalamışken fazla zorlamamak en iyisi o zaman ;)
    .....

    k: ya bu arada bir şey söyleyeceğim ama alınma..
    e: lütfen, olur mu? açık açık söyleyebilirsin ne düşünüyorsan.
    k: ya biz senle çok farklıyız. yani siyahla-beyaz gibi bile değil. daha fazla. yani çok farklı kutuplarda..
    e: bence gri ve kül rengi arasındaki ton farkı kadar bile ayrı değiliz. sen.. nasıl diyeyim, heyecanlısın. giderek bana dönüşeceğini göremiyorsun. benim giderek sen olacağımı bilmiyorsun. sanki bir fitil ateşlesem yanacaksın, sanki bir dirhem yeşil çalsam toprağına, bana sonsuz bir güzellik sunacaksın.

    benim dayanamayan iç ses: of adamım ne yaptın? bu sözler insanda ya ''direkt yatak!'' ya da ''allah belanı versin zırvatoz!'' etkisi uyandırır. o kadar ucu açık, zıt kutup etkisi yaratır yani.. neyse devam et sen bakalım. belki toparlarsın.

    e: ee, sen bana verdiğin sözü ne zaman tutacaksın?
    k: oo. unutmadın demek?
    e: hiç unutur muyum. bana verdiğin sözü gerçekleştirene kadar ben de o arada seni daha fazla görebilmek için yeni bahaneler türeteceğim ;)
    k: bahaneler..
    e: canım bahane derken.. fırsatlar, olanaklar, şanslar, ihtimaller..
    k: tamam taman anladım yeterli.
    e: olabilirlikler, uygun zamanlar, yeni kaynaklar, alternatifler..
    k: tamaaaam. anladım ;)
    e: beraberlikler, ilişkiler..
    k: neee. bir dakika bir dakika. ilişki, beraberlik? ;)
    e: e hani anlamıştın. soru soruyorsun ;) anlamamışsın işte. sözümü kesmeseydin...

    .....

    e: istanbul'a ne zaman geldiniz?
    k: ohoo. çok oldu. çok küçüktüm ben.
    e: senin için zor olmadı mı?
    k: dediğim gibi hem çok küçüktüm, hem de burada olmak zorundaydık. ailevi sebepler.. seni sıkmak istemem.
    e: beni hiçbir zaman sıkmazsın ki.
    k: hı-hı anlıyorum.
    e: gerçekten. tamam klasik oldu ama öyle. seninle ilgili her şeyi merak ediyorum ben. her şeyi.. seni tanımaktan da öte olmak istiyorum. buna izin vermeni istiyorum.
    k: kalkalım mı? bayağı oldu geleli.

    bölüm 2 / perde 1

    uzun telefon görüşmeleri yok. trip atmalar yok. sadece birbirlerini daha sık görebilmek için, daha fazla fırsat kollamaya çalışyorlar. atıyorum iş çıkışı bir şeyler içsinler.

    k: bence ne sizinkiler bize gelsin, ne de bizimkiler size.. ortak bir noktada buluşturalım önce, sonrasına bakarız.
    e: olur mu ki öyle? hım. tamam. bence de.. önce hep beraber bir yemek yeriz o zaman.

    netice: bunları diğerleri gibi (bkz: #31598642) ayırmayalım. bunlar mutlu son olsun.
  • iki tarafta birbirine hayransa hic bi tarafi zorlamaz, acayip heyecanli olur. insanin pekmez olup akasi gelir.
  • dünyanın sayılı harikalarından olan oyunlardır, abartıyorum farkındayım sırf güzelliğini vurgulamak amacıyla, bazen seksten meksten daha zevkli geçen kelebekli anlara yelken açtıran oyunlardır.
  • en yakınından şöyle bir önek verilebilir:

    kimi kişiler için de bu oyun yalan söyleyerek oynanır. kendini olmadığı gibi tanıtmak ve bunu yıllarca sürdürmek. yalan üzerine kurulu bir kişiye, kişiliğe ve ilişkiye giden yolda ilk adım. ve dahası ortak zevk bulma çabasının devam filmi olan ortak zevk yaratma çabası. zevk ikiyüzlülüğü.

    sonra zamanla kişiliğin ortaya çıkışı ve ilişkinin sona bir adım daha yaklaşması. yazık. çok yazık.
  • normalde ben bu flört oyununu karşımdaki benim gibi cinfikirli biriyse çok iyi oynarım. üstü kapalı laflar, ucu açık cümleler... fakat geçen gün 36 yaşında (benden 11 yaş büyük) son derece oturaklı, ağırbaşlı bir beyfendi ile langhos yemeye bir date 'e çıktım. kendisi buluşmaya gömlek ve ceketle gelmiş. pazar günü... zaten bunu gördüğüm anda dedim aha aç kızım ağırbaşlı modunu. fakat sıkıntı şu ki benim ağırbaşlı modum yok. beni az tanıyan biri bile benim için " çaydanlık gibi ya o kız, fokur fokur kaynıyor içi" diyor. date boyunca en ağırbaşlı halimi takındım. date sonrası ikinci günde, alakasız bir şey danışmak için kendisine yazdım. konuşmaya "umarım rahatsız etmiyorumdur :) ( samimiyetsiz gülücük)" yazarak başladım. ulan kim bu devirde flörte umarım rahatsız etmiyorumdur yazarak cümleye başlıyor aw. padişah makamından destur mu istiyorum?!? sonrasında danışacağım konuyu kısaca anlattım. kendisi gerçekten babacan bir tavırla araştıracağını söyledi sağolsun. konuşmanın" sonunda umarım rahatsız etmemişimdir, iyi akşamlar" diyerek padişah huzurundan çekilmeye hazırdım. adamcağız "çoluk çocuk mu var ya ne rahatsızlığı?!?!?" şeklinde yazınca oturduğum yerde patlayıverdim. komik de değildi o kadar sanırım. bu gözler ilk buluşmaya kapşünlu ile gelenlere, eşofman ile gelenlere alışmış. gömlek, ceket giyilince bana otomatik olarak bir saygı dili yüklendi heralde.
hesabın var mı? giriş yap