• bu tarihe çok bel bağlamamak lazım. mayalının ipiyle kuyuya inilmez.

    daha tekerleği bulamamış adam... bırak ya...
  • --- spoiler ---

    filmde takıldığım bir nokta var. gerçi senaryo kötü takılacak çok nokta var da. ulan dünyanın sonu gelmiş, hazırlatmışsın gemileri varsa yoksa egzotik hayvan dolduruyorsun. fil, şempanze, zebra, zürafa, goril kaynıyor gemi. lan bir de at al, koyun al, inek al ne biliyim bir tavuk al, sular çekilince etinden sütünden, yününden yararlanırsın. ne mal heriflersiniz. gorile tarla sürdürürsünüz artık.
    --- spoiler ---
  • öncelikle okumaya üşenenler için : http://www.hurriyet.com.tr/…ya/11471517.asp?gid=200
    böyle zırva haberleri iki (renklendirilmiş) soho görüntüsüyle destekleyip "güneş bu hale dönüşecek" diye sunan habercilik anlayışını kınıyoruz.

    bu tarihte güneş dünya'nın ebesiyle ters ilişkiye falan girmeyecektir. olsa olsa "önsevişme" olur ki bunu da dünya'yla güneş düzenli periyotlarla yapıyorlar. yani: yanlış öngörü; zırva haber.

    dayanak noktaları yanlış çünkü güneş'in 150 milyon yıllık bilinen bir çevrimi yoktur. söz konusu çevrim 11.5 yıllık manyetik çevrimidir. bu çevrim, güneş'in manyetik ekseninin dönme hızıyla coğrafik ekseninin dönme hızının eşit olmamasından ileri gelir. bu eşitsizlik, içerideki iyonize maddeyi hızlandırır, ivmeli iyonlar manyetik alana sebep olur. bu durum küçük manyetik ilkmeklerle güneş lekelerini doğurur bunlar da ~11 yıl sonunda koca güneş rüzgarlarıyla atılır.

    daha adam gibi araştırmak isteyen için anahtar kelimeler :
    coronal mass ejection
    sudden ionospheric disturbances
    bremsstrahlung : güneş'ten yayınlanan x-ışınların açıklaması

    bu şu demek değildir : "2012 yılında hiçbir şey olmayacak" tahminen 2012 - 2014 yılları aralığında bir güneş rüzgarı hissedeceğiz. bu da atmosfer dışındaki herşeyimizi etkileyecek. uydular, astronotlar vs vs. sonuç olarak bu durum tabii ki pek çok şeyimize zarar verebilir. örneğin uydular bozulunca bir uçağın gps sistemi sapıtabilir, bu da uçağın düşmesine sebep olabilir... ama yüzbinlerce insanın radyasyondan öleceği zırvası doğru değil. en fazla iss'teki astronotlar zarar görebilir çünkü insanın kanser'e yakalanması için yeter miktardaki radyasyonun normalinden %3 kadar fazlasını alırlar -ki bu küçük görünse de öyle değil! o yüzden iss'teki özel odalara sığınırlar. bunlar duvarlarında döteryum bulunan özel, sığınma odalarıdır.

    yüzbinlerce insanın ölmesi için dünya'nın gardını indirmesi gerekir. insanlar bunu yanlış anlayıp "atmosfer zaten folloş, güneş rüzgarları yiycez gebercez" diye anlıyorlar ama yanlış. atmosfer folloşlaşıyor, doğru. bu, normalden "biraz" daha geniş dalgaboyu aralığını geçirmesini de sağlıyor, bu da doğru. ama dünya'nın güneş rüzgarları karşısındaki gardı atmosfer değil, manyetik alanının yarattığı magnetopause kalkanıdır. yukarıda bahsettiğimiz, güneş'in manyetik ekseniyle, coğrafik ekseninin farklılığı var ya, işte aynısı dünya'da da var. bu da dünya'ya manyetik bir kalkan kazandırıyor.

    peki dünya bu gard'ını ne zaman indiriyor? işte bunlar biraz muallak konular. dünya'nın manyetik kutuplarını değiştirdiği "dönem"lerin varlığı biliniyor. ancak henüz elimizdeki veriler bu dönemleri bir "düzen"e oturtmaya yetmiyor. mesela birkaç yüzbin yıl önce, dünya'nın kuzey manyetik kutbunun orta asya'da olduğu sanılıyor. kısacası bir anda 3 yıl sonrası için böyle bir öngörü yapmaya çalışmak anlamsız.

    değişimdeki düzensizliği şu tabloda görmek rahat : http://www.universetoday.com/…ds/2008/10/lowrie.gif

    güneş, genç bir yıldız sınıfındadır. hayatının en durgun evresindedir. (bkz: yıldızların yaşam döngüsü) bu bakımdan sürekli -söyledikleri gibi- yüzbinlerce hiroşima gücünde (hiroşima gücü ne lan? ankara gücü gibi bişe...) radyasyon fırlatır. ama bu, dünya'nın manyetik kalkanı düşünülünce, ve aradaki 149 milyon km'lik mesafeyle (bkz: astronomi birimi) komik bir seviyeye kadar iner. bizim hissedeceğimiz düzeye gelmez mi? elbette gelir, dedikleri gibi 1859'da oldu. ama kimseyi öldürecek boyuta gelemez.

    buyrun 1859 carrington olayıyla ilgili :
    http://www.bu.edu/csp/emmrem/papers/carrington.pdf
    http://www.leif.org/…rm - extreme space weather.pdf

    ayrıca belirtmekte fayda var. bir yıldızın gözlenen en büyük radyasyon püskürtmesi 2006 yılında ii pegasi yıldızında gözlendi. bahsedilen miktar 50 milyon trilyon atom bombası (hiroşima gücü eheh) şiddetindeydi ve öyle bir enerji güneş'ten dünya'ya gelseydi, hayatın "büyük kısmı" sona ererdi. (hamam böceği mucizesi) ama ii pegasi bir kırmızı dev, güneş'in o kararsız hale gelmesi için daha birkaç milyar yıl gerek. ayrıca ii pegasi'nin bir çifti var. (bkz: çift yıldızlar) bu da coğrafik eksen, manyetik eksen kararsızlığını daha da tetikleyen birşey. bu yüzden coşmuş kendisi.

    buyrun, nasa'nın güneş çevrim öngörüsü : http://solarscience.msfc.nasa.gov/predict.shtml
    (bunları bir çeşit uzay hava durumu tahmini gibi düşünebilirsiniz.)

    not: bu entry 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi süresince katalanca olarak sunulmuştur. (bkz: bütün entry'lerini katalancaya çevirmek) bundan çok daha kaliteli yüzbinlerce entry bu süreçte yok olmuştur. bir zamanlar devletin milletini ebleh yerine koyması yasaktı, bazı yasaklar özlenebiliyormuş.
  • seda sayan nın çocuk yapmama kararı almasına neden olmuş bir filmdir.

    daha ne istiyorsunuz? bu saatten sonra varsın klişe olsun...
  • filmi izleyip beğenenleri tenzih ederim ama ben bir kere kafamı sikeyim ki bu filmi izledim ve bin kere daha kafamı sikeyim ki dublajlı izledim. hani uykun kaçar gece yarısı show tv'yi açarsın da, "katil arılar" ya da "ormanda gerilim" gibi bir film izlersin, heh işte onun gibi bir seyir yaşadım 158 dakika boyunca. insanım lan ben yazık değil mi? bari marduk merkezli komplo teorisi filmi olsaydı. efektmiş hıh. klişeler deryası...
  • bana muhteşem şeyler öğreten film olmuştur.

    --- spoiler ---

    depremden arabayla kaçılırmış bunu öğrendim, hatta bir yerde ufak kız deprem için bizi izliyor bile dedi. 1.5 km yükseliğinde tisunami bile gelse cep telefonları son ana kadar çalışıyormuş, hatta dalganın size çarpmasına 10 saniye kala açıp arkaşınızla geyik yapın niye kurtarmaya gelmedin lan beni diye. amerikadaki havaalanlarında kulede çalışan insanlar işlerine çok bağlılar. yer yarılmış pistin yarısı uçurum olmuş, kule hala bağırıyo ordan motorlarınızı kapatın, kalkış yapmayın diye, lan manyak mısın kalksa nolacak.

    --- spoiler ---
  • hakkında karizmatik yorum yazmadan önce alltaki yorumun okunmasını gerektiren film. güneşlerin batladığı, manyak yağlı, yarım kare şeklindeki dünyanın, pardon filimin "geri dönüş" adlı macerası bu...

    "ben bu filime bu gün gittim bu yönetmen manyak filim yapıyo yarından sonra filiminide o çekmiş ti bu yönetmen den yeni yeni kıyamet filimleri bekliyoz ama filimin sonu güzel olmamış filim biraz daha uzun olabilirdi ama filim manyak yağın ötesi inanılmaz filim 2012 de dünyada gerçekten kıyamet koparsa filimdeki kibi olur ama bazı olaylar yansıtmamışlar yansıtsalardı daha güzel olurdu. mesela ilk başta yarım bir kareyle dünyanın oluşumunu olcaktı daha sonrada filimmin başındaki gibi güneş batlamısını diyorlar ama biraz gösteriyolar onu 1 veya 2 dakika göstere bilirdi. gemiye... bir 2 uçak veya bir 2 araba ve helikopter olması lazımdı başka filimler de bekliyoz bitane filim söyleye bilirim yapması için dünyanın sulara gömülmesi veya toprağa göülmesi olabilir sonucundada yılarca havada tutabilcek bitane uçak yapabilme filimin adı da şu olur geri dönüş olabilir .

    herkesi selamlıyom ve nice yeni filimler bekliyoruz"

    sinemalar.com'dan alıntıdır.
  • "mayalar gelecegi görebilseydi, kendilerini kılıçtan geçirecek ispanyolları görüp tedbirlerini alırlardı"..

    allahın bir yılı işte.
  • değişen tek şeyin star tv'nin logosu olduğu yıl.
  • roland emmerich abimizin diğer filmlerini izlemiş biri olarak sinemaya girince mutlu ayrılma ihtimalinin arttığı filmdir. stargate gibi şükela bir filmden sonra düşen bir grafik sergilese de kendisi "ben elma satarım arkadaş, benden başka da birşey istemeyin" diyen bir adamdır. tüm bunları bilerek elma almaya girdim salona. buyrun izlenimlerim efendim.

    --- spoiler ---

    film çok uzun. ama bunu söyleten sadece ilk yarım saat. kalan bölümler peynir ekmek gibi gidiyor.

    aksiyon başladıktan sonra ilk göze çarpan şey herşeyden kıl payı kurtulma gibi bir klişenin sonuna kadar kullanıldığını görmekti. köprü yıkılır, tavan çizilerek son anda alttan kaçarım. arkadan yol çöker, bastığı yer çöken süper mario gibi sekerim. binaların arasından son anda uçarım falan. çok göze batmış.

    ayrıca dikkatimizden kaçmayan birşey de başrol oyuncularımızın hepsinin mükemmel sürüş yeteneklerine sahip olmasıdır. hadi jackson curtis şoför. limuzinle santimlik aralardan geçsin. son saniyede uçurumların kenarından dönsün falan ama pilot yıkılan binaların arasından uçağı yatırıp geçmesin arkadaş. filmin başında arabayı mıcıra kaptırsa mesela tüm bu maceralar yaşanmayacaktı.

    italya başbakanının kendini dine verip ayrılan gemilere binmemesi akıllara silvio berlusconi'yi getirdi. gerçek hayatta adam harem kurarken filmde vatikan'dan umut beklerken görüyoruz.
    - italya başbakanı gelmiyor efendim!
    - aa niye gelmiyo lan?
    - aradım. "dünyanın sonu geliyormuş gemiye mi binecem a.k ben ortamlara akıyorum hacı" dedi.

    volkan sahnesini izleyince biraz utandım açıkçası. volkan öküz gibi patlasın, yerden kilometrelerce yukarıya lavlar fışkırsın ve bu patlamanın yarattığı dalga ile tüm ağaçlar devrilsin, aynı volkanın önündeki adam ise sırt üstü düşsün sadece öyle mi? hatta kalkıp radyo yayınına devam etsin he mi? vay benim dertli başım. beni bu kadar mal sanmışlar. nasıl bir izlenim verdiysem artık amerikan sinemasına?

    kalanlar için kapıların açılması kararını veren ilk geminin içindeki ırklara bakalım. rusya ve çin. "aslanım koministler" demiş bulundum bu sahnede itiraf ediyorum.

    ve gelelim filmdeki en büyük ve can sıkan saçmalığa. dalganın ağzımıza ne zaman vuracağını hesaplıyoruz ama afrika kıtasının yükselip belki de hiç sular altında kalmayacağını hesaplayamıyoruz öyle mi? peki ya dalgalar vurup da neredeyse dinginleştikten sonra everest ve onlarca dağın su üstünde kalmasına ne demeli? lan madem öyle ne o kadar gemi yaptınız. söyleyin millete leğeni alan dağlara çıksın otursun. dalgaların şiddeti geçtikten sonra sular yükselmiyo mu hoooop suyun yüzünde kalırsın zaten hafif hafif. eşşek gibi paralar harcayıp gemi yapacağına kocaman sallar yap herkesi bindir. hele filmin sonunda dünyanın yarısının su üstünde kalmış olduğunu görüyoruz ki düşman başına. çıkın karaya yapın mangalınızı misler gibi. 27 gündür sularda sürtmenin anlamı neymiş?
    - 8850 metre boyunca bir yere çarpacağız
    - 8850 metre yükseklikte ne olabilir ki?
    - vay senin a.k everest dağını bilmeyen adamın lafına uymuşuz ya lan bu kadar zamandır.

    peki ya filmde yakinen tanıdığımız rusların leblebi gibi ölmesi? kala kala iki tane veledin kalması. tamara ya ayrı dertlendim sasha ya ayrı.

    aman da babam aramış konuşayım mı konuşmayayım mı diye dertlenen adam aklıma geldi bak durduk yere. iyi oldu ipneye. onun evine de ayrı bir faleket geldi ama anlayamadım. babam zamanında beysbol maçıma gelmedi diye artislik yapıp karının önünde telefona geç bakarsın öyle mi? içinde kalır işte öyle.

    "ulan azerbaycan'a ne oldu acaba. iyiydi onlar" dedi arkadaş film arasında. bende merak ettim.

    babasının öldüğü gün "biliyor musun üniversiteye kadar hiç öpüşmedim herkes babamdan korkardı. şimdi babam öldü ya. beni küsküye doyursanız artık diyorum" temalı bir konuşma yapan başkanın kızına ne demeli. 27 günde geminin sürtüğü olup çıkmış. adam odaya kapatmış resmen.

    --- spoiler ---

    yine de gidip görülesi "vay anasını" denilesi bir filmdir. ayrıca roland efendi bilse türkiye'de bu kadar çok izleneceğini araya iki türkiye lafı atardı heralde.
hesabın var mı? giriş yap