• çaykovski’nin konusunu puşkin’in aynı isimli eserinden alan 3 perdelik operası...librettosu da çaykovski tarafından yazılan eserin tam olarak opera kalıplarına uymadığı, sahneler arasında kopukluklar olduğu, hatta bu sebepten çaykovski’nin operayı “lirik sahneler” diye tanımladığı bilinir.tabii önemli olan dinleyicinin ne bildiğinden çok dinlerken ne hissetiği...esere bu açıdan bakınca ilk perde tüm ağır temposuna rağmen, gözlerinizi kapatıp sahneden kendinizi uzaklaştırdığınızda orkestranın içli, duyarlı tipik çaykovski müziğiyle üst düzey bir zevk yaratır kulaklarda.ilk perdenin sonlarına dogru tatiana’nın mektup yazma sahnesi ise birinci perdenin en etkileyici kısmıdır, gerek müzik gerek tutkusuyla.ikinci perde çaykovski’nin bilinen, sevilen müziklerinden biriyle, dans sahnesiyle açılır.operanın en güzel aryalarından biri ise yine aynı perdede lenski’nin düello öncesi söylediği aryadır.olga’ya olan aşkıyla kendinden geçen, gözü kararan lenski bu dokunaklı aryada döktürür, kalbimize ılık şerbetler akıtır.üçüncü perde ise başındaki polka ve sonundaki çarpıcı, vurucu düetle içimize işler...
    genel olarak opera ve müziğe karşı bu sıcacık hislerle yaklaşsak da ankara operasının kısmen modern olmaya çalışmış ancak sanırım maddi yetersizlikler nedeniyle iğreti ve basit kaçan kostüm ve dekorlarına aynı sempatiyle yaklaşmak zor.ayrıca tatiana(:esin talınlı)’nın dogum günü pastasının küçüklüğü, üzerindeki - hani evde kenarda köşede kalmış, elektrik kesilince kullanılan beyaz kalitesiz mumlar vardır ya- kaba mumlar gözümüzden kaçmadı.tatiana’nın dogum günü dansını biraz daha oturtması çaykovski’nin müziğinin görsel olarak da bizi etkilemesine olanak verir, coşturur kanımca...
    ne olursa olsun insan, çaykovski müziğiyle mest olur, yevgenilerin tatianaların halen yaşadıklarını ve ölümsüzlüklerini bilir.
  • rusyada hemen hemen tum kadinlarin ezbere bildigi puskin yapiti. klasik rus edebiyatinin rusyada kadinlarla tanisirken, ulkeye yerlesik turk erkegi imajindan siyrrilmak icin cok etkili bir enstruman olmasindan hareketle, yevgeniy onegin den dem vuruldugunda tanisma dialogundaki sevecenlik katsayisi artacaktir. rusyada yasayan bir turk erkeginin en buyuk sorunudur zira bu nedenleri herkesce bilinen olumsuz imaj.
  • (bkz: eugene onegin)
  • puşkin'in şiirsel romanı. türkçeye de çeviriyorlar. çıkması yakındır. öte yandan filmi bilem çekilmiştir. netekim günün sinema ve edebiyat kuşağında pek hörmet duyguları içre izledik. hörmet duygularını artıran film öğelerinden biri de liv tyler idi. hatun kimsenin adını evvelden bilmezdik, elf kişisi diye bilirdik kendini. yevgeni sayesinde öğrendik hani.
    puşkin klasiği olan düello mevcut idi efenim yapıtta. arz ederiz.
  • serbest çağrışım.
    (bkz: yevgeni zamyatin)
  • benzerlerinin günümüzde de yaşaması itibarıyla erkek milletinin aşka karşı kaçış pozisyonunu koruduğunu üzüntüyle görmemize sebep olan puşkin karakteri..
  • puşkin, roman karakterleri onegin ve tatyana için şöyle söylemiş:

    '' biliyormusunuz? tatyana'm, onegin'i reddetti. bunu ondan hiç beklemezdim. '' * * *(bkz: #23898625)
  • düelloda malûp, ebediyette muzaffer olmuş üstadın eseri değil, şaheserdir:

    korur da belki kader
    boğulmazlar leta ırmağı'nda
    şu yazdığım dizeler...
  • kabuğunun altı; ölüler ve lağımlarla dolu bu kokuşmuş gezegeni dolduran atmosferi yine gelsem yine tutkuyla koklarım.

    sikik virdizebanlar ve hazzın vahşete çağrışan vakur duruşunu alaşağı eden dil, kılıç yarasını öperek ululayan ruh ve değişmenin kutsal baş döndürücülüğü adına;

    biriyle vuruşacak olsam alnımın ortasına çakardım.

    onegin,

    bunu bilen adamın cehennemlik tek peygamberiydi.
  • maalesef yapı kredi yayınları’na güvenip çevirisine hiç bakmadan aldığım kitap. ben bu kadar kötü bir türkçe görmedim. ne dediğini anlamak için dizeleri kafanın içinde ingilizce’ye çevirip hint-avrupa mantığına oturtmaya çalışıyorum. dizelerin akılı kesinlikle türkçe değil. çevirmen şiiri öztürkçeleştirmek için kendini zorlamış, ama dilin akılı türkçe değil! bildiğin hint-avrupa grameriyle çevirmiş. insan şiir çevirecekse, hele bir de puşkin çevirecekse bu kadar kendini bilmez olmamalı bence. şaire de, okura da saygısızlık. adamın türkçe’den haberi yok, estetik anlayışı yok. okurken bildiğin takır tukur sesler geliyor. okuduğum en kötü şiir çevirilerinden biri. sinirimi daha da zıplatmamak için ingilizce’sinden okuyacağım. kitap da hayatımda çöpe atacağım toplamda üçüncü kitap olacak sanırım.
hesabın var mı? giriş yap