32 entry daha
  • fethiye'den müthiş bir ilenç: "naha yaradan allah! yüyücüyle su dökücü görsün yüzünü.." ölü ve cenaze yıkama törenlerine dair bilgiler hemen tümüyle fethiye ve çukur çeylen, sahil ceylan bölgesi geleneklerine aittir.

    ölü öldü diyelim, ceset/cenaze ortada duruyor. yapılacaklar var, bu yapılacakları bereket toplum ve kültür belli standartta bellemiş oluyor, sana da yardım ediyorlar. yalnız hiç bilmezsen fena çıplak kalabilirsin.

    bizim ailede babaanne, anneanne/anane denmez, ikisi de ninedir, küçük ninem geçende ölmüştü. sıra elbet bize gelecek diye annemden biraz ölü adetlerini öğreneyim dedim. önce ölümün yakın olduğunu gösteren bedensel işaretler: ölü adayının burnu çekik olurmuş, çekilmeye başlarmış. dudaklar, özellikle üst dudak çekiliyor bir de. kişi bunu denetleyemiyor. çenesi sivriliyor. ölü suması/ölü suratı dedikleri şey. anamın başka, daha erken belirtiler listesi de var. ninem örneğin ölümünden 2 ay önce yatırın beni, kaldırın beni, yatırın beni, kaldırın beni diye durduğu/yattığı yerde duramaz olmuştu. anam artık yerinde duramıyor, araf benzeri durumda; gidici olabileceğini fısıldamıştı.

    ninem (anneanne) 1.5 gün sekerat olmuş. ölümü uzar gibi olunca anam duttan yeşil dallar kırmış. ölecek ninemin ölebilmek için beklediği kişiler olabilir diye eksik kişiler için ad tutarak dalcıklardan göğsüne koymuş. kardeşi zede'nin kızı, erken ölen oğlu mehmet'in çocukları, dişçi kardeşi gibi. yavaş yavaş gelenler olmuş; ninem, dişçi kardeşi içeri girdikten kısa süre sonra ölmüş. bu onun çok sevdiği bilinen kıymetlisi. fazla beklememesi, canını rahat teslimi gibi bir uhrasa olmuş dut dalları.

    anamın gözlemlerine göre ninemim ölümü oldukça rahat gerçekleşmiş. kuş gibi uçtu diyor. elleri boldu, yedirmeci, içirmeciydi. bunların menfaatını (yerel dille mefa'tını) gördü kabul ediyor. yüzü kırışmadan, hecepli surat haline gelmeden ölmüş. sade yağdan kıl çeker gibi gitmiş. zamanında az can kurtarmamış. ninem yerel şifacı özellikleri olan biriydi. kulunç iğnesi bilirdi, kocasınca yasaklanmazdan önce. diriltirmiş, iki büklüm gelen insanlar doğrulmuş gidermiş. [geç zamanlarına kadar birçok üstün özelliği berdevam, tek büyük çekince yaratıyordu; insanları biribirine düşürür, ara bozar, etik dışı davranırdı.] doğuma gidermiş, düğün yemeği yaparmış. benim zor yaşayan çocuk olarak yola devamımda çok katkıları olmuş. anamın baştan gelmeyen sütünü bıkmadan usanmadan, her türlü teknikle çağırmış, anamın sütü 46 gün deyince akmış. hiç ölüm zorluğu çekmemiş. kalbi zaten yavaşçacık atıyormuş. ölüm günü gündüzden uçları, eller ayakları soğumaya başlamış. ölüm eşiğini atlamayı annem geçiriniverdi diye betimliyor. sanki iğnenin yurdusundan geçmiş gibi. dabınmak, kıpranmak yok. kayboluvermiş, bekleyen ailesinin ara yerinden uçmuş. 2-3 kez ağzını yavaşça açmış. gözleri yumukmuş, ölüm öncesi bir süre gözünü açmış, başına toplanmışlar.

    kişi genellikle doğduğu saate yakın saatlerde ölürmüş. söz vaktinde anılır ile benzer bir uğur. gecinden versin deyip anam benzer olur diye hepimizin doğum saatlerini anımsatıyor. ölüm anlaşıldığında ayaklar bağlanırmış. ya bileklerden ya ayak başparmaklarından. başı ve ayakları kınalanır. kadınlarda başına da kına yakılır. kefinlik hazırlanırmış. çoğun, ölü evde bir gece beklendikten sonra gömülür. yıkanırken günlük buhuru ve çerçi buhuru yakılır, tobanla başucunda. çerçi buhuru beyaz olurmuş, burcu kokarmış. beyaz toz. ölü malzemesi satan yerlerde de, aktarlarda bulunabilirmiş. günlükle aynı tobanda yakılabilir. ölü yıkama suyunda zemzem de eklenir. gül kurusu, karanfil, çöreotu dövülür, üçü bir arada kefine serpilirmiş. kefene fethiyeliler kefin diyor.

    kefen bezden ama yekpare değil. bizim orada büyük parçalar üç kat: üst çadır, iç çadır, göynek. çift en olurlarsa daha iyi. bundan başka yazma, tülbent, don oluyor. don önceden mi dikiliyor, ölümden itibaren mi, ayırdetmemişim. ninemim ölü yıkamasına süleymancı-nurcu takımı karışmış. anama bildiği geleneksel adetleri eksiksiz uygulama fırsatı vermemişler. ninem hem kendine hem gelinine 'beni kızım yıkasın,' demişmiş. yazmaya karışmışlar, donu attırmışlar, bacak arasına 7 kat bez koydurmuşlar. sıra ve bilgi bozuldu diye anam çok öfkelenmiş. kendince 'anam donsuz gitti,' diye yakınıyor. onun bildiği dış çadır, iç çadır, göynek, yazma, tülbent, don. hırsından duyurmaya çalışarak 'fetocu bunlar, şikayet edeceğim!' demiş. cenazeye 3 kez abdest aldırılır, "işkence bezi" kadında da erkekte de 9 tane/kere olurmuş. 3 bez 1 abdest, öylece 9 bez tamamlanınca 3 abdest aldırılmış olurmuş. bu karışmacılar tek kez abdest aldırmışlar. bize imam hoca böyle dedi deyip üste çıkmışlar.

    ***
    başka bir ölü yıkama törenini anlattırmayla tekrarları olabilecek ek bilgiler buldum. kadın ölüyü mümkünse yerelden bir olçum, bilgili kadın yıkar, erkekse yakın yerden bir hoca çağrılır. bu bizim için genellikle seydikemer seki oluyor:

    taze ölünün hemen başucuna günnük konulur, çerçi buhuru daha iyidir. bunlar ölü yıkanırken de yanına getirilir. ana parçaları iç çadır, dış çadır, göynek olan kefinlik hazırlanır. bunlar üçer kez çerçi buhuru ile buğulanır, dolandırılır. kefin en sonunda kilim arasına sarılı olarak hazır tutulur. kadın kefeninde donu kaldırmaya başlamışlar. adet değişimi var. yıkama başlamazdan önce ölünün elleri, sonra başı kınalanır. en son ayakları kınalanır. çene başından bağlanır. iki ayak baş parmağı vücut dağılmasın, toplu dursun diye birbirine bağlanır. ölünün göğsüne şiş veya maşa gibi demir alet konur.

    ölü yıkama kazanı 3 tane kurulur: kaynar su kazanı, ılıştırma, soğuk su kazanları. kazanın içine çöreotu (yüzeye çıkmaması ve batması için çıkısı taşa bağlanmış şekilde), mersin dalı, cennet süpürgesi atılır (yasak değil ama fesdiken/fesleğen yeğlenmez, o biraz zinedir; biberden dönmedir, yaprakları biberinkine benzer).

    ölü yıkamasında dökülen su başucundan ayak ucuna doğru yönlüdür. ayak ucuna doğru bitirilmesi gerekir, dökme geriye baş ucu yönüne çevrilmez. "işkence bezi" ölünün kıçını yıkamak için, sol el iki parmağına dolanır ve onunla üç kez gibi cenazenin dışa açılan barsağı temizlenir. o sırada da su dökülmekte. ölü yıkarken yıkamacı yanında bir veya iki yardımcı bulundurur. yıkamacı ölüye abdest aldırıyor. kamet getirilir. noksanıyla birlikte de işlem kabul olabilir. anam sonuncu yaptığında kamet getirmeyi unutmuş.

    kilim içinde, önceden hazırlanmış olan kefinlik gelir. ölü yüneklikten alınır, kefin içine konulur. kafasından geçirilerek göynek giydirilir. tekbir getirmeler var, yıkayıcı ve yardımcısı birlikte. üçerli tekbirler halinde 18 tekbir var burada. sağ taraf üste konur, sol alta kalır. kefenin tarafları galiba. iç ve dış çadırlar da giydirilir. son kaldıya kefenlenmiş ölü kilime sarılır (saralanır). mezarlığa bununla gider. mezarlıktan kilim geri gelir. tabut yoksa sal ağacıyla götürülür. salın baş tarafına kadın için al yazma, erkek için beyaz çaput bağlanır. su dolu ırbık da mezarlığa götürülür. orada gömüldükten sonra sağ ve sol yandan, baş ucundan ayak uçlarına kadar ırbıkla su gezdirilir, mezar sulanır. bittikten sonra o ırbık mezarın üstünde bırakılır.

    anam köyde kendinden sonraya komşusu melahat'ı ölü yıkamacı olarak yetiştirecekmiş. gençlerden de eğitmesi gerek ama namaz kılan genç kız bilmiyor. ölü yıkama beceriye, duruma göre yarım saat - 1 saat arası sürebiliyor. ön hazırlık olarak sabun kalıp biçiminde kullanılmıyor, sabun rendeleniyor. rendeli veya rendelenecek sabun için kese dikilir. kefenin içine gül kurusu, karanfil mutlaka atılır. zemzem suyu, gül suyu da gezdirilir. azıcık çöreotu kefenin içine sepilir. yıkama kazanının içine demir para atmak adettir. bizim yörede sahil taraflarda yaprak dökmediğinden yaz kış her mevsim mersin bulunur ve hem yıkamanın, hem sonra mezarlık ziyaretinin vazgeçilmezlerindendir. bizde defne dalı bilinmiyor, kullanılmıyor.

    ölünün yıkama suyunun kaynatıldığı, ılıştırıldığı kazanlar var ya, ölü yıkama bittikten sonra ters kapatılır. artık yukarı bakan dibine üç tane ufak taş konurmuş. bu taşlara "sayacak bacağı" derlermiş. bu üç taşlı kapalı kazan 3 günden sonra kaldırılır. yüneklikte ayrıca ölünün çamaşırları da yıkanır. o çamaşırlar da 3 gün asılır veya serilir; kurumaya. halk bazen durgun, hareketsiz kalan kişiye eleştiri veya dalga geçme niyetine 'ölü çamaşırı gibi dıllandın durdun,' diye söylenirmiş. (ölü eti kastı var mı acaba burada?)

    ***
    sosyal deney gibi, cenazenin yıkandığı yere, yünekliğe sulu bardaklar konurmuş. üstü toz tomur bulaşmaması için kağıt, taş, özellikle temiz taş konarak kapatılır. oradakilerden her kişi kendi için bir bardak kapatmış oluyor; bu uğurları, bahse girmeleri olurmuş. ölenin en çok kimi sevdiğini yordamak için bu bardak kapatmalar. su dolu bardaklar kapalı olduğu halde, ölünün ruhu oraları gezip sevdiği kişinin bardağına kirpiğini bırakırmış. kirpik bulunduğu sabah deneme 3 gün sürmeyip bırakılıyor; seçim yapıldı. ölünün ruhunun kirpik bırakma süresi üç gün, hiç bırakmadıysa da ondan sonra vazgeçiliyor. saptamak kuru gözle de yapılıyor, olmadı bardağın suyu ak tülbente süzülüp denetleniyor, son kaldı bardağın iç çeperi gözden geçiriliyor.

    anam eski ölülerinden yahya dedesini anımsıyor. yahya dedesi bardak kapama olayında kirpiğini yengesi sıddikece'nin anasının bardağına bırakmış. anam o öldüğünde genç kızmış, anamla dargın ölmüş. anam görmüş, birinci gece uzun, büyük bir beyaz gölge, bir şey ay aydınlığında yüneklik çevresinde dolaşmış. sonra beyaz beyaz çitin sökük yerinden doorlamış gitmiş. bunu fark eden anamın tüyleri sıvanmış, korkmuş, az daha korkudan donuna işeyecekmiş. o arada dede kirpiğini aşaca'nın bardağına atmış. bizim köyden hamit amca ise ırasık adlı damadını pek severmiş, öldüğünde ırasık'ın bardağına 5 kirpik bırakmış. anam bu kültürel batıl inanç uygulamalarının sosyal olup dinsel olmadığını biliyor.

    cenaze arabası içinde yıkamak iyi ve kolay değilmiş. daha iyisi, çevresi gerelenip (perdelenip/kapatılıp), yere doğru 2 kalın tahta uzatıp onun üstünde yıkamakmış. ölü yıkanıncaya kadar şişmeye başlıyor, arabaya sığmıyor. şimdi ölüler bazen cenaze arabasında yıkandığından "bardakta kirpik" adeti yürütülemiyormuş. bir de ninem iki altın yüzüğünü iki kızına bırakmış -oysa yıllarca bakan asıl gelini. kulağındaki iki altın küpe de yüvene (ölü yıkayana) ve su dökene. yüvene su dökene iyi geliyor sözünün temelini de anlamış olduk. bu gelenek, aileden mirasçıların o giden iki küpede gözünün kalması, geriye bir şey kalmadığı algılarına dair. küpelerini ölü yıkayıcılara bırakma geleneği aksi durum olmadıkça uyulan gelenek demek ki.

    (bkz: bakışlar mayalar tarihöncesi)
    (bkz: ölü yıkamak)
    (bkz: cenaze yıkamak)
    (bkz: ölümlük dirimlik)
    (bkz: kefensiz)
    (bkz: ölgülük)
    (bkz: ölü eti yemek/@ibisile)
    (bkz: cenazeyi kaldırmak)
    (bkz: mezar kaldırmak)
    (bkz: teneşir tahtası), musalla taşı
    (bkz: cenaze yıkama ve kefenleme kursu)
    (bkz: ölü yıkayan kişi psikolojisi)
    (bkz: dide/@ibisile)
    (bkz: işaretler/@ibisile)
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap