• yunan milli marşı.*

    imnos eis tin eleftherian
    segnoriso apo tin kopsi tou spathiou tin tromeri;
    segnoriso apo tin opsi pou me via metra tin yi.
    ap ta kokkala vyalmeni ton ellinon ta iera
    ke san prot' anthriomeni haire o hair'eleftheria.
    ke san prot' anthriomeni haire o hair'eleftheria,
    ke san prot' anthriomeni haire o hair'eleftheria.

    bu da ingilizcesi;

    hymn to freedom
    i shall always recognise you
    by the dreadful sword you hold,
    as the earth, with searching vision,
    you survey, with spirit bold.
    'twas the greeks of old whose dying
    brought to birth our spirit free.
    now, with ancient valour rising,
    let us hail you, oh liberty!
  • solomos tarafindan yazilmistir.
  • 4 haziran 2005 turkiye yunanistan macinda ıslıklanan ozgurluge adanmıs marştır.
  • çok güzel bir melodisi var.. rondo alla turca gibi müziğe yaptığımız dolaylı katkılardan biridir..
  • 158 kıta ile dünyanın en uzun ulusal marşıdır. kaynak: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…er.html?position=19

    ben de ilk okuduğumda küsüratlı sayı verdiklerini düşünmüştüm ama gerçekmiş. bunu ezberletebilmek için uğraşılırken yılda kaç öğrencinin eğitim zayiatı kategorisine girdiğini düşünmek bile istemiyorum.
    tamam sürümden kazanmak için mısralar kısa tutulmuş ama el insaf insan hiç mi düşünmez bir gün bunu tersten okuturlar, ülkenin nüfus dağılımında kapatılamaz yaralar açılır diye. benzeri için (bkz: uganda milli marşını tersten söyletmek).

    ayrıca merak edenler marşa şuradan bakabilirler: http://users.uoa.gr/…s/ymnos_eis_thn_eley8erian.htm
  • rudyard kipling tarafından yapılan 1918 tarihli bir çevirisi var(mış)

    we knew thee of old,
    oh, divinely restored,
    by the lights of thine eyes
    and the light of thy sword

    from the graves of our slain
    shall thy valour prevail
    as we greet thee again-
    hail, liberty! hail!

    long time didst thou dwell
    mid the peoples that mourn,
    awaiting some voice
    that should bid thee return.

    ah, slow broke that day
    and no man dared call,
    for the shadow of tyranny
    lay over all:

    and we saw thee sad-eyed,
    the tears on thy cheeks
    while thy raiment was dyed
    in the blood of the greeks.

    yet, behold now thy sons
    with impetuous breath
    go forth to the fight
    seeking freedom or death.

    from the graves of our slain
    shall thy valour prevail
    as we greet thee again-
    hail, liberty! hail!
  • dünyanın en güzel milli marşlarından.

    anlam ve melodinin birbirini tamamladığı ender milli marşlardan birisi.

    orta avrupa ülkelerinin klasik müzik ayarındaki tatsız tutsuz milli marşlarına hiç benzemez.

    okunduğu zaman bizim istiklal marşının beşinci kıtasının etkisini bırakır insanda. en azından bende.
  • ulen böyle bir marş olabilir mi ya. bir zamanlar kıbrıs dizisi sayesinde öğrendim böyle bir rezilliği. bizde olsa böyle bir marş ırkçı derler şerrolar.
  • olimpiyatlarla tekrar hatırlatıdğımız korkunç bir marştır.
    yunanistan'ın da sığ vizyonunu ortaya koyuyor.

    bir ülkenin milli marşı nasıl olur da başka bir ülkeye hakaretler ve katliam yapmak üzerine vahşi fantezilerle dolu olabilir?

    bilmeyenler için marşın belli kısımları mora ve girit'teki türk katliamlarına gönderme yapar. ve bu uluslararası bir skandaldır.

    ingiliz tarihçi william st. clair bu katliamları "türk soykırımı ancak adada öldürecek başka türk kalmadığında bitti" diye özetliyor. sadece türkler de değil, türk yanlısı arnavutlar ve yahudiler de yunan çetelerinin saldırılarına uğradı.

    türkiye'de özellikle stklarda çalışan, liberal-hümanist geçinen ve ülkesini her platformda kötülemeyi "aydın" olmak sanan bir kesim var. bu kesimin zararı şu, çok ciddi bir kamuoyu oluşturma gücüne sahip. ve her türk yunan gündeminde kendi ülkesini vahşi, yunanistan'ı barış yanlısı olarak nitelerler.

    oysa yunanistan'da tanıdığım en liberal, aydın, hümanist hatta akademik çevreden insanlar bile "o dönemin şartlarında kendimizi savunuyorduk" gibi bahanelerle yaptıkları etnik temizliği savunmaktan gocunmuyorlar. öte yandan gayet eğitimli ve açık fikirli olduğunu düşündüğüm yunanistanlı müzisyen bir arkadaşım vaktiyle atatürk'ün anadolu'da yunanlılara zulmettiğini iddia etmişti. ki genel olarak ortalama yunanlıların fikri bu yönde:
    https://www.quora.com/…o-greeks-think-about-atatürk

    bunu "biz de yaptığımız hataları savunalım" demek için anlatmıyorum. yunan bakış açısını görelim diye yazıyorum. hani bizde her fırsatta ülkemizi "gereksiz düşmanlık yapıyor" diye yeren bir grup var ya... inanın yunanistan'da bunun 10 katı var.

    bak türkiye'nin yunanistan düşmanlığı, yunanistan'ın türk düşmanlığının yanında hiçbir şey. türkiye'de yunanistan'dan ölesiye nefret eden insan sayısı 10'da 2'yse, yunanistan'da türklerden ölesiye nefret eden insan sayısı 10'da 4-5'tir.

    çünkü yunanistan'ın tüm devlet projeksiyonu türk düşmanlığı üzerine kurulmuş. çocuklarını böyle yetiştiriyorlar. haliyle yunan adalarında bize tatlı tatlı uzo & kalamar ikram eden insanların, fırsat bulduklarında devlet propagandasının da gazıyla, aynı psikolojiye bürünmeleri çok kolay.

    o yüzden türkiye'nin yunan politikasını olabildiğince kararlı bir şekilde bu düşman tavrı kırmak ve yunanistanı kendi etki alanında tutmak üzerine kurmalı. ama bunu "heyooo" sevgi kelebeği olarak değil, gardını indirmeden ama barışçı politikalarla kurmalı. dünya kamuoyunda asıl vahşilik potansiyelinin hangi tarafta olduğunu göstermeli.
  • yunan milli marşının meali şu şekildedir.

    derin okyanus, işte böyle uğuldasın isterdim.

    ve dalgasında boğulsun, her türk tohumu.

    neden muharebeye yavaşladı bir an?

    neden azaldı dökülen kan?

    hem palaskalar, hem kılıçlar

    etrafa saçılmış beyinlere,

    baştan başa yarılmış kafataslarına,

    kımıl kımıl oynayan iç organlarına bulanmış

    köpekler azalıyordu

    ve allah diye bağırıyorlardı, allah!

    fakat hristiyanların dudakları daha doğruydu

    ateş diye bağırıyorlardı ateş!

    aslanlar gibi vuruşuyorlardı.

    hep ateş! diye bağırıyorlardı.

    ve pislikler ölüyorlardı,

    allah diye böğürerek.

    pis kanları nehir olmuş

    ovada akmakta

    masum otlar su yerine

    kan içmekte

    en cesurları sarsıldı

    kör adımlarıyla

    korint'ten kovuldular.

    saklandılar ve kaçtılar.

    ölüm, meleğini gönderir,

    kıtlık ve hastalıkla dolar

    iskelete benzer şekilleri,

    yürürler öyle yan yana.

    çimlerin üzerinde uzanıyor

    ve her yerde ölüyorlardı

    sefil ve umutsuzca

    bu terk edilmiş sefil artıklar.

    kaynak

    hadi gençler, yunan adalarında sirtakiye devam.
hesabın var mı? giriş yap