• the cultural tutor adlı twitter hesabının yazıya döktüğü açıklama. türkiye'de ekonomik bir cendereye sokulduğumuz ve ihtiyaçlar hiyerarşisindeki en temel aşamaların dahi içini dolduramadığımız şu günler ve yıllarda bizim gündem çerçevemizin çok dışında kalmış olsa da aslında bir noktada bu sıkıntılarımızın bir kısmının kaynağında yatan insan doğasına düşman şehirleşme anlayışımıza da dokundurduğu için buraya alıyorum:

    - - -

    bazı şehirlerin neden diğerlerinden çok daha güzel olduğunu hiç merak ettiniz mi?
    bu muhtemelen iyi "üçüncü mekanları" olduğu içindir.
    üçüncü mekan nedir? üçüncü mekan evde veya işte olmadığınızda her nereye gidiyorsanız orasıdır...
    görsel

    zamanımızın çoğunu nerede geçiriyoruz?
    yetişkinler için ya evde ya da işte (bu da giderek aynı yer haline gelmekte) ve gençler için ya evde ya da okulda.
    ve... başka neresi var?
    zamanımızı geçirdiğimiz yerleri üç kategoriye ayıran bilindik bir teori vardır.
    ilk mekan: ev.
    ikinci mekan: iş.
    üçüncü mekan: kafelerden barlara, kütüphanelerden parklara, kiliselerden camilere kadar hemen hemen her yer.

    üçüncü mekanların belki de en eskisi ve en önemlisi kent meydanlarıdır.
    tek bir amacı olmayan, genellikle trafiğe kapalı, kafeler ve restoranlarla dolu, belki bir orkestra için sahnesi olan ve genellikle tarihi mimariye sahip geniş bir kamusal alan.
    görsel

    turistler neden roma, paris veya prag gibi yerlere gitmekten keyif alıyor?

    pek çok neden var elbette, ancak belirli etkinliklerin ötesinde, bu şehirlerde olmanın tam olarak neden bu kadar keyifli olduğunu tespit etmek oldukça zordur; ta ki insanların ne yaptığına dikkat edene kadar.

    turistlerin neredeyse her şeyden daha çok keyif aldığı şey, kendi şehirlerinde olmayan türden büyüleyici eski bir meydanda bir kafede öylece oturmak.
    çalışmıyorlar, evde değiller, etrafta iyi bir mimari var ve araba yok.
    bu kadar basit.
    görsel
    görsel

    ve aslında ne yapıyorlar?
    konuşuyor, gülüyor, içiyor, atmosferi içlerine çekiyor, hatta belki yeni insanlarla tanışıyorlar.

    bunda görünüşte "üretken" veya "yararlı" hiçbir şey yok; daha ziyade, insanların her zaman yaptığı ve yapmaya ihtiyacı olan şeyi yapıyorlar: yani hiçbir şey.

    bu aynı zamanda bir yer ve kimlik duygusu ortaya çıkarır.

    pek çok şehirde fena halde eksik olan cazibe ve karakter gibi maddi olmayan nitelikler, insanlara kahve içmek ve öylece oturmak için hoş bir kamusal alan sağlayarak yaratılabilir.

    bu tür meydanlar bir kentin gerçek kalbidir.
    görsel

    arnavut kaldırımlı bir ara sokak, dolambaçlı bir yan sokak, çeşmeli ve birkaç ağaçlı küçük bir meydan bulmak, oturup bir kahvenin veya kahvaltının tadını çıkarmak, zararsızca sohbet etmek veya tamamen uzaklaşmak.

    bundan daha basit ve daha keyifli çok az zevk vardır; turistler yalan söylemez.
    sadece kahve alıp içtiğimiz yerin bizi bu kadar farklı hissettirebilmesi gerçekten hayret verici.

    ve bu önemlidir, çünkü tüm üçüncü mekanlar benzer değil - bazıları diğerlerinden daha iyi.
    görsel

    pek çok kasaba ve şehir, uygun bir meydandan, hatta pek çok ünlü şehre kendine özgü cazibesini ve karakterini veren küçük meydanlardan yoksundur.

    toplanma yerleri olmayan otoyollar, otoparklar ve kulelerden oluşan bu tür kentsel tasarımlar, esasen insan doğasına düşmandır.
    görsel

    ancak halka açık meydanların - iyi üçüncü mekanların - faydaları mutluluğun çok ötesine uzanır.

    bir anlamda medeniyetin merkezi bir direğidirler. insanların kaynaşması, anlaşması, tanışması, konuşması ve ortak bir güven ve kimlik duygusu oluşturması, herhangi bir sivil toplumun gelişmesi için çok önemlidir.
    görsel

    - - -
    kaynak twitler burada: https://twitter.com/…tatus/1683631168711798784?s=20
  • farklı bakış açısı ve psikolojik esneklik kazanmak.
  • “vayyy anasını adamlar yapmış” demek istiyor bazen insan hunharca.
  • nefes almak.
  • çok güzel bir yazı olmuş . bütün şehirleri gezdim neredeyse altına imzamı atarım. sadece kişisel alan değil bölgesel alanda çok güzel bir şey.
  • 15 ülke gezmiş biri olarak iki satır eklemek isterim.
    1- anı biriktirmek
    2- yaşadığın coğrafyanın sana bıraktığı izlenimleri daha iyi değerlendiriyor olabilmek
    3- benzer olaylarda davranışsal olarak o yörenin insanı ne yapmış, sen veya senin ülke insanın ne yapmış bunu anlıyor olabilmek. bunu da ülkeyi gezerken binalara, çevreye, insanların konuşmalarına bakarak anlarsınız. yani vizyon edinirsiniz, yani kültürlenirsiniz. ama daha önemlisi ne sonucu çıkardığınız ve bunu hayatınıza ne kadar olumlu yansıtabildiğinizdir.
  • böyle bir açıklamaya gereksinim duyanları hayatınızdan çıkarın. böylelerinin çıkabileceği sokaklara girmeyin yolunuzu uzatın. aç kalın böyle zihniyetli bir mahallede yaşamayın. zihin sağlığı beden sağlığından daha zor toparlanır.
  • gezmenin bizatihi kendisi yurtdışıyla ilgilidir. ilkokul ortaokul lise çağında zaten devlet gezdiriyor yurdunuzu size. reşit olduktan sonra da bi zahmer gidin kendi yurdunuz dışındaki yerleri gezin.
  • senden sürekli bir şeyler bekleyen insanlara bir süre erişilemez olmak

    türkiye'de bulamadığın lezzetlere ulaşmak

    yurt dışında yaşayan arkadaşlarınla vakit geçirmek

    türkiye'nin dramasından uzaklaşmak

    benim için bu
  • yerli turizmin değerini anlamaktır benim için. o kadar pahalı ki yurtiçinde tatil yapmak; aynı parayla hatta bazen daha da azıyla avrupa geziyoruz.

    5 günlük tatile 100.000 tl isteyen hotellere 'kucak' dolusu sevgilerimle. sonraki rota frankfurt.
hesabın var mı? giriş yap