• az evvel gezi parkından geldiğim için açıklayabileceğim durum.

    bir çapulcu olarak, polis çekildiğinden beri parka ilk gidişim bu akşam oldu. hafta sonu orada yediğimiz gazlar olmayınca insan bir garip oluyor. her neyse, orada gördüğüm kitleyi göz önüne alırsak aslında ortada bir nankörlük yok. çünkü şu an orada eğlenen kesim, gökten gaz kapsülü yağarken slogan atarak koşan kişilerden oluşmuyor. o kişiler şu an evlerine dağıldı. çünkü onlar eğlenmek için değil, gerçekten haklarını savunmak için o protestoları yaptılar. şu an gezi parkı'na bir gaz kapsülü düşse oradakilerin %95'i evine döner zaten emin olabilirsiniz.

    ancak bu da o kadar kötü bir şey değil, en azından ne kadar kalabalık olduğumuzu gösteriyor. keşke daha girişken olasalar, o ayrı. şu an ankara'da, hatay'da, rize'de çok kötü durumda arkadaşlar varken gezi'de eğlenmek biraz ayıp gibi.
  • gezi parki direnisi tamamen sona erdikten sonra ve ugruna catisilan hersey elde edildikten sonra eglenilmesine diyecek lafim yok. kendim bizzat gidip halay cekecegim orada. ama eger su anda insanlar bakin burasi cok eglenceli manasinda fotograflari ve yazilari facebook'ta paylasiyorlarsa yaziklar olsun evet. neyse ki benim arkadas listemde boyle insanlar yok. facebook newsfeed'imde hala turkiye'nin degisik yerlerinde patlak veren olaylar konusuluyor. onceki gunlere kiyasla biraz daha sakin gecebilir tamam ama ortalik bayram yeri de degil yapmayin lutfen.
  • bunun bir sebebi de saat 22 civari birakin 3g'yi, gsm sebekesinin dahi kilitlenmis olmasi. millete telefon ederek bile ulasamadik. haliyle parktakiler ankara'da ya da yurdun baska yerlerinde an be an ne oldugunu bilmiyorlar; bu da vurdumduymazlik olarak yansiyor.

    bir cozum dusunuyoruz; bakalim oldurabilecek miyiz.

    not: bu aksam orada degildim, ama dun gece oradaydim. park abdullah comert'i unutmus degil; aksine kendisin parkta buyuk bir pankartta yeri vardi dun gece.
  • daha gerçekleşmeyen zaferin sarhoşluğudur. belki de bilinçli bir şekilde uygulanmaya koyulan bir taktiğin kurbanlığıdır.
  • hoş görülmesi gereken nankörlüktür. nankörlük değildir aslında. 31 mayıs'tan beri harbiye-gümüşsuyu-beşiktaş nerede polis şiddeti varsa oraya koştum. marifet diye söylemiyorum, ben bakkala gitmeye üşenen bir adamım ki şu anda taksim geziye şenlik için gitmeye üşeniyorum mesela. bugün içimi en çok ankara'nın direnişi sızlattı. polislerin tavrını 31 mayıs'taki istanbul polisinin tavrına benzettim, üzüldüm. elimden de bir şey gelmiyor. atlayıp ankara'ya gidecek değilim, hem gördüm ki ankara da taş gibi bir şehir, istanbul'daki direnişi aratmaz, eksiği yok fazlası var. diyeceğim odur ki taksim gezi eğlensin hakkıdır. polisin saldırısı tekrar olsa yine koşa koşa giderim ki benim gibi çevremde çok insan var tanıdığım. ankara'ya rize'ye tunceli'ye antakya'ya her yere inancım tam benim. gezideki ortamı iyi anladıklarını, desteklediklerini hissedebiliyorum. eyyorlamam bu kadar.
  • yoktur. / tanım: olmayan nankörlük.

    bire bir tanığım.

    dağılın ve gidin

    hala devam etmekte olan

    direnişe odaklanın.
  • (bkz: #34377257)
  • nankörlük değildir.
    buyrun okuyunuz, neden olmadığını

    "not: çok uzun değil. beğenmekle yetinmeyin, uygun bulursanız paylaşın.

    direniş ve festival....

    hepimiz eylemciyiz, hepimiz teorisyeniz.
    türkiye tarihinde eşi görülmemiş bir durumdur bu. son 6 gündür, bazı köşe yazarları dışında, sadece haber, twitt ve facebook'ta yazılanları okudum.

    çünkü hem sanalda hem gerçek dünyadaki dostlarımla kol kola hem eylemdeyim, hem de anında teorilerimizi üretiyoruz.
    yani koyunda biziz çobanda...

    bu nedenle genelde yazdığım yerlere direnişle ilgili yazı yazmıyorum. protesto değil, kanlı canlı tartışıyoruz. :)

    bugün lenin'in ünlü sorusunu soruyoruz: ne yapmalı? ancak bu sorunun kendisi değil cevabı devrimcidir. o ne biliyor musun? lenin kendi ülkesinin özgünlükleri ile teoriyi birleştirdi. herhangi birini mutlaklaştımadı. yani ne rusya böyledir diyerek her yerde böyle olacak, dedi; ne de teori böyle ama rusya'da bu yok, demedi.

    bugün itibaiyle herkes evine çekilince, kendi yaşadıklarından teori üretmeye başladı. ve bugünün tartışması "direniş mi festival mi?"

    ankara'da "festival"in son anında yapılan polis saldırısı sonrası "ankara çatışırken festival olmaz" argümanı ortaya çıktı.

    bal gibi olur dostlarım. neden mi olur ?

    1- bu direnişin en önemli özelliği "her şey tek ve benim dediğim gibi olacak" diyen bir iktidara karşı herkesin kendi biçimi ile direnmesidir. ve bu direniş biçimlerinden herhangi birisi kendi başına yeterli değildir.

    2- kitleler çatışılması gereken yerde çatır, çatır çatışmıştır. ancak ortada çatışma hali yerel düzeyde yokken illa çatışın demek, siyaseten kör olmak demektir.

    3- kitlelerin ezici çoğunluğu 85-90 kuşağı. direnişi "provaktörlerin" işi olarak öğrettikleri bir kuşak. direnişi öğreniyorlar. direniş illa çatışma ya da illa eğlence değildir. gerektiğinde çatışma, gerektiğinde eğlencedir.

    4- ankara'da insanlar doğrudan çatışmaya girmedi. "festivaller"i biter bitmez saldırıya uğradı ve çatıştılar. yerellerde festivaller neden devam etti diye, kime kimseyi eleştirme hakkına sahiptir değildir.

    5- yerelden bir örnek. dün izmir'de hayatını kaybeden iki can dostumuz için saygı duruşu yapıldı. hayatını kaybedenlerden birisinin chp'li ve/veya tgb'li olduğunu söyleniyor. tam bilmiyorum. ama saygı duruşundan sonra ne oldu bilin bakalım? hadi tahmin edin? inanın bana edemezsiniz? tek bir slogan yüksel alanda, 100-200 kişiydi belki. şehit namirin.
    ve bir tane dahi protesto gelmedi bu slogana.
    peki bugün ne oldu? devrim şehitleri ölümsüzdür tüm kitlelerce atıldı.
    ve bugün gündoğdu'da kürtçe türkülere izmir'in kızları halaya kalktı

    6- 96'da süresiz açlık grevinde hayatını kaybeden bir yoldaşımdan, daha 17-18 yaşındayken bir şey öğrenmiştin.
    o da şu: devrim havuzuna kimisi kürek kürek taş atar, kimisi ise 1 taş. önemli olan 1 taşı atırmaktır. eğlence ve savaşı birbirine karıştırısanız, yani 1 taş atabilecek olana kürek verirseniz, o sizden uzaklaşacaktır.

    bir arkadaşımızın, eleştirel olarak verdiği bir örnekle net anlaşılır umarım: genç bir kız annesine telefon açıp, "anne burası çok eğlenceki ben bu gece gelmiyorum, diyor", ama bun duyan arkadaşım "kızılayda savaşırken bu nasıl olur" diye düşünerek onu eleştiriyor, fiili olarak değil zihninde. bu akşam eğlence için, direnişin eğlencesi için evine gitmemek, işte o 1 taş budur. siz o insanı illa çatışmaya sokarsanız yanınızdan uzaklaşacak ilk kişi de oldur.

    bunu hala öğenememizin tek nedeni eski refleklerimizdir. öğreneceğiz dostlar telaşa mahal yok.

    bu direnişe birlikte başladik, birlikte bitireceğiz.

    hepinize kucak dolusu sevgiler.

    not: 1 taş durumuna thy grevinden enfes bir örnek. izleyin lütfen.
    https://www.facebook.com/…f_t=close_friend_activity"

    kaynak da verelim.
hesabın var mı? giriş yap