• belediyenin parkında yerlere çöp atan, mangallı, pijamalı piknik yapan ve fiilen diğer insanları rahatsız edenlere yıllardan beridir kesilmeyen ceza neden konu içki olunca bu kadar öne çıkıyor diye düşünmeyenlerin veya düşünmek istemeyenlerin garip karşıladıkları eylem.
  • katılamadığım için üzüldüğüm bi toplu etkinlik. -iyi kötü oyu burda verilsin de gerisi okunmasın oylama derdindekilerce lütfen-
    öncelikle "neden halay çekmediniz de şarap içtiniz" dahi denebilmiş konuyla ilgili, abes. komik hatta.
    ancak aptal denilebilecek bir kısım argüman ise "şarap içen alkolikler sizi, siz memleketi bölüyorsunuz, bütün dünyada bu yasaklar var" zırvalarıdır.
    öncelikle bu "bütün dünyada"nın kullanım alanındaki salaklık sınırı sinir katsayımı yükseltiyor. işine gelince "bütün dünya" oluyor işine gelince "islam bir numara sen en büyüksün", "bütün dünyadan bize ne".. aynen işte işinize gelince "bütün dünya" işinize gelince "müslüman türkiyenin biricikliği", işinize gelince "ab yolundaki modern müslüman ülke örneği olarak türkiye".. "benim inandığım islam başka" modunuz çapında devam ediyorsunuz.
    öncelikle din-devletin yönetim şekli (islam-demokrasi, islam-laiklik, islam- hukuk [islami olmayan hukuk)) çatışması türkiye'nin özel durumudur. "bakın burda da şarap yasak yaa" diye linki verilen ülkelerden hangisinde dinin yasakladığı ancak yasaların yasaklamadığı şey sonradan yasaklanmış?
    ki zaten argümanınızın temelinde "dinin yasakladığı şeyi devlet de yasaklamalı" yatmakta. oraya doğru ilerletmektesiniz. bu devlet şu anda -şimdilik- dinin yasakladıklarıyla belirlemiyor yasaklarını, yasalarını. ve kuruluşunda bu amaçlanmıştı...
    durum budur. yasa yasaklamıyor. dini siyasete ve devlet yönetimine bulaştırmak isteğini örtülü ve açık olarak dile getiren bir iktidar-belediye vb.- geliyor ve dinin yasak ve günah dediğini yasada da yasak haline getiriyor.
    biraz mantık biraz zeka. bu nedir? örtük ya da açık dile getirilen amacın açık bir biçimde uygulamaya geçirilmesidir.
    yani amaçları uğrunda yavaş yavaş yapmış oldukları bir değişikliktir bunu amaçlamış olanların. ki amaç neydi yasanın önüne dini geçirmek, dini yasalaştırmak.
    anlaşılmamasını bir türlü anlayamadığım nokta şudur ki kuran bir devlet yönetim sistemi, bir çeşit anayasadır. yasak dedikleri devlet yasaklarıdır. dolayısıyla islamla şaka olmaz. bir sonraki aşama dinin diğer alanlardaki yasakları ve en sonunda da anayasayı değiştirmesidir. anayasanın değiştirilmesi -islam gereği değiştirilmesi- yönetimin, yaşayış biçiminin, temel hak ve özgürlüklerin -özellikle de kadınlar için- toptan değiştirilmesi anlamı taşır.
    bu tarz değişiklikler ya devrimle ya da türkiye örneğinde olduğu gibi adım adım yapılır.
    adım adım yapıldığının bunca açık bir şekilde 10 yıldır gözlemlendiği bir ülkede böyle bir yasağa karşı sadece halay çekilmesini, bildirge okunmasını ama içki içilmemesini, atatürk'ün adının karıştırılmamasını beklemek saçmadır. çünkü mevcut hak ve özgürlüklere yapılan bir saldırı vardır. bu haklar mevcuttur, ancak mevcut iktidar tarafından alınmaktadırlar, bu yönleriyle de mevcut değilken yaratılmış olan türban hak ve özgürlüğü(!)nden ayrılırlar. (ki ota boka "siz de türbanı yasaklıyorsunuz" denmesi, cumhuriyet'in kininin nasıl tutulduğunu gösterir bize, her böyle bir şey gördüğünüzde dikkat edin, sizden mevcut haklarınızı "siz de halifeliği kaldırdınız, siz de türbanı, 4 kadınla evlenme hakkını vb. kaldırmıştınız" diyerek çalarken 80 yıllık bir kini nasıl içlerinde büyüttüklerini yankılarlar çünkü).
    doğal olarak tepki hak ve özgürlükler yaşanarak ve atatürk anılarak verilir. ki kendisine alkolik diyenler, münafık, şerefsiz diyenler içki içen herkese de demektedirler bunları. diyeceklerdir, içki içerek etrafı rahatsız ettiğiniz için mi? hayır. dinleri öyle dediğinden.-. içki içme özgürlüğünüzü -ki özgürlüktür bu- koruyan şey bu ülkede komiktir ama atatürk'tür. kendisinin rakı adabıdır. o kadar aptal insan dolu bir ülkede yaşıyoruz ki atatürk denen putları içtiği için nispeten savunabiliyorlar insanlar içki içilebilmesini, ya da yasaklamıyorlardı biraz saygıları olduğundan önceden. ancak çünkü dinin karşısına bir diğer din konularak mantıklı olana varılabilmiş. daha az aptalca bir din olarak atatürkçülük benimsenerek. yine de tercih edilesi bir hatadır bu tabi.. oysa içerken atatürk'e kadeh kaldırmak naifliğinde de yaşanabilirdi sadece... şimdikiler kendi aptallıklarını aleni bir biçimde yaşadıklarından gerek de duymuyorlar daha az aptal olmaya, mantığa varmaya...
    türban için de aynı konu söz konusudur. yasa "türban yasak" demektedir, din türban türban türban demektedir -ki onu da dememektedir de işte varsın zekaları buna yetsin-. "bikini giymek serbest de türban neden yasak" demek saçmalamaktır. şartlar farklıdır. hukukun şeri hukuka dönüştürülme çabalarıdır bunlar. bir yerden sonra belediye yasakladığı için içki içememek ile islam yasakladığı için içki içememek ayrımı ortadan kalkacak.
    aynen kıyafet özgürlüğü gereği türban takmamak ve dinsiz olduğunuz için türban takmamak ayrımının ortadan kalkacağı, kaldırılmasının hedeflendiği gibi. kişisel seçim gereği namaz kılmamak ve dinsiz olduğu için namaz kılmamak olayına getirileceği gibi mevzunun. sosyal baskıya doğru yol alınacağı için burdan yola çıkarak.
    yani şöyle diyelim. üsküdar belediyesi cuma namazı vaktinde açık olan dükkanlara ceza kesse herkes cuma namazına gidecek diye -ki sonraki aşamalar budur- bu nasıl bir uygulama olacaksa bu ülkede içki yasağı da benzer bir uygulamadır. (sosyal olarak zaten üsküdar gibi semtlerde bir baskı mevcuttur, sosyal baskı zaten mevzumuz değil burada, burada baskının yasa ile yapılmasını ve bunun anlamı mevzu ki sosyal baskı unsuru da ayrı bir konu olarak saatlerce konuşulabilir)
    ki zaten böyle olduğu zeka seviyelerini açık eden argümanlardan da anlaşılmaktadır. şarap içenler alkolik olurlar kesin, kafir olurlar, malum günah. çnık çnık çnık.. yanacaksak biz islam dışı alkolikler yanacağız cehennemde, kime ne onu anlamıyorum ki.. ki fatih çarşamba gibi bir yer olacağını tahmin ettiğim bir cennette de şahsen -hele de ayıkken- dolaşmak istemem.
    diğer ülkelerden örnek veren kişilerin -hadi bu ülkelerin siyasallaşan din ve hatta islam etkisinde olmayan şanslı ülkeler olduklarını da göremediklerini varsayalım- bu ülkelerin hiçbirinde halkın dininin şarabı yasaklamadığını aksine şarabın örnek verilen çoğu ülke halkının dininde kutsal olduğunu hatırlamalarını ve belediye ya da yasa koyucuların dinlerinin kutsal dediği şeyi yasakladıklarını, bu minvalde üsküdar belediyesinin yasaklaması gerekenin de kendi ülkesi halkının dininin kutsal gördüğü şeyler olabileceğini de değerlendirmeleri gerekmez mi? -örneğin ezan.-
    ki bunun yapılması bir yandan eleştirilirken bir yandan da iktidara gelenin gücü kullanması şeklinde aksinin yapıldığı açıktır. evet ve korkum cumhuriyet, özgürlük, eşitlik, modern düşünce, çağdaşlık yerine gericilik, din, islam, yobazlık, aptallık iktidarı gücü elinde bulunduracaktır, bulundurmuş olduğu, bulundurmakta olduğu gibi. bunun grisi yoktur. bazı şeyler birbirinin karşıtıdır. türk islam sentezi modern müslüman, ılımlı islam cumhuriyeti vb. laflar demogojidir. çatışmadır. sosyal olarak hasta bir ülke yaratmışlardır, iyice yaratmaktadırlar.
    cumhuriyet bir devrimdi, o devrim ruhu kaybolmuş yerini bu geri seviyeye bırakmaktadır. çıkış noktasında herkes bir taraf seçmek zorundadır. çünkü insanlar aptallıklarına "karşı devrim" adını verecek kadar ileri gitmekteler.
    bunlar da bunun yansımalarıdır.

    ayrıca insanlar protestolarını ister şarap içerek ister alkışlayarak ister çelenk koyarak ister ışık kapatıp açarak ister de slogan atarak yaparlar. kimseye zarar vermemeleri yeterlidir. burada önemli olan "ehehe laikçiler çok komik şarap içerek memleket mi kurtarıyonuz lan ekiekieki" yi açan açılımlarla olaylara bakabilmektir. bu kadar sığ olmamak bir şeyleri görebilmek gerekli...
  • boğaza karşı kırmızı şarabımdan yudum alırken bir an "rakı, şarap içiyorsam sana ne" gibi güzel bir söz barındıran şiir aklıma gelmiştir bu şenlikte.

    sözlerini yazayımda kapak olsun tayyipçilere.

    ....
    be hey dürzü
    ne ararsın tanri ile aramda!..
    sen kimsin ki orucumu sorarsın?
    hakikaten gözün yoksa haramda
    başı açığa niye turban sorarsın
    rakı, şarap içiyorsam sana ne
    yoksa sana bir zararım, içerim
    ikimiz de gelsek kıldan köprüye
    ben dürüstsem sarhoşken de geçerim
    esir iken mümkün müdür ibadet
    yatıp kalkıp atatürk'e dua et
    senin gibi dürzülerin yüzünden
    dininden de soğuyacak bu millet
    işgaldeki hali sakın unutma
    atatürk'e dil uzatma sebepsiz
    sen anandan yine çıkardın amma
    baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
    --
    bu şiiri birçok kişi tarafından neyzen tevfik in yazdığı sanılsada aslında emniyet genel müdürlüğü'nde asayiş şube müdürü olan mutlu çelik'e aittir. 1994 yılında ‘‘yalnızlık pusuda bekler'' adlı kitabında bulunmaktadır. kendisini kutlarım nefis sözler.

    ****
    zamanın ötesinden gelen edit volum 2: bu entryide zamanın ötesine geçirdiniz ya helal olsun tayyipçiler. sağlam organize olmuşsunuz. ne yani müslümanım diye şarap içmek suçmu ?
    demek ki yukarıdaki şiir yetmedi size. bonus olarak ömer hayyam'ı takdim edeyim ozaman.

    ...
    sen içmiyorsan içenleri kınama bari
    bırak aldatmacayı ikiyüzlülükleri
    şarap içmem diye övünüyorsun ama
    yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
    ...
  • ekşi sözlükteki bir kısım akp ve rte yandaşlarının götünden sallamanın en güzel örneği şeklinde alkol ile laikliği bir tutup tepki gösterdiği şenlik.

    ne yanii üsküdar belediyesinin açık havada alkol yasağını neyle protesto etseydik? vişne suyuyla mı yoksa kristal kolayla mı? yada senin bi siktir olup çay koymanla mı ? onu bilmemde bunu saymam haftaya ben birdaha gidicem içmeye.
    orhan pamuk bu odulu soylediklerinden dolayi mi aldi yoksa edebi ba$arisindan mi? hic bunu du$undunuz mu bakalim hadi buyrun

    **
    zamanın ötesinden gelen edit: akp ve tayyip yandaşları ne kötülüyorsunuz? ne güzel içtik biz.
    iş bu entry siz akp cilere kapak olacak bu zamanın ötesinde. silmem hiç boşuna kötülemeyin.
    hatta her hafta gidip içecem üsküdar inadınıza.
  • gönülden desteklediğim protesto. açık alanlarda (alenen) içki içmenin yasak olduğu a.b.d. nin bazı eyaletlerinde pazar günleri öğleden önce içki satışı da yasaktır. biz de mi yasaklayacağız? işine geldiği zaman yurtdışından örnekler vermeye bayılanların önerdikleri çözüm şu: "batının tüm tutucu ve baskıcı kanun ve düzenlemelerini alalım, geri kalanını ise nasılsa ecnebilerin şeytan işidir diye dışlayabiliriz."

    kaldı ki burada düzenlemenin kendisi kadar uygulama da tartışma konusu. asker gönderiyoruz diye yolları kapayıp, bundan şikayet edenleri dualarla, vatan millet nidalarıyla dövenlere, sabaha kadar kornalarla böğürenlere, üniversite kantinlerinde oruç tutmayanlara, elele yürüyenlere satırlarla saldıranlara, sokak ortasında karısını bıçaklayanlara geleneklerimizin bekçileridir diye ses çıkarmayan kahraman zabıtalar, polisler, içkiye karşı bir anda kanunun yılmaz bekçileri mi kesiliyorlar? arabalarının camlarını açıp türküler mehterler eşliğinde kadın şöförleri taciz edenlere gülüp "gençtir yapar" diyenler, turistleri sıkıştıran hayvanları "e turist de giymiş minileri bu havada" diyenlerin "hoşgörüsü" nerede?

    sahilde masumca balık tutan ve bira içen insanların, arkadaşlarıyla sessizce içip muhabbet edenlerin yanına gidip sanki elindeki kırık şişeyle etrafa saldıran sarhoş şarapçı muamelesi yapmak, lafla taciz etmek, ceza kesmek ne zamandan beri düzen sağlamak olarak adlandırılıyor? evet gürültü yapanları, insanların evlerinin önünde içip nara atanları cezalandırın. çocuk parklarında, okul önlerinde içenleri uyarın cezalandırın. ama her dışarıda içene ceza kesmek ne oluyor? uyarırsın icabında, dersin "lütfen başka bir yerde için şu şu sebepten dolayı" diye, kalkıp ceza falan kesmezsin. bu böyleydi, biz de yaşadık, insan gibi gittik biralarımızı alıp rahatsızlık vermeyeceğimiz bir yere, ceza falan da ödemedik. yeni olan bu sert ve ayrımcı tutumdur. itiraz da bunadır.

    bunu çankaya ile bağdaştıranlara katılmıyorum ama bunu anlayabiliyorum. son yıllardaki bu sinsi baskıcı hareketler, gazetecileri ağzın kokuyor diye azarlayan başbakanın tavırları, bazı insanları geriyor ve bu gibi aşırı tepkiler oluyor, normaldir. bunu chplilerin parti malzemesi yapmalarına ise şiddetle karşıyım, herhalde chp bu ülkede özgürlükleri savunacak son partidir.
  • avrupa'da amerika'da da dışarıda içme yasağı var diye karşı çıkılan ve katılanların/destekleyenlerin "ulan odun kafa" "seçkinci beyaz türk elitleri" olarak kategorize edildiği etkinlik.

    amsterdam'da takır takır sokakta içki içmiş bir insanım ve hiçbir yerime kimse yabancı cisim entegre etmedi. amsterdam'da sokakta ot tüttürmek kesin olarak yasaktır. ama polis, değil otu bir tarafınıza sokmak veya ceza falan yazmak, en kibar haliyle gelip "lütfen en yakın coffee house'da içer misiniz?" diye rica eder.

    "ben çok marjinalim, kendimin de dahil olduğu (mesela amsterdam görebilmiş) beyaz türk elitini bile marji marji küfürlerimle yerin dibine batırırım" zihniyeti ile, yarım yamalak bilgiler ile bir yere varılmıyor maalesef. karşı çıkmak için karşı çıkıldığı, sıradışıyım şahaneyim tavırları çok belli oluyor..

    amerika gibi avrupa'nın kuzey diyarları gibi püritanizmi bütün katılığı ve fanatikliği ile kabul eden, alkol düşmanı toplumların zavallı uygulamalarını örnek verirken dikkat edin. o ülkelerde hepinizi rahatsız edecek kadar katı uygulamalar da var alkole karşı.

    bununla beraber ispanya'da, italya'da, fransa'da kimse kimsenin sokakta içmesine bir şey demez. banka görevlileri, polisler bile iş aralarında üniformaları ile bira içerler sokaklarda. niye? çünkü onlar püritanizmin bu alkol fanatikliğine maruz değiller.

    hem madem çok sıradışısınız, modernizmin esiri değilsiniz niye hala batıdan örnek veriyorsunuz? singapur'da sokakta ciklet çiğnemek de yasak, buna ne dersiniz? suudi arabistan'da da bir çok şeyler yasak. neden batının yasaklarını örnek veriyorsunuz, yoksa içten içe batının geldiğinoktanın üstünlüğünü kabul mü ettiniz sayın kendimi-her-kalıptan-sıyırdım-süperim-benler?
  • hevesle organizasyonuna giriştikten sonra, yetişemediğim, içimde ukte kalan etkinlik.

    mustafa kemal atatürk'e alkolik diyenlerin, demeye getirenlerin, kafalarının aynı tas içinde sıkışıp kaldığının apaçık göstergesi oluyor, bu etkinlikle ilgili okuduklarımız. bu muhafazakar sağ demagoglarının, başbakanından sözlükteki yazarına aynı diz boyu sularda eğleştiğini görmek de şaşırtmıyor artık bizi. "şarap içiyorlar, laiklik diyorlar, öyleyse bunlar çankaya'ya bir alkolik istiyorlar" çıkarımından ötesini yapabilecek, gariban olmayan anadolu halkının kimin işine gelmediğini, geçtiğimiz 60 senede çok iyi gördük biz. cehaletin nimetlerinden yararlananların, cehaletle savaşanları, cahil bırakılmışın gözünde düşman göstermeye çalışması, dünya kurulduğundan beri var; yeni bir şey söylemiyor bize sizin sözleriniz.

    yazılanları okudukça, daha bir üzüldüm orada olamadığıma.

    edit: bir de, şu ikiyüzlülük konusuna değinmemek olmaz: neredeydi kardeşim üsküdar belediyesi? neden göndermedi zabıtalarını ceza yazmaya? aynı eylem için ceza kesmiyor muydu, yalnız başına yakaladığı kendi halindeki insanlara? yemiyor mu, bas bas bağırarak böyle bir eylem yapınca aynı uygulamaya devam etmek?

    dünya görüşünüz ne olursa olsun, biraz delikanlı olun bari be!
  • bedri baykam, deniz som gibi bir kisim vatandasin aydin olarak tanimladigi benim ise isimlendirmekte zorlandigim insanlarin onderliginde senlik kisvesi altinda gerceklestirilmis olan demonstrasyondur.

    avrupa yi cok bilmem ama amerika nin cogu yerinde yasaktir sokakta icki icmek, polis baskisindan ziyade vatandaslar sokakta alkol tuketmemeye imtina ederler, turkiye de ise boyle bir kanun olup olmadigini bilmiyorum ama bazen valilik bazen de belediye tarafindan sehrin cesitli bolgelerinde alkol tuketimi konusunda kisitlamalara gidilebiliniyor. geceyarisindan sonra mahalle arasinda ki parklar okul bahceleri bu amaca hizmet ederler. cok icmisimdir buralarda, ben ve cevrem efendi adamlariz kimseyi rahatsiz etmedik.

    ancak benim dikkatimi ceken bu gosteriyi duzenleyen ve yapanlarin kategorize edilmesi, vatandasin gozunde solcular eylem yapiyor olarak algilaniyor. bedri baykam - deniz som gibi cesitli konularda gorus bildiren medyatik insanlarin (yazar demeye dilim varmadi) genelde ozgurluk olarak isimlendirilen ancak uzerindeki boya kazindiginda basibosluktan baska birsey olmayan bir cok konuda ve ayriyetten alkol tuketimi, basortusu - kamusal alan kisitlamasi, ezanin turkce okunmasi gibi cokca tartisilan sujeler hakkinda inanilmaz ozgurlukcu ve liberal gorusleri var ancak demokrasi, insan haklari, uluslararasi siyaset gibi gercekten solculari ilgilendiren konularda ise inanilmaz tutucu ve keskin gorusler ileri suruyorlar, bir anda sahin kesiliyorlar ve hatta turk solu gibi provakator dergilerde yazi yayinlamaktan geri durmuyorlar. kafalarinda kurduklari bir dunya, bir ulke var, bunun haricinde ki hicbir goruse katlanamiyorlar ve yasam hakki tanimiyorlar. bu ikiyuzluluge dikkat etmek gerekir.

    bunun haricinde adam gibi icmesini bilenler oturup icsinler.

    deniz som ve bedri baykam in katildigi gosteriye istirak etmek bana zul’dur.

    zamaninin otesinden edit: tamam kardesim sen ic, hatta bedriy'le deniz'le kadeh tokustur uskudar'da.
  • özgürlükçülüğü içine sindirememiş, insanların giyim hakkını (örn: türbanlının üniversiteye gitme hakkı) haklı olarak savunurken göstermelik özgürlükçülük oynayan, fakat kendisinin onaylamadığı davranış şekillerini (örn: içki içmek) sinsice ve korkakça yasaklarla baskı altına alıp engellemeye kalkan bazı yozlaşmış islamcıların özgürlükçü olamadıklarını yüzüne vuran, şahane bir toplumsal tepki.

    içkiye karşı bu sinsice, korkakça yapılan baskıcı, yasakçı hareketleri türbanlı kızlarımız ve ona destek veren erkek arkadaşları da kınadığı zaman; sokakta içki içme özgürlüğünü savunanların aynı şekilde isteyenin istediği kılıkla üniversiteye gitme özgürlüğünü savunabildiği zaman insanların dürüstlüğü inandırıcı olacaktır. "ben istediğim gibi yaşayayım fakat diğerleri istedikleri gibi değil benim gibi yaşasınlar" dayatması, ne modernliğe/batılılığa ne de geleneğe/dine dayandırılarak savunulabilir.

    not: son yıllarda içkinin tüketimini azaltmak için arttırılan vergiler, eğlence yerlerine yapılan belediye baskılarının bu bağlamda tekrar hatırlanması ve sahte liberallerin sahtekarlıklarının yüzlerine vurulması için bu eylemlerin devam etmesini dilerim.
  • sayesinde bir zirvenin ''genç türk aydını'' konseptini dağıtmaya aday olabildiğini gördüğümüzdür.

    içki içerek protesto mu olur, tepkisiz kalacaktır, gibi önermelerin, uygulunaşında hiçbir değişikliğe sebebiyet vermeyeceğine emin olduğum, keşke ülkemizde olsak da bilinen bir kaç güzelliğini bu zirve ile savunabilsek dediğim toplantıdır.

    aydın konseptine -her ne demek ise- bu gibi hareketler girmiyor ise, sanırım hiçbirimizin aydınlıkla bir alakası olmaması lazım.

    kaldı ki; ''bizim aydınımızın daha mühim işleri yokmu?''

    var, soru eklerinin ayrı yazıldığı dilimizi, içerisinde rahat hareket edebildiğimiz kültürümüzü elinden geldiğince korumak.
hesabın var mı? giriş yap