• prof. dr ufuk esin başkanlığında bir ekip tarafından kazılan, m.ö. 6600 yılına tarihlenen, akeramik neolitik çağ yerleşimi. aksaray ili sınırları içindedir. güney ucu açmalarının birinde, çok enteresan boyalı kil yüzeylerle karşılaşılmıştı. ancak, her prehistorik kazıda olduğu gibi, alt yerleşim katmanlarına ulaşmak için üstteki katları indirmeniz (yani yıkmanız) gerektiği için, sadece kazı ekibi tarafından görülebildi bu şahane zemin. fotoğraflandı ve sökülen parçalar envanterleme işlemi için müzeye gönderildi. kimbilir hangi rutubetli depodadırlar şimdi..
  • aşıklı höyük
    türü: höyük
    koordinat: 38° 20' k, 34° 13' d
    rakım: 1.119 m
    harita pafta no: l 32
    bölge: iç anadolu
    il: aksaray
    ilçe: gülağaç
    köy: kızılkaya
    araştırma yöntemi: kazı
    dönem: çanak çömleksiz

    yeri:
    aksaray ili'nin yaklaşık 25 km güneydoğusundadır. aksaray ili, gülağaç ilçesi'ne bağlı kızılkaya köyü sınırları içerisinde, köyün yaklaşık 1.5 km güneyinde yer alır.
    konumu ve çevresel özellikleri: aşıklı höyük yerleşmesi, kapadokya bölgesi'nde, hasan dağ ve melendiz dağ silsilesinin çevrelediği çanak içinde, volkanik bir arazide, ihlara vadisi'nin kuzey başlangıcında, melendiz suyu'nun hemen kıyısında kurulmuştur. doğu-batı yönünde 230 m, kuzey-güney yönünde ise 150 m boyutlarındaki höyük, kuzeybatıda 15.35 m, güneyde 13.16 m, doğusundaki yol seviyesinden ise 8.22 m yüksektedir. höyüğün üzerindeki en yüksek noktanın memleket kotu 1.119'm dir. höyüğün batısı, melendiz suyu'nun sık sık yatak değiştirmesi sırasında aşınmış, kesilmiştir [esin 1991:3].

    araştırma ve kazı:
    aşıklı höyük ilk kez e. gordon tarafından 1963 yılında bulunmuş, bir yıl sonra 1964'te i. todd tarafından geniş kapsamlı bir yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir [todd 1966a:139-163]. melendiz suyu üstünde kurulan mamasun baraj gölü'nün su kotu yükseltildiğinde, kısmen baraj gölü sularıyla tahrip olacağından, 1989 yılında, istanbul üniversitesi, prehistorya anabilim dalı'ndan u. esin başkanlığında kurtarma kazılarına başlanmış, kazılar halen sürmektedir [esin 1991:3; 1996a:31-42].

    tabakalanma:
    höyükte 1989 yılında başlayan kazılar, aşıklı höyük yerleşmesinin esasının tek bir kültür dönemine, çanak çömleksiz neolitik çağ'a tarihlendiğini ortaya koymuştur. devam etmekte olan kazılar sonucu, yerleşmede, şu an için üç tabaka saptanmıştır. birinci tabaka, yüzey toprağının hemen altında, bozulmuş ve parçalar halinde ele geçen taban kalıntıları, kanallar ve çukurlarla temsil edilir. yerleşmenin ana tabakasını ise, en az 10 yapı katıyla ikinci tabaka oluşturmaktadır. sınırlı bir alanda, höyüğün kuzey yamacındaki basamaklı açmada kazılan üçüncü tabaka, yine çanak çömleksiz neolitik çağ'a aittir [esin-harmankaya 1997:2]. höyüğün dışında, güneyinde, yaklaşık 1.5 m kalınlığında bir alüvyon dolgu altında ortaya çıkarılan yapılar ve buluntular ise şimdilik aşıklı'daki en eski yerleşmenin kalıntılarıdır.

    buluntular:
    mimari: kazısı halen sürmekte olan aşıklı höyük'te, 1996 yılı kazı mevsimi sonundaki bilgilere göre, çanak çömleksiz neolitik çağ yerleşmesi en geniş şekilde ikinci tabakadan bilinmektedir [esin 1996a: 35-39] [esin et al. 1991:136]. buna göre, yerleşme düzeni ana hatlarıyla, konut olarak kullanılan taş temelsiz, kerpiç yapıları barındıran oturma bölümü ve özel işleve sahip yapılar ile çevresindeki buna bağlı diğer yapıları kapsayan bölümlerden oluşmaktadır. yerleşmenin doğusu ise bir çevre duvarıyla sınırlandırılmıştır. bu bölümde çevre duvarına bitişik olarak gelişen yapılar, gerek plan, gerekse kullanılan malzeme (kerpiç+taş) açısından, yerleşmenin diğer bölümlerinden kimi farklılıklar göstermektedir; bununla birlikte kazısı halen sürdüğü için işlevleri kesinlik kazanmamıştır. aşıklı yapı geleneğinde süreklilik izlenir; örneğin bir kerpiç yapının kullanımı sona erdikten (?), yapı tahrip olduktan sonra, yıkıntılar yapı içine doldurularak yeni bir düzlem elde edilir, üstüne yapılacak olan yeni yapının duvarları için, eski yapının duvarları ya temel olarak kullanılır, ya da sağlam kalmış duvarların yeni evrede aynı şekliyle kullanımı sürer. bir ana arter niteliğinde, 2 m genişliğinde, çakıl döşeli bir yolun (ga), kuzey ve güneydoğusunda gruplaşan konut yapıları, birbirlerinden dar sokaklar, çoğunlukla da dar aralıklarla ayrılmaktadır. sokaklar, yapılar arasından işlik ve çöplük olarak kullanılan açık alanlara çıkar. konut yapıları, taş temelsiz, tümüyle kerpiçten, dörtgen planlı, tek, iki ya da üç odalıdır. seyrek olmakla birlikte, bir kenarı yuvarlatılmış, bir kenarı dörtgen yamuklara da rastlanır. yapılarda dışa açılan kapı geçidi yoktur, ancak iki ya da üç odalı yapılarda, odalar arasında bağlantıyı sağlayan kapı aralıkları vardır. dışa açılan kapı olmaması, evlere girişlerin damdan olduğunu düşündürmektedir. ev tabanları ve duvarları sıvalıdır, ev içlerinde en sık rastlanan yapı öğesi ocaklardır. genellikle tek odalı evlerde yer alırlar, evin bir köşesine yakın yerleştirilmişlerdir, çoğunlukla dörtgen planlı, çevresi dikine yerleştirilmiş iri yassı taşlarla çevrili, ortası çaytaşlarıyla döşelidir. çok sık olmamakla birlikte sekiler, ince, alçak bir kerpiç duvarla ayrılmış işlik alanları, kerpiçle çevrili yuvarlak bölmeler, direk çukurları, evlerde rastlanan iç yapı öğeleridir [esin 1996a: 36] [esin et al. 1991:136-145]. yerleşmenin güneyindeki özel yapıların yer aldığı bölümde, konutlardan farklı olarak taş temel kullanıldığı, yapıların ise iki büyük ana mekan çevresinde geliştiği izlenmektedir. bunlardan hv mekanı yapı kompleksi olarak bilinen kuzeydeki yapı, yaklaşık 2 m genişliğindeki çakıllı yola dayanır, çakıllı yolla arasında yanyana 6 sıra kerpiçten oluşan kalın bir duvar ve bunun hemen arkasında yer alan dört küçük oda sırası vardır [esin 1993:127]. birkaç kez yenilenmiş duvar ve taban sıvaları özenlidir. daha güneyde t mekanı kompleksi olarak adlandırılan yapı grupları, açık bir alana bakan, büyük, kareye yakın planı ve kırmızı boyalı kireç tabanıyla özel bir yapı durumundaki t mekanının çevresinde (batısında) yer alırlar. t mekanı, tahrip olmuş doğu duvarı dışında, özellikle birkaç kez yenilenmiş kırmızı ve sarı renkli taban ve duvar sıvalarıyla gayet iyi korunagelmiştir; taban üstünde yer alan adak çukurları, ocak gibi yapı öğelerine sahiptir. mekanın batısında büyük, anıtsal bir fırın yapısı, güneybatısında özenle sıvanmış taban ve duvarlarıyla küçük, tek ya da iki odalı yapılar yer almaktadır [esin 1994:30-31]. kazılar devam ettikçe, aşıklı höyük çanak çömleksiz neolitik yerleşmesinin güneybatısında yer alan özel yapıların ve yerleşmenin doğusundaki çevre duvarı etrafında gelişmiş yapıların niteliği anlaşılacak, konut alanı dışındaki yerleşme düzeni de aydınlığa kavuşacaktır. höyüğün güneyinde, kısmen melendiz'in suları içinde ortaya çıkarılan yerleşme ise, düzen, yapı geleneği ve buluntular açısından, aşıklı höyük'ün ikinci tabakasından farklı değildir; bir sel felaketiyle son bulmuştur [esin 1996a:35-36]. kil: yarı pişmiş ve pişmiş kilden hayvan figürleri, küçük kil koniler, aşıklı höyük'te seyrek olarak ele geçen kil buluntuları oluşturur [esin 1994b:32] [esin-harmankaya 1997:2] [esin et al. 1991:134].

    yontma taş:
    yontma taş alet endüstrisi tümüyle obsidiendendir, buluntular sayı ve tür açısından zengindir. hammadde yerleşmeye bloklar/kütleler halinde getirilmiş ve tüm yongalama işlemi burada yapılmıştır. bu, yontma taş alet endüstrisinin tüm aşamalarını göstermesi açısından önemlidir [balkan-atlı 1993a:213,217]. aşıklı höyük obsidien endüstrisi, dilgi endüstrisidir. dilgi ve dilgi çekirdekleri, yonga ve yonga çekirdeklerine oranla daha fazladır; çekirdekler iki vurma düzlemlidir; düzeltili parçalar arasında çoğunluğu kazıyıcılar oluşturmaktadır, düzeltili dilgiler, düzeltili yongalar, uçlu dilgiler, okuçları, mikrolitler, kalem ve deliciler diğer alet türleridir [balkan-atlı 1993a:215-216; 1994a:209-221] [esin 1994b:31] [esin et al. 1991:145-149].

    sürtme taş:
    yassı baltalar, sapan taşları, biley taşları, çeşitli tür ve renkte taş boncuk gibi buluntuların yanısıra diğer sürtme taş aletler arasında havanlar, havan elleri, ezgi taşları, alt ve üst öğütme taşları ve az sayıda olmakla birlikte maltızlar sayılabilir [esin 1991:8; 1994b:32] [esin et al. 1991:133]. kemik/boynuz: besinlerinin önemli bir bölümünü avcılıkla temin eden aşıklı halkı, hayvan kemiklerinden yoğun biçimde yararlanmıştır. çok sayıda kemik bız, spatula, olta biçimli kemik alet, toka, toka çengeli, hayvan (geyik) dişlerinden yapılmış boncuk, boynuz alet ele geçmiştir [esin 1991:9] [esin et al. 1991:134].

    maden:
    aşıklı maden buluntuları, bakır ve malakitin en eski kullanımıyla ilgili yeni veriler ortaya koymuştur [esin 1993b:181]. bir iskeletin yanında ele geçen bakır boncukların metalografik analiz sonuçları, doğal bakırın hem soğuk çekiçleme hem de tavlama yöntemiyle işlendiğini, bu ise aşıklı'da "pyro-teknoloji"nin başladığını göstermektedir [esin 1995a:61; esin :baskıda]. insan kalıntıları: aşıklı höyük ölü gömme geleneği intra mural'dir. ölüler, ev içlerinde tabana açılan çukurlar içine, genellikle hocker pozisyonunda gömülmektedir. ancak bacakları geriye kıvrılmış durumda olan iskeletler de mevcuttur. defin işleminden sonra ev tabanları yenilenmiştir. genellikle iyi korunagelmiş iskeletlerin bazıları yanmış [özbek 1993a:206], bazılarının üstünün de hasır türü bir malzemeyle kaplandığı gözlemlenmiştir. kadın, erkek, çocuk, bebek ve cenin iskeletlerinden çoğu tek, bazıları çift gömüdür. incelenen iskeletler arasında, iki erkek kafatasının akdeniz ırkına mensup olduğu anlaşılmıştır. bir kadına ait kafatası üzerinde, beyin ameliyatı (trepanasyon), bir diğerinde de otopsi izlerine rastlanmıştır. erkeklerin ölüm yaşları 18-19, 35-39 ve 55-57 arasında değişirken, kadınlarınki genellikle 20-25'tir. aşıklı halkının ortalama yaşı ise 34.4'tür [esin 1991:7-8; 1994b:32-33] [esin et al. 1991:131-132] [özbek 1992:153-154; 1993a:201].

    hayvan kalıntıları:
    aşıklı höyük'te ele geçen hayvan kalıntılarının tümü yabani hayvanlara aittir. çoğunlukla çöplük ve çöplük olarak kullanılan ev aralıklarında bulunan hayvan kemikleri sayısal açıdan oldukça fazladır. baş, el ve ayak kemiklerinin az sayıda ele geçmesi, avlanan hayvanın ilk kesiminin av yerinde yapıldığını düşündürmektedir. koyun ve keçi en çok tüketilen hayvanlardır. büyükbaş hayvanlar, domuz, geyik ve tavşan türleri çevrede yaşayan ve avlanan hayvanlardır. bunun yanı sıra ele geçen at kemikleri, atın günümüzden 9.000 yıl önceleri aşıklı çevresinde yaşadığını belgelemektedir [buitenhuis 1996:417 şek.4; buitenhuis :baskıda] [esin 1994b:33]. bitki: bitki kalıntılarının incelenmesi ve tarıma alınmış bitki kalıntılarına rastlanması sonucu, aşıklı halkının yoğun toplayıcılığın yanısıra tarımla da uğraştığı anlaşılmıştır. ele geçen tarıma alınmış bitki kalıntıları arasında, einkorn buğdayı (triticum monococcum), emmer buğdayı (triticum dicoccum), makarnalık buğday (triticum durum), arpa (hordeum distichum), kara burçak (vicia ervilia), mercimek (lens culinaris), bezelye (pisum satuvim) gibi türler vardır; badem, fıstık, çitlenbik gibi meyva türleri ve çok sayıda ot türü yoğun olarak toplanan yabani bitki kalıntılarını oluşturur [van zeist-de roller 1995:181-184].

    yorum ve tarihleme:
    aşıklı höyük, gerek todd'un araştırmaları [todd 1968b:157;1980:149, esin 1995b:144-146], gerekse esin başkanlığında sürmekte olan kazılar sırasında elde edilen 14c örnekleri sonuçlarına göre, günümüzden 10.000/9.000 yıl öncesine tarihlenen çanak çömleksiz neolitik çağ'ın orta anadolu'daki büyük bir merkez yerleşmesini oluşturmaktadır. tarım, toplayıcılık, avcılık, kasaplık, post ve deri işçiliğinin yanısıra obsidien, kemik, boynuz alet endüstrisi ve büyük olasılıkla ticaret, aşıklı halkının uğraş alanları içindedir.
  • bu yıl iz tv 'de belgeseli yayınlanmış yerleşme. ben bir kış günü kar altında görmüştüm. solgun renkleri ile çok güzeldi. belgesel de şahane olmuş, görüntüler, örnek yapılar çok güzel. konuşan herkesin işi ile ilgili hakimiyeti, bilgisi ve sevgisi de o kadar belli ki insan gururlanıyor. obsidyen yatağını görünce de ayrı bir heyecanlandım ama o benim sorunum. izlemediyseniz tekrarını yakalamaya çalışın diyeceğim, örnek bir iş olmuş. emeği geçenlerin eline sağlık.
  • prof. dr. ufuk esin tarafından başlatılan kazı çalışmalarına 2006 yılından beri istanbul üniversitesi adına prof. dr. mihriban özbaşaran tarafından devam edilmektedir.
  • dünyada beyin ameliyatının yapıldığı ilk yer
  • şu podcast'ten ayrıntılı bilgi edinebileceğiniz höyük: https://www.youtube.com/watch?v=61fagmbbvji
  • aksaray'da bulunan bu antik yapıda kazılar halen devam ediyor ve en son 5 tane tahıl ambarı bulundu. bu ambarların sadece ilkine bakıldı ve içinde arpa taneleri de bulundu! bu da demek oluyor ki, burada yaşayan insanlar tarımı zaman içinde öğrendi, ağırlıklı olarak tahıl tarımı yaptı ve bu tahılları daha sonra kullanmak için depoladı. bulunan bu ambarlarda radyokarbon tarihlene yöntemi ile de yaş tayini yapılınca, yaklaşık 9 bin 500 yıllık olduğu tespit edildi. bakalım diğer 4 ambarlar açılınca daha neler çıkacak?

    ayrıca bu yapı da örenyeri statüsü kazandı ve ziyarete açılması için çalışmaların devam ettiğini belirtmiş kazı başkanı.

    buradaki çalışmaların kurtarma kazısı ile başladığını da es geçmemek lazım.

    detaylar-1
    detaylar-2
  • iç anadolu bölgesi'nin en eski yerleşim yerlerinden biri olup, ilk tarihlendirmeler mö 9000'lere yapılmıştır. burada yer alan ilk evler oval ve toprağa gömülüdür, fakat mö 8000'lere gelindikçe evler kare planlı yapılmaya başlanmış ve kerpiç tuğladan inşa edilmiştir. bu yıllarda dikkat çeken bir diğer husus ise özel amaçlar için kullanıma hazır yapıların olmasıdır.

    burada yaşayan insanlar muhtemelen barındıkları yerleri kerpiçle sarıp üstlerine bir çatı ekledikten sonra hemen tarıma geçmemişlerdi. avcılık ve tarımın birlikte yürütüldüğü bir çağda muhtemelen iş bölümleri de ortaya çıkmaya başlamıştı. köyün bir bölümü avcılık için araziye çıkarken bir bölümü de sepet ve boncuk yapımında, deri ve post işlemesinde çalışmış ya da tarımsal süreci idare ederek tarımda uzmanlaşmış ve uzmanlaştıkları alanlarda ilk paylaşımlarında bulunmuşlardır. bu iş paylaşımlarında aşıklı höyük de diğer yerleşimler gibi önemli bir merkezdir.

    ayrıca, ilk beyin ameliyatının gerçekleştiği yer olarak anılmaktadır. ameliyat olarak bahsedilen bu husus aslında bir trepanasyon! hastalanan ya da akli dengesi yerinde olmayan kişilerin içlerine giren kötü ruhların, kafatasına açılan bir delikten çıkabileceğine inanılırdı. ancak dönemin şartları da düşünüldüğünde, bu operasyonun sonrasında hayatta kalabilen insan sayısı da çok azdı. kalabilenler de ya hayatlarına engelli olarak devam ediyorlardı ya da daha sağlıklı hale gelmişlerse “tanrı'nın koruduğu kişi” olarak görülmeye başlıyorlardı.

    kaynak: anadolu uygarlıkları, oğuzhan karadirek
hesabın var mı? giriş yap