• kadıköy’ün sesinin karadenize ulaştığı karşılaşma. sponsor desteğini kaybetmek istemeyen, satışlarını arttırmak için her sene forma değiştiren takımlardan farklı olarak, inatla çubuklu formasını giymeye devam eden papazın çayırı çocukları, son yıllarda bir gelenek halini aldığı üzere, gülümseyerek çıktılar sahaya. yöneticileri ortamı germek için alakasız açıklamalar yapıyormuş, ülke polisi mizahtan anlamıyor, pink mafia diye espri yapanları topluyormuş, başka takımların oyuncuları ileri geri konuşmayı maharet sanmaktayken, onlar sessizlik içinde, bir vecd hali gibi, sadece top oynamayı çok sevdiklerinden, her maç öncesi olduğu gibi eğilip yeşil çimlere dokunuyorlar.

    sonrası futbol. yenebilirsiz, arapasları değerlendirir gol atarsın, hatalı gol yersin kaybedersin. hatasız gol varmış da biz görmedik sanki. sonuçta bir maç bitiyor ve diğerini düşünmeye başlıyorsun. futbol bu yüzden hayata benziyor ve bu yüzden hayattan çok farklı zaten. yenilsen de bir maçta, diğerine yine 0-0 başlıyorsun.

    lakin, hayatta yediği golleri çıkaramadığından olacak, hayatta ona ofsayttan gol atan iktidar erklerine ses çıkaramadığından olacak, avni akerde yediği golden sonra zico’ya pil, çakmak atanlar vardı. şu futbol denen oyunda vücudunu müzik aleti gibi kullanıp, güpgüzel goller atıp, dünyayı güzelleştiren bir güzel insana, yönetiminin basiretsizliği, teknik direktörün yetersizliği ve bir sürü diğer hatayı unutup eline geçeni atamazsın, elin kırılır.

    aynı esnada, duygu hezeyanı içinde, düşünme yetisini iyice kaybetmiş taraftar, “burası trabzon buradan çıkış yok” diye bağırıyordu, “burası trabzon burada çakmak çok” gibi duyuldu. en eski fenerbahçelilerden geronimo, “öyle bir çakmak ki feleğini şaşırtmak” diye yorum yaptı seyirciye, bu da duyuldu.

    maç sonrası yorumlarda, neden bir futbol takımına gönül düşürdüğümüzün ispatı, farklı açıklamalardı. trabzon antrenörü, sahada hakimiyet kuramayan takımının oyunu hakkında görüş bildirmek yerine, devre arası bir sürü oyuncu gönderip yenilerini alacğını ima ediyor, türkiyede başarının ne kadar kolay, avrupada ise zor ama onu da yapabileceklerini söylüyordu.

    maçı kazanmış rakiplerinin oyuncuları ise, yendikleri takımın ne kadar güçlü ve zorlu olduklarını belirtiyordu. hayata ve başarıya, kazanmaya dair bu farklı düşünceler nedeniyle de sever insan takımını.

    hasılı, karadeniz’de güzel bir kadıköy akşamında, çubuklu forma topa hakim oldu, eski bir filmdeki repliği oynadı, “dört tane olumlu pas, yüzde doksan gol demektir.”
  • bir galatasaraylı olarak beni fena üzen maçtır.

    geçmiş dönemlerde oynanan trabzon - fb maçlarının skor olarak galatasaray'a hiç yaramamış olmasından dolayı zaten en ufak bir ümit beslemiyordum. ancak fenerbahçe'nin olumlu oyunu, kelimenin tam anlamıyla ümitlerimi kırdı.

    fenerbahçe ile ligin diğer takımları arasındaki farkın ne derece açıldığını ortaya koydu bu maç. bundan sonra diyebilirim ki, fenerbahçe'yi durduracak tek şey, yine kendi içindeki bir takım dinamikler olabilir. bunun dışında, kısa vadede türkiye liginde karşılarına rakip olarak çıkabilecek bir takım yok.

    her ne kadar eleştirsek de, aziz yıldırım yönetiminin fenerbahçe'yi iyi yerlere taşıdığını kabullenmek gerekir. stadından transferine kadar her alanda taraftarını tatmin edecek gelişmelere imza atmayı biliyorlar. belki bugüne kadar sportif anlamda beklentileri karşılayamadılarsa da, bundan sonra, özellikle de en yakın rakipleri bu durumdayken önleri açık görülüyor.

    ne diyelim, tebrik etmek lazım.

    burada bir parantez de trabzonspor'a açmak lazım. kişisel görüşüm, trabzon'un artık "4. büyük" iddiasından vazgeçip, "kendi yağı ile kavrulan şehir takımı" anlayışı ile hareket etmesi yönündedir. şu durumda, beklentiler ne kadar yüksekse, hayal kırıklığı da o kadar büyük oluyor. bir çeşit reformdan bahsediyorum.

    son sözüm de appiah'a. kardeşim, hasta mısın? ingiltere'den falan bir ton takım seni istiyor. git oralarda oyna. ne işin var türkiye'de? ayıp değil mi, böyle haksız rekabet yaratıyorsun. hiç yakışmıyor sana. franc ribery kardeşini örnek al biraz.
  • fenerbahceni 2.golu oncesi ugur borala yaptigi hareketle nasil kirmizi kart gormedigini anlayamadigim ufukhan`in oynadigi ve fenerbahcenin 2-1 kazandigi karsilasma.
  • trabzonspor seyircisi bu senede yine duygu hezeyanina ugramis, moddan moda girmistir.. once yogun destekle baslanan macta appiah'in golunden sonra devre sonuna kadar bagiran bir grup seyirci haricinde herkes emmi oturusuna gecmistir.. yeni bir devre, yeni bir umut dusuncesiyle yine soyle bir silkelenen seyirci ayni hareketlenmeyi takimlarinda goremeyince yeniden piknik moduna girmis ve sadece ters kararlarda tepkisini ortaya koymustur.. ne olduysa trabzonspor'un beklenmeyen golunden sonra olmustur.. bir anda karanliktan aydinliga cikan seyirci tam trabzon gol gol gol moduna girecekken 6 dakika icinde gelen golle nooluyoruz lan demistir ki bundan sonra film kopmustur.. once fatih tekke tezahuratlari yapilmis, ondan sonra yonetim istifaya davet edilmis, daha sonra sahadaki insanlarin sigara icmek isteyebilecekleri dusunulerek misafire cakmak ikrami yapilmistir.. son noktayi ise ingiltere liglerinde gormeye alisik oldugumuz fakat soyunmayi orf ve ananelerimize uygun bulmayan "sahaya girerek polislerden fuleli adimlarla siyrilmaya calisan adam" koymustur.. mac sonunda ise gelenektendir diyerek koltuklar kirilmis, yonetim istifa sloganlari icersinde stad terkedilmistir..
  • maç sonrası röportajda ziya doğan ın "türkiyede başarı kolay biz avrupada başarı istiyoruz" dediği karşılaşma
  • 17 yıl önce aynı gün oynanan aynı staddaki aynı rakipleri karşı karşıya getiren maçta trabzonsporlu yesiç şeytan rıdvan'ı biçer ve futbol hayatını bitirecek ameliyatlar dizisine yol açar.
  • ve futbolcular ziya doğan'ı yanlış anlar:

    - çocuklar, ligin ilk yarisini en az kayipla * kapatırsak ikinci yarı bizi kimse tutamaz. haydi göriyim sizi...

    - hüseyin : kayıp mı dedi kazanç mı yaa, anlayamadım yine!!
    - gökdeniz : valla ben de, neyse ya marco'ya sorarız, o da bi ara oynamıştı trabzonda

    (bkz: olaylar gelişir)
  • trabzonspor'un her sene olduğu gibi bir intikam maçı olarak çıkacağı ve son yıllarda olduğu gibi hüsrana uğrayacağı maç. üstelik bu sefer bu hüsran sonrası küme düşme potasına girmesi de söz konusu. bir de uyuz karakter kazım kanat'ın "lig bitmeden ziya gider" tezini gerçekleştirebilecek bir maç...
  • klasik bir trabzonspor-fenerbahçe maçı. tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşayan ve beş maçtır gol dahi atamayn trabzonspor için rakip fenerbahçe olunca "doğal olarak" hem futbolcuda hem taraftarda bir heyecan oldu maç öncesinde. aslında heyecandan öte karmaşık duygular vardı hafta başında. takımın sivas deplasmanında aldığı mağlubiyet ve maalesef kötü futbolun devam etmesinden sonra herkes istifa da dahil omak üzere radikal kararlar beklemeye başlamıştı ama beklenen radikal kararlar çıkmayınca hem camia hem de taraftar dikkatini maça verdi ve heyecanla maç gününü beklemeye başladı.

    yukarıda da dediğim gibi rakip istanbul takımlarından ve bir de fenerbahçe olunca son beş hafta unutuldu, en azından öyle olması gerekiyordu. 7 eksik oyuncu (biri yattara olmak üzere yedi tane, kısacası diğer altısı zaten gereksiz sayılırdı) ile kadro kurmakta zorlanan ziya doğan'ın bence sahaya sürebileceği en iyi kadroydu istiklal marşını sahada söyleyen bordo-mavili takım. bu kadroya bakıldığında en zayıf halka olacak olan murat ocak'tı. çünkü kendisi normalde defansın solunda oynayan bir oyuncuydu ayrıca defansif özellikleri ofansif özelliklerine göre daha zayıftı. aslında maçın genel gidişatına baktığımızda ise pek sırıtmadı mevkisinde. bizi çileden çıkaran oyuncular ise değişmeyen isimlerdi.

    ilk yarının başlarında hem seyircinin gazı hem de extra bir motivasyona sahip olunması sonucu bir kaç (ama pek etkili olmayan) atak geliştirdi trabzonspor, aynı şekilde fenerbahçe de. bu dakikalarda birinin gol atması bekleniyordu, golü atan fenerbahçe oldu. golü yedikten sonra toparlanmasını bekledik trabzonspor'un ama hakemin ilk yarıyı bitiren düdüğü bizi kendimize getirdi, uyumuşuz resmen.

    ikinci yarıya başlarken soyunma odasında zılgıtı yedikleri belliydi futbolcuların (ki ziya doğan'ın da maç sonu açıklamalarında bundan bahseden konuşmaları vardı). yüklendikçe yüklendi kaleye trabzonspor ama işte hala daha isim koyamadığım, bir durgunluk mu beceriksizlik mi bilmem, hiç bir şekilde etkili sonuçlar oluşturmadı bu yüklenmeler. ancak etkisiz de olsa bu yüklenmelerin bir sonuç vereceği belliydi çünkü uzun sürdü, gol de 22 dakika sonra geldi. (szymek'in güzel asisti ve volkan'ın hatalı çıkışını belirtelim burada). daha sonra ise fatih akyel'in kadro dışı kalmasından sonra ayrıca musa büyük'ün denen futbolcunun da cezalı oömasından dolayı, geçen senenin başarılı ismi ufukhan bayraktar önplana çıktı. aslında biz de kendisinden ümitliydik maç öncesi ancak maalesef çok kötü oynadı, hatta bülent demirlek'in sayesinde oyunda kaldığı bir pozisyon da meslektaşına çok gereksiz bir harekette bulundu. bunun da cezasını 10 kişi kalarak ödeyecek olan trabzonspor, daha kötü bir şekilde ödedi, pozisyondan doğan serbest vuruş sonucu gol yedi. son on dakika ise langırt düzeneğinde bir maç oldu, trabzonspor'un bir topu da direkten döndü, fenerbahçe etkili kontrataklar buldu. maç da 2-1 bitti.

    şimdi gelelim en civcivli bölüme. yukarıdaki bir kaç paragrafta anlattığım şeyler, maçı izleyenler için bir tekrardan öteye gitmeyecektir. ancak asıl kritik soru şu biz trabzonsporlular adına. ne olacak bu takımın hali. ligde oynadığı 15 maç sonunda 14. sırada bulunan ve düşme hattına yakın (yazarken irkiliyorum) bir konumda bulunan trabzonspor için aralık ayı çok kritik bir süreç olacak. başarısızlığı ayan beyan ortada olan nuri albayrak yönetimi, aralık ayı içerisinde yapılacak olan mali kongreye seçim maddesi koydurabilir (benim şahsi beklentim ve dileğim bu yönde). evet belki istikrar çok önemli ama şu anda trabzon'un farklı nokktalarından toplanacak olan 15-20 kişi eminiz ki takımı daha iyi yönetecektir. fenerbahçe maçından sonra yapılan ve yapılmayan açıklamalardan görünen şu ki 2007'ye de bu başkan ve yönetimle ve teknik direktörle girilecek. 2007'de ne kadar dayanılır onu bilemem işte. ancak bir, belki de bir kaç sorun var takımda ve bunların bir şekilde çözülmesi lazım. kaldı iki maç devre arasına. trabzonspor sadece formasını sahaya atsa ikide iki yapar. (çok provokatif bir açıklama oldu ama bu bir gerçek, şimdiden özür dilerim bursaspor ve ankarasporlulardan) ancak takımda öyle bir durum var ki şu an, boş formayı sahaya atacak durumda adam bile yok. kafalar karma karışık, başkanından taraftarına kadar.

    ya sabır...
  • ilkyarısı itibariyle alexin yoklugunda fenerbahçe orta sahası ile hücumu arasında büyük bir uyumsuzluğun meydana geldiğini göstermiş maçtır.gerçi belki alexin görevi benzer özelliklere sahip olan tümere verilseydi farklı olurdu ama deivid oyunu kopartacak hareketler yapacak veya paslar verecek nitelikte bir oyun sergilemedi.ayrıca fenerbahçe 2-3 pas ardarda yapamadı henüz önde olmasına rağmen.
    trabzon için söylenebilecek tek şey ise sanırım "kötü".
hesabın var mı? giriş yap